İttifaklar

İttifak aslında güvenlik ve güç kavramlarıyla iç içe bir olgu olarak karşımıza çıkar. Tarih boyunca uluslararası ilişkilerde önemli bir yere sahip olan ittifakların, devletlerarası ilişkilerin temel olgularından biri olduğunu; ittifaklar olmaksızın devletlerarası ilişkileri düşünmenin neredeyse olanaksız bir hal aldığını görebiliriz. Ole Holsti’ye göre “İttifak, iki veya daha fazla ulus arasında ulusal güvenlik meselelerinde iş birliği yapmak üzere varılan resmi bir anlaşmadır.” Stephen M. Walt ittifakları, “iki veya daha fazla egemen devlet arasında, güvenlik konularında iş birliği maksadıyla oluşturulan biçimsel ya da biçimsel olmayan ilişki ” olarak tanımlar.

J. Friedman’a göre de ittifakları diğer uluslararası iş birliği oluşumlarından ayıran öğeler:

  1. Gerçek ya da tahmin edilen düşmanlar olması
  2. Askeri karşılaşma ve savaş riskinin öngörülmesi
  3. Toprak, nüfus, stratejik kaynaklar gibi konularda statükonun korunması ya da durumun tırmandırılmasında karşılıklı ortak çıkarlar bulunmasıdır. 

Devletlerin ulusal amaçlarına kendi güçleri ve olanaklarıyla ulaşamayacak durumda olmaları aynı amacı paylaşan diğer devletlerle koalisyonlara ve ittifaklara gitmesini gerektirmektedir. Başka bir deyişle devletleri ittifak yapmaya iten en önemli faktör, ortak bir amaç olması ve bu amaca devletlerin öz kendi kaynaklarıyla ve kendi kapasiteleri ile ulaşamamalarıdır.

İttifaklar, ülkeler için amaç değil araç vazifesi görür. Devletler iktidar ilişkilerinde ekonomik, politik, askeri, toplumsal, bilimsel, teknolojik kazanımlar elde etmeyi hedefledikleri için bölgesel ve küresel güç mücadelesi verirken ittifak ilişkilerinden yararlanmak isterler. Komşu ülkelerle ilişkilerinde dost ve akrabalığı, halklarla ilişkilerinde, soydaşlığı, ırkdaşlığı, dindaşlığı, gerektiğinde, yerinde ve dozunda bir araç olarak kullanırlar.

Bazı durumlarda devletler, belirli bir amaca ulaşmak için öz kaynakları yeterli olsa da, bu amaca ulaşma çabalarında yine de başka ülkelerle ittifak oluşturmayı tercih edebilirler. Bunun nedeni de, söz konusu amaca ulaşmanın maliyetini azaltmak veya süresini kısaltmak olabilir. Örneğin, II. Dünya Savaşı sonlarında artık ABD’nin Japonya’yı mağlup edeceği ortaya çıkmışken, Roosevelt, Yalta görüşmeleri sırasında Stalin’e, Sovyetler Birliği’nin de Japonya’ya karşı savaşa girmesi konusunda ısrar etmiştir. Burada Roosevelt’in amacı, Japonya’ya karşı sürdürülen mücadeleyi daha az bir maliyetle ve daha kısa bir zamanda sonlandırmak olarak ortaya çıkmıştır.

Devletler bazen de yapılan eylemin meşruiyetini artırmak amacıyla ittifak yaparlar. Örneğin; Kuveyt’i işgal ederek kendi topraklarına kattığını ilan eden Irak’a müdahale konusunda kararlı olan ABD, bu eylemine meşruiyet zemini sağlamak maksadıyla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden konu ile ilgili kararların çıkarılmasına öncülük etmiştir. Bu kararlar çerçevesinde ABD liderliğinde kurulan koalisyon güçleri, Irak kuvvetlerini Kuveyt’ten çıkarmıştır. ABD’nin 2003 yılındaki Irak işgali öncesinde de, benzer bir karar çıkarmaya yönelik girişimlerde bulunulmuş ancak başarılı olunamamıştır. Nitekim sınırlı bir koalisyon kuvveti ile müdahaleyi gerçekleştiren ABD, uluslararası hukuk kurallarını çiğnediği konusunda yoğun eleştirilere maruz kalmış ve dünyadaki imajı zarar görmüştür.

Ülkemizin belli tarihi, önemli coğrafi yapısı, jeopolitik konumu ve devraldığı kültürel mirası vardır. Ayrıca Türkiye’nin çok boyutlu bir kimliği olduğu kesindir. Hem Avrupalı hem Asyalı, hem Batılı hem Doğulu, hem Karadenizli hem Akdenizli, hem Balkanlı hem Ortadoğulu, hem Müslüman hem seküler bir toplumun ülkesidir.

İttifak ilişkilerini düşünürken de bu gerçekleri gözetmek gerekir. Bölgesel ittifaklar; jeopolitik çıkarları ulusal güvenliği, ortak tehdit algılarını içermenin yanında coğrafi yakınlığa ve buna dayalı işbirliğine de büyük önem verirler. Kimi zaman aralarında etnik, dinsel, tarihsel, kültürel bağlar da bulunan bölge ülkeleri, ekonomik ve politik alanda ortak hedef ve çıkarların, savunma ve güvenlik konularında yapılan işbirliğinin yanına, sınır ticaretini, su, tarım, gıda, vb. konulardaki ortak projeleri de eklerler.

Bir ülkenin dış politikası ve ittifak ilişkileri, o ülkenin coğrafi konumundan bağımsız ele alınamaz. Çünkü ittifakların tarihi, yapısı, ömrü, öncelikleri, kurulma ve dağılma süreçleri, değişken olsa da, coğrafi konum değişmez, sabittir ve jeopolitik uluslararası ilişkileri düzenleyen en temel objektif öğedir. O nedenle Napoleon’un şu sözünü unutmamak gerekir: “Bir ülkenin kaderi, coğrafyasıdır“. 

Onur Bektaş

TUİÇ Staj Programı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...