Hiçte bir dinin müzesi mi olur dediğinizi duyar gibiyim.
Çok haklısınız.
Bu muhteşem müzenin adı yazı başlığıma sığamayacak denli görkemli ve uzun olduğundan, başlık olarak kullanabilmek amacı ile bu şekle ben kısalttım.
Gerçekte bu müze İslam dininin müzesi değil, İslam Alimlerinin yapıtlarını içeren bir müze ve tam adı da “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi”.
İstanbul’da, Gülhane Parkında.
İstanbul benim için dünyanın başkenti.
Tarih dolu.
İnsanlığın en önemli olaylarının birçoğu İstanbul’da yaşanmış.
Müzelerinde, hiçbir ülkede ve hiçbir ülkenin tarihinde bulunmayan insan yaşamının kesitleri ve görkemi bulunmakta.
Bana göre İstanbul’da, Taksim ile Laleli arasındaki bölge tarihle dopdolu.
Özellikle de benim için Haliç ile Sultanahmet arasındaki bölge çok mistik ve sihirlidir. Asırların tarihini barındırır içinde.
Ne vakit bu bölgeye gitsem, mutluluktan çılgına dönerim. Asırların oluşturduğu tarihi içime sindirmek için etrafıma bakmaktan, boynuma sızılar girmeye başlar ve tam bir tarih sarhoşu olurum orada, adeta kendimi kaybederim.
İstanbul’un bu sihirli bölgesini iyi bildiğimi sanırım ama her gidişimde de, bilmediğim yeni bir tarih hazinesinin yerini keşfederim.
Son gidişimde Sultanahmet camisinden iniş aşağı Sirkeci’ye doğru etrafa bakınarak, neredeyse tüm güzelliği içime çekmeye çalışarak yürürken, birkaç yüz metre sonra ana yol üzerinde ferforje demirden giriş kapısı olan kemerli bir giriş çıktı önüme. Daha evvel hiç girmemiştim o kapıdan içeriye.
Tereddüt etmeden geçtim kemerin altından ve kendimi muhteşem bir parkın içinde buldum. Muhteşem kelimesi o parkı tarif etmeye az gelir gerçekte.
Bildiğiniz bir cennet parçası, tam da İstanbul’un göbeğinde. Etraf yemyeşil, bakımlı ve mis kokulu. Yüzyılların mirası ağaçların yanında minareler, cüce kalır herhalde. Her tarafta şahane bir bahçe düzenlemesi yapılmış ve bakımlı yürüyüş yolları bulunmakta. Yürümekte bir zevk, oturup etrafı seyretmekte. Niye bu şehirde yaşamıyorum diye hayıflanmadım desem yalan olur. Yeryüzündeki bu cennet parçasının adı “Gülhane Parkı”. Abartısız, tam bir cennet.
Birkaç yüz metre mutluluk sarhoşu bir şekilde yürüdükten sonra sol tarafımızda, aniden önünde kocaman bir yer küresi inşa edilmiş bir bina belirdi. Binanın üzerinde de “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi” yazıyordu. Bilim ve Teknoloji Müzesi olurda içine mi girilmez. Hemen ve derhal oraya doğruldum. Giriş kapısının önünde neredeyse çapı 120 cm olan bir yer küresi durmaktaydı. Kürenin üzerindeki dünya haritasını 9. Yüzyılda Abbasi Halifesi al-Ma’mün kendi bilginlerine yaptırmış. Avrupalı daha kıblesinin ne taraf olduğunu bilmezken, İslam alimleri dünya haritası çizmişler, üstelik bu günkünden çokta farklı değil.
Müzenin içinde gördüklerime ise inanamadım.
Muhteşem bir bilim tarihi sergileniyor müzenin içinde, İslam alimlerinin buluşlarını ve uygulamalarını içeren.
Avrupalı karanlıkla mücadele ederken, engizisyon mahkemeleri sorgusuz sualsiz insanları asarken ve de yakarken, İslam alimleri tıbbi ameliyatlarında onlarca çeşit, kendi icat ettikleri aletleri kullanıyorlarmış. Onuncu yüzyılda kendi çizdikleri ve yarattıkları aletlerle katarak ameliyatı dahi yapıyorlarmış.
Astronomide ise zirveye ulaşmışlar daha Onuncu yüzyıl başlamadan. Matematiğin kitabını yazmışlar gerçekten. Belli ki Avrupalı bilginler, matematiği İslam aleminden öğrendikten sonra İslam kökenli astronomiyi anlamaya başlamışlar ve geliştirebilmişler.
Bence en büyük buluş “sıfır” sayısı olmalı. Bu gün yoğun olarak günlük hayatta kullandığımız 10 temelli sayı sisteminin kolay kullanılırlığının kökeninde “Sıfır” sayısı yatmakta. Romen sayı sisteminde “sıfır” yok ve Romen sayılarını alt alta koyup toplayamazsınız veya çarpamazsınız. Romen sayıları ile matematiğin temelini oluşturan 4 işlemi yapmak olanaksızdır. Ama Arap sayıları ile “evet”.
Petrol’ün yanıcı gücü ile çalışan roketler, dahiyane planlanmış saatler, astronomi aletleri, tıbbi aletler, değirmenler ve benzeri asırlar öncesi yapılan bu buluşları görmek istiyorsanız, Gülhane parkındaki bu müzeye gidin derim. Geçmişin görkemi ve dünya liderliği orada sizi bekliyor, İslam dininin Yüceliği ile birlikte.
Prof. Dr. Ata ATUN
Yakındoğu Üniversitesi Öğretim Üyesi