Uzun süredir hükümet üzerindeki tartışmalarla gündeme gelen Irak’ta, en göze batan siyasi sorunlar, atanamayan güvenlik bakanlıkları ve ABD askerlerinin çekilmesi olmuştur. Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin bakanların çalışmalarını gözden geçirmesi için verdiği 100 günlük süreye rağmen hükümet zor da olsa bazı çalışmaları yürütebilmektedir. Bu kapsamda 100 günlük sürenin dolmasına birkaç gün kala Irak Kabinesi’nin aldığı karar dikkat çekicidir. 2 Haziran Perşembe günü Irak Hükümet Sözcüsü Ali Dabbağ bir açıklama yaparak, kabinenin ABD’nin Musul ve Kerkük’te başkonsolosluk açma talebini kabul ettiğini söylemiştir. Aslında ilk bakışta sıradan bir diplomatik ilişki olarak tanımlanabilecek bu durum, Irak ve ABD arasındaki ilişki göz önünde bulundurulduğunda farklı içeriğe sahip olabilecek nitelikler de taşımaktadır.
2008’de ABD ve Irak arasında imzalanan anlaşmaya göre, ABD askerlerinin 2011 yılının sonuna kadar bütün askerlerini Irak’tan çekmesi öngörülmektedir. Ancak ABD askerlerinin çekilmesine ilişkin tartışmalar, Irak’ın siyasi geleceğini etkileyebilecek noktaya ulaşmıştır. Bu açıdan Maliki hükümet üzerinde büyük baskı olduğunu söylemek mümkündür. Bu konuda Sadr Grubunun Maliki’ye yönelik baskıları şiddetle devam ederken çok büyük çapta olmasa da halk tarafından yapılan protesto gösterileri de Maliki’yi zor durumda bırakmaktadır. Böylesine tartışmalı günlerin yaşandığı Irak’ta, kabinenin aldığı karar yeni bir fitili daha ateşleyebilir. Geçtiğimiz Mayıs ayının ortalarında Maliki ile ABD arasında, ABD askerlerinin Irak’ta kalmasına yönelik gizli bir anlaşma yapıldığı iddiaları güçlü bir biçimde ortaya atılmıştır. Hatta ABD’nin Irak’ta Erbil, Bağdat, Basra, Kerkük ve Musul vilayetlerindeki 9 üste kalmak istediğine yönelik haberler sıkça Irak medyası ve uluslararası haber ajanslarında yer almıştır. Bu açıdan düşünüldüğünde ABD’nin mevcut durumda Kerkük’te bir konsolosluğu bulunurken, bir başkonsolosluk açmak istemesi bu iddiaları güçlendirmektedir. ABD’nin Kerkük Konsolosluğu oldukça aktif çalışmaktadır. Kerkük’te aktif bir diplomatik misyona sahip ABD’nin ikinci bir temsilcilik daha açması akıllarda soru işaretleri bırakmaktadır.
Öte yandan Ali Dabbağ’ın ABD’nin Kerkük’te Başkonsolosluk açmasına kabine tarafından izin verildiğini açıklamasının ardından, 5 Haziran’da Kerkük Valisi Necmettin Kerim’in, ABD güçlerinin Kerkük’te kalmak için kendilerine söz verdiğini ve zaten 18 Mayıs’ta ABD’ye yaptığı ziyarette ABD Savunma Bakan Yardımcısı ile görüşmelerinde, 140. Madde uygulanana kadar ABD askerlerinin Kerkük’te kalması yönünde söz aldıklarını açıklaması, ABD askerlerinin Irak’ta bir süre daha kalacağına yönelik işaretler vermektedir. Ancak 140. Maddenin ABD’nin inisiyatifinde uygulanması, Kerkük’te ve diğer tartışmalı bölgelerde sorunlar yaratabilecek niteliktedir. Zira Musul Vilayet Meclisi, ABD’nin Musul’da Başkonsolosluk açmasına izin vermeyeceğini bildirmiştir. Bilindiği gibi 140. Madde’nin Irak Anayasası’na göre, 31 Aralık 2007’de süresi bitmesine rağmen Kürt gruplar bu maddenin uygulanmasında ısrar etmektedir. 140. Madde sadece Kerkük’le ilgili değil, bütün tartışmalı bölgeleri kapsamaktadır. Bu nedenle 2003 sonrası ABD ile yaptıkları anlaşma sonucu tartışmalı olarak ifade edilen bölgelere peşmergeleri yerleştirerek bu bölgelerde hak iddia eden Bölgesel Kürt Yönetimi, 140. Maddeyle bu bölgeleri sınırlarına dahil etmek ve genişletmek istemektedir. Ancak 140. Maddenin süresi bitmemiş olsa bile bu maddenin uygulanması oldukça zordur. 140. Maddeye göre, tartışmalı bölgeler ve Kerkük’te sırasıyla normalleştirme, nüfus sayımı ve referandum yapılması planlanmaktadır. Özellikle normalleştirme konusunda büyük sıkıntılar vardır. Birçok uygulamayı içeren normalleştirme kapsamında, Kerkük’e Saddam döneminde yerleştirilen ailelerin tespit edilerek, eski yerlerine dönmelerinin sağlanması ve tazminat ödenmesi, Kerkük’te zorla göç ettirilen ailelerin Kerkük’e getirilerek zararları karşılığında tazminatlarının ödenmesi, mülk anlaşmazlıklarının giderilmesi gibi konular yer almaktadır. Özellikle Kerkük’teki mülk anlaşmazlıkları konusu büyük bir sorundur ve bu nedenle dönem dönem hem Kürtler ve Araplar hem Araplar ve Türkmenler hem de Türkmenler ve Kürtler karşı karşıya gelmiş ve hatta mülkler üzerinde hak iddia eden aileler arasında silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Diğer taraftan, Kerkük’te mülk anlaşmazlıklarının giderilmesi için kurulan komisyon da başvuruların ancak yüzde 5’i kadarına çözüm bulabilmiştir. Komisyon halen 2006’dan kalan dosyaları incelemektedir. Ağır bürokrasi de göz önünde bulundurulduğunda 140. Maddenin uygulanması yıllar alabilecektir.
Ayrıca 140. Maddenin yanında 2008’de Irak’ta çıkarılan yerel seçim yasasında Kerkük’e ilişkin yeni bir düzenleme daha yapılmıştır. 23. Madde olarak bilinen düzenlemeye göre, Kerkük’te Türkmen, Kürt ve Araplar arasında yüzde 32 oranında yönetim paylaşımı öngörülmektedir. Ancak halen bu da uygulanamamıştır. Bu nedenle Kerkük ve tartışmalı olarak adlandırılan bölgelerde yasalarla çözüm bulması zor gözükmektedir. Zaten Araplar, Kürtler ya da Türkmenler, müdahil olan her taraf, konuyu siyasi bir düzlemde algılamaktadır. Bu nedenle Kerkük’te siyasi bir uzlaşı çözümü bulunması gerektiği düşünülmektedir.
Bu noktada ABD’li yetkililer 2008’den bu yana sürdürdükleri dengeli politikayı bozmamalıdır. 2007’ye kadar 140. Maddenin uygulanması için Kürt gruplara destek veren ABD, bunun bir sonuç vermeyeceğini anladığı noktada, bölge ülkelerinin hassasiyetlerini de göz önünde bulundurarak, Kerkük’te daha dengeli bir yaklaşım sergilemiştir. Bütün taraflarınla görüşmelerin sürdürmüş ve Kerkük’te bir nebze olsun denge noktası haline gelmiştir. Ancak ABD’nin yeniden taraflı bir tutum sergilemesinin Kerkük’te çözüme fayda sağlamayacağı gibi, Irak’taki kendi varlığını da zora sokabilir. Zira hem terörist örgütler hem de Sadr Grubu gibi silahlı milis güce sahip oluşumlar, ABD’nin Irak’taki varlığının devam etmesi halinde, ABD güçleriyle savaşacaklarına yönelik tehditler ortaya koymaktadır. Bu açıdan ABD’nin Irak’taki varlığı ve bu varlığın askeri olarak devam etmesi sorun yaratacak gibi gözükse de ABD’nin tartışmalı konularda çözüm üreten politikalar izlemesi ve sorunlara dengeli çözümler üretmesi, ABD’ye yönelik tepkileri azaltabilir.
Bilgay Duman
ORSAM Ortadoğu Uzmanı