Kıbrıs Rum kesimine 16 Şubat 2012’de kısa bir resmi ziyarette bulunan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’la doğalgazın karaya taşınması için Limasol’a bağlı Vasiliko’da doğalgaz terminali yapılması konusunu görüştü. Netenyahu’nun, terminalin İsrail tarafından yapımına karşılık hem hava hem de deniz üssü talebinde bulunması ve Hristofyas’ın da buna olumlu yaklaşması tam bir skandal.
Ekonomik açıdan zor günler geçiren ve neredeyse iflasın eşiğinde bulunan Kıbrıs Rum yönetiminin, maliyeti yaklaşık 10 milyar dolar olarak hesaplanan santrali yapması şimdilik olanaksız.
Bunu fırsat bilen İsrail, tüm maliyeti üstelenerek santrali yapmayı teklif ediyor ama bunun karşılığında da yönetimi tamamen İsrail’e ait olacak, adı “doğalgaz terminali” olan bir kara parçası istiyor. Aynen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yer alan “Egemen İngiliz Üsleri” gibi yönetimi, idaresi, koruması, kontrolü, ulaşımı sadece İsrail’e ait olan bir yer istiyor.
Ağrotur (Akrotiri) ve Dikelya’da kurulu İngiliz üsleri tamamen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti sınırları dışında kalan, yönetimi İngilizlere ait olan ve bağımsız bir devlet statüsünde bir toprak parçası. CIA’nin dünya devletleri listesinde en başta yer alıyor. Kendi FIR hattı, telefon hattı, Posta idaresi, askeri, havaalanı, deniz limanı ve en yüksek rütbeli subayın devlet başkanı addedildiği, uluslararası tanınmışlığı olan bir yönetimi var.
İsrail’in bu kara parçasını talep etmesinin gerekçesi, gaz halindeki doğal gazı borular, tankerler, tanker konteynerler veya gemiler içinde bir başka yere götürüp satabilmek için doğalgazı gaz halinden sıvı hale dönüştürecek bir tesisin de yer alacağı doğalgaz terminalini içine kurmak. Bu tesiste tüm personelin Yahudi olmasını da şart koşuyor tabi.
Terminalde çalışacak sayıları yaklaşık 10 bin olarak öngörülen tüm personelin ailelerinin de yanlarında bulunmasını istediğinden, İsrailli çalışanların aileleri ile birlikte kalacakları bir şehri de bu kara parçasının içine kurmak istiyor.
Tüm çalışanları ve aileleri Yahudi olacağı için de doğalgaz terminalini olası herhangi bir tür hava, deniz ve kara saldırılarından korumak için de İsrail ordusundan 20 bin seçkin askeri doğalgaz terminalini korumak için bulundurmayı şart koşuyor.
Kısaca bunun adına masumane olarak “doğalgaz terminali” denecek ancak buna “İsrail Kara Üssü” dense daha doğru olacak… Veya “Vasiliko Yahudi Üssü…”
İsmi bile janjanlı!
Adı ve maksadı ne olursa olsun, böylesi bir kara parçasının ya da üssün İsrail yönetimine tahsis edilebilmesi ve İsrail Devletinin burada Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini bulundurmasına izin verilebilmesi için 1960 Zürih ve Londra Anlaşmaları ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası altında imzaları bulunan garantör devletlerin, yani Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile Kıbrıs Türk ve Rum tarafının onayı gerekmektedir.
Bunun aksine bir davranış, hiç kuşkusuz adada yeni koşulların, yeni yapılanmaların kapısının açılmasına ve Orta Doğu’daki dengelerin de tekrar gözden geçirilmesine sebep olur.
KKTC’nin ve Türkiye’nin oluru ve onayı alınmadan bu yönde atılacak herhangi bir imza ve verilecek herhangi bir kara parçasının egemence kullanım hakkı, KKTC’ye ve Türkiye’ye de aynı hakkı otomatikman vermiş olacaktır.
Bunun sonucunda ise adadaki silah dengesinin ve yabancı asker mevcudiyetinin değişeceği kesin.
Gerek İran’ın, gerekse de ABD veya Çin’in fırsat bu fırsat deyip, İsrail’i örnek göstererek Türkiye’yi de aracı olarak koyup adanın kuzey kısmında egemen olan KKTC’den kapalı kapılar ardında üs isteyeceklerinden adım gibi eminim.
Rumların ekonomik çıkarları doğrultusunda, kendi başlarına ve gerek Garantör devletleri gerekse de adadaşları Kıbrıs Türklerini dikkate almadan yapacakları böylesi dramatik bir hatanın adayı felakete sürükleyeceği kesin.
Bundan sonra yaşanacak gelişmeleri düşünmek bile istemiyorum.
Ata ATUN
Yakındoğu Üniversitesi Öğretim Üyesi