Kara Altın: Film, sarı kuşak bölgesi olarak adlandırılan bölge için yaşanan anlaşmazlığın çözüm yolu olarak Sultan Amar’ın iki oğlundan birini Emir Nesib’e esir vermesi ile başlar. Aradan 15 yıl geçer ve bir gün Amerikalılar gelir. Emir Nesib’e sarı kuşakta petrol olduğunu ve bu sayede çok para kazanabileceğini söyler. Ancak Sultan Amar ile yapılan anlaşmaya göre sarı kuşakta hiçbir tarafın hükmü artık geçerli değildir. Petrolün sağladığı para ve imkânlarla Emir Nesib kütüphane yaptırır ve bölgesini geliştirir. Sultan Amar ise Batı’dan gelen her şeyi gayrimüslim icadı sayarak kabul etmez. İlaç dahi kullanılmasına izin vermez. Emir Nesib’ in sarı kuşakta petrol çıkarılması için Sultan Amar’ı ikna etme çabaları boşa çıkar. Sultan Amar’ın oğullarından büyüğü Salih babasını barışa ikna etmek için Emir Nesib’ ten kaçar, ancak yolda öldürülür. Küçük oğlu Odar ise Emir Nesib’ in kızı Leyla ile evlendirilerek anlaşmanın bozulması sağlanır. Odar babasını ikna etmeye yollanır, lakin kendini savaşın içinde bulur. Daha sonra komuta görevi üstlenerek Emir Nesib’e karşı savaşır ve en sonunda onu yener. Filmin sonunda Nesib, Odar tarafından Houston’a yollanır ve petrol ticaretine izin verir. Böylelikle yabancılar artık bölgeye girmiştir.
İlk olarak filmin başında geçen diyalogda Emir Nesib kolera salgını hakkında konuşmaktadır. Haberi getiren kişi kolera salgının Londra’da yüz yıl önce görüldüğünü ileri sürer. Nesib ise ‘Londra’dan yüz yıl gerideyiz öyleyse’ şeklinde çıkarım yapar. Bu yorum aslında Avrupa ve Arap dünyası arasındaki gelişmişlik farkına işaret ediyor. Diğer taraftan, Emir Nesib’ in kendini İngiltere kralı ile karşılaştırması ve petrol sayesinde İngiltere Kralı’ndan bile daha çok zengin olup olamayacağını sorması, düğün sonrasında ‘İsviçre denilen yerden’ altın saatler dağıtması Avrupa’nın zenginliğine özenmesinin örnekleridir. Son olarak Nesib’ in Arapları ‘Dünya’nın garsonu’ olarak adlandırması da parayı ve zenginliği dünya lideri olmanın yolu olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
Bölgede yeni çıkarılan petrol, aslında oradaki halkın yerleşik kültürü ile çatışmaktadır. Sultan Amar yerleşik kültürü simgelerken, Emir Nesib ise ‘reformcu’ kişidir. Sultan Amar Batı’dan gelen her şeyi reddeder, çünkü gayri müslim icatlarını reddederek onlara benzemekten kaçınır. Lakin Emir Nesib’ le savaşırken Batı’dan gelme tank ve silahlarla savaşmak zorunda kalır. Nesib ise petrol için bölgedeki barışı yok eder üstelik kızını bile akdin bozulması için normal şartlar altında evlendirmeyeceği Odar ile evlendirir.
Emir Nesib parayı ve Batı’nın zenginliğini istedi ama bu gelişmişlik seviyesine çıkmak için değil, sadece onlara benzemek içindi. Odar ile olan son sahnelerinde ‘kütüphaneye daha çok gelmeliymişim’ demesi, onun aslında gelişime ve bilime değer vermekten çok zenginliğe özendiğini gösteriyor.
Sultan Amar ise Batı’ ya tamamen sırtını dönerek gelişmişlikten uzak kalır. Peki, reddetmek Sultan Amar’ı zafere götürebildi mi?
Burada sorulması gereken en güzel soru: “Acaba Emir Nesib değil de Sultan Amar savaşı kazansaydı ne olurdu?” “Acaba Batılı ülkeler Sultan Amar’ ı yalnız bırakacaklar mıydı?” “Ya da Sultan Amar Batı’nın yeniliklerini reddederek daha ne kadar krallığını sürdürebilecekti?”
Arap ülkeleri petrol açısından zengin olmalarına rağmen, bunu kendi avantajları için kullanamamışlar; üstelik sömürge durumuna düşmüşlerdir. Batı’nın gelişmişlik seviyesine öykünerek değil de aksine Batı gibi kendi okullarında yetişen bilim adamlarıyla çalışmalar yaparak ulaşabilirler. Ne gelişmişliğe kendini kapatmak ne de gelişmişliği özenerek onu elde etmeye çalışmak kalıcı bir çözüm olacaktır.
Şirin DENİZALTI
YADAM Stajyeri