ABD seçimlerini Demokrat aday Barack Obama kazandı. Romney tehlikesi savuşturulduktan sonra Obama yönetimi ile ilgili iyimser düşünceler bir yana bırakılarak, ilişkilerde kırılma yaratabilecek riskler düşünülmeli. Hatırlamak gerekirse, Obama’nın iktidarının ilk günlerinde oldukça iyimser bir tonda model ortaklık sayfası açılarak bahar havası estirilmişti. Ancak bu gelişmenin üzerinden fazla geçmeden ikili ilişkilerin en sorunlu zamanı da yine Obama döneminde yaşanmıştı. 12 Eylül 2010 referandumunun Erdoğan’ın istediği yönde çıkarak Ak Parti’yi güçlendirmesi, ardından Füze Kalkanı anlaşması ve Arap Baharı konusundaki eşgüdüm ilişkileri farklı bir düzeye taşıdı. Libya’nın işgali sırasında yaşanan gerginlikler ve Suriye’de bir türlü tam anlamıyla yakalanamayan ortak çizgiye rağmen ikili ilişkiler şimdi en geniş, yaygın ve derin dönemini yaşıyor. Bu hızlı geçişler akılda tutulursa ilişkilerin yönünün değişebileceği de görülür. Obama’nın ikinci döneminde hali hazırda kurulmuş olan ikili model ortaklık zemininin çeşitlendirilmeye devam etmesi, bazı alanlarda derinleştirilmesi ilişkileri koruyan bir etken olacaktır. Zira Romney’nin gelme ihtimali ile fazla sorgulanmayan ikinci Obama döneminde sürpriz yaşamak iki ülke için de hoş olmayacaktır.
Washington’da da artık hem siyaseti hem de Washington’ı daha iyi bilen bir Obama’nın olması bu riski azaltıyor. Ancak yine de Suriye, İran ve İsrail’le ilişkiler önemli risk maddeleri olarak öne çıkıyor. İki ülkenin İsrail ve İran konusunda birbirlerinin pozisyonlarını daha iyi anlaması ise asıl risk ağırlığını Suriye konusuna kaydırıyor. Son dönemde ABD’den Suriye muhalefetini tasarlama, bu ülkede daha fazla ve daha agresif bir şekilde etkili olma talebi iki ülkenin somut çıkarlarını karşı karşıya getirme riski barındığından risk olarak dikkatle izlenmelidir. Gerek ABD tarafının zaman zaman Türkiye’nin eşgüdümü konusunda şikâyette bulunması, gerekse de Türkiye’nin ABD’nin ‘destursuz bağa girme’ tavrından pek fazla hazzetmemesi, risk algıları konusunda ipucu veriyor. Özellikle Ankara-Washington hattındaki iyi ilişkilerin bölgedeki müttefik ve muarız ülkeler tarafından yakında takip edilmesi, zaman zaman suiistimal edilme ihtimali bu riski artıran faktörlerden. Bu nedenle Obama’nın ikinci döneminde Suriye konusundaki farklılarla dikkatle takip edilip, kriz aşamasına gelmesine meydan verilmeden çözülürse, Türkiye-ABD ilişkileri için verimli bir dönem olacaktır.
Nuh YILMAZ
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi