Suriye artık bu katliamlar sonrasında, uluslararası kamuoyunda barışçıl ve insancıl olduğunu söylemesi mümkün değildir. Her gün ölüm, her gün katliam, her gün bir yok ediş, artık Suriye yönetimi ve rejiminin sonudur. Ansızın köy basmaları, sayıları seksen ve yüzü bulan masun ölümler çoğu kadın ve çocuk ve de geleceği temsil eden gençler? Orantısız güç kullanımı, ağır silah ve tanklarla evlerin duvarlarını bile yıkarak, insanları yakarak civar ve komşu köylerinin bile masum halkının kayıp olması hangi din ve vicdanda yer bulmuştur ki, bunlar kendi öyle yâda böyle oy aldığın seni iktidar eden halkın kanıdır, canıdır bu masum halk.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Dış Politikası’da bu katliama bir son verilmesini ve bu rejimin geçmişinde de Hafız Esed döneminde böyle katliamlarla dolu olduğunu hep hatırlatıyor. Öyle ki Suriye halkı bu sessizliğe ve bu adaletsiz korkulara alışmıştı, ürkek ve sessiz olarak dış güçlerin Suriye halkının yanında olması ve muhaliflerin aşırı derecede desteklenip tanınması, hem siyasi olarak, hem de sahada ve cephede çatışan silahlı güçler “Suriye Ulusal Konseyi” artık yeni Suriye’nin “Özgür Muhalifleri, gelecekte Suriye devletinin temsilcileri” olarak tanınacaklardır.
Asıl özgürlük bu muhaliflerin, halk için mi direndiklerini yoksa başka devletlerin uygulamakta olduğu projelerin hayata geçmesi için mi olduğunu ve yahut yeni şekillenecek ülkelerinin sınırlarını belirlemek için mi, olduğunu ancak ve ancak birkaç yıl sonrasında uluslararası arenada ve yeni oluşacak “Büyük Ortadoğu Projesi’nin” gerçekleşmesiyle yeni güçlerin de ortaya çıkmasıyla anlaşılacaktır.
Biz siviller bu katliamlara sessizde kalsak, ülke olarak tepkimizi en şiddetli bir şekilde dile de getirsek, yapabileceğimiz pek fazla bir şey yok. Çünkü burası “Akdeniz, Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dur.” Doğalgazdır, petroldür, zenginliktir…
Bu bölgenin hâkimiyeti Dünya’nın hâkimiyetidir, gücüdür ve de sahibidir.
İbrahim TAŞKIRAN
Dicle Üniversitesi