Geçmişi çok öncelere dayanan bu reform hareketi, 12 Haziran 2009’da yapılan “şaibeli” olarak nitelendirilen seçimlerden sonra patlak vermiş, yönetim karşıtları ve muhalif lider Mir Hüseyn Musavi yandaşları çeşitli gösterilerde bulunmuştur.[1] Halkın dile getirdiği istemler, devrim esas ilkelerinin uygulanması ve özgürlük alanlarının genişletilmesidir. İran yönetiminin, devrim muhafızlarının ve istihbarat birimlerinin, reform ve demokrasi yanlısı göstericilere karşı şiddet uygulaması, tutuklamalarda ve ölümlerle sonuçlanan müdahalelerde bulunması, reform hareketinin şiddetini iyice artırmıştır. Son olarak reform hareketinin akıl hocası olan Hüseyn Ali Muntazeri’nin ev hapsindeyken ölmesi ve Muntazeri’nin cenazesine milyonların katılımı, bu reform ve halk hareketinin gittikçe büyüdüğünü göstermektedir.
Aslında 1979 İran İslam Devriminden sonra yürütülen Anti-Demokratik, İnsan haklarına uyulmayan politikalar, yönetime karşı olanlara aşırı şiddet kullanılması ve idam karalarına halkın birçok kesiminden ve bazı Şii liderler tarafından karşı çıkılıyordu. Şii liderlerden biri ve belki de en önemlisi Hüseyn Ali Muntazeri, İslam devrimini de gerçekleştirenlerdendi ve Humeyni’nin halefi olarak görülüyordu. Fakat daha sonra uygulanan politikalar, onun görüşünün değişmesine sebep oluyor ve şu sözleri sarf ediyordu; “Herkesin bildiği gibi ben, dinin iktidarının kararlı bir savunucusu ve fıkıh bilginlerinin iktidar’ının elbette bilinen biçimiyle değil, halkın fıkıh bilginlerini seçeceği ve çalışmalarını denetleyeceği biçimde yandaşıydım ve bu hedefin gerçekleştirilmesi için çalıştım; ancak şimdi bu iktidar adına halka yapılan haksızlıkları hatırladığımda, bir utanç duygusuna kapılıyorum; dökülen kan ve halkın haklarının çiğnenmesinden dolayı Allah’tan utanıyorum.”[2] Muntazeri, 1994 yılında Hamaney’in yandaşları Hamaney’i Ayetullah[3] olarak kabul edilmesi isteminde bulunmuşlar fakat Muntazeri ve diğer mollalar buna karşı çıkmışlardır. Muntazeriye göre devrim rehberi meşruluğunu ancak halkın seçimiyle elde edebilirdi.
Muhalefet, hâlihazırda bulunan teokratik ve totaliter olarak nitelendirdiği yönetimi, Şah’ın acımasızlığı ile karşılaştırıyor. Baskıcı totaliter yönetimin, yönetimi bırakması veya reformcuların çağrılarına uyup yeni reformlar gerçekleştirmesi gözleniyordu, fakat ikinci seçeneğin şuan ki izlenimlere bakılırsa olması mümkün görünmüyor. Aksine reformcu ve demokrasi yanlısı önemli insanlar tutuklanıp, hapsediliyor. Bu Yönetim-Halk çatışması, ideal düzenini korumak isteyen, değişime ve yenilenmeye uzak bir yönetimle, bu yönetime karşı çıkan reformcu söylemlere ve demokrasiye inanan kesimin çatışması durumunu ortaya çıkarmıştır. Statükosunu korumak isteyen İran yönetimi ve Hâkim Sınıfı’nın (din adamları, mollalar) sıkıca sarıldıkları bu politikaların bir sonucu olarak, halkın ayaklanması ve sokaklara kadar taşması kaçınılmaz olmuştur. Bu Halk direnişi, yönetime kızgınlığın ve öfkenin bir göstergesidir.
Özellikle 2005’den bu güne kadar olan Mahmud Ahmedinejat döneminde, sosyal adalet yerine iç ve dış politikada radikal bir tutum sergilemesi, reformcu hareketlere ve söylemlere aşırı baskı uygulaması olayların bu denli tırmanmasına sebep olmuştur. Ayrıca, uygulanan ekonomi politikasındaki hatalar ve sermayenin İran’dan çıkması, halkın yönetime olan öfkesini daha da artırmıştır. Toplumda derinleşen sosyal, ekonomik, etnik ve siyasi olumsuzluklar gizlenemez olmuş ve 30 yıllık İran İslam Cumhuriyeti döneminde değişme çabaları ve reform hareketleri kendisini göstermiştir.
Olayın bir diğer boyutu ise özellikle mevcut yönetimin ısrarla üstünde durduğu, tüm bu olaylarda ABD ve dış güçlerin (özelikle Batılı güçler) etkinliğidir. Uzun yıllar Batılı güçlerin hedefi olan ve iç işlerine karışılan İran’da ki bu olaylarda ve gelişen süreçte, Batılı güçler yine İran’ı ablukaya mı aldı? Sorusunu akla getiriyor. 1953 darbesiyle Musaddık’ın devrilmesinde olduğu gibi bu güçlerin şuan ki halk hareketine etkisi izlenimi güçlü bir olasılık gibi görünmektedir.[4] Diğer bir açıdan bu denli renk ve semboller kullanılan devrim hareketleri, günümüzde sıkça rastlanan bir hal almıştır. ABD ve Batı yanlısı bu hareketler, ABD ve Batı karşıtı yönetime karşı yapılan müdahaleler olmuştur.[5] Örnek vermek gerekirse; Çekoslovakya’da Kadife Devrim, Estonya’da Şarkı Devrimi, Gürcistan’da Gül Devrimi, Ukrayna’da Turuncu Devrim ve son olarak da Kırgızistan’da Lale Devrimi olarak gerçekleşmiştir. İran’da yapılan bu devrim ve reform hareketinin rengi ise yeşil’dir. Yine özellikle dış basının ısrarla olayları çok fazla abartıp dünyayla paylaşması, İran’a karşı çifte standart uygulandığını göstermektedir. Çünkü Orta Doğunun birçok ülkesinde bu denli olaylarda, halka tasvip edilmeyecek müdahaleler sıklıkla görünmektedir. Avrupa’nın birçok ülkesinde de durum aynıdır. Fransa yönetiminin iç ayaklanmaları nasıl bastırdığı görmüştük. Bu durumda, dış basının bu denli haberlere çifte standardını ortaya koymuştur. Ancak, bu kadar büyük kitlesel bir hareketi yok sayarak, bütün suçu dış güçlere yıkmakta tartışılır niteliktedir ve iyi bir değerlendirme değildir.
Değişimi isteyenlerin hatırı sayılır bir bölümünün gelenekselciler ve dindarlardan oluştuğunu da söyleyebiliriz.[6] Bu nedenle bu Halk hareketinin, bir Rejim karşıtı hareketten çok, Rejim içinde revizyon isteyen, şuan ki yönetime karşı olan Reform hareketidir dememiz daha doğru olacaktır. İran’da yaşanan bu olayların mevcut dengeleri değiştirip değiştirmeyeceği şuan için söylemek mümkün değildir. Fakat şuan ki duruma göre belirtmek gerekir ki; olaylar, İran’ın siyasi yapısının hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağı izlenimini doğurmaktadır. Muhalefetin ve yönetime karşı olan her kesimin asıl gayesi ve isteği budur.
Ahmedinejat ve Yönetimin, Reform hareketi için uyguladığı politikalar, olayların daha da derinleşmesine ve gerilimin artmasına sebep olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle, Rejimin revize edilmesi ve halkın taleplerine cevap verilmesi gerektiğinin farkına varılması ve uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Ayrıca yönetimin, halkın bu siyasi olgunluğunu ve söylemlerini dikkate alması, siyasi ve ekonomik refahında biran önce düzeltilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak bu halk hareketi İran’ın siyasi yapısının hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını göstermektedir.
İbrahim ALBAYRAK
BAKÜ KAFKAS ÜNİVERSİTESİ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
[1] http://www.turkishweekly.net/usakstore/files/books/QZ0SNYIY7D.pdf.
[2] http://tr.qantara.de/webcom/show_article.php/_c-670/_nr-532/i.html.
[3] Gerçek anlamı: Allah’ın ayetleri. İranda kullanılan anlamı ; fetva veren dini makam veya insan.
[4] http://www.tumgazeteler.com/haberleri/darbenin-abd/.
[5] http://www.kerimsel.com/2009/06/iran-olaylar-ve-renkli-devrim.html.
[6] http://www.turkishweekly.net/usakstore/files/books/QZ0SNYIY7D.pdf.