Suriye’deki çeşitli muhalif grupları tek bir çatı altında Şam yönetimine karşı birleştirmek amacıyla yapılan ‘Suriye için’ görüşmeler Katar’ın başkenti Doha’da geçtiğimiz hafta başlamıştı.
Artık çatışmaların Suriye ile sınırlı kalmadığı komşu ülkelere de sirayet ettiği görülen ve herkesin ilgisini çeken Suriye krizi için, Suriye İnsan Hakları Şebekesi adlı eylemci bir grup, Ekim ayı boyunca ülkedeki şiddet olaylarında toplam 4 bin 532 kişinin öldüğünü, bunun güne vurduğunda 147 ölüm, saat başı ise altı ölüm anlamına geldiği şeklinde bir analiz yaptı. Muhalifler, Suriye ulusal konseyini yetersiz bulmaları sebebiyle muhalefeti daha iyi temsil edecek bir grubun oluşmasını istiyorlardı. Suriye çatışmalarında 20. aya girerken yaklaşık 1 hafta süren ve Esad’a karşı birleşmeyi amaçlayan Katar’daki görüşmelerin olumlu sonuç verdiği bildirildi. Bu bağlamda Suriye muhalefetini yeniden yapılandıracağı düşünülen yeni muhalefet koalisyonu ‘Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu’ olarak belirlendi. Koalisyonunun başkanlığına Şeyh Moaz el-Hatib, başkan yardımcılıklarına ise Riyad Seyf ve Süheyr el-Etesi getirildi. Yine Katar’da yapılan seçimlerde Suriye Ulusal Konseyi(SUK) liderliğine Hristiyan George Sabra ve Sabra’nın yardımcılığına ise Müslüman Kardeşler üyesi Muhammed Faruk Tayfur getirildi. Yeni konseyin 60 üyesi olduğunu ve bu 60 üyenin 22’sinin Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’ne ait olduğu, koalisyona bağlı olarak kurulacak askeri konseye, Özgür Suriye Ordusu’nun da katılacağı belirtildi. Yeni muhalefet koalisyonunda Kürt, Hıristiyan, Alevi ve kadın temsilcilerin de yer alacağının beklenmesi, temsil gücü yüksek bir yapının olacağı şeklinde değerlendiriliyor.
Riyad Seyf’in geçiş hükümeti önerisinin kabul edilmesiyle yapılan anlaşma, geçici bir hükümetin, Suriye’de Esad rejimine karşı savaşan silahlı isyancıları denetleyecek askeri bir konseyin ve isyancıların elindeki bölgelerde görev yapacak adliyelerin kurulmasını öngörürken, anlaşmanın detaylarının müzakere edildiği belirtildi. Alınan karara göre yeni kurulan koalisyona üyelik herkese açık olacak, taraflar hiçbir şekilde rejimle diyaloğa geçmeyecek, uluslararası tanınmalar başlayınca geçici bir hükümet kurulacak, geçici hükümetin kurulması ve ulusal kongrenin düzenlenmesinden sonra da koalisyonun görevi bitecek şeklinde olduğu bildirildi.
Koalisyonunun başkanlığına seçilen Şeyh Moaz el-Hatib’in, ülkenin önde gelen suni dini liderlerinden olduğu, Esad yönetimine karşı muhalefeti sebebiyle birkaç kez tutuklanıp serbest bırakıldıktan sonra Şam’ı terk ederek Kahire’ye gittiği ve mezhebe dayalı ayrılıkları eleştiren söylemlerinin bulunduğu bildirilmektedir.
Suriye Ulusal Konseyi (SUK) liderliğine seçilen Hıristiyan George Sabra’nın ise Suriye’de iç savaş patlak vermeden önce öğretmenlik yaptığı, Esad’a muhalefetten 8 yıl askeri hapishanede kaldığı ve kendisini iyi bir Hıristiyan olarak tanımlayan eski bir komünist olduğu bildirildi.
Davutoğlu ise Katar görüşmeleriyle ilgili AA haber ajansına, “Buradaki toplantılarda birçok başarıya imza atıldı. Her şeyden önce Suriye Ulusal Konseyi (SUK), yeniden yapılandırıldı ve başına George Sabra seçildi. SUK, demokratik bir yapıyla kendi içinde bütün demokratik kurumlarını oluşturdu. Ayrıca SUK ile alandan gelen 14 vilayetin meclis temsilcileri ve bazı sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla bir Suriye Ulusal İttifakı oluştu. Bunun başına da Muaz Hatib getirildi. Muaz Hatib, gerçekten bütün Suriyelilerin büyük saygı duyduğu, Suriye halk hareketinde önemli roller üstlenmiş, hem bir ilim adamı hem de bir aktivist. George Sabra da bu anlamda saygın bir entelektüel ve geçmişte de büyük sıkıntılar yaşamış bir Hristiyan. Muaz Hatib ise bir Müslüman. Bu anlaşma, Suriye devriminin dini mezhebi ve etnik farklılaşmanın ötesinde bütün halkın desteklediği bir yapılanma olduğunu ortaya koyuyor.” şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Ayrıca Şeyh Moaz el-Hatib ve George Sabra’yı tebrik eden Davutoğlu görüşmelerde sağladığı katkıları belirterek Türkiye’nin desteğinin devam edeceğini belirtti. Bu bağlamda artık bölünmüş bir Suriye muhalefetinin olmadığını vurgulayan Davutoğlu uluslararası alanda da destek verilmesi gerektiğini vurguladı. Davutoğlu, ”Hiçbir rejim halkına karşı savaşarak ayakta kalamaz. Esed rejimi halka karşı direnmeyi bırakmalıdır, çünkü Suriye’nin kaderini bu halk belirleyecektir” şeklindeki ifadelere konuşmasında yer vererek Esad’a karşı tutumunu bir kez daha sergilemiş oldu.
Tüm bunlar yaşanırken Esad ise Rus televizyon kanalına “Benim halkımla sorunum yok. ABD, Batı, Türkiye ve birçok Arap ülkesi beni istemiyor. Eğer Suriye halkı beni istemiyorsa ben görevde nasıl kalabilirim ki? Bu, Suriyeliler ile Suriyeliler arasında bir uzlaşmazlık değil. Bizim ülkemizde iç savaş yok, bizim ülkemizde dış destekli Suriye’yi istikrarsızlaştıran terörizm var. İşte bizim savaşımız bu.” şeklinde beyanatta bulundu.
(TUİÇ Akademi, AA Haber, Hürriyet, BBC, Euronews)
Gamze GÜNDÜZ
TUİÇ Stajyeri