Güney Asya’nın kalbinde yer alan Afganistan için 2012 yılı da masanın üzerinde yer alan bir çok gündem ile başladı. 2011 yılı içerisinde Afganistan Savaşı’nın onuncu yılı geride kalmış ve Amerika Birleşik Devletleri’nin 1 numaralı terörist olarak gösterdiği El-Kaide lideri Usame bin Ladin öldürülmüştü. 2014 yılı sonu itibarıyla Afganistan topraklarından askerlerini tamamıyla çekmiş olmayı planlayan NATO ve ABD yönetimi ilk adımlarını da 2011 yılında atmış ve güvenlik seviyelerine göre daha güvenli olarak belirledikleri bazı vilayetlerin kontrolünü Afgan Milli Askeri ve Polisi’ne (ANA/ANP) devretmişti. İleride gerçekleşmesi muhtemel Taliban-Afgan Yönetimi görüşmelerine hazırlık yapması amacıyla kurulan Afgan Yüksek Barış Konseyi’nin başkanlığını yürüten ve aynı zamanda eski devlet başkanlarından Burhaneddin Rabbani’nin öldürülmesi gibi barış sürecini zora sokacak olayların da yaşandığı Afganistan’da, sorunun çözümüne yönelik atılması mutlak gerekli bir adım olarak görülen Taliban’ın Afganistan toprakları dışında bir ofis açması konusu ciddi önem arz etmekteydi.
2012’nin ilk haftasında Taliban yetkilileri tarafından yapılan bir açıklamada, Katar’da Taliban’ın resmi bir irtibat bürosu açması hususunda ABD ile anlaşmaya varıldığı belirtilmişti. Daha önce Türkiye ve Suudi Arabistan’ın da isminin zikredildiği ülkeler içinden Katar’da ofis açacaklarını belirten Afgan Talibanı’nın ofisi ne zaman açacağı veya açıldığı takdirde Afgan Yönetimi ile masaya oturup oturmayacağı konusunda net bir bilgi yok. Ama Taliban’ın yapmış olduğu açıklamalarda, ABD ve NATO orduları Afganistan topraklarını terk etmeden Karzai Hükümeti ile barış görüşmelerine oturmayacakları yönünde söylemler mevcut.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland yaptığı açıklamada herhangi bir resmi antlaşmadan haberdar olmadıklarını ancak Afgan halkının desteklediği bir süreci kendilerinin de destekleyeceklerini ve bu konuda ABD’nin önemli bir rol oynamak istediğini söylemişti. Sözcü Nuland, açılması planlanan Taliban ofisi ile alakalı da bu konunun Afganistan Yönetimi, Afgan Talibanı ve ev sahibi ülke arasında görüşülüp anlaşılması gereken bir konu olduğunu belirtti. Afgan Devlet Başkanı Karzai ise açılacak olan ofisin yerini önemsemeden barış görüşmelerinin kendilerinin belirleyecekleri bir yerde gerçekleşmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin Sürece Katkısı
Türkiye, bölgede sağlanacak olası bir güven ve istikrar ortamının Pakistan’ın katkısı olmadan gerçekleşmeyeceği inancındaydı. Bu nedenden dolayı da Afganistan ile Pakistan devlet adamlarının bir araya getirilmesi ve barış sürecinin konuşulmaya başlanması gerekli bir zorunluluktu. Pakistan İstihbarat Teşkilatı ISI’nın, Afgan Taliban’ına yapmış ve halen yapıyor olduğu söylenen yardımlardan dolayı arası açık olan iki ülke liderini Türkiye 2007 yılından bu yana aralıksız bir araya getiriyor. Türkiye-Afganistan-Pakistan Üçlü Zirvesi adıyla en son Kasım 2011’de İstanbul’da bir araya gelen liderler, bu toplantıların altıncısına imza attılar. Böylelikle bir araya gelen kutuplar arasındaki buzların erimiş olduğunu görüyoruz. Bu durum da kaçınılmaz olarak Pakistan devletinin (bu konuda ISI’yı bir kenarda tutmakta fayda var) sürece sunabileceği olumlu katkıların önünü açmış bulunuyor.
Geçtiğimiz haftalarda Afgan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin Pakistan’a yapmış olduğu ziyaret bunun bir göstergesi. Burada yaptığı konuşmada Karzai, Afganistan’da barışın sağlanması için Taliban örgütü ile müzakerelerde İslamabad yönetiminin aktif rol üstlenmesini istemişti. Pakistan Dışişleri Bakanı Hina Rabbai Kahr da bir süre önce Pakistan Hükümeti’nin Afganistan’da barışın sağlanması için katkı sunmaktan kaçınmayacağını, tarafları bir araya getirmek için aracı olacaklarını açıklamıştı.
Hatta Pakistan ulusal medyasında bu hafta içerisinde yer alan haberlere göre Pakistanlı hükümet yetkililerinin Ketta’da bazı Taliban örgütü liderleriyle bir araya geldiği söylendi. Bu durum Pakistan Hükümeti’nin barışı sağlamak için yoğun çaba sarfettiğini göstermekte midir o bilinmez ama en azından iki tarafın herhangi bir aracı ülke olmaksızın aynı masaya oturabiliyor olması bile önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Salih DOĞAN
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Doktora Öğrencisi
Keele Üniversitesi, UK
Afganistan Uzmanı