Kosova’da 2025 yılı içinde yapılan ikinci erken parlamento seçimi, ülkenin son bir yıldır yaşadığı kurumsal tıkanıklığı aşma potansiyeli taşısa da, ortaya çıkan tablo mutlak bir siyasal istikrar vadetmekten hâlâ uzaktır. Başbakan Albin Kurti liderliğindeki Vetevendosje (LVV)’nin oyların yaklaşık yüzde 50’sini alarak birinci çıkması, Kurti’nin halk nezdindeki meşruiyetini güçlendirmiştir. Ancak parlamentodaki sandalye dağılımı, hükümet kurma sürecinin yine sınırlı da olsa koalisyon arayışlarını zorunlu kılabileceğine işaret etmektedir.
Siyasal Tıkanıklığın Arka Planı
Şubat 2025 seçimlerinde LVV’nin tek başına çoğunluğu sağlayamaması, Kosova siyasetini on ay boyunca fiilen kilitlemişti. Bu süreçte parlamentonun çalışamaması, sadece iç politikada değil, uluslararası finansman ve kurumsal süreklilik açısından da ciddi maliyetler yarattı. Özellikle Avrupa Birliği ve Dünya Bankası kaynaklı yaklaşık 1 milyar euroluk kredi ve hibe paketlerinin onaylanamaması, Kosova’nın kırılgan ekonomisi açısından yapısal bir risk oluşturdu.
Bu bağlamda, Kurti’nin “hızlı hükümet kurma” vurgusu, sadece siyasi değil, ekonomik ve diplomatik bir zorunluluğun da ifadesi olarak okunmalıdır.
Batı ile Gerilimli İlişkiler ve Kuzey Kosova Sorunu
Seçim sonuçları, Kosova’daki muhalefetin temel eleştirilerini ortadan kaldırmış değildir. Demokrat Parti (PDK) ve Demokratik Birlik (LDK) başta olmak üzere muhalefet aktörleri, Kurti’nin özellikle Batılı müttefiklerle ilişkilerde fazla sorunlu bir çizgi izlediğini savunmaktadır. Bu eleştiriler, Kosova’nın Sırp nüfusun yoğun yaşadığı kuzey bölgelerde izlenen güvenlik ve idari politikalarla doğrudan bağlantılıdır.
Burada temel mesele şudur: Kurti, iç kamuoyunda egemenlik ve devlet kapasitesini güçlendiren bir lider profili çizerken, Batı başkentlerinde öngörülemez ve uzlaşmaya kapalı bir aktör olarak algılanma riski taşımaktadır. Bu ikili algı, Kosova’nın dış politika manevra alanını daraltan yapısal bir gerilim üretmektedir.
Çoğunluk Sorunu ve “Tek Parti İktidarı” İhtimali
Resmi olmayan sonuçlara göre LVV’nin yaklaşık 56 milletvekili çıkarması beklenmektedir. Bu durum, anayasal çoğunluk için gereken 61 sandalye eşiğinin az sayıda azınlık partisinin desteğiyle aşılabileceğini göstermektedir. Teknik olarak bu, Kurti’ye “koalisyonsuz ama mutlak olmayan” bir iktidar alanı açmaktadır.
Ancak bu senaryoda hükümetin dayanıklılığı, ideolojik uyumdan ziyade pragmatik desteklere dayanacağı için, orta vadede yeni siyasal pazarlıklara açık bir yapı oluşacaktır. Bu da Kosova siyasetinde kronikleşen kurumsal kırılganlığın tamamen ortadan kalkmadığını göstermektedir.
Son seçimler, Kurti’nin liderliğini ve Vetevendosje’nin toplumsal tabanını teyit etmiş olsa da, Kosova açısından ortaya çıkan tabloyu “kontrollü bir normalleşme” olarak tanımlamak daha isabetlidir. Parlamento yeniden işler hâle gelebilir, uluslararası fonlar onaylanabilir ve kısa vadeli siyasi belirsizlik azalabilir. Ancak Batı ile ilişkiler, kuzey Kosova meselesi ve koalisyon dinamikleri, istikrarın halen koşullu olduğunu göstermektedir.
Bu nedenle 2025 erken seçimi, Kosova’da bir dönüm noktasından ziyade, ertelenmiş yapısal sorunlar üzerinde kurulan geçici bir denge üretmiştir. Kurti’nin önündeki asıl sınav, seçim zaferini yalnızca siyasi güç konsolidasyonuna değil, kurumsal uzlaşı ve dış politika rasyonalitesine dönüştürüp dönüştüremeyeceğidir.


