Joker

Todd Phillips’in yönettiği “Joker” filmi, DC çizgi romanlarının en bilinen kötü karakterlerinden biri ve Batman’in baş düşmanı olan Joker’in Joker olmadan önceki hayatını, Joker’e nasıl dönüştüğünü, yani bizim bildiğimiz Joker haline nasıl geldiğini anlatan bir yapım. Arthur, komedyen olmak isteyen ama palyaçoluk yapan, aynı zamanda annesine bakan ve gerginken kahkaha atmasına sebep olan zihinsel bir rahatsızlığa sahip bir adam. Filmin başlangıcında tabelasını çalan ve sonrasında onu döven çocuklar yüzünden patronuyla gerginlik yaşar ve iş arkadaşı ona kendisini kollaması için bir silah verir. Fakat sonrasında bir hastanede çocuklara sunduğu gösteri sırasında silahı yanlışlıkla düşürmesi sonucu işten kovulur. Bundan sonra gelişen olaylar zincirinde Arthur, annesinin çocukluğuna dair ondan sakladığı şeyleri öğrenir ve adım adım Arthur’un inandığı şeyleri kaybedişini, filmin sonunda kaybedecek hiçbir şeyinin kalmamasıyla birlikte yeni bir “villain” olarak Gotham City’deki yükselişini görürüz.

Filme dair yapılabilecek ilk ve en net yorum, Joker’in dönüşümünün bize insanın doğuştan kötü olmadığını, fakat toplumun ve koşulların onu kötülüğe ittiğini ya da toplum ne tarz eylemleri “kötü” olarak adlandırıyorsa insanın o eylemleri yapmaya itilmesi sonucu başladığını söylüyor olmasıdır. Arthur Fleck filmin başlarında sevgi dolu, istediği tek şey şefkat olan bir karakterken yaptığı her eylem de onun bu motivasyonundan kaynaklanır. Bir sahnede otobüsteki çocuğu güldürmeye çalıştığı sahne bunun en güzel örneklerinden biridir. Çocuğu güldüren Arthur’a kızan anne gibi, Arthur’un iyi niyetle yaklaştığı hemen herkes Arthur’a bu şekilde davranarak Arthur’a nasıl davranması gerektiğini ve toplumdan neyi bekleyip neyi beklememesi gerektiğini öğretir. Dolayısıyla Arthur’un dönüşümü bize “İnsan doğası iyidir” ya da “İnsan doğası kötüdür” önermelerinin anlamsızlığını kanıtlamakla kalmıyor, ayrıca “İnsan, toplum onu nasıl şekillendirirse öyledir” önermesini daha iyi bir seçenek olarak ortaya atıyor.

Anarşizmde devlet, güçlü olanın çıkarlarını korumak için vardır. Filmdeki güzel şeylerden bir diğeri ise Thomas Wayne’in bunun doğruluğunu kanıtlayan en güzel örneklerden biri olmasıdır. Özellikle ölen üç çalışanından sonra yaptığı konuşmadaki sözleri devletin her zaman için sistemde tahakküm altına alanın, güçlü olanın çıkarını koruduğu ve onun haklarını teslim etmek için var olan bir yapı olduğunu kanıtlayan tarzda bir konuşma yapması bu fikri desteklemektedir.

Filmde Joker’in ana hikayesi dışında arkada dönen toplumsal olaylar ve değişimler üzerinden sistem eleştirisine dair bir çabayı da gözlemlemek mümkündür. Fakat bunun ne kadar başarılı ve derinlikli olduğunu tartışmakta fayda vardır. Öncelikle toplumdaki zengin-fakir ayrımını yeteri kadar görmek mümkün değildir. Televizyondaki “Şehri sıçanlar bastı.” haberleri ya da arada geçen zengin insana öfke temalı minik diyaloglar bunu maalesef beslememektedir. Filmde, zengin-fakir arasındaki zıtlığı, yaşam farkını ve fakirin zengine olan birikmiş öfkesini Arthur metrodaki cinayetleri işlemeden önce hiç görmemekteyiz. Aksine herkesin düzenli olarak Arthur’a kötü davrandığını, fakirin de zenginin de davranışlarının Arthur’a karşı hiçbir farklılık göstermediğini görmekteyiz. Dolayısıyla Arthur cinayetleri işledikten sonra şehirde ayaklanmaların başlaması inandırıcılıktan uzak ve zoraki gözükmektedir. Arthur’a kötü davranan bu insanların bu davranışlarının hangi koşullardan kaynaklandığını ve sonuçlandığını görmüş olmak muhtemelen filmde ulaşılmak istenen asıl amaca daha çok hizmet ediyor olacaktı. Bunun dışında filmin sonunda Arthur toplumdan nefret ediyor fakat bu nefret herkese yöneltilmiş bir nefrettir. Ayrıcalıklı olanlara, Thomas Wayne’in tabiriyle “başarılı” olanlara ya da zengin olanlara yönelmiş değildir. Dolayısıyla Arthur da içinde bulunduğu duruma, sınıfına dair bir bilinç görmek güçtür. Ya da devletin ve iktidarın bu eşitsizliği beslediğinin de hiç farkında değildir. Filmin sonunda kendisine “Politik bir duruşun var mı?” diye sorulmasına “Herhangi bir politik amaçla yapmıyorum,” diye cevap verdikten sonra film biterken şehirde patlak veren isyan hareketinin sembolü haline gelmiş olması da bu yüzden bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü Arthur neye karşı olduğunun, neyi devirmesi gerektiğinin farkında değildir. Tüm bu sebeplerden dolayı “Zengin karşıtı düşüncede artış yaşanıyor,” gibi haber cümleleri araya serpiştirilmiş, “Biraz da konuyu siyasileştirsek mi acaba?” isteği sonucu meydana gelmiş, derinliği olmayan veriler olarak kalmaktadır.

Sonuç olarak, filmin genelinde bir ezen-ezilen ilişkiler zinciri olduğunu söylemek mümkündür. Bu zincirin en önemli parçası ise  “Öteki” olduğu için sürekli iş arkadaşları, dışarıdaki çocuklar, Thomas Wayne, Murray Franklin ve hatta kendi annesi tarafından ezilen ve sonunda toplumdaki mevcut ilişkilenme biçiminin ezmek ya da ezilmek olduğunu öğrendikten sonra kendisi ezmeye başlayan Arthur Fleck’tir. Derinliği olmasa da filmde bir sistem eleştirisi olarak zengin-fakir ayrımı da bunun yanında gösterilmeye ve insanların yaşam standartlarına olan öfkelerinin kitlesel bir harekete dönüşmesinin perdeye yansıtılması için çabalandığının söylenmesi mümkündür. Bu filmin kapsamlı bir sistem eleştirisi haline gelmesi için öncelikle toplumdaki ayrımın daha net görülmesi, toplumda fakirin yaşam koşullarının ve içinde bulundukları bu koşullara olan öfkesinin daha net anlaşılması gerekmektedir. Bunun dışında Arthur’un annesinin istismar eden bir ebeveyn olmasının sebebi ya da arka planı da bir şekilde içinde bulundukları kötü yaşam koşullarına bağlansaydı ve kadının kendinden kaynaklı bir sıkıntısı şeklindeki bu durum yansıtılmasaydı o zaman bu durum da yine mevzunun sebebini siyasallaştırıp kişisel ya da psikolojik olandan uzaklaştırırdı. Eğer amaç da burada sistem eleştirisi ise bu kesinlikle amaca daha çok hizmet ediyor olurdu. Bu sayede Arthur’un öfkesi içinde bulunduğu ekonomik-siyasal sisteme ve mevcut toplumun örgütleniş biçimine olurdu ve böylece Joker filmi daha yerinde ve iddialı bir sistem eleştirisi haline gelebilirdi. Ancak amaç eğer bu değilse araya serpiştirilmiş bu siyasileştirme çabaları yavan olmakla beraber eklenen sahnelerin sırf günümüzde kapitalizmi eleştirmek popüler olduğu için akıma uyma amacıyla eklendiği motivasyonu da böylece kendini ele vermiş oluyor. Bunun sonucunda Joker filmi maalesef derinliği olmayan, eleştirel olmaya çalışıp becerememiş bir yapım olarak tarihe geçiyor.

 

 

 

NESLİŞAH CANBAZ

ANARŞİZM OKUMALARI STAJYERİ

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...