Annan Planında yer alan “Kıbrıs Türk Devleti” deyimi ile “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” deyimi birbirinin aynısı değil.
Bazı yazarlarımız hem bu deyimleri, hem de bunların ne manaya geldiklerini bayağı karıştırmış durumda. Ağzı olan ahkam kesiyor, eli kalem tutan da yazı karalıyor. Ama doğru, ama yanlış.
Annan Planında yer alan “Kıbrıs Türk Devleti” tanımı “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”ni (United Federal Republic of Cyprus) oluşturacak olan Kıbrıs Türk Devletçiğinin adı idi. Eğer Annan Planı adada yaşayan Kıbrıs Türk ve Rum halkları tarafından 24 Nisan 2004 günü kabul edilseydi, adada adı “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” olan bir devlet kurulacaktı ve bu devleti de Federasyon çatısı altında “Kıbrıs Türk Devleti” ile “Kıbrıs Rum Devleti” oluşturacaktı. Taraflardan bir tanesi “Hayır” deyince, ne Annan Planı kaldı, ne oluşturucu devletler ne de Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti. Hepsi de tarihin tozlu sayfaları arasında yerini aldı.
Resmi gazetede yayınlandıktan sonra basına düşen “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” deyimi ile CTR kodu, 1 Haziran 2010 tarihinden itibaren dünyada kullanımına başlanan, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün belirlediği standartlarda, makinede okunabilen e-pasaportlara özel bir kod.
Buna sahteciliği önlemek, teröristlerin ellerini kollarını sallayarak dolaşmalarına mani olmak ve insan kaçakçılığını engellemek için alınmış tedbirler dizisinin bir parçası da denebilir.
CTR, “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” tanımlamasının İngilizce kısa adı olup, İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı’nın, çağdaş ülke normlarına uygun yürüttüğü E-Kimlik ve E-Pasaport projeleriyle KKTC’yi dünya standartlarına ulaştırmak için proje kapsamında pasaportlarımızda kullanacağı 3 harfli ISO 3166-1 alpha-3 kodu’dur.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti veya da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınsa da, tanınmasa da artık bu kod bize aittir ve bizleri temsil etmektedir. Zaten bunu seçen de biz değiliz ICAO’nun kendisidir.
Bu 3 harfli devletsel tanımlama, ülkeleri temsil etmek için üretilmiştir ve ülke kodu olarak kabul edilmektedir. Kısa, alfabetik ve uluslararası geçerliliği olan coğrafik bir koddur. Zaten ilgili pasaport, pasaportları okumak özellikli makineye yerleştirildiği vakit, sahibi ile ilgili tüm bilgileri ekrana yansıtmaktadır. Bu bilgilerin içinde, klasik kişisel bilgiler yer alırken, pasaportu yürürlüğe koyan devletin yasalarla izin verdiği her tür bilgiyi de içerebilecektir.
Kıbrıs Türk halkı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları olarak hükümetimizin geleceğe yönelik olarak tedbir alması son derece takdir edilecek bir davranış. Gerçekte de çok akıllıca ve çağdaş.
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, ICAO (International Civil Aviation Organization) standartlarında ve yeni pasaportlarda da böylesi bir detaya dikkat etmek, gelecekte dünya ile kucaklaşmanın hedeflendiğinin bir göstergesi.
BM Genel Sekreteri Ban’ın “End Game” yani “Son El” tanımlamasından sonra müzakerelerin geldiği aşama, bu sefer geçmiştekilere hiç benzemiyor.
Artık görüşmelerin devam edip, etmeyeceğinden çok, nasıl ve hangi statüde devam edeceği önemli. BM, görüşmelerin nasıl devam edeceği noktasında sıkıntıda ve sürecin de 1 Temmuz’dan sonra gene eskiden olduğu gibi mevcut seviyede devam etmesi olanaksız.
Görüşmeler Cumhurbaşkanları seviyesinde devam etmeyecekse doğal olarak Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın, KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun ve KKTC ile Türkiye’deki yetkililerin zaman zaman varlığına değindiği B planı işlerlik kazanmaya başlayacak demektir.
1 Temmuz’da Türkiye ile AB Dönem başkanlığı arasında bir duvar oluşurken, Kıbrıs’ta da müzakereler durmuş olacak. Zaten daha şimdiden durmuş vaziyettedir.
Teknik düzeyde görüşmelerin yapılmasının tartışılması, beraberinde yeni bir politikanın ortaya konulmasını da getirecek ki, bu da B planıdır. Buna geleceğin CTR’ı da diyebilirsiniz.
Prof. Dr. Ata ATUN
Yakındoğu Üniversitesi Öğretim Üyesi