Yakın zamanda tanık olduğumuz ”Beş Gün Savaşı”nın en önemli sonucunu, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’yı tanıması olarak yorumladık. Oysa savaşın gerçek sonucu ”Gül Devrimi”nin bittiği ve Gürcistan’ın Rusya’dan uzaklaşarak batıya kaydırdığı eksende yaşadığı hayal kırıklığıydı. Medyedev, 2010’da henüz Rusya Devlet Başkanı iken yaptığı bir açıklamasında ”Gürcistan’ın yeni bir lider ile yola devam etmesi halinde, ilişkileri düzeltmek adına her fırsatı değerlendireceklerini” ifade ediyordu. Rusya’nın bu lideri yalnızca beklemekle kalmadığına, Gürcistan’daki son seçimlerde şahit olduk.
Sonuçlar, Gürcü milliyetçiliğini yalnızca ”Rus Çarlığına karşı bağımsız kalabilme mücadelesi” olarak yorumlayanlar için sürprizdi. Oysa Gürcü siyasetinin bir diğer ayağı ”soykırım ile boşaltılan Abhazya topraklarının Gürcü nüfusu ile kolonize edilmesiydi.” Bu durum Rusya’nın Abhazya ve halkını sindirdiği bir atmosferde gerçekleşmişti. Gürcistan’ın ulusallaşma politikalarının tabanında bu nüfusu kalıcılaştırmak yatıyordu. Bu yüzden Gürcistan, sırtını Rusya’ya dönüp attığı her adımda takılıp düşüyordu. Tıpkı 1905, 1917, 1992 ve nihayet 2008’de olduğu gibi.
İvanishvili ile en büyük şoku, tüm stratejisini Rus-Gürcü çatışmaları üzerine kurmuş Abhazya yaşadı şüphesiz. 2008’de, Rusya-Gürcistan Savaşı sonrasında tanınan siyasal bağımsızlıkları, değişen konjonktürde yine Rusya eliyle sona erebilir korkusu nihayet Levrov’un ‘tanınmaların masaya yatırılamayacağı’ söylemiyle bir nebze olsun azaldı. Oysa Putin’in uzun zamandır, SSCB’den daha gevşek BDT’den daha sıkı bağlarla bağlanmış yeni bir birlik kurma arzusu artık herkes tarafından aşikar. Yeni Gürcistan ile Rusya için denkleme yeni bir devlet daha katılmış oldu. Gelişmeleri bekleyip göreceğiz.
Elif ŞAHİN