Kıbrıs Uzmanı Gözde Kılıç Yaşın’dan “Doğu Akdeniz” Tespitleri

Doğu Akdeniz’de Rumların petrol arama girişimleri, Türkiye-İsrail ilişkileriyle paralel olarak Rumların İsrail’le yakınlaşması ve Akdeniz’de günden güne artan gerilim. Hepsini 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Kıbrıs ve Balkan Araştırmaları Merkezi Başkanı Gözde Kılıç Yaşın ile konuştuk.

GAZETEYURT- Doğu Akdeniz’de Rumların petrol arama girişimleri krize neden oldu. Son olarak Başbakan Erdoğan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Rumlara geri adım attırın, yoksa biz gerekeni yaparız” dedi. Bu meseleyi Türkiye ile İsrail arasında yaşanan krizle beraber değerlendiren yorumlar da mevcut. Kriz neden başladı?

GÖZDE KILIÇ YAŞIN- Doğu Akdeniz’de yaşanan kriz, ne Filistin’in bağımsızlığına verilen desteğin artmasından ne Kıbrıs müzakerelerinden ne Arap Baharı sonrası dönüşüm sürecinden ne de Mavi Marmara’nın yarattığı İsrail-Türkiye geriliminden bağımsızdır. Mavi Marmara olayı, bugünkü krizin gerçekleşebilir hale gelmesine neden olmuştur. Türkiye-İsrail ilişkilerinin iyi seyrettiği dönemde de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail’e pek çok üst düzey ziyaret gerçekleştirmiş ancak genelde eli boş dönmüştür. Hatta 2006-2008 sürecinde Papadopulos döneminde Rum Yönetimi’ni, yine dönemin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la müzakere masasına oturmaya ikna etmek amacıyla KKTC adına yapılan bazı girişimlerde İsrail’in de desteği sağlanmış; Suriye KKTC ile feribot seferleri başlatırken İsrail de topraklarında KKTC’nin bir nevi büyükelçilik gibi çalışan ancak ismi elçilik olmayan bir ofis açmasına izin vermiştir.

GAZETEYURT- İkna ile neyi kastediyorsunuz?

YAŞIN- Kastettiğim “KKTC’nin statüsü yükseliyor, tanınmaya mı gidiyor” endişesi yaratmak. Mavi Marmara krizine dek İsrail’den beklediği desteği bulamayan Rum Yönetimi şimdi İsrail’le birlikte hareket etmektedir.

GAZETEYURT- Bildiğimiz kadarıyla Rumların bu arayışları yeni değil.

YAŞIN- Rum Yönetimi, daha önce de başka ülkelerden başka şirketlerle petrol arama faaliyetine girişmek istemiş ancak Türk donanmasının bölgede “devriye” gezmesi, bu çalışmaları durdurmuştu. İsrail’in yakın sayılacak bir dönemde Rum yönetimi ile ilişkilerini ilerletmesine rağmen Doğu Akdeniz’de petrol arama faaliyetine dönük girişimler de yeni değil. Rum Yönetimi, 17 Şubat 2003’te Mısır’la, 17 Ocak 2007’de Lübnan’la,3 Şubat 2011’de İsrail’le Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlama Anlaşmaları imzalamış, parselizasyon yapmış ve petrol arama ruhsatları için ihale açmıştır. Hiç bir girişim de yeni değildir, Türkiye açısından şaşırtıcı olmaması gerekir. Planlı bir şekilde ve adım adım Doğu Akdeniz’in paylaşımı yapılmıştır. Dolayısıyla Mavi Marmara yaşanmasaydı da Rumlar belki bu kez Mısır’la ortaklık yaparak bu kez daha güneydeki bir noktada petrol arama faaliyeti gerçekleştirecekti.

GAZETEYURT- Türkiye o anlaşmalara karşı çıkmadı mı?

YAŞIN- Türkiye bu anlaşmalara başından bu yana karşı çıkmıştır ve Mısır’a da, Lübnan’a da itirazlarını iletmiştir. Türkiye iki ülkenin anlaşma yapmasını engelleyemeyecekse de biraz daha aktif bir politika izleyerek Doğu Akdeniz’de neden ikili anlaşmalarla Münhasır Ekonomi Bölgesi paylaşımı yapılamayacağına ilişkin tezlerine destek bulabilirdi. Nitekim yıllar önce S-300’lerin yerleştirilmesi meselesine de “Bir ülkenin istediği şekilde teçhizatlanması haktır” anlayışında olabilecek ülkeler olmasına rağmen 1998 yılında izlenen politika Türkiye’nin desteklenmesini sağlamış ve Rumlar geri adım atmak zorunda kalmıştı. Dolayısıyla böylesi konularda haklı olmak ve hukuka uygun olmaktan çok tezine destek bulabilmek önemlidir.-

GAZETEYURT- Türkiye bu süreçte başka ne yapabilirdi?

YAŞIN- Yine müzakereleri her olumsuzluğa rağmen sürdürerek “Rumlar’ın uyuşmazlığını dünyaya göstermek” adı altında bir politika yürütmek yerine, Rumlar’ın Annan Planı döneminde zaten uyuşmazlığını göstermiş olmasını kullanarak KKTC için alternatif bir yol sağlamayı yeni bir müzakere sonrasına bırakmayabilirdi. Çünkü birincisi müzakere istekliliği Türkler’in Rumlar’la birleşmek dışındaki yolları kabul etmeyeceği izlenimi yaratıyor yani mutlaka birleşmek istiyorlar mesajı veriyor. İkincisi geçen zaman -ister birleşme planları bakımından istenirse iki ayrı devlet formülleri üzerinden değerlendirilsin – Türkler’in aleyhine Rumların lehinedir. Çünkü Rumlar, 1960 yılındaki hedefleri neyse bugün de aynı hedefi izlemektedir ve her bir adımını kâr haznesine yazarak hedefine ulaştıracak kilometre taşı olarak görmektedir.Yani gerçek anlamda durmayıp, yola devam edenler Rumlar’dır.

GAZETEYURT- Bu gerginlik Türkiye ile Yunanistan arasında da gerginliğe neden olur mu?

YAŞIN- Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, kuşkusuz ki öncelikle Yunanistan’ın desteğini alıyor. Ancak Yunanistan’ın buna çok istekli olduğunu söylemek mümkün değil. Şu aşamada ciddi bir krizi kaldıramayacak durumda olan Yunanistan, Rum Yönetimi’ni, ayrılmaz parçası olarak gördüğü için petrol arama krizinde de desteklemekte ancak Yunanistan’ı da mecburen sarsacak bir krizin yaratılmasından da hoşlanmamakta. Yine de Papandreu hükümetinin erken seçim koşullarının oluştuğu bir ortamda milli duyguları kabartacak bu gelişmeden faydalanması da şaşırtıcı değildir. Rum Yönetimi, İsrail’den destek alıyor ve bunun koşullarını Mavi Marmara gelişmeleri oluşturmuştur. Öte yandan sondaj çalışmasının yapıldığı bölgeyi denizden ve havadan koruması işbirliğinin derinleştiğini göstermektedir. Yine de İsrail’in Yunanistan’a, Yunan üslerine uçaklarını yerleştirme teklifi götürmesi, Yunanistan’ın işin ciddiyetinden endişe duymasına ve teklifin sert bir dille eleştirilmesine sebep olmuştur. Yani şu an için Rum Yönetimi İsrail desteğinden memnun; Yunanistan rahatsızdır.

GAZETEYURT- Fransa da son dönemlerde Doğu Akdeniz’e göz dikiyor. Fransa’nın tutumu ne?

YAŞIN- Petrol arama faaliyetlerine Fransa da destek vermektedir. Basına yansıyan bilgilere göre sondaj çalışmasına ilişkin çalışmalar Sarkozy’e sunulmuş ve onayı alınmıştır.

ABD’nin duruşu biraz daha belirleyici olacaktır.

GAZETEYURT- Ya ABD?

YAŞIN- Her ne kadar sondaj çalışmasını ABD menşeli bir şirket gerçekleştiriyor olsa da Ortadoğu’nun son durumu ve Türkiye’nin BOP’a uygun şekilde bölgenin yeniden şekillendirilmesinde oynayabileceği rolün büyüklüğü ABD’nin tutumunda asıl belirleyici faktör olacaktır.

 

GAZETEYURT-ÖZEL

Ceyhun BOZKURT/ANKARA

 

Kaynak: GAZETEYURT

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Srebrenitsa Soykırımı Mahkumu Radislav Krstic’in Mektubu

Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35...

Trump’ın Ukrayna’da Batı/NATO Barış Gücü Planına Yönelik 10 Engel

Andrew Korybko 10 Obstacles To Trump’s Reported Plan For Western/NATO...

Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktası: AK Parti Döneminde Yaşanan Gelişmeler ve Güncel Durum

Dr. Aziz Armutlu Giriş: Türkiye AB İliskileri Türkiye ile Avrupa Birliği...

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...