Mısır ve Tunus’ta yaşananlar, bölgedeki diğer ülkelerin halklarının da iştahını kabartmış gibi görünüyor. Mısır ve Tunus’taki halk hareketlenmelerinin yıllanmış iktidarları devirmesi, bölgedeki diğer ülkelerin halklarına cesaret verdiği çok açık. Libya, Fas, Cezayir, Ürdün, Yemen ve Bahreyn oldukça hareketli günler yaşıyor.
Bu ülkelere geçtiğimiz hafta bir de Irak eklendi. Ancak Irak’ı diğer ülkelerle aynı kefeye koymak doğru değil. Irak’ın mevcut yapısı diğer ülkelerden farklı. Aslında bölgedeki değişimin 2003’te Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle başladığı bir gerçek. Tabii bu değişimin özelliği dışarıdan müdahaleyle olması ve yeniden bir ülke inşa edilmeye çalışılması. Yine de bu yeniden inşa çabası Irak’ın doğasını bozmuş görünüyor. Zira Irak’taki etnik ve mezhepsel ayrışma gittikçe derinleşiyor gibi görünüyor. Diğer taraftan gruplar arasındaki pastadan pay kapma yarışı da hem etnik ve mezhepsel grupların arasındaki hem de grup içi dengeleri daha da çekişmeli hale getiriyor. Tabii ülkede yaşanan güvenlik, sosyal ve ekonomik kriz de bütün bu çekişmelere tuz biber oluyor.
Yukarıda yazılanlar Irak’ta geçen haftanın özeti niteliğinde. Bir yandan (haklı olarak) güvenlik ve refah içerisinde yaşayan halkın protesto gösterileri diğer yandan şiddet sarmalındaki bitmeyen kan ve göz yaşı. Bunu en iyi yansıtan Cumartesi günü iki bine yakın dul ve yetimin Bağdat’ta yaptığı yürüyüş oldu. Hükümeti protesto eden göstericiler, yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve hükümetin verdiği sözleri tutmasını talep etti. Birleşmiş Milletler verilerine göre yalnızca Bağdat’ta yaklaşık 336 bin yetim ve 871 bin dul yaşıyor. Diğer taraftan Basra ve Kut’ta yapılan eylemler de sürdü. Basra’daki eylemciler, Basra valisinin görevden alınması ve yeniden bir yerel yönetim oluşturulması konusunda talepte bulunuyorlar. Irak’ın özellikle dış ticaretinin büyük bölümünün Basra üzerinden yapıldığı göz önüne alındığında işsizliğin protesto edilmesi dikkat çekici. Basra’daki eylemciler, bu gösterilerin barışçıl olduğunu ama sorunlarına çözüm bulunmazsa diğer gösterilerin barışçıl olmayacağını ilişkin yaptıkları açıklamalar tedirginlik yaratıyor. Zira Basra Irak’ın ikinci büyük kenti olmasının yanı sıra, özellikle Irak’ın güneyinin kalbi konumunda. Burada yaşanacak olayların diğer bölgelere de sıçraması işte bile değil. Bunun örneğini 2008’de Basra’da hükümet güçleri ve Sadr grubu arasında yaşanan olaylarda görmüştük. Ancak Başbakan Nuri El-Maliki’nin yaptığı açıklamalarda bu olaylardan endişe duyulmaması gerektiğini ifade etmesi, ya halka güven vererek kontrolün ellerinde olduğunu ya da bu olayları önemsemediğinin bir göstergesi. Ama her iki durum da olayın vahametini örtecek nitelikte değil.
Kürt Bölgesinde yaşanan olaylar bu vahameti daha da ortaya koyuyor. Irak’ın en istikrarlı bölgesi olarak görülen Erbil, Süleymaniye ve Duhok’ta yaşananlara dikkat edilmeli. Özellikle Süleymaniye’de 17 Şubat Çarşamba günü başlayan ve halen devam eden gösteriler Bölgesel Kürt Yönetiminde kafa karışıklığına yol açmış görünüyor. Çarşamba günü Süleymaniye’de yapılan eylemlerde KDP’nin Süleymaniye bürosuna yapılan saldırın ardından KDP güvenlik güçlerinin halka ateş açması sonucu 3 kişi hayatını kaybetmiş, 55’ten fazla kişi de yaralanmıştır. Ardından Süleymaniye’de sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve polis güçlerine yasak sırasında gösteri yapmaya yeltenenlere “vur emri” verilmiştir. Öte yandan KDP’den yapılan açıklamada, Süleymaniye polisinin göstericilere hiçbir müdahalede bulunmadığı ve olayların sorumlusunun Süleymaniye polisi olduğu vurgulanmıştır. Böylece dolaylı yoldan KYB de zan altında bırakılmaktadır. Bilindiği gibi Bölgesel Kürt Yönetimi’nin yürütücü güçleri olan KDP ve KYB’nin ayrı ayrı güvenlik güçleri bulunmaktadır. Süleymaniye’nin kontrolü KYB’de iken, Duhok ve Erbil’in güvenliği KDP’ye bağlı güçler tarafından sağlanmaktadır. Bu nedenle Süleymaniye polisine yönelik yapılan suçlama bir anlamda KYB’ye de yöneltilmiştir. Ancak şimdilik KDP ve KYB arasında herhangi bir münakaşa söz konusu değildir. Hatta birlik çağrıları yapılmaktadır. Zira KDP’nin açıklamalarının ardından Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından sağduyu mesajlarının verildiği bir bildiri yayınlanırken, KDP ve KYB’de aynı şekilde ortak bir bildiri yayınlamıştır. Yayınlanan bildirilerde dikkat çeken bir ifade de “yabancı güçlerin” Kürt Bölgesini zayıflatmaya çalıştığı ve bu nedenle olayları körüklediği olmuştur. Bu nedenle KDP tarafından, Goran Hareketi lideri Neçirvan Mustafa’nın İran’ın Kudüs Tugayları ile toplantılar yaptığı iddia edilmiştir. Ancak bu açıklama Bölgesel Kürt Yönetimindeki kafa karışıklığının en iyi göstergesidir. Son dönemde Bölgesel Kürt Yönetimi ile İran arasındaki ilişkiler gelişmektedir. Hatta gösterilerin yapıldığı dönemde İran Süleymaniye’de ticaret fuarı düzenlemektedir. Yoğun ilişkiler kurulmasına rağmen yapılan açıklama İran tarafını da zan altında bırakmaktadır.
Ayrıca Kürt Bölgesindeki siyasi gruplar arasında da ayrışmanın da derinleşmeye başladığı söylenebilir. Süleymaniye’deki olayların ardından Goran Hareketi’nin Duhok, Erbil ve Soran’daki 4 bürosu ateşe verilmiştir. Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından Süleymaniye’deki olayları araştırmak için kurulan komisyon da Kürdistan İslami Birliği üyesi Musenna Emin’i Süleymaniye’deki göstericileri kışkırttığı gerekçesiyle tutuklanmasını talep etmiştir. Son dönemde KDP ve KYB dışındaki siyasi grupların Bölgesel Kürt Yönetiminde, muhalefet grubu oluşturduğu bilinmektedir. Öte yandan Bölgesel Kürt Yönetimindeki muhalefete rağmen Kürt gruplar, Irak genel politikasında ortak hareket ediyor gibi görünmektedir. Ancak Irak parlamentosunda cumartesi günü yapılan oturumda Kürt listesi ve Goran Hareketi milletvekillerinin tartışması, Irak politikasındaki ayrışmayı gözler önüne sermektedir. Bu olaylardan Bölgesel Kürt Yönetimi’nin tedirgin olduğu açıktır. Bu nedenle Kürt Bölgesi Başbakanı Berham Salih, muhalefet liderleri ile görüşerek, 22 Şubat Salı günü bir toplantı yapılacağını açıklamıştır. Kozlar muhalefetin eline geçmiş gözükmektedir. Bölgesel Kürt Yönetimi’nin demokratik, refah ve özgür bölge vurgusu bu olaylarla daha da ön plana çıkmaktadır. Gösterilere katılım sınırlı olsa da (iki bin civarında) gösterilerin devam ettiği 5 günde 7 kişinin hayatını kaybedip 110’dan fazla kişinin yaralanması yüzde olarak hesaplandığında oldukça büyük bir rakamdır. Bu nedenle Bölgesel Kürt Yönetimi’nin muhalefete ve gösterilere yönelik tavrı, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin niteliği ve geleceğinin testi olacak gibi gözükmektedir.
Bilgay DUMAN
ORSAM Ortadoğu Uzmanı