Özet
Özellikle son yıllarda daha da artan iklim değişikliği, tüm dünya için bir iklim krizine dönüşmüş ve hem doğayı hem de insanları doğrudan etkiler hale gelmiştir. Her bölgeyi farklı biçimlerde ve farklı oranlarda etkileyen söz konusu iklim krizi halinin, özellikle Afrika kıtasını olumsuz yönde derinden etkilediği görülmektedir. Afrika kıtası üzerinde bulunan Afrikalı devletleri harekete geçirme kapasitesi ve etkinliği bakımından en önemli uluslararası örgütlerden biri olan Afrika Birliği’nin, başarılı bir kalkınma hedefi için kıtadaki iklim krizi ile mücadelede de rol oynadığı görülmektedir. Bu çalışmada, Afrika Birliği’nin, Afrika kıtasında var olan iklim krizini önlemedeki rolü ve bu konuda ne oranda başarılı olabildiği incelenmiştir. Bu amaçla, önce iklim krizinin dünyadaki ve Afrika’daki güncel durumundan bahsedilmiş, ardından Afrika Birliği ile ilgili genel bilgilere başvurularak, birliğin iklim krizi ile mücadele konusundaki faaliyetlerine yer verilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda ise, Afrika Birliği’nin, kıtada var olan iklim krizini önlemede umut vaat edici adımlar attığı, ancak iklim krizinin boyutu düşünüldüğünde bu faaliyetlerin yetersiz kaldığı ve bu konuda daha kapsamlı çalışmaların gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Afrika Birliği, iklim krizi, Afrika, çevre, kalkınma.
Abstract
In recent years, climate change has evolved as a climate crisis for the whole world and has a direct impact on both nature and humanity. The climate crisis affects every region dramatically, in individual ways and various intensities. However, the impact is quite devastating, especially on the African continent. It is seen that the African Union, which is one of the most important international organizations in terms of its capacity and effectiveness to mobilize African states on the African continent, has a really important role in tackling the climate crisis in Africa in the sense of sustainable development goals of the continent. In this study, the role of the African Union in tackling the climate crisis in the African continent and how successful it has been in that sense, have been examined. For this purpose, firstly, the current situation of the climate crisis in the world and in Africa was mentioned, then general information about the African Union was stated and the activities of the African Union on tackling the climate crisis were examined. As a result of this study, it has been concluded that the African Union has taken promising steps to prevent the existing climate crisis on the continent, but these activities are insufficient considering the extent of the climate crisis, and more comprehensive studies might be needed in that sense.
Key Words: African Union, climate crisis, Africa, environment, development.
Giriş
İklim değişikliği; sanayinin gelişmesinden bu yana, atmosfer sıcaklığındaki artışlar sebebiyle birçok doğa felaketine sebep olmakta ve küresel ısınma kaynaklı olağanüstü hava koşulları tüm dünyayı etkilemektedir. Hissedilen tüm bu etkilerden dolayı, içinde bulunduğumuz durum iklim krizi olarak kabul edilmektedir (Türkeş, 2012).
İklim krizi ile mücadelede ülkeler, hem ulusal stratejileri hem de uluslararası antlaşmaların getirdiği sorumluluk gereği, özellikle karbon emisyonlarını düşürme konusunda çalışmalar yaparken; sanayisi henüz gelişmekte olan ülkeler bu konuda radikal yaptırımlarla karşı karşıya kalmamaktadır. Ancak iklim krizi ile mücadeleyi sadece karbon emisyonunu minimize etmekle sınırlı tutmak yeterli olmayacaktır. Hali hazırda atmosferdeki karbon seviyesi sebebiyle gerçekleşmesi kesin olarak görülen doğa felaketlerine karşı alınacak önemler de iklim değişikliği uyum sürecinin temel noktası ve iklim krizi ile mücadelenin önemli bir kilit taşıdır. Bu bağlamda bölgesel etkilerin de değerlendirilmesi ve bölgesel çözümlere de odaklanılması daha sürdürülebilir bir yaklaşım olacaktır.
Yapılan bilimsel çalışmalar, bazı bölgelerin iklim krizinden daha erken ve daha fazla etkilendiğini/etkileneceğini göstermektedir. Bu duruma sebep olan etmenin, iklim krizinin ekolojik etkilerinin bu bölgelerde daha yoğun görülmesinden kaynaklı olabileceği gibi bölgelerdeki kalkınma stratejileri ve bölgelerin sosyo-ekonomik düzeylerinin de yetersizliğinden kaynaklı olabilir. Bu bölgeler, kırılgan bölgeler olarak adlandırılmaktadır. Kırılgan bölgelerdeki bu etkilenmelerin sadece ekolojik boyutta değil, dolaylı olarak sosyal ve ekonomik boyutlarda da hissedilmesi beklendiği için kırılgan bölgelerde iklim krizi ile mücadele bütüncül bir yaklaşımla mümkün olabilecektir (The International Institute for Sustainable Development, 2011).
Kırılgan bölgelerin en başında Afrika Kıtası gelmektedir. Afrika Kıtasındaki iklim koşulları, küresel ısınma etkilerinden bağımsız düşünüldüğünde dahi kıtadaki kalkınmayı ciddi oranda ve olumsuz yönde etkilemektedir (United Nations, 2021b). Birleşmiş Milletler’in bölgedeki yardım kampanyalarının sürdürülebilir bir çözüm adımı olarak görülemeyeceği açıktır. Öte yandan, tüm Afrika kıtasının sorumlu olduğu karbon emisyonu düşünüldüğünde (2020 verilerine göre toplam emisyonun yaklaşık %1’i) iklim krizi ile mücadelede Afrika özelindeki çalışmaların etkisiz olacağı sonucuna varılabilir (UCSUSA, 2020). Ancak bölgesel sorunlar küresel sonuçlara sebebiyet verebilmektedir. Afrika Kıtasındaki kuraklık gibi doğa felaketlerinin kısa süre sonra iklim göçlerine sebep olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Kıtadaki sanayi yatırımlarının atıllaşması ve olası göç dalgaları, uzun vadede geri döndürülemez nüfus yoğunlaşmaları ve politik krizlere sebep olma potansiyeline sahiptir. Meselenin bu yönü, insani dayanışma duygusunun yanı sıra iklim krizinin politik etkilerinin de değerlendirilmesinin önemini göstermektedir.
İklim krizi ile mücadelede küresel bir çaba gerekmektedir ancak iklim krizinin etkilerinin homojen olarak dağılmaması nedeniyle mücadelenin de tüm bölgelerde tek tip olması beklenemez. Bu nedenle, iklim krizinden en çok etkilenen bölgelerden olan Afrika kıtasının bölgesel ihtiyaçları, özelleştirilmiş mücadele yöntemleri ve araçları ile tüm bunların doğru koordinasyonunu gerektirmektedir. Afrika özelindeki çözümler için bölgedeki kalkınmayı, barışı ve düzeni etkileyen tüm bileşenlerin entegre bir şekilde koordinasyonu, etkili bir mücadele yöntemi olarak düşünülebilir. Bu bağlamda Afrika Birliği, bölgesel kalkınma hedefleri ile dikkat çekerken iklim krizi ile mücadele meselesinde de rol oynayabilecek önemli bir uluslararası kuruluş olarak akla gelmektedir. Afrika Birliği’nin; kuruluşundan bu yana bölgedeki barışı koruma ve kalkınma ile ilgili misyonları, bu önemli iki misyonu da etkileyebilecek olan iklim krizinin ve/veya krizin etkilerinin minimize edilmesi için atacağı her adımı daha da değerli hale getirmektedir.
Bu çalışmada, iklim krizinin Afrika Kıtasındaki güncel ve olası etkileri incelenerek, bölgedeki en önemli uluslararası kuruluşlardan biri olan Afrika Birliği’nin, iklim krizini önlemeye yönelik çalışmaları incelenecektir. Afrika Birliği’nin, iklim krizi ve krizin etkilediği sosyal ve ekonomik konulardaki eylem planları ve kalkınma hedeflerinde iklim krizi öngörüsü ile atılmış adımlarının varlığı ile aktif çalışmalarının yeterlilik oranı değerlendirilecektir.
1. İklim Krizinin Dünya Genelinde ve Afrika’daki Güncel Durumu
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2021 yılında yayınladığı 6. Değerlendirme Raporu’na göre, Dünya kırmızı alarm veriyor. Raporda geçen en kritik detaylardan biri ise; iklim krizinin tamamen insan kaynaklı olmasıdır. Bu noktanın raporda, özellikle politikacılar ve karar vericiler için sadeleştirilmiş, terminolojiden uzak özetinde ilk madde olarak karşımıza çıkmasının sebebi; iklim krizi ile mücadelenin, insan kaynaklı olmaması durumunda radikal çözüm stratejileri de oluşturmasına gerek duyulmaması görüşüdür. Raporun değerlendirdiği önemli bir diğer konu ise, Paris Antlaşması’nın uzun vadedeki hedeflerinden biri olan 1.50C’lik sıcaklık artışı limitinin, raporda incelenen tüm senaryolarda 2030 itibariyle aşılacak olmasıdır (IPCC, 2021). Dolayısıyla insan kaynaklı faaliyetler, özellikle sanayi faaliyetleri güncel durumunu koruduğu takdirde, güncel olarak Türkiye’de ve dünyanın her yerinde görülen yangın, sel, toprak kayması gibi felaketlerin artacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Daha önce bahsedildiği gibi Paris Antlaşması, raporda da önemli bir referans olarak karşımıza çıkmaktadır. Küresel iklim eylem planlamasında önemli bir yol gösterici olarak kabul edilen Paris Antlaşması, 2015 yılında 196 ülkenin imzasıyla yürürlüğe girmiş en güncel iklim antlaşmasıdır. Paris Antlaşmasının temel amaçlarından biri ise, küresel ısınmayı 2030 yılına kadar tercihen 1.50C’de tutma hedefidir. Bu noktada, daha önceki yıllarda hakim olan bakış açısının aksine ülkelere belirli ve tek tip limitler belirlemek yerine ülkelerin kendi ekonomik durumlarını gözeterek karbon salınımlarını azaltması beklenmektedir (T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2021). Paris Antlaşması’nın uluslararası düzeyde karbon emisyonları üzerinde durmasının bir çıktısı olarak; iklim krizini tetikleyen en önemli faktörün, karbon emisyonları olduğu görülmektedir. Sanayi ve fosil yakıt kullanımı, hayvancılık gibi şuan gündelik hayatın içerisinde bulunan ürünler ve direkt olarak faaliyetler iklim krizini bu noktaya getirmiştir. Artan insan nüfusu da değerlendirmeye alındığında yukarıda belirtilen şeylere ihtiyaç daha da artmakta ve bununla birlikte, tüketim arttıkça karbon salınımları da artmaktadır. Bu nedenle, artan nüfus ile birlikte artan enerji ve besin ihtiyacı da göz önüne alındığında düşük emisyonlu sanayileşme ve düşük emisyonlu üretim alternatiflerinin artması önemli bir değişim olacaktır.
Paris Antlaşması’nı kabul edenler arasında 33 Afrika ülkesi de yer almaktadır (United Nations, 2017). Afrika kıtası; bulunduğu iklim kuşağı gereği, küresel ısınma faktörü görmezden gelindiğinde bile su kaynaklarını dikkatli ve belirli bir düzen içerisinde kullanmasını gerektiren bir bölgedir. Vahşi sulama çalışmaları, dünyanın heryerinde sorun oluşturacak bir yöntem olmasına rağmen bu çalışmaları Afrika için bir seçenek olarak dahi görmek zordur. Ancak içerisinde bulunulan iklim krizi, Afrika’yı baş edilmesi zor bir kuraklığın içine sürüklemektedir. Kuraklık en önemli insani ihtiyaçlarla ilgili bir engel teşkil ettiği için, bu durum Afrika’nın ekonomik kalkınmasını da etkilemektedir.
İklim krizinin tetiklediği Afrika kıtasındaki sorunlardan biri de sağlık ile ilgilidir. Afrika, sıcaklık ve nüfus yoğunluğu sebebiyle hastalıkların yayılması için güçlü bir zemin hazırlamaktadır. Öte yandan hijyen ve beslenme yetersizliği de hastalıkların insanlarda önemli hatta kalıcı etkiler bırakmasına sebep olmaktadır. Afrika’nın iklim krizi ile mücadelesi, belki de birçok ülkeye göre daha önce başlamış ancak hem yardımlar hem de Afrika ülkelerinin öncelikleri halkın insani ihtiyaçları olmuştur. FAO, UNICEF gibi birçok Birleşmiş Milletler kuruluşu, bu bölgede uzun süredir çalışmalarını yürütmektedir. Ancak yardımlar anlık ve “günü kurtarma” çalışmalarından öteye gidememiştir. Bunun sebebi hali hazırda açlık, susuzluk ve sağlık konularında yardım ve desteğe ihtiyaç var iken, uzun vadede kalkınma hedefli yatırımların öncelikli hale getirilememesidir (United Nations, 2021a).
Afrika kıtasının nüfusu da göz önüne alınırsa; buradaki kaynak yetersizliği, bir iklim göçünü de tetikleme potansiyeli yaratır. Kaynak ve erişimin daha iyi olduğu ülkelere insanların göç etmesini engellemenin tek yolu, bulundukları bölgeleri iklim krizi ile uyum çerçevesinde güçlendirmektir. Afrika’nın tüm dünyadan daha şiddetli bir biçimde bu krizin etkilerini yaşadığı düşünüldüğünde, özellikle sanayi ve her tür ticari yatırımların düşük emisyon ve/veya karbon nötr gibi sürdürülebilir alternatiflerle inşa edilmesi çok değerlidir. Bunun yanında akıllı sulama sistemleri ve tarımı güçlendirme ile ilgili yapılabilecek tüm uygulamalar küçük ölçeklerde ve pilot uygulamalar bile olsa, önemli ve olumlu etkilere sahip olacaklardır.
2. Afrika Birliği’ne Genel Bir Bakış
19. yüzyıl ile başlayan sömürgeleştirme döneminin Afrika kıtasına getirdiği yapay sınırlar, her sömürge devletinin kendi sömürgelerinde kendi hukuk sistemlerini uygulamasından kaynaklanan bölgelerarası hukuki farklılıklar, Afrikalı toplulukların ilişkiler ağını da etkilemiş ve zamanla değiştirmiştir. 1960’lı yıllarda bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan Afrikalı devletlerin, devletleşme süreçlerinde yaşadıkları sorunlar ve birbirleri arasında birlik ve beraberliği hedefleyen Pan-Afrikanizm fikri, bu devletler arasında birbirlerini aynı çatı altında birleştirme amacına hizmet edecek bir uluslararası kuruluşun oluşturulması ihtiyacını doğurmuştur. Böylece 1963 yılında Afrika Birliği Örgütü ile başlayan entegrasyon süreci, 2002 yılında Afrika Birliği Örgütü’nün isminin Afrika Birliği ismini almasıyla devam ettirilmiş ve geliştirilmiştir (Karagül ve Arslan, 2014).
25 Mayıs 1963 tarihinde, 32 Afrikalı devlet başkanının Etiyopya’nın Addis Ababa kentinde bir araya gelmesiyle Afrika Birliği Örgütü Kurucu Antlaşması imzaya açılarak kurulmuştur (İpek, 2014). Genel hatlarıyla Afrika Birliği Örgütü’nün amaçları; bağımsızlığını kazanmış bulunan devletler arasında siyasi ve ekonomik işbirliğini teşvik etmek, Afrika’nın geri kalanının da sömürgecilikten arınmasını hızlandırmaktı (Shillington, 2020). Örgüt, 1964 ila 1965 yılları arasında yaşanmış Fas-Cezayir sınır anlaşmazlığı ve 1965 ila 1967 yılları arasında yaşanmış Kenya-Somali ile Somali-Etiyopya arasındaki sınır çatışmalarında etkin ve başarılı bir rol oynayabilmiş, ancak bunun yanında etkin rol oynayamadığı sorunlar da ortaya çıkmıştır (Karagül ve Arslan, 2014). Tüm bunların ışığında, kıtada bölgeler arasında yükselen gerilim, örgütün engelleyemediği çatışmaların varlığı, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar ve AIDS/HIV gibi salgın hastalıkların artışı, örgütün önceki yıllarından daha etkili olabileceği bir revize fikrini ortaya çıkarmıştır.
9 Eylül 1999 tarihinde Libya’da gerçekleştirilen zirve sonucunda kabul edilen Syrte Deklarasyonu ile örgütün, ‘Afrika Birliği’ adını alması süreci, 2002 yılında Güney Afrika’da gerçekleştirilen Durban Zirvesi ile resmen tamamlanmış ve Afrika Birliği, resmen kurulmuştur (Kavas, 2011). Afrika Birliği’nin Kurucu Antlaşmasının 3. maddesinde belirtildiği üzere, Birliğin yeni hedefleri, “üyelerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını korumak”, “Afrikalı ülkeler ve Afrikalılar arasında büyük bir birlik ve dayanışma meydana getirmek”, “kıtanın sosyo-ekonomik ve siyasi entegrasyonunu hızlandırmak”, “uluslararası müzakerelerde kıtanın kendi rolünü oynayabilmesi için gereken şartları oluşturmak” (African Union, 2000) olarak öne çıkmaktadır.
Birliğin, genel politikaları belirleyen ve en üst organ görevi gören Birlik Genel Kurulu, Yürütme Konseyi, Pan-Afrika Parlamentosu, Afrika İnsan ve Halklar Hakları Mahkemesi, Komisyon, Daimi Temsilciler Komitesi, Özel Teknik Komiteler, Barış ve Güvenlik Konseyi, Finansal Kurumlar, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey, Afrika Birliği Uluslararası Hukuk Komisyonu, Yolsuzluk Danışma Kurulu, Afrika Çocuk Hakları ve Refahı Uzmanlar Komitesi olmak üzere, kıtanın sorunlarını çözmeye yönelik 13 organı bulunmaktadır (Akçay ve Dinçer, 2015).
3. Yöntemsel Olarak Afrika Birliği’nin Etkinlikleri
Afrika Birliği’nin ve Afrika Birliği Örgütü’nün; 1963 yılından beri kıtada gerçekleşen anlaşmazlıkların ve çatışmaların, kıtasal problemlerin çözümünde başarılı bir rol oynadığı durumların mevcudiyetinin yanında, yeterli çözümler geliştiremediği birtakım önemli bölgesel anlaşmazlıklar ve problemler de var olmuştur. Birliğin, müdahil olduğu sorunlarda tek başına çözümler üretmesinin yanı sıra başka kuruluşlarla da işbirliği halinde hareket ettiği sık görülmektedir. Kıtada ön plana çıkan belli başlı olaylarda Birliğin sergilediği tutumların ve yöntemlerin incelenmesi, özellikle 21. yüzyıl ile birlikte daha da belirginleşen iklim krizine karşı sergilediği tutumu ve söz konusu krizi önlemek için izlediği yolu kavrayabilmek açısından önem teşkil etmektedir.
Afrika kıtası içerisinde karşılaşılan sorunlara “Afrika sorunlarına Afrika çözümleri” ilkesi uyarınca çözümler bulmaya çalışan Birliğin, kıtada var olan problemleri çözüme kavuşturmak ve kıtanın gelişimini sağlamak için, Afrika’da var olan sivil toplum kuruluşlarını karar alma süreçlerine dahil eder bir tutum izlemesi, Birliğin hedeflerinden olan birlik ve dayanışma yoluyla kalkınmayı sağlama amacını gerçekleştirmesinde izlediği yollardan biridir. Afrika Birliği, bir danışma organı olarak görev yapan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey’i (ECOSOCC), karar alma süreçlerinde sivil topluma da söz hakkı tanımaya hizmet eden aynı amaçla oluşturmuştur (Yassın, 2009). Yine aynı amaç doğrultusunda Afrika kıtasında, üye ülkeler arasında tüm ekonomik alanlarda işbirliğini geliştirme hedefiyle 1975 yılında kurulan Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (Economic Community of West African States, ECOWAS) (Akçay ve Çelik, 2020) gibi bölgesel örgütlerle de ortak faaliyetler yürütmektedir.
Afrika Birliği; kıtada ortaya çıkan problemlerin çözülmesi konusunda, Fildişi Sahili’nde 2002 yılındaki darbe girişiminden sonra yaşanan iç karışıklıkların çözümlenmesi meselesinde olduğu gibi (Güder ve Karagül, 2020), çatışmaları sonlandıracak antlaşmaların imzalanması başta olmak üzere, barışçıl yollarla bir çözüme varılabilmesi için girişimlerde bulunmak gibi yöntemlere başvurmaktadır. Fakat bunun yanında çatışmaların çözümlenmesi için, Somali’de yaşanan iç karışıklıklar sebebiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yetkilendirmesi ile AMISOM (African Union Mission to Somalia) adıyla (Akkutay, 2016) diyaloğun sağlanması, geçici hükümetin görevini sürdürmesi gibi amaçlarla barış gücünü konuşlandırdığı uygulamalara da başvurmuştur.
Afrika Birliği, kıtada ortaya çıkan problemlerin çözümünde izlediği tüm bu yöntemlerin yanında, Avrupa Birliği gibi ulus-üstü ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerle de işbirliği halinde hareket etmektedir. 2003 yılından itibaren gün geçtikçe şiddetin tırmandığı Darfur Sorununu çözmek amacıyla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 31 Temmuz 2007 tarihinde aldığı kararla Afrika Birliği ile Birleşmiş Milletler ’in ortak bir misyon çerçevesinde hareket etmek için kurduğu Birleşmiş Milletler-Afrika Birliği Darfur Misyonu (The United Nations-African Union Hybrid Operation in Darfur, UNAMID) (Arpa, 2011) bu duruma örnek gösterilebilir. Avrupa Birliği ile Afrika Birliği arasında gerçekleştirilen işbirliklerine ise geleceğe yönelik yeni hedefler belirlemek adına yapılan zirve toplantıları örnek gösterilebilecektir. Söz konusu zirve toplantılarında özellikle çevreye yönelik girişimler, kadınlar ve gençler için öğrenme, araştırma ve yenilik kapasitelerini artırma, çocuk işçiliğini ortadan kaldırma gibi unsurların yanı sıra iyi yönetişim, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün işbirliği içerisinde bütünleştirilmesini sağlamak (Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, 2011) gibi hedeflerin belirlendiği ve bu alanlarda işbirliği ile hareket edilmeye çalışıldığı görülmektedir.
4. Afrika Birliği’nin İklim Krizi ile Mücadeleye Dair Faaliyetleri
Özellikle son yıllarda tüm dünyayı olumsuz yönde değiştirmekte olan iklim değişikliklerinin en derinden etkilediği yerlerden biri de Afrika kıtası olarak öne çıkmaktadır. Afrika kıtası içerisinde hem devletleri harekete geçirmek, hem de kıtada birlik ve beraberliği sağlamak açısından en etkili kuruluşların başında gelen Afrika Birliği’nin, özellikle ekonomi ve sağlık başta olmak üzere birçok alanı etkileme kapasitesine sahip olan iklim değişiklikleri meselesinde de, iklim krizinin önüne geçmek adına birtakım önlemler ve hedefler belirlemiş olduğu görülmektedir.
Kıtada iklim değişikliklerinden doğabilecek zorunlu yer değiştirme durumlarında ortaya çıkabilecek problemlerin, Afrika halkları açısından minimuma indirilmesi için birtakım önceliklerin de belirlendiği “Afrika’da Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişilerin Korunmasına ve Yardım Edilmesine İlişkin Afrika Birliği Sözleşmesi”, diğer ismiyle Kampala Sözleşmesi, Afrika Birliği’nin; iklim krizinin kıta için olumsuz getirilerine karşı çeşitli önlemlere başvurduğunun bir göstergesi olabilir. 23 Ekim 2009 tarihinde Kampala’da kabul edilen ve esas itibariyle devletlerin ülke içinde yerinden olmuş kişilerin korunması ve yardımına ilişkin yasal yükümlülüklerini belirleyen (Ruppel, 2013) bu belgenin, sadece iklim değişikliklerinden etkilenen halkları korumaya yönelik olmadığı da belirtilmelidir. 17 ülkenin onaylamasıyla birlikte 6 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe giren Kampala Sözleşmesi madde 1(k)’de “özellikle silahlı çatışma, genelleştirilmiş şiddet durumları” da devletlerin yükümlülüğüne giren durumları ortaya çıkarmaktadır. Fakat bununla birlikte, aynı maddede “doğal veya insan kaynaklı afetlerin” de devletlere benzer yükümlülükleri getirdiği görülmektedir (African Union, 2009). Madde 5’te “Taraf Devletlerin, iklim değişikliği de dahil olmak üzere doğal veya insan kaynaklı afetler nedeniyle ülke içinde yerinden edilmiş kişileri korumak ve onlara yardım etmek için önlemler alacağını” açıkça belirten Sözleşme ile Afrika Birliği, doğa afetlerinin neden olduğu yerinden edilmeyi önlemek adına erken uyarı sistemleri kurarak ve afete hazırlık ve yönetim önlemlerini benimseyerek, iklim krizi konusunda insanları korumayı hedeflemektedir (Ruppel, 2013).
Kampala Sözleşmesi’nin dışında, Afrika Birliği’nin doğrudan iklim krizinin önlenmesine yönelik faaliyetlerini gösteren belgeler de mevcuttur. Bu belgelerden en önemlisi, Afrika Birliği tarafından halen uygulanmakta olan birtakım hedefleri içeren ve 31 Ocak 2015 tarihinde Addis Ababa’da kabul edilen Gündem 2063’tür. Söz konusu belge, Afrika’nın kendi gelişimini sürdürecek araç ve kaynaklara sahip, kaynaklarının sürdürülebilir ve uzun vadeli idaresi ve birtakım önemli koşulların gerçekleşmesi şartı ile yüksek refaha sahip bir kıta olabileceğini ifade etmektedir (African Union, 2014). Bu koşulların varlığı ise yüksek yaşam kalitesinin, iyi sağlık koşullarının, iyi eğitimli ve yetenekli vatandaşların, yoksulluk ve ayrımcılık nedeniyle çocukların okullarını kaçırmadığı, su ve enerjinin erişilebilir olduğu, modern tarım ve toplu gıda güvenliğinin var olduğu bir dünyayı tasvir etmektedir (African Union, 2014). UNICEF yaptığı bir çalışmada, iklim krizinin etkilerinin, aynı faktörlerle bağlantılı olacak şekilde suya erişim sağlama, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçların eksikliği sebebiyle özellikle çocukları etkilediğini ortaya koymuştur (UNICEF, 2021). Bu durumdan yola çıkılarak sağlık, yoksulluk ve özellikle çocukların yoksulluğu, su – enerji, modern tarım ve gıda güvenliği gibi birçok konunun ise çevresel faktörlere ve iklim değişikliğine bağlı olgular olarak öne çıktığı söylenebilecektir.
İklim değişikliklerinin en fazla etkilediği yerlerden biri olarak Afrika kıtasının, topyekûn kalkınması için iklim krizinin önüne geçilebilmesinin aciliyetini kavrayan Afrika Birliği; Gündem 2063’te, Afrika’nın müreffeh bir kıta olmasını sağlamak için gerekli olan koşullar arasında, kıtanın doğal zenginlikleri, yaban hayatı ve vahşi arazileri olmak üzere çevresi ve ekosistemlerinin korunması gerektiğini de vurgulamıştır. Afrika Birliği, iklime dair var olan farkındalıklarını ortaya koymasının ardından, Birliğin ve devletlerin tüm eylemlerinde adaptasyona öncelik vererek uygun fiyatlı teknoloji geliştirme ve transferi, finansal ve teknik kaynaklar gibi yeterli destekle çeşitli disiplinlerin becerilerini kullanarak küresel iklim değişikliği sorununun ele alınacağını belirtmiştir (African Union, 2014). Buna göre, iklim teknolojisi kuruluşlarıyla bağlantı kuran beş bölgesel teknoloji merkezinin belirlenmesi; kadınları ve gençleri önceleyen iklim değişikliği programları; sürdürülebilir orman yönetimi; ulusal uyum planları, sistemleri ve yapıları; CAADP gibi iklime dayanıklı bir tarımsal kalkınma programını da içeren bir program belirlenmiştir (African Union, 2014).
Afrika Birliği, iklim krizini önleme konusunda da kıtasal sorunlarda sıklıkla başvurduğu bir yöntem olarak çeşitli uluslararası, ulus-üstü ve alt-bölgesel kuruluşlarla temas ve işbirliği halinde hareket etmektedir. 2 Aralık 2009 tarihinde Tunus’ta kurulması onaylanan, Afrika Kalkınma Bankası, Afrika Birliği Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu’nun (UNECA) ortak girişimi olan Afrika’da Kalkınma İklimi (ClimDev-Africa) Programı Özel Fonu (CDSF) (African Development Bank Group, 2009) iklim değişikliklerine yönelik işbirliklerine bir örnektir. Afrika Birliği’nin de içerisinde bulunduğu bu işbirliği ile, Gündem 2063’te iklim değişikliği sorununu çözecek yeterli destek arayışı ile paralel olacak şekilde, kıta genelinde iklim bilgi ve hizmetlerinin yerel, ulusal ve bölgesel ölçekteki ihtiyaçlara cevap verecek şekilde geliştirilmesi ve iyileştirilmesi ile karar vericiler tarafından kullanımının sağlanması hedeflenmektedir (Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, 2011).
2000 yılında ilk Afrika-AB Zirvesi ile başlayan Afrika-AB Ortaklığı’nın ardından, 2007 yılındaki ikinci Afrika-AB Zirvesi’nde stratejik ortaklığa dönüşen ilişkilerin (Şemşit, 2016), Afrika Birliği’nin iklim krizi ile baş etmedeki mücadelesinde önemli bir rol oynadığı da görülmektedir. Söz konusu ortaklığın 2011-2012 Eylem Planı’na bakıldığında, plan içerisinde iklim değişikliği politikaları ve işbirliği konusunda ortak gündem oluşturulması; kuraklıkla mücadele gibi hedefler belirlenmiş olup, biyoçeşitlilik ve ormanlar gibi iklim değişikliği ile yakından ilgili diğer çevre konularının önemini daha iyi yansıtabilmek adına söz konusu ortaklığın adı da değiştirilmiştir (Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, 2011).
Sonuç
Afrika Birliği; Kampala Sözleşmesi, Gündem 2063 gibi belgeler aracılığıyla ve Birleşmiş Milletler ile Avrupa Birliği gibi uluslararası alanda etkin rol oynayan örgütlerle yaptığı işbirlikleri yoluyla, Afrika kıtasının sırtında bir yük olan iklim sorunlarını önlemek adına önemli hedefler belirlemiştir. 2021 yılına gelindiğinde ise bu hedeflerin ne kadarının gerçekleştirildiği de büyük önem taşımaktadır. İlk olarak, Gündem 2063’te belirlenen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı veya ne kadar yol kat edildiğine bakıldığında, Afrika Birliği’nin genel haliyle Çevreyle Uyumlu ve İklim Dirençli Ekonomi ve Topluluklar hedefinde, ekosistem tipine göre korunan araziler ve tatlı su biyo-çeşitlilik alanlarının oranında 2019 hedefi çerçevesinde %25’lik bir oranda ilerlediği görülmüştür (TASAM, 2020). Öte yandan Avrupa Birliği Delegasyonunun 2011-2012 Afrika-AB Stratejik Ortaklık Eylem Planı kapsamında ormanlaştırma; toprak kalitesinin artırılması, toprak yönetiminin iyileştirilmesi ve iklim değişikliği uyum kapasitesinin artırılması gibi sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek konularda iyileştirilmeler de sağlanmıştır (Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, 2011).
Yukarıda bahsedilen Afrika Birliği’nin paydaş ya da lider olduğu çalışmaların sonuçları incelendiğinde, hedeflenen sürelere göre çalışmaların sonuçlarının umut vaat edici olduğu söylenebilir. Ancak Afrika kıtasının maruz kaldığı iklim krizinin etkileri ve IPCC’nin 2021 yılında yayımlanan 6. Değerlendirme Raporu’nda defalarca tekrar edilen “küresel kırmızı alarm” durumu göz önünde bulundurulduğunda tüm dünya ve özellikle Afrika kıtası için kısa vadede sonuç verebilecek radikal aksiyonlar gereklidir. Çünkü iklim krizinin etkileri, dünyanın farklı yerlerinde ve farklı şiddetlerde hissedilebilirken aynı zamanda krizin etkilerinin göç dalgalarına da sebep olabileceği hesaba katılmalıdır. Ancak Kampala Sözleşmesi’ndeki; iklim göçü ile mücadele amaçlı göç etmek durumunda kalan insanlara devlet güvencesi verilmesi, iklim krizi ile mücadele kapsamında değerlendirilmemelidir. Bahsedilen iklim göçü dalgası, uzun vadede Afrika içerisinde değil, Afrika’dan daha kuzeyde bulunan kıtalara doğru ilerleyebilecektir. Bu durum düşünüldüğünde, daha derişik bir nüfusun, iklim değişikliği planlarını tüm dünyada aksatma potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. Özellikle kıtasal bir iklim değişikliği uyum sürecinden bahsedildiğinde, kıta içinde göç konusunun Kampala Sözleşmesi gibi önemli bir belgede yer alması, Sözleşmenin odak noktasının güncel ve gerçek durumun dışına kayabileceğini düşündürmektedir. Buna rağmen hızlı ve kalıcı çözümler kapsamında düşünüldüğünde, iklim krizi meselesi açısından da bölgesel sorunlar için bölgesel çözümler mantığı benimsenmelidir. Afrika Birliği, Afrika halklarının her açıdan kalkınmasını önceleyen bir örgüt olarak, iklim krizi ile ilgili hedeflerini, hedef yılı olarak kısaltırken çalışmalarını tüm halkın bilinçlendirilmesini de dahil ederek genişletmelidir. Tüm bölgenin ekonomik, sosyal ve ekolojik etkilerinin entegre bir şekilde gözetilmesi buradaki en önemli faktör olduğundan Afrika Birliği akla gelen en önemli örgüt olacaktır. Tüm bunların sonucunda; çözüm paydaşının Afrika Birliği olmasına devam edilmesi, ancak Birliğin çalışmalarının da iklim krizi alanında güçlendirilmesi gerektiği söylenebilir.
Aslınur GAYRETLİ
Begüm AKKAYA
Uluslararası Örgütler Staj Programı
Kaynakça
African Development Bank Group. (2009). AfDB board approves the establishment of climdev-africa special fund, https://www.afdb.org/en/news-and-events/afdb-board-approves-the-establishment-of-climdev-africa-special-fund-5485
African Union. (2000). Constitutive act of the african union, https://au.int/en/treaties/constitutive-act-african-union
African Union. (2009). African union convention for the protection and assistance of internally displaced persons in africa (Kampala Convention), https://au.int/en/treaties/african-union-convention-protection-and-assistance-internally-displaced-persons-africa
African Union. (2014). Key Documents of Agenda2063, https://au.int/en/documents/20141012/key-documents-agenda2063
Akçay, E. & Dinçer, B. (2015). Güvenlik politikaları ekseninde afrika birliği: Teori ve pratik. Bilge Strateji, 7(12), 61-78.
Akçay, S. & Çelik, N. (2020). Dış borçların sürdürülebilirliği: ECOWAS ülkeleri örneği. Siyasal: Journal of Political Sciences, 29(2), 207-230. https://doi.org/10.26650/siyasal.2020.29.2.0015
Akkutay, B. L. (2016). Afrika birliğinin askeri önlemlere başvurma hakkı. Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2(4), 21-34.
Arpa, E. (2011). Sudan ve darfur sorunu. Avrasya Etüdleri, 40(2), 97-122.
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu. (2011). Afrika-AB ortak stratejisi, https://www.avrupa.info.tr/tr/eeas-news/afrika-ab-ortak-stratejisi-6658
Demirbaş, M. & Aydın, R. (2020). 21. yüzyılın en büyük tehdidi: Küresel iklim değişikliği. Ecological Life Sciences, 15(4), 163-179.
Engin Güder, B. & Karagül, S. (2020). Sahra-altı afrika’daki çatışmalarda ve çatışmaların çözümünde komşu ülke faktörü: Fildişi sahili örneği. Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 4(1), 74-117.
İpek, C. (2014). Afrika birliği örgütü ve kıtada işbirliği arayışları. 21. Yüzyılda Eğitim Ve Toplum Eğitim Bilimleri ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1(3), 111-130.
IPCC. (2021). 6th Headline statements from the summary for policymakers, https://www.ipcc.ch/report/ar6/wg1/downloads/report/IPCC_AR6_WGI_Headline_Statements.pdf
Karagül, S. & Arslan, İ. (2014). Afrika’da barış ve güvenliğin inşasında kıtasal yaklaşım: afrika barış ve güvenlik mimarisi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 10(19), 0-98.
Kavas, A. (2011). İç savaşlardan bütünleşme hareketlerine ve kalkınma hamlelerine afrika’nın yeniden dönüşümü. Avrasya Etüdleri, 40(2), 7-31.
Ruppel, O. C. (2013). Climate change law and policy positions in the african union and related developments in selected african countries (Ed. Ruppel et al.). Climate change: International law and global governance: Volume II: Policy, diplomacy and governance in a changing environment, 411-448. https://doi.org/10.5771/9783845242774_409
Shillington, K. (2020). Afrika tarihi. İnkılap Kitabevi.
Şemşit, S. (2016). Batı Sahra Sorunu ve Avrupa Birliği. (Ed. Uğur Burç Yıldız). Avrupa Birliği’nin bölgesel ihtilaflara yönelik politikaları, (55-101), Detay Yayıncılık.
TASAM. (2020, 27 Mayıs). Afrika | Gündem 2063 | Birinci Kıtasal Performans Raporu, https://tasam.org/tr-TR/Icerik/53609/afrika_gundem_2063_birinci_kitasal_performans_raporu
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2021). Paris anlaşması – İklim değişikliği, Retrieved 4 September 2021, from https://iklim.csb.gov.tr/paris-anlasmasi-i-98587
The International Institute for Sustainable Development (2011). Climate change and fragile States: resilient development and the struggle for security, Retrieved from https://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/Climate_Change_and_Fragile_States_Workshop_Report.pdf
Türkeş, M. (2012). Türkiye’de gözlenen ve öngörülen iklim değişikliği, kuraklık ve çölleşme. Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi, 4(2), 1-32. https://doi.org/10.1501/csaum_0000000063
Unfccc.int (2020). Retrieved 4 September 2021, from https://unfccc.int/news/climate-change-is-an-increasing-threat-to-africa
Union of Concerned Scientists (2020). Each country’s share of CO2 emissions, Retrieved 4 September 2021, from https://www.ucsusa.org/resources/each-countrys-share-co2-emissions
United Nations. (2017). Paris Agreement on climate change: One year later, how is africa faring? Africa Renewal. Retrieved 4 September 2021, from https://www.un.org/africarenewal/magazine/may-july-2017/paris-agreement-climate-change-one-year-later-how-africa-faring
United Nations. (2021a). Support sustainable development and climate action, Retrieved 30 August 2021, from https://www.un.org/en/our-work/support-sustainable-development-and-climate-action.
United Nations. (2021b). The Paris climate deal and Africa, Retrieved 4 September 2021, from https://www.un.org/africarenewal/magazine/april-2016/paris-climate-deal-and-africa
UNICEF. (2021, 19 Ağustos). One billion children at ‘extremely high risk’ of the impacts of the climate crisis – UNICEF, https://www.unicef.org/press-releases/one-billion-children-extremely-high-risk-impacts-climate-crisis-unicef
Yassın, E. A. E. M. (2009). Sivil toplumun barış ve güvenlik gündemindeki rolü. (Çev. Ayşe Merve Kamacı). Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM). https://tasam.org/tr-TR/Icerik/3689/sivil_toplumun_baris_ve_guvenlik_gundemindeki_rolu Erişim Tarihi: 20 Kasım 2009