İnsani Müdahale

İnsani Müdahale ikinci dünya savaşından sonra önem kazanan günümüzde de üzerinde çokça durulan bir konudur. Hukuki anlamda 1944’te Avrupa Parlamentosu bu konuya ilişkin tanım yapmış ve Güvenlik Konseyi 1965’te Güney Rodezya ile ilgili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 39. Maddesine göre uluslararası barışı ve insan haklarını ihlal edildiğine dair tespitte bulunarak insani müdahale konusunu gündeme getirmiş ve 1970’lerden itibaren de ilk insani müdahalelerinde bulunmuştur.

Aslında bu kavram ilk defa 19. yüzyılda büyük güçlerin yabancı ülkelerdeki vatandaşlarını ya da dini azınlıkları korumak amacıyla düzenlediği askeri harekatlarının gerekçesi olarak kullanılmıştır. Fransa’nın Lübnan’daki Hıristiyan azınlığın haklarını korumak adına gerçekleştirdiği müdahale bunun erken örneğidir. Bir devletin sadece kendi vatandaşlarını ve haklarını korumak için yaptığı askeri ve benzeri eylemler kabul görmüş bir uygulama iken Soğuk Savaştan sonra bu ifadenin kapsamı ve uygulamaları giderek genişlemiştir.

Dar anlamıyla bu kavramı açıklamak gerekirse, bir devletin başka bir devlete karşı geniş çaplı insan hakları ihlallerini önlemek için kuvvet kullanmasıdır. Geniş anlamda ise İnsani müdahale kavramından öncelikle bir ya da birden fazla devletin, bir başka devletin halkının bir bölümünü ya da tamamını soykırım ya da insan hakları ihlallerinden korumak amacıyla yapılan silahlı müdahaleler anlaşılmaktadır. Bir ülkedeki ağır insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmak ve sivil halkı korumak amacıyla, diğer devlet ya da devletlerce ya da uluslararası örgütlerce kuvvet kullanılması ya da kuvvet kullanma tehdidi yapılması suretiyle yapılan müdahalelere insani müdahale denir. Burada bir devletin kendi vatandaşını korumak veya kurtarmak amacıyla yaptığı müdahaleler bu tanımın kapsamında değildir. Devletler ya da uluslararası örgütler müdahalede bulunurken ‘egemenliğe tehdit’ sorunu ortaya çıkmaktadır. Devletler ya da örgütler ‘meşru müdafaa’ dahilinde müdahalede bulunsa dahi ‘bir devletin içişlerine karışmama, siyasi bağımsızlığını tehdit etmeme, toprak bütünlüğünü bozmama’ ilkelerine bağlı kalarak müdahale gerçekleştirilmelidir. Askeri müdahaleler dışında devletlerin ve uluslararası çeşitli örgütlerin bu anlamda, açık kınama, diplomatik ilişkileri kesme, ekonomik yaptırım uygulama yöntemlerini kullanarak da müdahalede bulunurlar. Tabi bunlar daha çok ilk aşamada gerçekleştirilir.

İnsani müdahale, uluslararası hukukta tartışılmaya devam edilen bir kavramdır. Genel olarak, insani müdahaleyi uluslararası hukuka aykırı bulanlar ve insani müdahale olgusunun kayıtsız kabulünü savunanlar olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Kavramın tanımında henüz görüş birliği kurulmuş değildir. Bu yüzden uluslararası düzeyde belirli bir standardın olmaması, müdahale olgusunun oluşum şartlarının keyfiliğe ve her ülkenin ulusal çıkarına göre belirlemesine neden olmaktadır. BM Güvenlik Konseyi üyelerince verilen kararlarda uluslararası toplumun vicdani kanaatlerini ve beklentilerini, Güvenlik Konseyi üyelerinin siyasi çıkarlarını ne kadar yansıttığı konusu hem düşündürücü hem de ucu açık bir sorudur. İnsani müdahale konusunda iki fikir mevcuttur; insani müdahaleyi savunanlar ve insani müdahaleye karşı olanlar. İnsani müdahaleyi savunanlar, müdahalenin ilk olarak uluslararası toplumun yasal ve hukuki bir zemin oluşturularak, iç meselelere karışmadan, neyin iç mesele olduğu neyin uluslararası müdahaleyi gerektirdiği yöndeki eylemler dikkatlice seçilerek yapılmalı. İnsani müdahaleye karşı olan görüş ise, müdahalenin uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunur. Aykırılığa temel dayanak noktası, BM Anlaşmasındaki ‘kuvvet kullanmaya’ ilişkin kurallardır. BM Antlaşması’nın kuvvet kullanma yetkisini sadece BM’nin kendisine tanıması ve kuvvet kullanmayı meşru müdafaa istisnası dışında devletlere kesin olarak yasaklaması karşısında, başta üçüncü dünya devletlerinin uluslararası hukukçuları olmak üzere pek çok yazar, insanî müdahalenin uluslararası hukukta yeri olmadığı görüşündedir.

İnsani müdahalenin amacı uluslararası barışı sağlamak, uluslararası dayanışmayı artırmak, güvenliğin ve barışın sağlanmasına yönelik olarak ifade edilmektedir. Ancak bu kadar iyi niyetli ve uluslararası toplumun çıkarına olan amaçlarına rağmen yapılan birçok insani müdahalenin iddia edilen amaçlara paralel olmaması ve bu konuda gerçek anlamda bir başarı sağlanamamış olması bu tür müdahalelerin güçlü devletlerin çıkarına hizmet ettiğini akla gelmektedir. Bunu kanıtlamak için Kosova, Haiti, Ruanda gibi örneklerini vererek pek de uzağa gitmeye gerek yoktur. Libya’ya müdahalede pek gecikmeyen söz konusu örgüt ve devletler Suriye’ye müdahale konusunda gerçek bir girişim göstermeyip olaylara seyirci kalmıştır. İnsani müdahale konusunda karar alıcılar, verilen kararlarda ne kadar uluslararası toplumun vicdani kanaatlerini ve beklentilerini, ne kadar kendi siyasi çıkarlarını yansıttığı tartışmalıdır… Özet olarak; insan hakları, gücü elinde bulunduran devletlere göre herhangi bir değer ifade etmemekte, sadece kendilerini ihya edecek ve stratejik hedeflerine ulaşmak için bir meşrulaştırma aracı olarak görülmektedir.

Sevda KEF

TUİÇ Staj Programı

Kaynakça:

Uluslararası İnsan Hakları Hukuku, Prof. Dr. Emin BOZKURT (s105)

Yeni bir müdahale şekli ‘İnsaniMüdahale’,Dr Hasan DURAN (s88-92)

Uluslararası Hukukta İnsanî Müdahale, Özhan HANCILAR (s98-100)

Uluslararası Hukukta İnsani Müdahale ve Hukuki Meşruiyet Sorunu, Naim Demirel (s152-153)

Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, Ülke ARIBOĞAN, Gülden AYMAN, Beril DEDEOĞLU

Sosyal Medyada Paylaş

1 COMMENT

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Srebrenitsa Soykırımı Mahkumu Radislav Krstic’in Mektubu

Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35...

Trump’ın Ukrayna’da Batı/NATO Barış Gücü Planına Yönelik 10 Engel

Andrew Korybko 10 Obstacles To Trump’s Reported Plan For Western/NATO...

Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktası: AK Parti Döneminde Yaşanan Gelişmeler ve Güncel Durum

Dr. Aziz Armutlu Giriş: Türkiye AB İliskileri Türkiye ile Avrupa Birliği...

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...