22 Ocak 2012’de düzenlenen parlamento seçimlerinin ardından 2 aya yakın bir süredir hükümet kurma çalışmalarına odaklanmış olan İsrail, uzun süren pazarlıkların ve tartışmaların ardından yeni hükümetine kavuştu. İsrail’in yeni hükümetine yine Benjamin Netanyahu başkanlık edecek. Ancak bu kez koalisyon çok daha geniş tabanlı bir görünüm arz etmektedir. Zira Likud (Tahakküm) ve Yisrael Beitenu (Evimiz İsrail)’nun yanı sıra, seçimlerde büyük bir sürprize imza atarak 19 temsilcisini Knesset’e sokan merkez-sol Yesh Atid (Gelecek Var) ve 12 milletvekilliği elde eden Naftali Bennett’in milliyetçi-muhafazakâr Habayit Hayehudi (Yahudi Evi) partileri ile eski başbakan ve dışişleri bakanı, Kadima’nın eski lideri Tzipi Livni’nin merkezde konumlanmış Hatnuah (Hareket) Partisi de yen koalisyon hükümetine katılmıştır. Koalisyon hükümetinin ABD Başkanı Barack Obama’nın İsrail’e 20 Mart Çarşamba günü düzenlediği resmi ziyaretin hemen öncesinde kurulması da ilgi çekicidir. Zira Obama’nın İsrail’de yeni bir hükümet kurulmadan İsrail’e gitmek istemediğini belirttiğini biliyoruz. Üstelik bu ziyaret Barack Obama’nın 2008 yılında ABD Başkanı olduktan sonra İsrail’e düzenleyeceği ilk ziyaret olacak. Obama’nın bundan önceki İsrail Hükümeti ile hemen hiçbir konuda anlaşamadığı hesaba katıldığında, bu ziyaretin aynı zamanda ilişkilerde temiz bir sayfa açma anlamına geldiği de anlaşılabilecektir.
ABD, Likud ve Yisrael Beitenu’nun liderliğini yaptığı ve ultra-ortodoks Yahudi Şas Partisi’nin de destek verdiği İsrail’in bir önceki hükümetiyle bir türlü aynı frekansı tutturamamıştır. İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te sürekli olarak yeni yerleşim yerleri kurması, makul bir isim olan Mahmud Abbas ile Filistin Sorunu’nun çözümüne ilişkin müzakereleri sürekli olarak ertelemesi, Türkiye ile ilişkiler noktasında olumsuz bir duruş sergilemesi ve İran’ın nükleer programı noktasında askeri seçeneği birincil çözüm olarak görmesi, Obama Yönetimi’nin İsrail’e olan bakışını negatif yönde etkilemiştir. Obama’nın İsrail ile olan ilişkilerinin kötü olması, ABD içerisinde sürekli olarak eleştiri konusu olmuştur. Hatta seçim kampanyası sırasında da hem kendi partisi içerisinde hem de Cumhuriyetçiler tarafından Obama’nın İsrail’e olan yaklaşımının sorgulandığını görüyoruz. Barack Obama, başkanlık koltuğuna oturduğu 2008 yılından bu yana ilk kez İsrail’i ziyaret etme kararını bu eleştirilere bir cevap olarak vermiştir. Obama’nın bu girişimi ile ABD, İsrail ile olan stratejik ortaklığının altını bir kez daha çizecek ve İsrail’de kurulan yeni hükümet ile birlikte, ABD-İsrail İlişkileri’ndeki sorunların arka plana itildiği görüntüsü verilecektir. Ne var ki, Netanyahu, Lieberman ve Bennett’in içerisinde olduğu yeni koalisyon hükümetinin de Obama’nın bölgeye dair ortaya koyacağı stratejilere ve özellikle Filistin’de barışı sağlamaya yönelik girişimlerine destek vereceği beklentisinin aşırı iyimser olduğunu da belirtelim.
İsrail’in yeni koalisyon hükümeti geniş tabanlı bir içeriğe sahiptir. Likud lideri Benjamin Netanyahu’nun başbakan olduğu bu hükümette 21 bakan bulunmaktadır. Bu yönüyle, yeni koalisyon hükümetinin son dönemin bakan sayısı açısından en kısır yönetimi olduğu söylenebilir. 22 Ocak Seçimleri’nde 19 sandalye kazanan Yesh Atid 5 bakanlığı kendi bünyesine almıştır. Yesh Atid’in maliye ve eğitim bakanlığını bünyesine alması, bu partinin seçim döneminde ortaya koyduğu politikalara da uygun düşmektedir. Nitekim Yesh Atid’in seçim kampanyası genel itibarıyla ekonomik meselelere ve eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilmesine odaklanmıştı. Eğitim sisteminin daha seküler bir görünüm kazanmasını isteyen ve dini okullarda eğitim gören vatandaşların askerlik başta olmak üzere çeşitli zorunlu hizmetlerden muaf tutulmasını öngören uygulamalara karşı çıkan Yesh Atid, dış politika ve savunma hususlarına ise hemen hiç atıf yapmamıştı. Yesh Atid lideri Yair Lapid, yeni kurulan hükümette maliye bakanlığı koltuğuna oturacaktır. Habayit Hayehudi (Yahudi Evi) partisi ise koalisyon hükümetine 3 bakan ile katılacaktır. Bu partinin milyarder bir işadamı olan ve bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasına şiddetle karşı çıkan lideri Naftali Bennett ise Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı koltuğuna oturacaktır. Bennett’in dışişleri, içişleri ve savunma gibi bakanlıklardan uzak tutulması, Netanyahu’nun Bennett’in dış politika ve Filistin Meselesi gibi konulardan uzak tutmaya çalıştığını göstermektedir. Nitekim Bennett, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinin sayısının arttırılmasını istemekte ve Filistinli Araplara çok daha sert bir tutum izlenmesini istemektedir. Netanyahu, tecrübesiz ve güvenlikçi tutumu ile bilinen Bennett’i Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı’na vererek, ABD’nin Filistin konusunda atmayı hedeflediği adımlara da engel olmayacağını göstermeye çalışmıştır. Zaten koalisyonun küçük ortağı Hatnuah’ın lideri Tzipi Livni’ye adalet bakanlığının yanı sıra Filistin ile sürdürülecek barış görüşmelerinde baş müzakereci görevinin verilmesi de Netanyahu’nun bu yönde attığı önemli bir adımdır. Nitekim Livni, “iki devletli çözüm” yanlısı bir isimdir ve özellikle Mahmud Abbas ile iyi ilişkilere sahiptir. İçişleri bakanlığı koltuğu ise Likud’da kalmıştır. Netanyahu, ittifak içerisinde olduğu Yisrael Beitenu lideri Avigdor Lieberman hakkında “yolsuzluk suçlamasıyla” açılan dava devam ettiği için, Lieberman’a verdiği dışişleri bakanlığı koltuğuna da bir süre vekâlet edecek gibi görünmektedir. Eski genelkurmay başkanı ve Likud üyesi olan Moshe Ya’alon ise Savunma Bakanlığı koltuğunda oturacaktır.
Görüldüğü üzere yeni koalisyon hükümeti, 120 sandalyeli Knesset’te 68 sandalyeyi kontrolü altında tutmaktadır. 52 sandalyeye sahip olacak İsrail muhalefetinin en önemli aktörü ise Shelly Yachimovich’in liderliğini yaptığı İşçi Partisi’dir. Benjamin Netanyahu ile olan işbirliğine son veren Şas ile birlikte diğer ultra ortodoks Yahudi partileri, Arap partileri ile merkezde konumlanmış Kadima da muhalefetin diğer önemli temsilcileri olarak görülmelidir. Likud-Yisrael Beitenu ittifakı üzerinden ifadesini bulan milliyetçi-muhafazakâr cephe, Ocak 2013 seçimlerinde oy kaybetse de (koltuk sayıları 42’den 31’e düşmüştür); başbakanlık, dışişleri, içişleri ve savunma bakanlığı gibi en önemli koltukları elinde tutmayı başararak Filistin Meselesi, İran Krizi ve Türkiye ile ilişkiler gibi konularda tavizsiz ve güvenlikçi bir çizgide hareket edeceğinin mesajını vermektedir. Yesh Atid, Yahudi Evi ve Hatnuah gibi partilerin koalisyon içerisindeki varlığı, hükümetin toplumsal-siyasal meşruiyetini arttırmak ve Knesset’te güçlü bir temsil sağlayabilmek açısından sembolik bir önem taşımaktadır.
Netanyahu-Lieberman ikilisi, yeni kurdukları hükümetin siyasal merkeze konumlandığı mesajını verebilmek ve uzlaşmacı bir tutum sergileyebildiklerini kanıtlayabilmek adına bu kurguya girişmişlerdir. ABD’nin desteğini alabilmek ve ikili ilişkilerin yeniden rayına oturtulabilmesi anlayışı da önemli bir faktör olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle, İsrail’in yeni hükümetinden dış politika anlamında çok da büyük bir beklenti içerisinde olmamak gerekmektedir.
Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU
Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü