Irak ile Türkiye arasında 27 Ağustos 1973 tarihinde yürürlüğe giren Ham Petrol Boru Anlaşması sonucu inşası başlayan Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı, 1977 yılında ilk petrol akışını gerçekleştirmiştir. Boru hattının maliyeti Türkiye için 400 milyon dolar olması ile birlikte, boru hattının istenilen kapasite ile çalışması durumunda 6 yıl içinde maliyetini karşılayacak durumdaydı.
Irak’ta zaten mevcut halde bulunan Kerkük-Hayfa petrol boru hattının kapatılması sonucu 1950’li yıllarda Lübnan ile Kerkük-Sayda boru hattı ve Suriye ile de Kerkük-Banyas boru hattı inşa edilmiştir. Kerkük-Hayda boru hattının kapatılması 1948 yılında İsrail Devletinin kurulması sonucu olmuştur. Bu tarihten sonra kurulan diğer petrol boru hatları ise Irak-İran savaşı ve Kuveyt savaşı gibi gerekçelerle kapatılmıştır. Lübnan ve Suriye arasında kurulan bu petrol boru hatlarının kapasitelerinin dolması ve güvenlik endişeleri nedeniyle de Irak hükümeti petrolünü Akdeniz’e ulaştırmak için yeni yollar aramaya başlamıştır. İşte tam bu noktada Türkiye iyi bir müttefik olarak görülmüş, boru hatlarının istikrarı için Türkiye ile anlaşmaya varılmıştır.
1973 yılında anlaşmanın imzalanması ile başlayan süreçte 1977 yılında ilk akış gerçekleşmiş, 1984 yılında boru hattının kapasitesi arttırılmış, 1987 yılında da ikinci bir kol daha açılmıştır. Bu boru hattının hem Irak’a hem de Türkiye’ye getirisi oldukça fazla idi. Ancak 1. Körfez savaşı sırasında BM’nin Irak’a koyduğu ambargoların Türkiye tarafından da kabul edilmesi sonucu Irak’la ticaret durma noktasına geldi. 6 Ağustos 1990 tarihinde uygulamaya konan BM Güvenil Konseyi ambargo kararlarını Türkiye 7 Ağustos’ta tanıyan ikinci ülke olmuştur. BM’nin 687 sayılı kararınca Irak’tan ithalat tamamen yasaklamıştır. Bu durum ülkemiz ekonomisi için sadece enerji sektöründe kayıplar vermemiş, müteahhitlik, nakliye, transit ticaret ve turizm gibi sektörleri de vurmuştur. Ayrıca Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesine çok büyük zararlar veren bu ambargolardan Türkiye’nin 11 yıllık uğradığı ekonomik kayıp 120 milyar doları aşmıştır. Bunun telafisi için Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’ne başvurularda bulunmasına rağmen bir sonuç alamamıştır.
Birleşmiş Milletlerin 14 Nisan 1995 tarihli 986 sayılı karar gereğince Türkiye ile Irak arasında 1996 yılında ticari ilişkiler tekrar geliştirilmeye çalışılmış, Türkiye’nin Irak’a götürdüğü insani ihtiyaç malzemelerine karşılık petrol ülkemize sokulmuştur. Bu tarihten sonra petrol ithalatı kademeli olarak artmış, 2003 yılına gelindiğinde de bölge ekonomisinde 1980’li yıllardakine benzer bir hareketlilik yaşanmıştır. BM ambargosunun 22 Mayıs 2003 yılında kalkmasıyla birlikte Türkiye ile Irak arasında ticari ilişkiler yeni bir boyut kazanmıştır. Bu tarihten itibaren dış ticaret rejimine uygun bir ticaret yaşanmış ve bölge gelirleri daha çok artmıştır.
Irak’tan yapılan ithalatı Kerkük-Yumurtalık Boru hattı belirlediğinden bu boru hattının da önemi çok büyüktür. 2007 yılında boru hattının güvenliğinin sağlanması ile petrol ithalatında önemli artışlar yaşanmıştır. 2008 yılında petrol ithalatı 1,3 milyar doların üzerine çıkmıştır. BM tarafından Irak’a verilen izinler neticesinde 2010 yılında Türkiye-Irak Ham Petrol Boru Hattı ile taşınan ham petrol miktarı 132,278 bin varildir. 2011 yılı içerisinde de 147,175 bin varil ham petrol Türkiye tarafından taşınmıştır.
Tüm bu veriler, Irak’ın Türkiye açısından önemini gösterirken en çok dikkate çarpan Kerkük-Yumurtalık Boru hattı üzerinde yapılan sabotaj eylemleridir. 2003 yılında ABD’nin Irak’a girmesiyle başlayan güvenlik sorunları 2007 yılına gelindiğinde nispeten giderilmiştir. Ancak halen daha PKK terör örgütü tarafından bölgeye yönelik sabotajlar devam etmektedir. Boru hatlarının patlamaya maruz kalması sonucu Türkiye hem petrol gelirlerinden mahrum kalmaktadır hem de inşa işleri için fazladan para harcanmaktadır. Aslında bu durumda sorulması gereken soru, yapılan eylemlerin kimlerin işine yaradığıdır.
Bu noktada dikkati çeken unsur İsrail’dir. Bilindiği üzere Kerkük-Hayfa boru hattının kapatılmasının nedeni 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıdır. Bu tarihten sonra Hayfa limanı önemini yitirmiş, İsrail’de bölge gelirlerinden mahrum bırakılmıştır. Petrol rezervi bakımından dünya sıralamasında ikinci sırada yer alan Irak’ın petrollerinin İsrail üzerinden Akdeniz’e ulaşması üzerine çalışmalar yapılmış ancak bu istek gerçekleşmemiştir. Musul-Kerkük-Hayfa boru hatları 60 yıldır çalışmıyor. 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali sonucu ABD’nin emri ile bu boru hatlarının tamir çalışmaları başladı. Hatta İsrail bu tahribatın giderilmesi için Türk müteahhitlere de başvurdu. Bu boru hatları tamir edilip çalışmaya başladığında, İsrail Hayfa limanına günde 5 milyon varil petrol taşıyacaktır. Bu projenin gerçekleşmesi durumunda da Kerkük-Yumurtalık Boru Hattına hiç gerek kalmayacaktır. Ancak burada dikkat çeken bir nokta ise boru hattının İsrail’e ulaşması için Suriye’den geçmesi gerekmektedir. Ancak Suriye ile Irak’ın arası sürekli bir gerginlik içerisindedir. Suriye ise şuan BM’nin ve diğer büyük güçlerin hedefi durumundadır.
Büyük Orta Doğu projesi olarak dillendirilen projenin ise İsrail’e petrol ulaştırılması olarak nitelendirilmekte ve bu noktada Suriye, Irak, Türkiye gibi ülkelerde çatışma ortamı yaratılmaktadır.
Aybüke İnan
Akdeniz Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Yararlanılan kaynaklar:
Irak Türkiye Ticaret Rehberi, www.iraq-turkey.com.
Türkiye-Irak Ekonomik İlişkileri, Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı, www.mfa.gov.tr.
BOTAŞ Ham Petrol Boru Hattı Taşımacılığı, www.botas.gov.tr.
Hamza Yardımcıoğlu, Kerkük-Hafia Petrol Boru Hattı, www.anahtar.tv, 14 Eylül 2011.
Tufan Erdoğan, “Büyük Ortadoğu Projesi Çerçevesinde Petrolün Yeniden Dağılımı”, www.emo.org (Elektrik Mühendisleri Odası), Enerji Dergisi, Eylül 2007, Sayı:3, s.82.