Kamu Diplomasisi ve Uluslararası Halkla İlişkiler

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Anabilim Dalı’nda görev yapan Gaye Aslı Sancar’ın Kamu Diplomasisi ve Uluslararası Halkla İlişkiler isimli kitabı, “Uluslararası Halkla İlişkiler Yönetimi olarak Kamu Diplomasisi: Türkiye İçin Bir Model Önerisi” başlıklı doktora tezinin gözden geçirilmiş halidir. Konun iletişim boyutuna değinilmiş olması özelliği ile Türkiye’de yazılmış ilk doktora tezi olma ünvanını taşımaktadır. Yazar çalışmada kamu diplomasisine uluslararası ilişkiler bakış açısı ile değil, kapitalizmin getirisi olan halkla ilişkiler bakış açısı ile yaklaştığını belirtmektedir. Dört bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde Değişen Dünya Sistemleri ve Uluslararası Halkla İlişkiler, ikinci bölümünde Kamu Diplomasisi Kavramı ve Modelleri, üçüncü bölümünde Kamu Diplomasisi Uygulama Alanları, Amaçları ve Örnekleri, dördüncü bölümünde ise Türkiye Örneği Çerçevesinde Kamu Diplomasisi ve Model Önerileri başlıkları mevcuttur. Mevcut başlıklar altında kamu diplomasisinin ortaya çıkışı ve günümüze değin değişimi masaya yatırılmış ve son olarak Türkiye için önerilerde bulunulmuştur.

Kitabın birinci bölümünde, küreselleşme ile birlikte tüm ilişki biçimlerinin değişime uğradığı üzerinde durulmuştur. Bu süreçte diplomasideki en önemli değişim, yumuşak gücün diplomaside kullanımı olmuştur. Kamuoyu oluşturulması bağlamında yumuşak güç işlevsellik kazanmaktadır. 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren kitle iletişim araçlarının tüm dünyayı etkisi altına alacak biçimde gelişimi ile ülkelerin siyasal söylemleri, uluslararası boyuta taşınmıştır. Sancar’ın ifadesiyle; “Küreselleşmenin ülkelerin siyasal söylemlerine olan bu etkisi, devletlerarası ilişkilerde klasik diplomasi anlayışının değişimine neden olmuştur.” Küreselleşme ile birlikte klasik diplomasideki ikili ilişki, yani devlet ile diğer devletin kurduğu ilişkinin çemberi genişlemiş ve bu ilişki çemberine yeni aktörler dâhil olmuştur. Çok uluslu şirketler, ulus-üstü örgütler ve sivil toplum sosyal, kültürel, ekonomik, askeri alanlarda söz sahibi olmuştur. Yeni aktörler, diplomatik ilişkiler bağlamında ikna edilmesi gereken yeni hedeflerdir. Çünkü küreselleşme ile güç kazanan yeni aktörler sistem üzerinde önemli etkiler meydana getirebilmektedir. Devletlerarasında çözülemeyen sorunların, yeni aktörler ile kurulan iletişim çerçevesinde çözülmesi amaçlanmaya başlanmıştır. İkna gücünü elinde bulunduran taraf, iletişimde başarı elde edecektir.

Çalışmada, karşı taraftan istenilen davranışın gerçekleşmesi için öncelikli olarak yumuşak gücün kullanılması gerektiği belirtilmiştir. Sivil toplum kuruluşları, kültür ve politikalar gibi araçlarla istenilen davranışlar elde edilebilir. Ancak salt olarak yumuşak gücün varlığı ile de iknanın gerçekleşmeyeceğinin örnekleri ortaya koyulmuştur. Bu anlamda sert gücün ve yumuşak gücün dengeli kullanılması öngörülmüştür. Yumuşak güç ve sert güç dengeli bir şekilde oluşturulduğunda diplomatik ilişkilerde kamuoyu oluşturulabilir. Kamuoyunun oluşturulabilmesi için, hükümet, siyasal partiler, basın , sivil toplum kuruluşları ve sanayi birlikleri gibi çıkar birliklerinin etkisinden bahsedilmiştir. Kamuoyu oluşturmada dikkat çeken noktalardan biri, kitle iletişim araçlarının siyasal söylemleri toplum zihnine kazıması üzerinedir. Bu yol ile toplum zihnini kontrol etmek mümkün olduğundan hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde gazete, televizyon, sinema gibi araçlar ile kamu diplomasisi faaliyetlerine yönelik olarak devlet politikalarının meşruiyeti sağlanabilir.

Kamu diplomasisinin en önemli amaçlarından biri kamuoyu oluşturmaktır ve kamu diplomasisinin iletişim boyutu rıza üretme amacına hizmet eder. İkinci bölümde, meşruiyet oluşturma çerçevesinde uluslararası halkla ilişkiler üzerinden rıza üretilmesi tartışılmıştır. Halkla ilişkiler uygulamaları ve kamu diplomasisi uygulamaları ile elde edilmek istenen gündemin aynı olduğu öngörülmüştür. Yazar, diplomasinin ve diplomatların tekeline, uluslararası iletişim, markalama ve uluslararası halkla ilişkiler gibi disiplinlerin ve uygulayıcılarının meydan okuduğunu söyleyen Gyorgy Szondi ile aynı görüşü paylaşmaktadır.

Kamu diplomasisinin propagandadan evirilerek şimdiki haline geldiğini ortaya koyan yazara göre, hedef kitlenin mesajları zorla değil, gönüllü olarak kabul etmeleri ile rızaların üretildiği propaganda söz konudur. Kamu diplomasisi aynı zamanda imajların ve algıların yönetilmesini de barındırmaktadır. Algı yönetimi de aslında, bireylerin zihninde oluşan resmin kamu diplomasisi faaliyeti yürüten devletin lehine şekillenmesi üzerinedir. “Devletin dış politika amaçlarına yönelik yapılan uluslararası halkla ilişkiler” faaliyeti olarak tanımlanan kamu diplomasisi, uluslararası halkla ilişkilerin devlet dış politikası doğrultusunda yapıldığında bu adı almaktadır. Kamu diplomasisinin aktörleri ve sosyal paydaşları olarak görülenler; sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve okullar, kanaat önderleri, iç hedef kitle, medya ve haber ajansları, özel sektör ve küresel işletmeler, devlet üstü kuruluşlar ve baskı gruplarıdır. Çünkü küreselleşme ile birlikte devlet kamu diplomasisinin tek kaynağı olmaktan çıkmıştır.

Kitabın üçüncü bölümünde kamu diplomasisinin uygulama alanları, kültürel diplomasi, yurttaş diplomasisi, inanç diplomasisi, lobicilik ve savunuculuk olarak kategorize edilmiştir. Kamu diplomasisinin uygulama alanlarından biri olan kültürel diplomasi bağlamında değişim programları uygulamaları örnek sunulmuştur. Değişim programlarında ülkeler, imajlarının dışarıda tanıtımının yapılmasını amaçlamaktadır. Genellikle olumlu neticeler veren değişim programlarının başarısız örnekleri de olmuştur. Yazar buna örnek olarak Mısırlı yazar Seyyid Kutup olayını ele almıştır. ABD eğitim sistemini inceleyen bir değişim programına katılan Kutub, Colorado’da bulunmuştur. ABD’de gördüklerini “şehvetlilik ve tüketicilik” olarak nitelendiren Kutub, ülkesine döndüğünde Müslüman Kardeşleri kurmuş ve Batı karşıtı uyarılar yapan ses olmuştur. Verilen bu örnekte istenilen amaca ulaşılamadığı gösterilmiştir fakat kültürel diplomasi ile devletlerin uzun dönemde amaçlarını gerçekleştirebileceğine yönelik örneklerin daha fazla olduğu gösterilmiştir. Diğer uygulama alanlarının başarısı da objektif olarak sergilenmiştir.

Dördüncü bölümde Sancar, Türkiye’de kamu diplomasi faaliyetlerine yönelik olarak yapılması gerekenler doğrultusunda önerilerde bulunmuş, kamu diplomasisi uygulayıcıları ve akademisyenler ile soru-cevap yöntemi ile alınan görüşler ile çalışmasına zenginlik katmıştır. Bu sorular, Türkiye’de kamu diplomasisinin diyaloğa dayalı olması, karşı tarafı dinlemenin sağlanması, medya ile ilişkilerin önemi ve algılama araştırmalarının önemi ile ilişkilidir. Sancar, dünya üzerinde meydana gelen olgulardan hareketle, analizlerini temellendirmektedir. Gerçekçi bir yaklaşımla, kavramların şimdiye dek hangi aşamalardan geçerek mevcut duruma geldiklerini ortaya koymaktadır. Bu yönü, kitap okunurken göze çarpan olumlu yönlerden biridir. Yazarımızın çalışması, kamu diplomasisi faaliyetlerine ışık tutmak ile kalmamış, Türkiye için önerdiği model ile kamu diplomasisi yolunda atılacak temel adımları da göstermiştir.

Öznur HACIOSMANOĞLU

İstanbul Üniversitesi

TUİÇ Stajyeri

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...