Son dönemde Irak’ta siyaset yeni bir kamplaşmanın üzerinde durmaktadır. Her ne kadar hatları çok belirgin olmasa da Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ve karşıtlarının/rakiplerinin mücadelesi gün yüzüne çıkmış bir görüntü vermektedir. Özellikle Erbil’de 29 Nisan’da yapılan toplantı bunun en önemli göstergelerinden biri olarak değerlendirilebilir.
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin çağrısı üzerine yapıldığı söylenen ve Nuri El-Maliki’ye muhalefet ettiği bilinen Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani, Sadr Grubu lideri Mukteda El-Sadr, Irak Parlamento Başkanı ve Irakiye Listesi liderlerinden Usame El-Nuceyfi, Irakiye Listesi Başkanı İyad Allavi ile Celal Talabani’nin katıldığı toplantıda Irak’taki son siyasi gerginliğin konuşulduğu ve sorunlara çözüm arandığı açıklanmıştır. Maliki’ye yönelik “diktatör” suçlaması yapan Barzani ve Sadr’ın toplantı öncesinde ayrı bir görüşme yapması da dikkat çekmiştir. Bu iki liderin başkanlık yaptığı grupların 2010’da yapılan seçimlerden sonra kurulan hükümet dahil olmak üzere “Irak’taki hükümetlerin anahtarı” konumunda olmaları da bu görüşmenin önemini bir kat daha arttırmıştır. Daha hükümet içerisindeki krizin giderilmesi için yapılması ve Irak’taki tüm siyasi oluşumların katılması planlanan “Ulusal Toplantı”nın bir türlü yapılamamasına rağmen böyle bir toplantının yapılması son derece önemlidir.
Diğer taraftan toplantının hemen ardından Maliki’nin başkanlığındaki Kanun Devleti Koalisyonu ile Sadr Grubu ve Irak İslam Yüksek Konseyi’nin bir araya geldiği ve başkanlığını Irak eski Başbakanı ve Irak Milli İslah Akımı Başkanı İbrahim El-Caferi tarafından yapılan geniş katılımlı basın toplantısında Nuri El-Maliki’ye verilen desteğin devam ettiğinin açıklanması da Irak’taki kamplaşmayı gösterir niteliktedir. Ancak Nuri El-Maliki’nin hem Şii hem Sünni hem de Kürt gruplar arasından yandaş aradığı bilinmektedir. Kanun Devleti Koalisyonu tarafından yapılan açıklamada, Sadr grubunun Erbil’de hükümetteki sorunların giderilmesi için arabuluculuk yapması olumlu karşılanmıştır. Bu açıklama, Maliki’nin her şeye rağmen Sadr grubunu kaybetmek istemediği şeklinde yorumlanmaktadır.
Bu noktada yerel siyasete de bakmakta fayda görülmektedir. Bu anlamda Musul ve Kerkük’te yaşananlar ön plana çıkmaktadır. Öncelikle Musul’da Kürt Listesi üyelerinin Nuceyfi grubu ile anlaşması sonucu meclise dönmelerinin ardından Musul’daki Sünni grupları bir araya getiren Hadba listesindeki ayrılıklardan sonra Nuri El-Maliki’nin Hadba’dan ayrılan gruplarla ilişkiye geçtiği bilinmektedir. Özellikle Musul’daki en güçlü gruplardan biri olan Yaver grubu ve başkan Gazi Acil El-Yaver ile görüşme yapması dikkat çekmektedir. Aynı şekilde Kerkük’te Türkmenler ve Kürtlerin yakınlaşmasının ardından kendilerinin dışlandığını düşünen Sünni Arap grupların da Maliki ile yakınlaşmaya başladığı gelen haberler arasındandır. Öte yandan Kerkük’te Kürt partilerden KDP ve KYB arasında da bir çekişme yaşandığı, KDP lideri Mesut Barzani’nin Maliki’yle yaşadığı sorunlar nedeniyle, bunu kullanmak isteyen KYB’nin Maliki’ye göz kırptığı söylenmektedir.
Irak’ta yaşanan bu karmaşa içerisinde Türkmenlerin konumunun ne olduğunun tartışılması da önemlidir. Öncelikle Irak parlamentosundaki 10 Türkmen milletvekilinin parlamentoda bir grup oluşturmalarına rağmen farklı siyasi gruplar içerisinde yer almalı, bağımsız hareket etmelerini engellemektedir. Burada en bağımsız davranan tarafın I6 milletvekiline sahip Irak Türkmen Cephesi olduğu görülmektedir. Bunu sadece Irak Türkmen Cephesi’nin tavrına bağlamak da yanlış bir yorum olarak nitelendirilebilir. Zira Irak Türkmen Cephesi Irakiye Listesi içerisinde yer alsa da Irakiye’deki karar alma süreçlerinden uzak tutulduğu ve bu nedenle bağımsız kararlar alma durumunda oldukları da bilinmektedir. Öte yandan diğer Türkmen milletvekilleri de farklı siyasi oluşumlar içerisinde yer almaktadır. Örneğin Abbas El-Beyati, Kanun Devleti Koalisyonu içerisinde yer alırken, Hasan Vahap Bedir Örgütü içerisindedir. Bu nedenle büyük siyasi organizasyonlar içerisinde yer alan Türkmen milletvekillerinin kendi örgütsel kararları ve davranışları içerisinden hareket ettikleri görülmektedir. Bu nedenle Irak’taki siyasi kamplaşmanın dolaylı olarak Türkmenlere de yansıdığı söylenebilir. Zira Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi Türkmeneli Televizyonu’na yaptığı açıklamada, yapılan toplantıların siyasi pazarlık olarak kullanılmamasını dile getirirken, bu ifade ile endişesini de dile getirmiş olmaktadır. Zira Türkmenler bugüne kadar Irak’taki karar alma ve siyasi pazarlık süreçlerinden uzak tutulmuştur. Yaklaşık son bir yıllık periyotta Türkmenler adına olumlu gelişmeler yaşansa da Türkmenler Irak siyasetinde etkili olamamakta, büyük gruplar arasındaki siyasi pazarlıkların sonuçlarına katlanmak zorunda kalınmıştır. Bu açıdan Türkmenlerin genel siyaset itibariyle etkili olunmasının mümkün olmadığı bir ortamda yerel siyaset üzerinden etki yaratmaya çalışması daha etkin bir strateji olacağı değerlendirilebilir. Özellikle Musul ve Kerkük’teki sorunların çözülmesinde rol alınarak sürece dâhil olunması genel siyaset açısından da etki yaratabilecektir.
Yazının İngilizcesi için tıklayınız…
Bilgay DUMAN
ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Kaynak: ORSAM