Son dönemde Ortadoğu’da cereyan eden olaylar her geçen gün bölgenin geleceğini daha da belirsizleştirmektedir. Suriye’de yaşanan halk ayaklanması ve Beşşar Esad yönetiminin bu halk ayaklanmasını bastırmak için tanklarla halka ateş açması onlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Bunun yanısıra Mısır, Tunus, Fas, Yemen ve Irak’ta meydana gelen olaylar, adeta Ortadoğu’da kanayan yaranın hiç dinmeyecekmiş gibi karamsar bir görüntü vermesine neden olmaktadır. Aynı zamanda bölgede yaşanan halk hareketlerini ve buna bağlı siyasi gelişmeleri değerlendirebilmek ve bir sonuca ulaşabilmek giderek daha karmaşık bir hal almaktadır. Ortadoğu bölgesinde tüm bu gelişmeler meydana gelirken bir yandan da İran’ın, PJAK’a (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) yönelik düzenlediği askeri operasyonlar kapsamında İran, kuzeyden Irak ile olan sınırını bombalamıştır. Bu analiz, İran’ın PJAK’a yönelik son harekâtlarının ne anlama geldiğini ve bu sürecin Tahran’ın Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile ilişkilerine nasıl yansıyacağı değerlendirilecektir.
PJAK Nedir?
PJAK, PKK terör örgütünün İran ayağını oluşturmaktadır. Kuruluşu, örgüt yöneticileri tarafından 1990’lı yıllara dayandırılmakla birlikte ilk olarak 2003 yılında Kuzey Irak’ta aktif bir şekilde İran’a karşı faaliyetlere başlamıştır. İran’da hem askerleri ve sivilleri hedef alan örgüt Almanya’da ikamet eden Abdulrahman Hacı Ahmedi tarafından kurulmuştur. İdeolojik olarak PKK ile aynı çizgide olan PJAK’ın temel ideolojisi Kürt milliyetçiliği üzerine kuruludur.(1)
İran-Kuzey Irak İlişkilerinde PJAK
ABD’nin, 2003 yılında Irak’ı işgal etmesiyle beraber özellikle PKK ve PJAK gibi terör örgütlerinin hedef ülkelere yönelik daha rahat faaliyet gösterdikleri bir ortamın varlığından söz etmemiz mümkündür. Her iki örgütün Kuzey Irak’ın Kandil bölgesinde barınması ister istemez, söz konusu ülkelerle Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasındaki ilişkilere yansımaktadır. Bu nedenle PKK ve PJAK’ın Irak topraklarında barınması zaman zaman Kuzey Irak Kürt Yönetimi tarafından, İran ve Türkiye’ye karşı bir koz olarak görünse de, aynı zamanda PKK ve PJAK terör örgütlerine yönelik Ankara ve Tahran’ın Irak topraklarına girerek, askeri operasyon yapmalarına da olanak tanımaktadır. Dolayısıyla PKK ve PJAK gibi terör örgütlerinin Irak topraklarında bulunması, iyi komşuluk ve dostluk ilkesinin kurallarına ters düşmektedir. Bu çerçevede, Kuzey Irak ve İran ilişkilerine bakıldığında, İran’ın bölgesel politikası gereği PJAK’ın Kandil’den İran’a yönelik eylemlerde bulunmasına rağmen, Tahran ve Erbil ilişkilerine fazla olumsuz bir etki yapmadığı söylenebilir. Çünkü İran, Iraklı Kürtlerle tarihsel bir bağının olduğunu ve Farsların Kürtlerle aynı kültürü paylaştığını her daim dile getirmekte, sert bir söylem geliştirmekten ziyade PJAK’a karşı gerçekleştirdiği askeri faaliyetlerle tavrını ortaya koymaktadır. Diğer taraftan PJAK’ın varlığı Tahran Yönetimi açısından hem İran’da yaşayan Kürtlerin siyasi faaliyetlerini kontrol edebilme hem de Kuzey Irak Kürt Yönetimi üzerinde dolaylı bir yoldan baskı kurabilme imkânı tanımaktadır.
İran’ın, 16 Temmuz 2011 tarihinden beri PJAK’a yönelik Kuzey Irak sınırına düzenlediği askeri operasyonların sonucunda Irak-İran sınırında bulunan birçok kasaba ve köy ahalisi evini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu durum üzerine Kuzey Irak Kürt Yönetimi, İran Devrim Muhafızlarının Kuzey Irak sınırını bombalamasını durdurması için merkezi hükümetten İran’la birebir görüşmelerde bulunmasını talep etmiştir. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, İran’ın Irak’ın kuzey bölgesine yönelik saldırılarına devam etmesi halinde iki ülke arasındaki ilişkilerin gerileceğini belirtmiştir. Zebari, basına yaptığı açıklamada, “İran hükümetinden bombardımanlarına son vermesini bir kez daha istiyoruz, çünkü bu durum İran ile Irak arasındaki ilişkilere zarar verecektir” demiştir. (2)
Öte yandan, PJAK karargâhı ve iki kampı İran askerleri tarafından ele geçirilmiş ve iki kamp daha ele geçirilirse Kandil’in denetimini İran’ın alacağı belirtilmiştir. İran, PJAK’a yönelik düzenlediği askeri operasyonlar sırasında örgütün 50’den fazla kayıp verdiği, İran ordusunun ise 1 general ve 8 asker kaybettiği ifade edilmektedir. İran ordusundan yapılan açıklamalara göre operasyon, Irak sınırını İran’a karşı eylemlerde bulunan PJAK’tan tamamen temizlendiğinde ve bu bölgeye Irak merkezi yönetimi ve Kuzey Irak Kürt yönetimi tarafından güvenlik güçleri konuşlandırılıncaya kadar devam edecektir. İran ordusundan ismini vermeyen bir yetkilinin verdiği demeçte, PJAK’ın Irak sınırında yaklaşık 150 km2’lik bir alanda yıllardır faaliyet göstermektedir. İran, daha önce bu durumu görmezden geldiğini ancak bundan sonra sessiz kalmayacaklarını dile getirmiştir.(3) Bütün bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda Tahran yönetiminin, PJAK konusunda merkezi hükümetten habersiz askeri operasyonlar düzenlediğini söylememiz mümkündür. Bu nedenle İran, hem Irak Hükümeti’ne, hem de Iraklı Kürtlere çok net bir mesaj vermiştir: İran’ın ulusal güvenliğini tehdit eden herhangi bir örgütün Irak topraklarında barınmasına Tahran hiçbir şekilde sessiz kalmayacaktır.
Öte yandan, 8 Ağustos 2011 tarihinde Kuzey Irak Kürt Yönetimi parlamentosu, İran’ın Kuzey Irak’ı bombalaması üzerine muhalefetten gelen talep üzerine olağanüstü toplantı gerçekleştirmiştir. Parlamentonun yayınladığı bildirinin dikkat çeken maddeleri şunlardır;
1. Kuzey Irak Parlamentosu, İran’ın sınırını bombalamasını kınamaktadır.
2. İran İslami Cumhuriyeti’nden iyi komşuluk ilkesini ve Kuzey Irak ile derin ilişkilerini dikkate alarak Kuzey Irak sınırını bombalamasının bir an önce durdurulması talep edilmektedir.
3. Kuzey Irak Parlamentosu, Irak Merkezi Hükümeti’ni, İran’ın Kuzey Irak sınırını bombalamasını durdurması konusunda ciddi adımlar atmaya davet etmektedir.
4. İran ile Kuzey Irak arasında ekonomik ve ticari işbirliğinin yanısıra derin ilişkilerin de varlığı göz önünde bulundurularak İran’ın Kuzey Irak sınırını bombalamaya devam etmesi durumunda ilişkiler olumsuz etkilenecektir.(4)
2003 yılından beri Kandil Dağı’nda faaliyet gösteren PKK terör örgütünün İran uzantısı PJAK’a yönelik operasyonlar düzenleyerek, Kuzey Irak sınırından içeri girmesi zamanlama açısından dikkat çekicidir. Özellikle Arap ülkelerinde yaşanan halk ayaklanmalarının Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’den sonra Suriye’ye de sıçraması İran’ı oldukça tedirgin etmektedir. Çünkü Suriye’deki halk gösterileri büyük oranda etnik ve mezhepsel bir nitelik taşımaktadır. İran da ülkesindeki Azerilerin ve Kürtlerin hükümete karşı benzer bir faaliyette bulunmasından kaygı duymaktadır. Bu nedenle Tahran yönetiminin, İranlı Kürtlere PJAK terör örgütü üzerinden gözdağı vermeye çalıştığı söylenebilir. Ayrıca, İran tarafının iddiasına göre, Kuzey Irak Kürt Yönetimi PJAK terör örgütüne İran’a karşı eylem yapması için lojistik destek verdiği yöndedir.
Aslında İran’ın PJAK’a yönelik sergilediği tutuma bakıldığında ne Irak hükümetini, ne de ABD’nin bölgedeki varlığını dikkate almadığını söylemek mümkündür. Bunun İran açısından iki önemli nedeni vardır. Bunlardan birincisi; Tahran yönetimi, ABD’nin PJAK aracılığıyla İran’la ilgili istihbarat toplama ve İran’ın bölgeye dönük politikalarını sınırlandırmaya çalıştığı kanaatindedir. Bir diğeri ise Tahran, Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin ABD’nin desteğiyle İran’daki Kürtleri kışkırtma veya siyasi talepte bulunmalarını sağlama çabasını başarısız kılmaya çalışmaktadır.
Kuzey Irak Kürt Yönetimi Neden İran’a Sessiz Kalıyor?
İran’ın, Kandil’i bombalaması ile ilgili Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nden ciddi bir tepki gelmemesi ve İran’ın saldırılarının durdurulması için merkezi hükümete çağrıda bulunması dikkatlerden kaçmamaktadır. Kuzey Irak’ın İran saldırılarına yönelik sergilediği tutum şu şekilde sıralanabilir;
1. Irak’ın Şii ağırlıklı nüfusa sahip olması ve Bağdat Yönetimi’nde Şiilerin iktidarın çoğunluğunu oluşturduğu için Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Tahran yönetimine karşı fazla tepki gösterip Irak Şiileriyle ters düşmek istememektedir. Bu nedenle Kuzey Irak yönetimi, İran’a yönelik izlediği politikada Iraklı Şiileri de hesaba katarak bir yol haritası izlemektedir. Çünkü Iraklı Kürtler, İran’a karşı olumsuz bir tutum izlerse, Bağdat Yönetimi’yle de karşı karşıya kalacağı endişesini taşımaktadır. Ayrıca İran ile ilişkilerinin gerilmesi demek bölgede güçlü bir sınır komşusunu kendisine düşman kılmak anlamına gelebilir. Bu nedenle Iraklı Kürtlerin, İran’ın Kandil’i bombalaması meselesini hiç beklemeden ve İran’la ilişkilerini zedelemeden Bağdat yönetimine havale etmesi en akılcı seçenek olarak düşünülebilir.
2. Kuzey Irak Kürt Yönetimi, özellikle 2009 yılının Mayıs ayından bu yana (Türkiye’nin Kürt Açılımı Projesi ile beraber) İran ve Türkiye politikalarında önemli bir değişikliğe gitmiştir. Kürt yönetimi, PKK ve PJAK terör örgütlerine yönelik iki ülkenin de Kuzey Irak’a askeri operasyonlarda bulunması konusunda eskisi gibi sert söylemlerde bulunmamayı tercih etmektedir. Hatta zaman zaman PKK terör örgütünün ve PJAK’ın, Irak topraklarını kullanarak komşu ülkelere (Türkiye ve İran) karşı eylemler yapmasından rahatsız olduklarını dahi dile getirmektedir.
3. İran’ın, genelde Irak ve özelde Kuzey Irak Kürt yönetimi ile siyasi ilişkileri dışında önemli ekonomik ve ticari ilişkilerinin de olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Kuzey Irak Kürt yetkililerine göre, İran ile ticaret hacminin 5 ile 7 milyar dolar olduğu ifade edilmektedir. Bu rakam İran’ın, Kuzey Irak ile ticaret yapan ülkeler içinde ilk sırada geldiğini göstermektedir. Batılı ülkelerin, nükleer enerji programına tepki olarak ekonomik yaptırımlar uygulamasından dolayı İran, Irak’la yaptığı ticaretle söz konusu yaptırımdan ekonomisini kurtarmaya çalışmaktadır.
4. Kuzey Irak basın kaynaklarına göre, İran’ın PJAK’a yönelik düzenlediği askeri operasyonları sırasında İran-Irak sınırında bulunan Çoman kasabasına bağlı birçok köyün maddi hasar gördüğü belirtilmektedir. Ayrıca Irak-İran sınırında yaşayan 150 ailenin bu bombalama nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kaldığı ifade edilmektedir. Bütün bu gelişmelere rağmen Kuzey Irak Kürt Yönetimi, İran’ın Kandil’i bombalamasını yalnızca kınamıştır. Bu durum Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nde bulunan muhalefetin (Goran veya Değişim Hareketi) tepkisine neden olmuştur. Goran Hareketi yetkilileri, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) onayıyla İran’ın Kuzey Irak sınırını bombaladığını iddia etmektedir. Bu nedenle Kuzey Irak yönetiminin İran’a karşı halkı ve muhalefeti tatmin edecek şekilde bir tavır sergilememesi, KYB ve KDP’ye karşı bir güvensizliğe yol açma ihtimali oldukça yüksektir.
5. Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin, İran’a fazla tepki göstermemesinin bir diğer sebebi ise, 2011 yılının sonunda ABD’nin Irak’tan askerlerinin çekmesiyle beraber Irak’taki boşluğu Tahran’ın doldurması endişesini taşımasıdır. Aslında İran’ın, ABD sonrası Irak için şimdiden planlar yapmaya başladığı söylenebilir. ABD’nin ardından İran, Şii nüfusundan dolayı, Irak’ın güneyindeki boşluğu doldurmayı büyük ölçüde garanti altına almıştır. İran’ın aynı şekilde kuzeyindeki muhtemel boşluğu da doldurmak isteğinin olduğunu söylemekte fayda vardır.
Bütün bu gelişmeler dikkate alındığında, İran’ın Kuzey Irak sınırını bombalamasına rağmen Kürt yönetiminin ciddi derecede bir tepki koymaması, Iraklı Kürtlerin, İran ile tarihsel bağlarının halen var olduğu izlenimini vermektedir. Çünkü Tahran, Saddam döneminde Bağdat’a karşı Kürt kartını çok iyi kullanmıştır. Bilindiği gibi İran-Irak savaşında Iraklı Kürtler, Saddam Hüseyin’e karşı İran ordusuyla birlikte savaşmıştır. İran’ın Erbil’de konsolosluğunun bulunması ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile yoğun ekonomi ve ticari ilişkiler içinde olması ikili münasebetlerin oldukça iyi bir düzeyde olduğunu göstermektedir. Şu hususu da ifade etmekte fayda vardır. 7 Mart 2010 tarihinde Irak’ta yapılan parlamento seçimlerinin ardından Irak’ta yaşanan hükümet kurma krizi esnasında Tahran yönetimi, Celal Talabani’nin Cumhurbaşkanı olmasına tam destek vermiştir.
Sonuç
İran, 2003 yılından bu yana Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren PKK terör örgütünün İran uzantısı olarak bilinen PJAK’ı tasfiye etme amacıyla ilk kez Kandil’e girmeye çalışmıştır. İran aynı zamanda PKK terör örgütünün Hakurk bölgesini de bombalamaktadır. Mevcut gelişmelerle birlikte PJAK terör örgütü konusunda gösterdiği tutum değerlendirildiğinde Tahran’ın oldukça kararlı bir görüntü verdiği görülmektedir. İran’ın, Irak’ın kuzeyindeki sınırını bombalamasıyla ilgili gerek Irak Merkezi Hükümeti, gerek Kuzey Irak Kürt Yönetimi fazla ses çıkarmamaktadır. Dikkat çeken bir husus da ABD’nin İran’ın Kuzey Irak sınırını bombalamasına hiçbir tepki göstermemesidir. Aslında PKK ve PJAK gibi terör örgütlerinin Irak topraklarında barınması ve Irak’tan komşu ülkelere karşı yasadışı eylemlerde bulunması, Irak’ın zaafiyetini iyice su yüzüne çıkarmaktadır. Çünkü Irak Hükümeti başta olmak üzere, Kuzey Irak Kürt yönetiminin de, PKK ve PJAK meselesinde daha duyarlı olması, bölgede teröristlerin serbest dolaşımının ve faaliyetlerinin önüne geçmek için her türlü önlemin alınması gerekmektedir. Aksi takdirde, sınırda yaşayan insanlar PKK ve PJAK terör örgütleri yüzünden evini ve köyünü terk etmek zorunda kalacaktır.
PKK ve PJAK terör örgütlerinin Kuzey Irak’ta bulunmasını Irak’a komşu ülkelerin de (Türkiye, İran ve Suriye) birbirleriyle olan ilişkileri etkilediği görülmüştür. 1990’lı yıllarda İran ve Suriye, Türkiye’ye karşı PKK’ya destek vermiştir. Ancak 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte, PJAK’ın kurulması ve İran’a karşı terör eylemleri yapması, Türkiye ve İran’ı terörle mücadele konusunda işbirliğine sevk etmiştir. Özellikle 2006 yılından bu yana İran, PKK terör örgütüne yönelik birçok operasyonda bulunmuştur. Eğer PKK veya PJAK İran’ın güvenliğini tehdit etmeseydi, bugün PKK Tahran’ın elinde politik bir koz olabilirdi.
Bölgede etnik ve mezhepsel yapıya dayalı kurulan bu ayrılıkçı örgütler yalnızca hedef ülkeler açısından değil, barındığı ülke açısından da güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Örneğin, PKK terör örgütünün Irak’ta barınması yalnızca Türkiye için değil Irak için de bir güvenlik problemidir. Çünkü PKK veya PJAK’ın Türkiye ve İran’a yönelik Irak topraklarından herhangi bir eylemde bulunduğunda, bu eylemlere karşılık Irak toprakları bombalanmaktadır. Bu nedenle söz konusu örgütlerin Irak’ın iç güvenliği açısından da bir tehdit unsuru konumuna geldiğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla Irak Hükümeti ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin, PKK ve PJAK’ın tasfiyesi için daha ciddi ve somut adımlar atması gerekmektedir.
Ali SEMİN
BİLGESAM Ortadoğu Uzmanı
Dipnotlar:
(1) http://www.teror-victims.com/ar/index.php?Page=definition&UID=3754992
(2) http://www.alquds.com/news/article/view/id/285091
(4) http://www.pukmedia.com/kurdistanregion/19362-2011-08-09-14-00-37