Irak’ta son dönemde yaşanan siyasi kriz, Başbakan Nuri El-Maliki’ye yönelik güvenoyunun çekilmesi için başlatılan ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ye gönderilen imza kampanyasında toplanan 170 kişilik listeyle zirve yapmışken, 4 Haziran 2012 pazartesi günü Bağdat’ta düzenlenen ve 25 kişinin hayatını kaybetmesine, 116 kişinin de yaralanmasına yol açan Şii Divanı Vakfı’na yönelik saldırı gündeme yeniden Şii-Sünni çatışması olasılığını getirmiştir.
Bağdat’ın merkezinde bulunan Bab El-Muazzam bölgesinde bulunan Şii Divanı Vakfı Merkezine park halindeki bomba yüklü bir araçla düzenlenen saldırıda, çoğu vakıf çalışanı olan 25 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu arada gündeme gelmese de saldırının hemen ardından Sünni Divanı Vakfı’na da roketle bir saldırı düzenlenmiştir. Şii Divanı Vakıf Başkanı Salih El-Haydari yaptığı açıklamada, saldırıdan Sünnileri sorumlu tutarak, kendileri verilen dini yerlerin mülkiyetiyle ilgili sorunlardan kaynaklandığını ifade etmiştir. Sünni Divanı Vakfı yetkilileri son günlerde yaptıkları açıklamalarda, yakın zamanda Şii Divanı Vakfı’na bağlanan Bağdat’ın merkezindeki Asifiye Camii ile Şiilerin 10. İmamı Ali El-Hadi ve 11. İmamı Hasan El-Askeri’nin kabirlerinin bulunduğu Samarra şehrindeki Askeriye Türbesi’nin, eskiden olduğu gibi yeniden Sünni Divanı Vakfı’na bağlanmasını talep ettikleri bilinmektedir.(1) Bu yüzden iki grup arasında gerginlikler yaşandığı, Irak medyasına zaman zaman yansımış, hatta bu dini mekanların Şii Divanı Vakfı’na devredilmesinden sonra Sünniler arasında sıkıntılar olduğu gündeme getirilmiştir. Sünni Divanı Vakfı Başkanı Abdulgaffur El-Samarrai’nin Irak hükümeti ile işbirliği yaptığı ve bu mekanların Şii Divanı Vakfı’na bağlanması için onay verdiğine yönelik bazı Sünni gruplar eleştirel bildiriler yayınlamıştır.
Olayların ardından Irak’taki tüm kesimlerden tepkiler gelmiş hem Dava Partisi hem de Irakiye tarafından saldırıyı kınayan açıklamalar yapılmıştır. Ancak kınama bildirileriyle beraber her iki tarafından saldırıyı siyasi bir araç olarak kullandıkları da görülmektedir. Daha önce bahsedildiği gibi Irak’ta son dönemdeki siyasetin iki belirleyicisi/tarafı Maliki ve Allavi olmuştur. Şiilerin Irak’taki en köklü siyasi kuruluşu olan Dava Partisi’nin liderliğini seçimler için bir Kanun Devleti Koalisyonu olarak bir ittifak kuran Maliki yapmaktadır. Öte yandan Allavi de Irakiye listesi altında daha çok Sünni grupları bir araya getiren bir oluşuma liderlik yapmaktadır. Son dönemde bu iki tarafın Irak’taki iktidar mücadelesini yönlendirdikleri görülmektedir. 2010’da yapılan seçimlerin galibi Irakiye listesi, hükümeti kurma görevini Şii grupların bir araya gelmesiyle ele geçiren Maliki grubuna muhalefet etmekte, hükümet içerisinde yer alsa bile Maliki’yi verdiği sözleri tutmamak, tek adam yönetimine doğru gitmek ve mezhebi davranmakla suçlamakta ve bu yüzden Maliki’nin başbakanlık görevini bırakması için çaba göstermektedir. Nitekim saldırı sonrası her iki taraftan yapılan açıklamalarda da terörün siyasi bir manivela aracı haline geldiği görülmektedir. Dava Partisi tarafından yapılan açıklamada, bu saldırının başkalarının planlarını Irak’ta uygulamak, Irak’ın birliğini bozmak ve mezhebi çatışmayı yeniden gündeme getirmeye çalışmakla uğraşan kişilerce yapıldığı ifade edilirken, Irakiye Listesinden yapılan açıklamada ise hükümetin sorumluluklarını yerine getiremediği, vatandaşlarını korumanın hükümete bağlı güvenlik güçlerinin sorumluluğunda olduğu yönünde eleştiride bulunulmuştur.
Bu anlamıyla Irak’taki siyasi tartışmanın da mezhebi kavgaya doğru çekilmeye başladığı görülmektedir. Her ne kadar Irak’ta siyasetin rengi yavaş yavaş değişiyor ve hem Şii hem de Sünni gruplar birbirleriyle ilişki içerisine giriyor olsalar bile, bu saldırı ve sonrasında yapılan açıklamalar Irak’taki mezhebi kavganın halen sönmediğini söylemek mümkündür. Bu durum Irak’ın geleceği için en büyük tehlikeyi bünyesinde barındırmaktadır. Siyasi tartışmaların yeniden mezhebi düzeye çekilmesi Irak’ı içerisinde çıkılmaz bir savaşa sürükleyebilir. 2006-2008 arasında Irak’ta yaşanan mezhebi çatışmanın kötü hatıraları halen hafızalardadır. Bu dönemde neredeyse Irak parçalanma noktasına gelmiştir. Bu açıdan özellikle son dönemdeki siyasi krizler de dikkate alındığında, mezhebi gerginliğin yeniden başlaması, Irak’ta sonun başlangıcı olabilir.
Bilgay Duman
ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Kaynak: ORSAM
(1) http://www.skyturk360.com/haberdetay.asp?id=7081, Erişim: 5 Haziran 2012.