Irkçılık ve Politik Doğruculuk Arasında Göç Meselesi

Her doksan beş kişiden birinin zorla yerinden edildiği ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre 82.4 milyon insanın evlerinden ayrılmaya zorlandığı günümüzde, bunların yaklaşık yarısının 18 yaşın altında olduğunu bilmekte fayda var. Sadece 24 Şubat 2022’den bugüne kadar Rusya’nın başlattığı savaş ve işgal girişimi nedeniyle evlerinden ayrılmak zorunda kalan Ukraynalıların sayısı 4.9 milyondur (UNCHR, 2022). Ülkelerinden ayrılıp dünyanın farklı yerlerinde yaşamını sürdürenlerin sayısı ise Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre Aralık 2021’de yaklaşık 281 milyon (IOM, 2022). Bu rakamlar, ülke sınırlarını değiştirmiş insanları ifade ediyor. Oysa hesaba katılmayan ülkeleri içinde yerinden edilmiş kişiler ve ülkelerin bölgesel eşitsizlikleri sebebiyle büyük şehirlere, sanayi bölgelerine iş-eğitim-sağlık gibi gerekçelerle gidenleri düşündüğümüzde göç veya insan hareketliliğinin aslında her birimizin hayatının merkezinde olduğunu kavrayabiliriz.

Gönüllü veya zorunlu, düzenli veya düzensiz her ne şekilde olursa olsun bir yerden ki orası genelde her şeyi elimizin altında kolayca bulabildiğimiz ve sevdiklerimizle birlikte anılar biriktirdiğimiz ve ev dediğimiz yerden gitmek aslında hiç kolay bir karar değil. Bu karar ülke sınırlarını aşıp, farklı bir dil, farklı bir kültür ve kurallar bütünüyle yaşamayı gerektirdiğinde ise çok daha zor olurken, bir de zorunlu olarak veriliyorsa yukarıda istatistiklerden elde edilen rakamların her biri aslında özgün bir hikâye, yaşanmışlık ve insan hayatı demek oluyor.

Türkiye dışında yaşamakta olan vatandaşlarımızın sayısı Dışişleri Bakanlığı verilerine göre 6.7 milyon ve bunların 5.7 milyonu Avrupa ülkelerinde hayatını devam ettiriyor (MFA Turkey, 2022). Bugünün Türkiyesi’nden bakıldığında belki de şanslı olduklarını düşüneceğimiz Avrupa’daki vatandaşlarımızın da aslında özgün hikâyeleri var. 1990 yılında yabancı dilde en iyi film Oscar’ını kazanan Umuda Yolculuk filminde Maraşlı Alevi bir ailenin sadece kartpostallarda gördüğü İsviçre’ye uzanan hikâyesi gibi 1960’larda başlayan emek göçü ile Almanya’ya gidenlerin hikâyeleri de her ne kadar birer tercih gibi gözükse de aslında daha iyi yaşam için birer umut yolculuktu. Dolayısıyla göçün zaruri mi gönüllü mü olduğu da çok göreceli bir meseledir.

Son dönemde sosyal medya üzerinde başlayan #mültecilerevine ve #GocmenlerleYanyanayız tartışması aslında yeni ortaya çıkmadığı gibi uzun yıllar boyu Türkiye’nin gündemini belirleyecek. Bugün resmi rakamlara göre Türkiye’de 3.7 milyon civarında geçici koruma statüsünde Suriyeli (Göç İdaresi Başkanlığı, 2022), yaklaşık 322 bin uluslararası koruma başvurusu sahibi (UNHCR, 2022) ve yaklaşık 1.4 milyon ikamet iznine sahip olmak üzere toplamda yaklaşık 5.5 milyon yabancı bulunmaktadır. Bu sayıya sınırları aşarak ülkeye giriş yapan ve tespit edilmemiş düzensiz göçmenler dâhil değildir.

Göçmenler, sığınmacılar ile ilgili tartışmaların son dönemde daha çok yapılıyor olmasının birçok sebebi var. Kabaca açıklamak gerekirse yabancı sayısının artışı, kalma sürelerinin uzaması ve dolayısıyla görünürlüğün çoğalması ile birlikte ülkedeki ekonomik sorunlar, işsizlik ve hayat pahalılığı, gözlerin sığınmacı ve düzensiz göçmenlere çevrilmesine yol açtı.

Sosyal medyada yapılan paylaşımlardan gördüğüm kadarıyla iki ana akım düşünce ortaya çıkıyor; politik doğrucular ve göçmen karşıtları. Politik doğrucular insan hakları, mülteci hakları perspektifinden olaya yaklaşırken, göçmen karşıtlarının ulus-devlet paradigması temelinde olaya yaklaşarak sınır güvenliği, geri gönderme gibi konuları ön plana çıkardığı ve zaman zaman da ırkçı tepkiler verdikleri görülüyor.

Maalesef dünya saf iyiliğin hüküm sürdüğü ideal bir yer değil. Coğrafyanın da kader olduğu bir gerçek. Ukrayna’dan kaçanların yarısından fazlasının Polonya ve Romanya’da, Suriye’den kaçanların yoğun olarak Türkiye, Lübnan ve Ürdün’de olmaları tesadüf değil. Afganların da 1.4 milyonu Pakistan, 780 bini ise İran’da kayıtlı (IOM, 2022). Dolayısıyla göç akınlarından en çok komşu ülkeler etkileniyor.

Peki, sınır güvenliğini arttırmak düzensiz göç akınlarına karşı etkili bir önlem mi? Ülkemize en çok düzensiz geçisin olduğu Türkiye-İran sınırına nazaran kontrolü çok daha kolay olan ABD-Meksika sınırında geçtiğimiz Mart ayında iki yüz on bin düzensiz göçmen yakalandı. Bu sayının 2000 yılının Şubat ayından bu yana bir ayda gerçekleşen en yüksek düzensiz göçmen tutuklaması olduğu ve ancak yaklaşık yarısının sınır dışı edildiği belirtildi (Reuters, 2022).

Düzensiz göçün kontrolü ve sınır güvenliği açısından bir başka örnek ise göçü olabildiğince dışsallaştıran ve sınır güvenliğini FRONTEX gibi sadece sınır yönetimi için operasyonel bir ajansa bırakan Avrupa Birliği (AB) gösterilebilir. FRONTEX’in açıkladığı verilere göre 2022 yılının ilk iki ayında AB’nin dış sınırlarında yasadışı geçişler bir önceki yıla göre %61 artarak 27.000’e yükseldi. (FRONTEX, 2022).

Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı verileri ise 14 Nisan 2022 itibariyle ülkeye girişi engellenen düzensiz göçmen sayısının 127.256, ülke içinde operasyonlarla yakalananların ise 52.076 olduğunu, 2022 yılı içerisinde sınır dışı edilen düzensiz göçmen sayısının da 21.087 olduğunu gösteriyor.

ABD, AB ve Türkiye’ye yönelik düzensiz göç rakamlarına baktığımızda imkân-kapasite eksikliği ve sınırların doğal koşullarının zorluğuna rağmen Türkiye’nin görece başarılı bir sınır güvenliği politikası izlediğini söylemek mümkün. Sınır güvenliğinin düzensiz göçün engellenmesinde önemli bir araç olduğunu kabul etmekle birlikte tek başına yeterli olmadığını görmemiz açısından bu karşılaştırmaların önemli olduğunu düşünüyorum.

Sınır güvenliği düzensiz göçü durduramıyorsa ki en modern önlemlerin alındığı yerlerde dahi insan akışının devam ettiğini görüyoruz, ülkeye giren düzensiz göçmenlerle ilgili nasıl politikalar izlemeliyiz? Bu noktada göçmen karşıtlığıyla ilişkili, bazen ırkçılığa kadar uzanan ve Türkiye’de yükselmekte olan “geri gönderelim ve hatta gerekiyorsa zorla gönderelim” tezlerine yer ayırmak istiyorum.

Türkiye’nin de taraf olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin 33. Maddesi Geri Göndermeme İlkesi’ni (non-refoulement principle) şöyle tanımlar “Uluslararası insan hakları hukuku uyarınca, geri göndermeme ilkesi, hiç kimsenin işkence, zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza ve diğer onarılamaz zararlarla karşı karşıya kalacağı bir ülkeye iade edilmemesini garanti eder. Bu ilke, göç durumundan bağımsız olarak tüm göçmenler için her zaman geçerlidir.” (UNHCR, 2022). Dolayısıyla sosyal medyada sıkça dolaşan “geri göndermeme ilkesi mülteci statüsünde olanlar için geçerlidir” ifadesi doğru değildir.

Dolayısıyla gerek geçici koruma statüsündeki Suriyeliler, gerekse düzensiz göçmenler için de geri göndermeme ilkesi bir istisna dışında geçerlidir. Geri göndermeme ilkesini tanımlayan 33. Maddenin ikinci bendinde tarif edilen bu istisnaya göre “bulunduğu ülkenin güvenliğine yönelik bir tehlike olarak kabul edilmesi için makul gerekçeler bulunan veya bir mahkemenin nihai kararıyla mahkûm edilmiş olanlar” bu ilkenin dışında tutulabilir. Sınır dışı etme veya geri gönderme ancak bu durumlarda hukuka uygun olarak değerlendirilebilir ki bu istisnanın uygulanması ile ilgili titizlikle hareket edilmesi gerektiği de ayrıca ifade edilmektedir.

Tartışmanın diğer tarafında yer alan politik doğrucuların insan hakları ve uluslararası sözleşmeler gibi uyarıları doğru olmakla birlikte sadece sığınmacılara odaklanan ve öneriler içermeyen yorumları tepki çekmektedir. Politik doğruculuğun bir başka sorunlu tarafı da önerileri dillendirmek yerine karşılaştıkları ırkçı söylemlere whataboutism (peki şunun hakkındacılık) ile karşılık veriyor olmasıdır. Irkçılığı tespit etmek ve kınamak önemli ancak sığınmacılar konusunda yapılabileceklere odaklanmak ve göç meselesini uluslararası toplumun gündeminde tutmak öncelikli olmalıdır.

Zira göç, uluslararası bir fenomendir. Dolayısıyla ne Türkiye’nin ne de başka bir ülkenin kendi kaynakları ile eşitsizlikler ve çatışmalar sonucu yollara düşen, evlerini-ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanların dertlerine derman olması mümkündür. Bugüne kadar Suriyeli sığınmacılar dünyanın yeterince desteğini göremedi, bugün sayıları beş milyona yaklaşan Ukraynalı sığınmacılar tüm dünyaya göçün ve yerinden edilmenin kültürü, dili, dini olmadığını gösteriyor. Türkiye, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği çatısı altında uluslararası dayanışmayı ön plana çıkaracak bir konferans düzenlenmesinde öncülük yapabilir. Ayrıca dünyadaki sığınmacıların %39’u sadece beş ülkede ikamet ederken, tüm sığınmacıların %85’i gelişmekte olan ülkelerdedir.

İstatistiklerden de görüldüğü üzere 14 Aralık 1967’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Devlete Sığınmaya İlişkin Beyanname’nin 2. madde 2. bendinde yer alan “bir devlet, sığınma hakkı tanıma ya da tanımayı sürdürme konularında güçlükle karşılaşıyorsa diğer devletler tek başlarına ya da Birleşmiş Milletler aracılığıyla uluslararası dayanışma ruhu içerisinde söz konusu devletin yükünü hafifletmek için gerekli önlemleri alacaktır” ifadesindeki dayanışma ruhu uygulanmamaktadır (Refworld, 2022). Daha güncel bir dayanışma çağrısı olan 2018 yılında BM Genel Kurulunda onaylanan Küresel Göç Mutabakatının göçü ulus ötesi yapısı nedeniyle uluslararası dayanışma gerektiren bir mesele olarak işaret ettiği de hatırlanmalıdır (Global Compact for Migration, 2018). 

Sonuç olarak ülkemizde her geçen gün daha da alevlenen bir tartışma konusu haline gelen sığınmacılar ve göç meselesi politik doğruculuk ve ırkçılığa varan göçmen karşıtlığı arasında gidip gelirken maalesef bundan en çok etkilenen yine sığınmacılardır. Türkiye’nin acilen uluslararası dayanışmayı öne çıkaracak girişimlerde bulunması, uluslararası sözleşmelere bağlı kalmak şartıyla geri gönderme, sınır dışı etme uygulamalarını titizlikle yürütmesi ve yakın gelecekte Suriye’ye dönmesi söz konusu olmayan sığınmacılara yönelik dil, kültür, eğitim ve meslek edindirme konuları başta olmak üzere kapsamlı bir entegrasyon stratejisini hayata geçirmesi gerekmektedir. Konuyu dönecekler-dönmeyecekler ikileminden çıkarıp dönüş için gerekli koşulların oluşturulması adına Suriye’de hakkaniyetli bir çözüm için diplomatik çabaları sıklaştırmak, Suriye rejimi ile geri dönüşü garanti altına alan bir uluslararası anlaşmayı zorlamak, eş zamanlı olarak da üçüncü ülkeye yerleştirme hususunda girişimlerde bulunmak ilk akla gelen uygulamalardır.

Burak YALIM

 

Kaynakça

UNHCR. (2022, 18 Nisan). Figures at Glance. https://www.unhcr.org/figures-at-a-glance.html 

UNHCR. (2022, 18 Nisan). Ukranian Refugee Situation. https://data2.unhcr.org/en/situations/ukraine 

The International Organization for Migration (IOM). (18 Nisan 2022). Facts and Figures. https://www.iom.int/data-and-research  

T.C. Dışişleri Bakanlığı (MFA). (2022, 18 Nisan). Turkish Citizens Living Abroad. https://www.mfa.gov.tr/theexpatriateturkishcitizens.en.mfa#:~:text=The%20total%20population%20of%20Turks,of%20approximately%2010%20million%2C%20emerges

Tanış, M. (2022, 12 Nisan). Umuda Yolculuk, (Reise der Hoffnung). https://www.tuicakademi.org/reise-der-hoffnung-umuda-yolculuk/

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı. (2022, 15 Nisan). Yılbaşından Bugüne Kadar 21087 Düzensiz Göçmen Sınır Dışı Edildi. https://www.goc.gov.tr/yilbasindan-bugune-kadar-21087-duzensiz-gocmen-sinir-disi-edildi

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı. İkamet İzinleri. https://www.goc.gov.tr/ikamet-izinleri

Reuters. (2022, 18 Nisan). US Arrest 210.000 migrants at Mexico border in March, rivaling record highs. https://www.reuters.com/world/us/us-arrests-210000-migrants-mexico-border-march-rivaling-record-highs-2022-04-16/

Frontex (2022, 18 Nisan). Illegal border crossings into EU up %61 in first two months of 2022. https://frontex.europa.eu/media-centre/news/news-release/illegal-border-crossings-into-eu-up-61-in-first-two-months-of-2022-gJpxG2

UNHCR. (2022,18 Nisan). Note on non-refoulement submitted by High Commissioner.  https://www.unhcr.org/excom/scip/3ae68ccd10/note-non-refoulement-submitted-high-commissioner.html   

UNHCR, Refworld. (2022, 18 Nisan). Declaration on Territorial Asylum. https://www.refworld.org/docid/3b00f05a2c.html   

The International Organization for Migration (IOM). (2022, 18 Nisan). Global Compact for Migration. https://www.iom.int/global-compact-migration 

 

Sosyal Medyada Paylaş

Burak Yalım
Burak Yalım
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde lisans ve "Yugoslavya'nın Dağılmasının Uluslararası Politikaya Etkileri" başlıklı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamladı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde (IUS) başladığı doktora çalışmalarını Kocaeli Üniversitesi Göç Çalışmaları Programında sürdürmektedir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...