İzmir havacılar için anlamlı bir şehirdir. Türk Hava Kuvvetlerindeki tüm pilotlar temel uçuş eğitimlerini Çiğli’deki Ana Jet üssünde, T37 uçaklarıyla tamamlarlar. Sonrasında farklı üslere yollanarak uzmanlaşacakları uçakların eğitimlerine devam ederler. Askeri pilotların ilk uçuş deneyimlerini yaşadıkları şehirdir İzmir.
İzmir tam anlamıyla ‘batılı’ bir şehirdir ama bu ‘batılı’ görüntüyü bozan unsurlara da rastlayabilirsiniz. Mesela şehrin en merkezi noktalarında, denize nazır iki tane ordu evi binası vardır ve bu binalar askerlerce korunur. Konakta şehrin orta yerinde ve ya kordon boyunda yürürken kırmızı tabelaya yazılmış ‘askeri bölge girilmez’ uyarısını görebilirsiniz ansızın. Mesela İzmir Adnan Menderes Havaalanı’na inen uçaklar alçak irtifada körfezin üzerindeki belli bir hava koridorunu kullanmak zorundadır. Çiğli üzerinden uçmalarına izin verilmez. Çünkü körfezin yarısı askeri pilotların eğitim alanıdır. Güzelbahçe’de sahilde yürürken T37’ler gürültülü bir şekilde üzerinizden uçarlar. Orada yaşayan insanlar artık bu seslere alışmış olsalar da şehrin ortasında bu sesleri duyan bir yabancının kendisini savaş bölgesinde hissetmesi olasıdır. Evlerin üzerinde gürültüyle uçan uçaklar size 28 Şubat sürecinde Ankara’da yürüyen tankları anımsatabilir mesela. Tüm bunlar Türkiye’deki asker hegamonyasının virtüeli olarak ne yazık ki 2011 yılında halen karşımızda duruyor.
Bugün Çiğli’den kalkan bir T37 Güzelbahçe yakınlarında ne yazık ki kırıma uğradı, basında kullanılan yaygın söyleyişle ‘düştü’. Bugüne kadar o eğitim uçaklarının şehrin üzerinde ne işi var dediğimiz zaman malum çevreler bizleri asker düşmanı olmakla suçluyorlardı. Bugün tekrar söylemek istiyorum, büyük şehirler uçuş eğitim alanı olarak kullanılmamalı, tüm diğer askeri unsurlar da şehir merkezlerinden uzaklaştırılmalı! Bugün kaza yapan uçak eğer şehrin üzerinde uçuyor olmasaydı, iki şehidimiz de şimdi hayatta olacaklardı! Neden mi? Bu uçaklarda tıpkı F16’larda olduğu gibi fırlatma koltukları var. Bunun anlamı çok basit, uçakta ölümcül bir teknik sorun oluştuğunda pilotların uçaktan atlayıp kurtulabilmeleri için. Sistem oldukça basittir, pilot bakar ki uçağı kurtarmanın hiçbir yolu kalmamış, fırlatma koltuğunu kullanarak kendi canını kurtarır. Ancak altını çizmek gerek bunu yapmak için pilotun çok fazla vakti yoktur, bunlar anlık verilen kararlardır. Peki bugün neden şehit pilotlarımız fırlatma kolduğunu kullanamadılar? Bu sorunun cevabı bizi asker düşmanı olmakla suçlayanların goşuna gitmeyebilir. Düşen uçak her zamanki gibi evlerin üzerinden uçuyordu, eğer pilotlar uçağın kurtulma şansı olmadığını anladıklarında fırlatma koltuğunu kullansalardı, uçak denize değil Güzelbahçe’deki evlerin üzerine çakılacaktı! Bunun farkında olan kahraman pilotlarımız uçağı terk etmeyerek muhtemelen son ana kadar ölüme gittiklerini bile bile uçağı denize çakmayı başardılar!
Düşünün uçtuğunuz uçağı kurtarma şansınız kalmamış, atlama şansınız var ancak siz atladığınızda uçak kontrolsüz kalıp insanların üzerine düşecek. Tüm gücünüzle çabalayıp, uçağı az ilerideki denize doğru uçurup kendi canınız pahasına onlarca insanı kurtarabilir misiniz? Türkiye’nin birçok bölgesinde uçsuz bucaksız boş araziler var. Bu tarz eğitim uçuşları için neden oralara üsler kurulmaz da milyonlarca insanın yaşadığı İzmire kurulur? Eğer bu uçak boş bir alanda uçuyor olsaydı, pilotlar tehlikeyi fark ettikleri anda uçaktan atlayacaklardı. Uçak ise kontrolden çıkmış bir şekilde kimsenin olmadığı boş araziye çakılacaktı. Neticede pilotlarımızın hayatı kurtulmuş olacaktı. Olayın en acı yanı ise bu kazanın ilk olmayışı. 2005 yılında da yine Çiğli’den kalkan bir uçak Manisa yakınlarında düşmüş, iki pilotumuz şehit olmuştu.
Açıkça söylemek gerekir ki İzmir gibi bir metropolün üzerinde eğitim uçuşu yapmak hem uçuş bölgesinde yaşayan halk için hemde uçan pilot için büyük bir risk teşkil ediyor! Türkiye karanlık geçmişiyle yüzleşmeye AK Parti döneminde başladı, asker egemen bir devlet yapısından sivil iradenin egemen olduğu yapıya doğru geçiş için büyük adımlar atıldı. Bu süreçte büyük ölçüde başarılıda olundu. Ancak halen yapılması gerekenler var. 2023 hedefine yürüyen bir Türkiye’nin artık karanlık geçmişi hatırlatan unsurlardan kurtulması gerekir. Şehirlerin orta yerlerinde askeri tesislerin olmaması gerekir. Eğer bu çok daha önce gerçekleştirilebilseydi, bugün şehit olan iki kahraman pilotumuz şimdi hayatta olacaklardı. Ancak onlara İzmir gibi büyük bir şehrin üzerinde eğitim uçuşu yapmak gibi ağır bir sorumluluk yüklenmişti. Onlar canları pahasına üzerlerinde uçtukları insanları kurtardılar. Bugün yaşanan olayın sorumlusu askeri tesisleri şehir dışına çıkarmak istemeyen mantıktır. Kahraman pilotlarımıza büyük bir faciayı önledikleri için minnettarız. Tüm halkımızın başı sağolsun.
Uluhan Ceran
BİLGESAM TUİÇ Platformu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Temsilcisi