Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini, 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasasına ve AB’nin de kuruluş kurallarına aykırı olarak Avrupa Birliği içine almanın zararları, aradan geçen yedi yıllık süre sonrasında yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Avrupa başına nasıl bir belayı satın aldığını daha yeni yeni anlıyor.
Halk dili ile “Jetonları köşeliymiş”.
Avrupa Birliğinin bir ordusu yok.
AB üyesi ülkelerin kendilerine ait orduları var ama yüzyıllar öncesinde Kudüs’ü almak veya Osmanlı Devletine saldırmak için oluşturdukları Haçlı Orduları benzeri ortak bir orduları yok.
NATO ile işbirliği yapmak istiyorlar ama Kıbrıs Rum tarafının olumsuz tutumu nedeni ile bu işbirliği bir türlü gerçekleşemiyor.
NATO ile AB arasında kurulması istenen işbirliğinin başlatılabilmesinin önündeki tek engel Kıbrıs.
Bu nedenle de konu bu günlerde Avrupa Parlamentosuna tartışılıyor.
Avrupa Parlamentosu’nun, Ortak Savunma ve Dış Politika konusunda hazırladığı “uzlaştırıcı rapor taslağında”, AB ile NATO arasında daha yakın bir işbirliğinin oluşması için Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiği yer alıyor.
AP Dışişleri Komitesi, yaptığı çalışma sonrasında Kıbrıs sorununun çözülmesi için Avrupa Birliği’nin nüfuzunu kullanması çağrısında bulunma kararı alarak, özellikle bir silahlı çatışma krizinde NATO ile AB’nin tam bir işbirliği yapabilmesi için Türkiye’nin “Avrupa Savunma Örgütü”ne gözlemci statüsünde katılması düşüncesinde.
Türkiye’nin “Avrupa Savunma Örgütü”ne katılımına engel çıkaran, her konuda olduğu gibi Kıbrıs Rum Yönetimi.
Benzeri sorunlar AB-Türkiye müzakerelerinde ve Sivil Havacılıkta da yaşanmakta.
Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti hava trafik kontrol kuleleri arasındaki iletişim eksikliği ve Kıbrıs Rum tarafının Ercan Havaalanın yok farz etmesi Doğu Akdeniz bölgesinde hava trafiğini ciddi anlamda tehlikeye sokuyor.
AB buna bir çözüm arıyor ama her seferinde de Kıbrıs Rum Yönetiminin olumsuz direnci ve engellemeleri ile karşılaşıyor.
Bu konudan iyice rahatsız olan Belçika ve İngiltere yeni bir hazırlığa başladı.
Brüksel ile Londra, “Ercan Havalimanı’nın düzeyinin yükseltilmesi ve Lefkoşa ile Ankara hava dolaşım kontrol kuleleri arasındaki herhangi bir operasyonel çözüme dahil edilmesi çalışmasını bir müddettir kapalı kapılar ardında yürütüyorlar.
Gelecek hafta 19 Nisan Salı günü Türkiye’yle yapılacak olan Katılım Konseyi çalışmalarında, AB “Ortak Tutum” belgesi nihai metni içinde “operasyonel çözümün yer alması için her iki ülke yoğun bir çaba harcıyor.
Gerçekte bütün uğraşılar Türkiye’yi kaybetmemek yönünde.
AB-Türkiye katılım müzakereleri “üç buçuk” Ekim 2004 tarihinden beri sürdürülmekte.
O yıllarda AB’ye girmek için kapının önünde ısrarla bekletilen ve içeri girmemesi için başta Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere Fransa, Avusturya, Danimarka ve Almanya tarafından önüne olmadık engeller konan Türkiye, şimdi farklı konum ve düşünceler içinde.
Türkiye son dönemde gerek politik, gerekse de ekonomik olarak çok güçlü ve AB müzakerelerini Ekim 2014’e kadar da dondurmak düşüncesinde. AB’nin Türkiye’ye çok gereksinimi var ve bu duyum bile daha şimdiden AB’yi bayağı telaşlandırdı.
1 Temmuz -31 Aralık 2012 tarihleri arasında Kıbrıs Rum Yönetimi Avrupa Birliği dönem başkanlığı yapacağı için, Türkiye katılım müzakerelerini sürdürmek niyetinde değil.
Ekim 2014 tarihinde de AB’nin yeni Anayasası olarak kabul edilen Lizbon Anlaşması yürürlüğe girdiği vakit, Kıbrıs Rum tarafının tek kişilik “Veto” hakkı da ortadan kalkacağından, Türkiye bu konuda çok kararlı ve rahat.
AB ise iflas eden üye ülkeleri nedeni parasal, ekonomik ve politik gücünü kaybetmek sürecine girdi.
AB daha yeni yeni anlıyor, Kıbrıs Rum tarafını içine almakla ne denli büyük bir belayı satın aldığını.
Prof.Dr.Ata ATUN