İsrail ve PKK Yakın İhtimal

İsrail’e ait özel komando birliğinin 31 Mayıs günü Akdeniz de uluslararası sularda Gazze’ye yardım götürmekte olan yedi gemiden oluşan yardım filosuna saldırısıyla aynı gün Hatay’ın İskenderun ilçesindeki Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı Deniz İkmal Destek Komutanlığı’na bölücü terör örgütü PKK militanlarınca roketatarlar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlenmiştir. Gece yarısı düzenlenen saldırının bilançosu Türkiye için çok ağır olmuştur. askeri birlik yedi askerini şehit vermiş yedi askerde yaralanmıştır.

 Yaşanan bu saldırı olayından yaklaşık olarak üç saat sonra İsrail’in saldırısının gerçekleşmesi ve Mavi Marmara gemisindeki yaşananlardan sonra akıllarda çok ciddi soru işareti bırakan bir durum yer etmiştir. Türkiye’de başta medya olmakla beraber siyasilerin dahi altını dikkatle çizerek açıklamalarında mutlak suretle yer verdikleri soru “Acaba İskenderun’daki saldırı İsrail tarafından desteklenerek PKK’ya ihale edilmiş bir saldırı mıydı?”

Aslında kağıt üzerinde İsrail ve PKK’yı yan yana koyup baktığımızda “neden olmasın” demek için önümüzde, mantığa aykırı olmayan cevaplar bulabiliriz. Akıllarda etrafı çok büyük şüphelerle çevrili olarak yer etmiş bu sorunun cevabını bulabilmek için yaşanan olayların meydana gelişlerindeki şüphe çeken noktaları ve olur olmazlarına bakmalıyız.

Terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırının merkezine baktığımız zaman İskenderun’u görmekteyiz. Aslında bölücü terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırıyı en ilginç kılan da zaten saldırılan noktadır. Neden İskenderun? Yapılan bu saldırı hem İskenderun olarak hem de Deniz Kuvvetlerine yapılan ilk saldırı olması sebebi ile ilginçlik arz etmektedir. Baktığımız zaman saldırının yapıldığı nokta Akdeniz’e kıyısı olan ve denizde herhangi bir büyük çaplı problem oluştuğunda direkt olarak müdahale durumuna ve kapasitesine açık bir yerde bulunmaktadır. Buradan, eğer Deniz İkmal Destek Komutanlığı saldırıya uğramasaydı belki de maruz kaldıkları saldırıdan birkaç saat sonra Akdeniz’deki uluslararası sularda gerçekleşen İsrail müdahalesine cevap verebilirlerdi böylece İsrail müdahalesi engellenebilirdi. Çünkü Türkiye açısından baktığımız zaman yaşanan olayın engellenmesi için harekete geçirilebilecek olan en ideal deniz kuvvetleri İskenderun’daki komutanlıkta bulunmaktadır. Durumu sonuca bağlamak gerekirse İsrail’in yardım gemilerine yaptığı müdahale zaten yapılış biçiminden dolayı planlı olduğu açık aşikardır. Bu sebepten dolayı eğer gösterdiğimiz sebeplerle İsrail’in yardım gemilerine olan müdahalesini bir noktada toplarsak, İsrail’in yapmış olduğu planın engellenmesinin önünü almak için PKK’yı taşeron olarak kullanması hiçte uzak bir ihtimal değildir. Kısacası İsrail tarafından “Nasıl olsa PKK her zaman Türkiye’de askeri noktaları hedef alan saldırılar yapıyordu bu da onlardan birisi olarak insanların gözünde altı aranmayacak saldırılardan birisi olarak yer edecektir” düşüncesi mantalitesine uyarlanmış bir plan olabilir.

Diğer taraftan baktığımızda ise “Neden İsrail PKK ile aynı masada otursun, neden bölgedeki en büyük müttefikinin en büyük düşmanı ile işbirliğine girsin, bu riski göze alabilir mi?” sorusu akla gelebilir. Bunun da cevabını fazla uzağa gitmeden bulabiliriz. Türkiye ve İsrail, Türkiye’de AKP hükümeti yönetime gelene kadar ilişkiler bölgesel müttefiklik derecesinde yürütülmekteydi. Fakat AKP hükümeti geldikten sonra, özelliklede son birkaç yıldaki dış politikadaki farklı yaklaşım biçimleri ve bölgesel güç olma isteği, Türkiye’nin Orta Doğu’daki sorunlar üzerine daha çok eğilmesi sonucunu doğurdu. Bunların yanı sıra Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın her platformda Filistin’in hakkını arar çıkışları ve HAMAS’a olan desteğini açıkça belirtmesi ve İsrail’in mevcut varlığını hiçbir şekilde tanımayan HAMAS’ı Filistin’in özelliklede Gazze’nin temsilcisi gibi muhatap alması ilişkileri iyice germiştir. Üstüne üstlük bir de Davos Krizi ve İsrail’in “Anadolu Kartalı” tatbikatlarından çıkarılması olaylarının yaşanması İsrail’deki Netenyahu hükümeti ile AKP hükümetinin arasını oldukça açmıştır.İki tarafın arasındaki iplerin gerilmesine sebep sadece bunlar değildir. İsrail’in Türkiye’ye karşı olan en önemli rahatsızlıklarının içerisinde başı çekenlerden bir tanesi de AKP hükümetinin izlemiş olduğu İran siyasetidir. İsrail bölgedeki en büyük düşmanı İran’ın sürekli dünyadan tecrit edilmiş kalmasını isterken Türkiye bu düşüncenin tam tersi siyaset izleyerek İran’ın Batı’ya entegresi taraftarı düşüncesinde ilerlemektedir. Doğal olarak bu durumlar İsrail’in yeryüzündeki varlığını tehdit ettiği için İsrail bu durumların sorumlusu olarak direkt AKP hükümetini göstermektedir.

 İsrail tarafını rahatsız eden ve onların ulusal politikalarına bu kadar ters durumların yaşanması sonucu İsrail’in PKK gibi bir unsuru kullanması aslında hiçte şaşılmaması gereken bir durumdur. Çünkü eğer İsrail gerçekten böyle bir plan inşa edecekse PKK İsrail için en ideal silahtır. Çünkü İsrail ve PKK bir çok noktada ortak çıkarlara sahiptirler. İkisinin’de şuan ki en büyük ortak düşmanı İran’dır. Çünkü İran’ın İsrail’e, İsrail’nde İran’a olan bakış açısı bütün dünya kamuoyunca zaten bilinmektedir. PKK ile İran arasındaki düşmanlığın sebebine gelince ise İran özelliklede son yıllarda PKK’nın İran uzantısı olan PJAK a ciddi kayıplar verdirmiştir ve neredeyse örgütün İran’daki uzantısını bitirme noktasına getirmiştir. Doğal olarak PJAK’ın da İran’daki faaliyetleri açısından İsrail’den lojistik ve silah desteği alabileceği ihtimali çok yüksektir. Çünki PKK’nın genel felsefesini üzerine kurmuş olduğu Kürt devleti hedefi bölgedeki siyasetleri gereğince İsrail’in çıkarları ile örtüşmektedir. Olası bir Kürt devletinin bölgede yer etmesi İsrail’in bölgesel güç olmak için yarıştığı rakiplerinin özelliklede Türkiye’nin mevkisini zayıflatacağından dolayı önem arz etmektedir. İki tarafın son zamanlarda ortak bir antipati noktası daha ortaya çıkmıştır. Kurulduğundan beri PKK’nın kendince baş düşmanı Türkiye Cumhuriyerti devletidir. Özellikle AKP hükümeti geldikten sonra Kürt açılımı adı altında izlenen siyaset sonucunda PKK’nın Türkiye’deki Kürt halkı üzerindeki nüfuzunu kırmak istemesi ve AKP ile Netenyahu hükümeti arasındaki soğuk rüzgarlara son olarakda kanlı Mavi Marmara krizinin eklenmesi sonrasındaki İsrail’i uluslararası arenada yalnızlaştırma çalışmaları İsrail ve PKK’yı ortak bir antipati üzerinde AKP’ye karşı birleştirmiştir.

Olayları sonuca bağlamak gerekirse sözü geçen sebepler böyle bir terör saldırısı için yeterlli sayılabilecek sayıdadır. Çünki terör örgütündeki eylem hedefteki unsura kayıp verdirmek ve korku salmak amacı gütdüğü için terör örgütü amacına ulaşmıştır. Fakat saldırı öncesi istihparatların sağlanması noktasında İsrail faktörü kendisini göstermiş olabilir. Böylece İsrail denizdeki operasyonu için uygun ortamı yaratmış ve Türkiye tarafından en erken ulaşabilecek yardımın belkide önünü kesmiştir. Sonuç olarak Türkiye’ye zarar vermiştir. Belki de bu olayda İsrail’in vermek istediği asıl mesaj “bundan sonra HAMAS ne kadar desteklenirse PKK da o kadar desteklenecektir” anlamı ifade edebilir. Bildiğimiz gibi HAMAS ve PKK dünyada birçok ülke tarafından terörist örgüt olarak tanınmaktadır. Doğal olarak İsrail’in bu noktada kurması olası kombinasyon terör örgütleri konusunda dünyada bir çok devletin mantığına aykırı olmayacaktır.

Uğur ERTAŞ

Bakü Kafkas Üniversitesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...