Irak’ın belki de en sorunlu vilayeti olan Kerkük’te rüzgarın yönü çabuk değişiyor. Bölgesel Kürt Yönetimi’nde 17 Şubat’ta başlayan ve yönetimi proteston eden gösterilerin Irak’ın diğer bölgelerine de sıçramasının ardından gergin günler geçiren Kerkük, Şubat ayının son haftasında silahlı Arap grupların şehre gireceği iddiasıyla hareket eden yaklaşık 5 bin kişilik peşmerge gücünün kente girmesiyle patlama noktasına gelmiştir. Irak ordusu, ABD’li yetkililer, BM Irak Özel Temsilcisi Ban Ki Mun ve Irak hükümetinin peşmergelerin çekilmesine yönelik çağrılarına Bölgesel Kürt Yönetimi yetkilileri olumsuz cevap vermiştir. Kerkük’teki hasiyetin üst seviyeye çıkmasının ardından çıkış yolu aranmış ve siyasi bir çözüm bulunmaya çalışılmıştır. Buradan hareketle Kerkük Valisi ve Kerkük Vilayet Meclisi Başkanı istifa etmiş ve yeniden bir seçim yapılmıştır. Kerkük Valiliği’ne KDP’li Necmettin Kerim, Kerkük Vilayet Meclisi Başkanlığına da Türkmen partilerin adayı olarak Hasan Turan seçilmiştir. Buna rağmen Kerkük’teki tansiyonun düştüğünü söylemek pek mümkün değildir. Zira Kerkük Vilayet Meclisi’nin Arap üyeleri, bu değişikliği protesto etmiş ve oylamaya katılmamıştır. Hatta Kerkük Vilayet Meclisi’nin bazı Arap üyeleri tarafından Kerkük Valiliği ve Vilayet Meclisi Başkanlığına ilişkin yapılan değişikliğin Türkmenler ve Kürtler arasında anlaşmalı olarak yapıldığını ve böylece Arapların sürecin dışına itilmesine çalışıldığı iddia edilmiştir.
Öte yandan Kerkük’teki etnik tansiyon da devam etmiştir. Kerkük Teknoloji Enstitüsünde Saddam Hüseyin rejiminin Türkmenler ve Kürtlere uyguladıkları katliamların anma yıl dönümlerinde karşı karşıya gelen Kürt ve Türkmen öğrenciler birbirleriyle çatışmış ve Enstitü bir hafta süreyle eğitime ara vermiştir. Bu olaylar sırasında Mesut Barzani’nin liderliğindeki KDP’ye bağlı Asayiş ve Kürt polis güçlerinin Türkmen öğrencilere yönelik şiddet uygulamaları tepki toplamış, hatta KYB Öğrenci Birliği bir açıklama yaparak KYB Öğrenci Birliğinin bu olaylarla ilgisi olmadığını açıklamıştır.
Bu gelişmeler bir arada ele alındığında Kerkük’teki etnik temele dayanan gerginlik ve güvensizliğin devam ettiği söylenebilir. Bir yandan Araplar, Kürtlerle Türkmenleri kendilerine karşı iş birliği yapmakla suçlamakta; diğer yandan da Kürt ve Türkmen öğrenciler hiç de sıradan olmayan bir biçimde birbirleriyle çatışmaktadır.
Bu güven eksikliği ve kentteki gerginlik geri dönülmesi ihtimali zor olan olaylara neden olabilir. Zira son birkaç gündür Kerkük’ten gelen haberler, kentin geleceği açısından son derece tedirgin edicidir. Özellikle güvenlik güçlerine yönelik yapılan saldırılar ve güvenlik güçleri arasındaki gerginlik dikkat çekmektedir. 24 Nisan 2011 Pazar günü Kerkük’te bir Irak ordusu yetkilisi bir suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. 25 Nisan’da ise KDP’nin bürosunu koruyan asayiş güçleri ile Irak ordusu mensupları arasında çıkan çatışmada, 1 asayiş mensubu hayatını kaybederken 3’ü asayiş olmak üzere 5 güvenlik görevlisi de yaralanmıştır. Kerkük’ten sorumlu olan Irak ordusunun 12. Tugayına bağlı askerlerinin Kerkük’ün en işlek caddelerinden biri olan Atlas caddesinde alışveriş yaptıkları sırada askerlerin KDP bürosunu koruyan asayiş güçlerine ateş açtığı ve çatışmanın bir süre devam ettiği söylenmektedir. Olay sonrasında Kerkük’teki yetkililer tarafından yapılan açıklamalarla tansiyon düşürülmeye çalışılmaktadır. Olay üzerine Kerkük’teki polis güçleri Irak ordusu, peşmerge ve asayiş güçleri de dahil olmak üzere tüm güvenlik güçleri yetkililerinin katıldığı bir toplantı düzenlenmiş ve toplantıda alınan karar doğrultusunda olayı soruşturmak için bir komisyon oluşturulduğu, suçlu bulunan taraflar ise mahkemeye çıkarılacağına karar verildiği açıklamıştır. Karar üzerine Irak ordusuna bağlı 4 asker tutuklanmıştır. Tutuklanan askerlerden birinin 12. Tugay Komutanı Tümgeneral Semir Abdülkerim’in kardeşi olduğu iddia edilmektedir.
Bu olay sonrasında Kerkük’teki gerginlik artarken, güvenlik güçlerine yönelik yapılan saldırılar da devam etmektedir. 26 Nisan’da Kerkük’te güvenlik güçlerine yönelik 6 saldırı birden düzenlenmiştir. Önce Kerkük’te çoğunlukla Sünni Arapların yaşadığı Havice’de bir polis yetkilisinin evine iki eş zamanlı saldırı birden düzenlenmiştir. Ardından akşam saatlerinde Kerkük Polis Müdür Yardımcısı General Turhan Abdurrahman’ın konvoyuna yönelik dört eş zamanlı saldırıda 1 kişi hayatını kaybederken 29 kişi de yaralanmıştır. General Turhan, saldırıdan herhangi bir yara almadan kurtulmuştur.
Öte yandan Kerkük’te güvenlik güçleri arasında restleşme de devam etmektedir. Kerkük’te asayiş ve Irak ordusu arasındaki çatışmadan bir gün önce Irak ordusuna bağlı 12. Tugay Kerkük’te ABD’nin çekilmesi sonraki duruma hazırlık için yapıldığı söylenen büyük bir tatbikat düzenlemiştir. Çatışmadan sonra da Kerkük’te Kürt gruplara bağlı Asayiş Komutanı Albay Helo Necat bir açıklama yaparak 12. Tugay’ın faaliyetleri ile ilgili bazı notlar aldıklarını ifade ederek 12. Tugay’ı daha dikkatli davranmaya davet ederek gözdağı vermiştir. Bu durum Irak’taki güvenlik güçlerinin yapılanmasıyla ilgili sıkıntıyı gündeme getirirken bu restleşmelerin etnik ve mezhebi çatışmaya dönüşmesinden de korkulmaktadır. Bilindiği gibi Kerkük’teki peşmerge varlığı halen illegal bir biçimde devam etmektedir. Ayrıca peşmergelerin statüsü hakkında da halen bir belirsizlik bulunmaktadır. Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlı peşmergeler, bölgesel yönetimin sınırları dışında da faaliyet göstermektedir. Bu nedenle 2009’da Hanekin’de olduğu gibi Irak ordusu ve peşmerge güçleri arasında zaman restleşmeler yaşanmaktadır. Bu nedenle Irak hükümetinin resmi güvenlik güçleri ile resmi niteliği olmayan silahlı gruplar arasında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan bu sorunun etnik boyutu da olduğu söylenebilir. Irak ordusu ve peşmergeler arasındaki problemlerin Araplar ve Kürtleri karşı karşıya getirmesi ihtimal dahilindedir. Zira halen Irak’ta kimlik bilincinin millet seviyesine ulaşmadığı, kimlik tanımlamalarının etnik, dini ya da mezhebi önceliklere göre yapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu durumda kurumsal yazlaşma ortaya çıkmakta; devlet kurumlarında yer alan kişiler, devlet otoritesini etnik ya da mezhebi kimliğine hizmet amacıyla kullanabilmektedir. Mevcut durum itibariyle Kerkük’te de bu sorunun baş gösterebilir. Bunun ilk işaretleri de ortaya çıkmıştır.
Kerkük’te bu sorunlar, Irak’taki her kesimi olduğu gibi bölgesel ve uluslararası alanda da endişe yaratmaktadır. Bu nedenle BM Irak Temsilcisi Ban Ki Mun 26 Nisan Salı günü Bağdat’ta Başbakan Yardımcısı Roz Nuri Şıveys, Ulusal İttifak’tan Hasan El-Suneyd ve Irakiye’den Selman El-Cumeyli ile bir araya gelmiş; Kerkük’teki sorunlar konuşulmuştur. Yapılan görüşmede Kerkük’teki tüm etnik gruplarının katılımıyla gelecek hafta geniş bir toplantının yapılması konusunda görüş birliğine varılmıştır. Ban Ki Mun da 27 Nisan itibariyle Kerkük’e geçmiştir.
Görüldüğü gibi Kerkük’teki sorunlar Irak sınırlarını aşan bir etki ortaya çıkartmaktadır. Kerkük’e yönelik tek taraflı müdahalelerin bir sonuç vermeyeceği tekrar tekrar kendini göstermektedir. Kerkük’te bir çözümün ortaya çıkması için bütün tarafların uzlaşabileceği bir ortak payda bulunması zorunlu ve elzem gözükmektedir. Özellikle BM gibi uluslar arası bir gücün sorunlara daha dengeli yaklaşması gerektiği düşünülmektedir. Ban Ki Mun’un Bağdat’ta yaptığı toplantıda, Şii (Hasan El-Suneyd)–Sünni (Selman El-Cumeyli) Arap ve Kürt (Roz Nuri Şıveys) temsilci olmasına rağmen herhangi bir Türkmen temsilcinin toplantıda bulunmaması dikkat çekmektedir. Oysa Türkmenler Kerkük’teki birincil taraf konumundadır. Kerkük ve hatta Irak’ta Türkmenlerin haklarının yenilerek bir çözüm üretilebileceği, üretilebilse bile uzun vadeli olmayacağı değerlendirilmektedir. 2003’ten 2011’e kadar Kerkük’te yaşanan süreç göz önünde bulundurulduğunda bu değerlendirmelerin haklılık payı ortaya çıkacaktır. Artık Kerkük sadece “Kerkük” olmaktan çıkmıştır. Bölgesel hassasiyet de üst seviyededir. Türkiye açısından düşünüldüğünde Kerkük Irak politikasının ana faktörlerinden biridir. Türkiye’nin 2003’ten bu yana dengeli yaklaşımı ve Türkmenlerin göz ardı edilmemesini savunan tutumu bugün itibariyle daha da önem kazanmıştır. Bu nedenle bölgesel denklemin de içerisinde yer alacağı bir çözümün Kerkük için daha net sonuçlar vereceği düşünülmektedir.
Bilgay DUMAN
ORSAM Uzmanı