Irak’taki siyasi ortam, hükümetteki anlaşmazlıklar ve ABD askerlerinin çekilmesine ilişkin tartışmalarla meşgul olurken Kerkük’te yaşananlar Irak’ı yeniden eski karanlık günlerine dönüştürebilir. Şiddet eylemleri ve istikrarsızlık Irak’la özdeşleşirken ülkenin sorunlu kenti Kerkük, son dönemde yine siyasi ve terörist saldırılarla yeniden gündemin ilk sırasını aldı. Kerkük’te 19 Mayıs 2011 günü eş zamanlı 3 patlama meydana geldi. İlk belirlemelere göre patlamalar sonucu 30 kişi hayatını kaybetti ve 90’dan fazla kişi yaralandı. Patlamalarda güvenlik güçleri hedef alınırken bombalı araçlardan birinin Irak Türkmen Cephesi (ITC) Kerkük Milletvekili Jale Neftçi’nin evinin yakınında patlaması, ITC Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi’nin Kerkük’teki evine yapılan saldırı sonrasında yeniden Türkmen siyasetçilerin hedef alındığı sorusunu akıllara getirdi. 23 Mayıs 2011 Pazartesi günü de Kerkük şehir merkezinde Kerkük’e bağlı Reşad Kasabası Polis Müdürü Ahmet Abdülgaffur’un konvoyuna düzenlenen bombalı saldırıda 2 sivil hayatını kaybederken kendisi ve 11 kişi yaralandı. Ayrıca patlamaların Iraklı güvenlik güçlerinin yeterliliğinin tartışıldığı dönemde ve ABD’nin kullandığı Kerkük’teki Al-Bakara Üssü’nün Iraklılara devredilmesinden hemen sonra gerçekleştirilmesi de manidar.
Aslında Kerkük’te yaklaşık son 6 aydır yaşananlar Kerkük’teki olayların habercisi gibiydi. Aralık ayı içerisinde Irak Planlama Bakanlığı Kerkük’te nüfus sayımı yapılması için bir heyet oluşturulmasına karar vermiş, ancak Türkmenler ve Araplar adil temsil edilmedikleri gerekçesiyle bu heyeti protesto etti. Kerkük Vilayet Meclisinde nüfus sayımıyla ilgili toplantıya da katılmayan Türkmen ve Arap üyeler bir basın toplantısı düzenleyerek Vilayet Meclisi’nde nüfus sayımına toplantısına peşmerge güçleri komutanı ile Kürt Bölgesel Yönetimi Nüfus Sayım Komisyonu’ndan bir heyetin katılmasının doğru olmadığını açıkladılar. Türkmen ve Arap üyelerin katılmadığı toplantıda Kerkük’ün Kürt asıllı Valisi Abdurrahman Mustafa yaptığı açıklamada Kerkük’te muhakkak nüfus sayımının yapılması gerektiğinde ısrarcı oldu. Ardından Kürt Asayişi sıradan bir olayı bahane ederek Kerkük şehir merkezine girmişti. Daha sonra Türkmen yetkililer tarafından yapılan girişimler sonucu Kürt Asayişi Kerkük’ten çekilmişti. Ancak bu durum Kerkük’teki gerginliği had safhaya getirmişti. Kürt Asayişi’nin Kerkük’e girmesinin etkisi halen devam ederken ABD’nin terörist örgütler listesinde ikinci sırada yer alan Ensar El-İslam adlı örgüt, Ocak 2011’de yayınladığı bildiriyle Kürtler tarafından ezilen Türkmenler ve Arapların haklarını alacağını ifade ederek Kürt milis güçler ile Irak ordusu ve polisine yönelik tehditlerde bulundu. Daha sonra Şubat ayında Kürt Bölgesel Yönetimi’ne bağlı peşmergelerin oluşturduğu ve “Asayiş” olarak bilinen grubun karargahına yapılan saldırı, Kerkük’teki tansiyonu yükseldi.
Öte yandan Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki halk hareketlerinin Irak’a da yansıması Kerkük’teki soruna başka bir boyut daha kattı. Kerkük’te de yapılan gösteriler sonucu şiddet olayları yaşandı. Yaşanan şiddet olayları hem Kerkük’teki siyasetçi ve bürokratlar üzerinde baskı yaratırken etnik gerginliği de yeniden ateşledi. Şubat ayının sonlarında gösteriler nedeniyle kente girmeye çalışan silahlı Arap gruplara karşı Bölgesel Kürt Yönetimi, Kerkük’ü korumak söylemiyle 5 binden fazla peşmergeyi Kerkük’e göndermiştir ve peşmergeler halen Kerkük’tedir.
Kerkük’teki güvenlik dengesi hassasiyetini korurken Irak genelindeki siyasi anlaşmazlıklar ve gruplar arası çekişmelerin de Kerkük’ü olumsuz etkilediği düşünülmektedir. Zira Maliki hükümetinin meşruiyeti tartışılırken güvenlikle ilgili bakanlıklara da halen atama yapılmamıştır. Bu kaygıyı Kerkük İl Meclisi Başkanı Hasan Turan da dile getirmiştir.
Kerkük’ün Kerkük’te çatışan çıkarları uzlaştırma yönünde sağlanacak bir başarının diğer bölgelere de olumlu yansıması ihtimali çok yüksektir. Zaten Irak’ta petrol kaynaklarından işletme ve gelir paylaşımından nüfus sayımına kadar bütün konular Kerkük’te düğümlenmektedir. Bu nedenle Kerkük’teki gerginliğin artması, Kerkük’ün sınırlarının çok daha ötesinde sonuçlar doğurmasına neden olabilir. Kerkük için ortaya konan tek taraflı çözümler, Kerkük’teki sorunu daha da büyütmektedir. Kerkük’te Türkmenler ve Kürtlerin görüşmeye başlaması olumlu olmakla birlikte, Kerkük’te tüm tarafları içine alacak bir uzlaşı kültürünün oluşması çok daha önemlidir. Zira daha önce Kürt grupların Kerkük’teki taleplerine karşı ortak hareket eden Türkmenler ve Araplar ortak hareket etmiştir. Ancak bu durum uzlaşıyı ortadan kaldırmış ve Kerkük’te Kürtlerle Türkmenler ve Araplar arasında gerginliğe yol açmıştır. Şimdi ise Kerkük İl Meclisi Başkanlığına Hasan Turan’ın, Kerkük Valiliğine de Necmettin Kerim’in seçilmesi nedeniyle Araplar, Türkmenler ve Kürtleri kendilerine karşı iş birliği yapmakla suçlamaktadır. Bu durum Kerkük için son derece tehlikelidir. Kerkük’te yaşanan kamplaşmalar Kerkük’teki çözümsüzlüğü arttırmaktadır. 2003 ile 2011 arasında yaşanan Kerkük tecrübesi bunun en net örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Kerkük’teki süreç sınırlarının ötesine geçmiştir. Kerkük’te tüm tarafların sorumlu davranması gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan Türkiye hem Kerkük’teki insani yardımlar vasıtasıyla hem de siyasi dengenin kurulması çabasıyla Kerkük’teki sürece olumlu katkı yapmaya çalışmaktadır. Ancak ülkedeki siyasi gruplardan hükümete ABD’den Birleşmiş Milletlere kadar tüm tarafların çabası ile Kerkük’te çözüme ulaşılabileceği düşünülmektedir.
Bilgay DUMAN
ORSAM Orta Doğu Uzmanı