Özet
Osmanlı Devleti çöküş devrinde birçok padişah değişikliği yaşamıştır. Batılılaşmanın ve modernleşmenin bir istek haline geldiği bu dönemde İttihat ve Terakki, bu fikriyatın öncüsü olarak devlet içinde örgütlenerek büyük bir güç haline gelmiştir. Meşrutiyet’in ilan edilmesini isteyen bu yapı, II. Abdülhamid ile anlaşarak kendisini devletin başına geçirmiş ve meşrutiyeti ilan etmesini sağlamıştır. Ancak meşrutiyet yanlısı olmayan II. Abdülhamid meşrutiyeti kaldırarak İttihat ve Terakki cemiyeti ile arasının açılmasını sağlamıştır. Bu şekilde karmaşık bir iç siyaset ortamının içerisinde artan iç isyanlar ve devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki emelleri çeşitli casusluk faaliyetlerinin gerçekleşmesine sebep olmuştur. II. Abdülhamid ise saltanatını, devletini ve milletini korumak için bir istihbarat teşkilatının kurulması gerektiğine karar vermiştir. Bu doğrultuda Yıldız İstihbarat Teşkilatı kurularak ülke içinde ve dışında çeşitli istihbarat faaliyetlerinde bulunulması amaçlanmıştır. Ülke içinde Ermeni isyanları, yabancı istihbarat birimlerinin casusları ve saltanata yönelik tehdit oluşturan unsurlara karşı mücadele edilmiştir. Ülke dışında ise, Hariciye Nezareti bünyesinde faaliyetlerde bulunulmuştur. Zararlı Ermeni komitelerine destek amacıyla yürütülen faaliyetler engellenmeye çalışılmıştır. Ayrıca bulundukları ülkenin Osmanlı ile olan ilişkilerinde bilgi aktarımları sağlamışlar ve ülkenin Osmanlı topraklarındaki emellerine dair bilgiler toplamışlardır.
Anahtar Kelimeler: II. Abdülhamid, İstihbarat, Hafiye, Meşrutiyet, Güvenlik, Terör.
Abstract
The Ottoman Empire was exposed to many changes in the last period. The Ittıhat and Terakki group organized within the Ottoman Empire became the pioneer of westernization and modernization so they became a great power. Since İttihat and Terakkı wanted a constitutional government, they made an agreement with II. Abdülhamid and they made him sultan. However, Abdulhamid abolished the constitutional monarchy. That’s why their relations with Ittihat and Terakkı deteriorated. Abdulhamid II established an intelligence agency to protect himself, the state and the people, as internal politics had problems, internal rebellions and the European states carried out espionage activities within the Ottoman Empire. Therefore, intelligence activities were carried out within the country and within the country by establishing the Yıldız intelligence agency. It has been fought against Armenian rebellions, espionage activities of foreign intelligence agencies and other activities against the state. Outside the country, attempts were made to prevent the activities against the committees supporting the Armenians. Moreover, the agents gave information about the relations between the country they were in and the Ottoman Empire and They gathered information about the plans for the Ottoman lands.
Key Words: Abdülhamid II, Intelligence, Agent, Constitutionalism, Securıty, Terrorism
Giriş
İttihat ve Terakki mensubu Mithat Paşa ve ekibi meclise dayalı meşruti monarşi sisteminde bir yönetim getirmek istemişlerdir. Buna mukabil Abdülaziz ve V. Murad, Mithat Paşa ve ekibi tarafından tahttan indirilmiştir (Küçük, 1988). Mithat Paşa, Meşruti Monarşi konularında Sultan Abdülhamid ile anlaşma sağlamış ve padişahlığa gelmesi durumunda II. Abdülhamid, meşrutiyeti ilan edeceğini açıklamıştır. Bunun üzerine Mithat Paşa ve ekibi II. Abdülhamid’i padişah sıfatıyla tahta çıkarmıştır (Koç, 2019: 39). İttihat ve Terakki cephesi ile yapılan anlaşma gereği II. Abdülhamid tahta çıktıktan sonra Kanun-i Esasi ilan edilmiş ve I. Meşrutiyet dönemini başlatılmıştır. Böylece resmi olarak Osmanlı devleti, mutlak monarşi yönetiminden meşruti monarşi sistemine geçmiştir (Uzun, 2005: 144-145). Ardından meclis ile saray arasında huzursuzluklar çıkmıştır. Buna bağlı olarak Rus harbi esnasında II. Abdülhamid, bir iç karışıklıkla karşı karşıya kalmak istemediğinden dolayı meclisi süresiz olarak tatil ettiğini ilan etmiştir. Ancak daha sonra kendisine yönetilen baskılar sonucunda tekrardan meclisi açarak meşruti monarşi sistemine dönmüştür. Ardından ise Bab-ı Ali baskını ile tahttan indirilerek hükümdarlığına son verilmiştir (Küçük,1988).
Osmanlı devletinin en zor zamanlarından birinde devleti yöneten II. Abdülhamid, merkezi yıldız sarayı olan güçlü bir yönetim anlayışı kurmaya çalışmıştır (Gör, 2019: 72) İçeride ve dışarıda birçok düşman ile mücadele etmek zorunda kalan Sultan, kendisine karşı girişilen suikast girişimlerini ve devlete karşı girişilen zararlı espiyonaj faaliyetlerini önlemek için geniş bir istihbarat ağının kurulması gerektiğine kanaat getirmiştir (Güngör, 2021: 90). Bu bağlamda Yıldız İstihbarat Teşkilatı kurularak devletin birçok noktasından haber alma kabiliyeti kazanılmıştır. Kurulan istihbarat teşkilatının varoluşsal gerekliliğini kanıtlamış olmasıyla saray içerisinde “Serhafiyelik” dairesi kurularak faaliyetler daha sistemli bir şekilde gerçekleştirilmiştir (Gör, 2021: 32).
İstihbarat teşkilatları genel itibariyle bilgi alan, toplayan ve bu bilgileri işleyerek, merkeze doğru bilgilerin aktarılmasını sağlayan birimlerdir. Devletin güçsüz olduğu dönemlerde diplomasinin güçlenmesi gereksinimi doğduğu gibi istihbarat birimlerinin de güçlü ve doğru bir şekilde çalışması gerekmektedir. Bu bağlamda Yıldız İstihbarat Teşkilatı, Osmanlı devletinin çöküş dönemlerinde faaliyet göstererek bu hususlarda yarar sağlamaya çalışmıştır. Bu yazıda II. Abdülhamid’in tahta çıkışı ve bulunduğu ortam dikkate alınarak kurulan Yıldız İstihbarat Teşkilatı ve bu teşkilatın ülke içinde ve dışındaki faaliyetleri incelenmiştir. Çalışma yapılırken kullanılan kaynaklar başta Emre Gör olmak üzere Mehmet Ali Beyhan ve Nur İpek Şeber gibi isimler olmuştur. Emre Gör’ün bu alanda yapmış olduğu çalışmalardan büyük oranda yararlanılmıştır. Yazı içerisinde iç ve dış istihbarat faaliyetlerinin derlenmesi ve sebeplerinin belirtilerek olaylara ışık tutulması amaçlanmıştır.
Yıldız İstihbarat Teşkilatı
İç ve dış tehditlerin yıkıcılığının oldukça arttığı günlerde II. Abdülhamid bir hafiye teşkilatı kurarak hem olaylardan hızlı bir şekilde haberdar olmak istemiş hem de gerekli müdahalelerin ustaca yapılmasını sağlamaya çalışmıştır (Beyhan,1999:68). İlk etapta kurulan teşkilat “Zabıta-i Hafiye Teşkilatı” ismi ile anılmıştır. Ancak sonraki süreçlerde “ Yıldız İstihbarat Teşkilatı” adını almış ve dağılana kadar bu isim kullanmıştır (Altın, 2016: 1).
Yabancı devletlerin birçok casusunu devlet içerisine sızdırmasından dolayı II. Abdülhamid, kurulması gereken istihbarat teşkilatının devlete bağlı olarak bürokratik temelde görevini icra etmesinden ziyade doğrudan kendisine bağlı olmasının daha güvenli olacağını öngörmüştür. Bu doğrultuda teşkilat kurulurken doğrudan kendisine bağlanması gerektiğine dair talimat vermiştir (İlter, 2002 :7).
“İstihbarat” kelimesi, Arapça “İstihbar” kelimesinden türetilmiştir. Kelime anlamı itibariyle haber alma anlamına gelen bu sözcük Türkçe literatüre kazandırılmıştır (Ataç, 2019: 1). İstihbarat mantığında devletin bekası ve geleceği için dost ve düşman ayrımı yapmaksızın ulaşılabilen her bilginin ustaca analiz edilmesi hedeflenmektedir. Döneme dair meşhur tabirlerden “Hafiye” ve “Jurnal” adlandırmaları yapılmıştır. Zaptiye nezaretine bağlı olarak kurulduğu günümüz arşiv belgeleri ile de sabit olan bu yapının, güvenliğin sağlanması amacıyla kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda üç ana amacın olduğu anlaşılmaktadır. İlki, hükümdarın meşru iktidarının korunması, ikincisi saltanatın korunması ve üçüncüsü ise halkın huzur ve refahının korunması olarak izah edilmektedir. Teşkilatın yüksek standartlarda ve sistemli bir şekilde faaliyetlerini gerçekleştirmesi amacıyla Fransa’dan bir danışman getirilmiş ve kendisinden teşkilat sistemi hakkında danışmanlık alınmıştır (Beyhan, 1999: 68-69).
Teşkilat içerisinde iki ayrı memur statüsü bulunmaktadır. İlki, devletin resmi memuru olarak, belirli bir maaş ile çalışan profesyonel istihbarat mensuplardır. İkincisi ise, farklı statülerde devlet memurluğu veya sade vatandaş olan kişilerdir. Bu şahıslar, belirli bir amaç doğrultusunda saraya bilgi veren insanlardan oluşmaktadır. Yalnızca Müslümanlar değil gayrimüslimlerde oluşturulan teşkilata dahil edilmiştir. Bu durum, gayrimüslimlerin mensup oldukları cemiyetler tarafından çok fazla tepki almalarına ve şiddet ,ölüm gibi tehditlerle karşı karşıya kalmalarına sebep olmuştur (Beyhan,1999:70-71). Teşkilat bünyesinde gerek ordu içerisinde gerekse ordu dışından birçok mensubu bulunmuştur. Bunlar içerisinde askeri geçmişe sahip komutanlar ve subaylar bulunurken doktor, gazeteci ve öğretmen gibi farklı meslek gruplarından da şahıslar bulunmuştur (Çağlak, 2021: 266). Kurulan istihbarat teşkilatı sayesinde oluşabilecek birçok askeri güvenlik sorununun önüne geçilmeye çalışılmıştır (Bulut, 2019: 146). Hafiyelerin maaşları da oldukça çeşitlilik göstermiştir. Tehlikeli bölgelerde ve önemli görevlerde bulunanlara daha yüksek maaşlar verilirken, sakin ve güvenli bölgelerde görev yapmakta olan teşkilat mensuplarına nispeten daha düşük maaşlar uygun görülmüştür (Beyhan,1999: 72).
İç İstihbarat Ağı
İstihbarat teşkilatları, devleti ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak ayakta tutmaya çalışan yapılardır. Bu durum kimi zaman iktidarların kendini koruma mekanizması gibi gözükmesine sebep olsa da aslında devletin kendini korumaya çalışmasının bir tezahürüdür. Bu koruma bazen sert bir şekilde kendini göstermek zorunda kalsa da asıl amacın halk ve devletin bekası olduğu bilinmektedir (Önder, 2022 :40).
Abdülhamid, bazı nedenlerden dolayı saray içerisinde yönetime odaklanmak durumunda kalmıştır. Bu durum halk ile saray arasındaki bağlantının azalmasına sebep olabilecek bir husustur. Osmanlı padişahları bu durumun önüne geçmek için halkın arasına karışarak halkın sorunlarını dinleme fırsatı yakalamıştır. Ancak II. Abdülhamid döneminde bu durum geçmişe göre daha zor bir hal almıştır. II. Abdülhamid ise bu durumun önüne geçmek için sıcak bilgi almak amacıyla hafiyelerini halkın arasında tutmuş ve istihbarat teşkilatı vasıtasıyla bu tür bilgilere hızlıca ulaşmayı hedeflemiştir. Bu dönemde asıl problem, devletin nasıl ayakta tutulacağı meselesi olmuştur. İbn-i Haldun’un bahislerinde geçtiği gibi devletin elbet yıkılacağı ilkesi bu dönemde üzerine çalışılan meselelerin başında gelmiştir zira Osmanlı devleti yıkılma sürecine girmiş ve Avrupalı devletlere karşı güç kayıpları tezahür etmiştir. Bu durumda devletin, ülke içinde olan olaylardan hızlı bir şekilde haberdar olarak yerinde hamle yapması gerekmiştir (Gör,2018:199-200). Devlet kurumları çok sıkı bir şekilde denetlenerek daha profesyonel hale getirilmeye çalışılmıştır (Gör,2018:209). Bu dönemde yalnızca devlet kademeleri değil halkın sosyalleşme alanları da oldukça incelenen alanlardan olmuştur. Bunlardan en önemlisi halkın en yaygın sosyalleşme merkezi olan kahvehanelerdir. Kahvehaneler, hafiyeler tarafından sıkı bir şekilde denetlenerek gizli ve zararlı faaliyetlerin önlenmesi amaçlanmıştır (Gör,2018:209). Kahvehanelerde ve cami avlularında devlet ile alakalı meselelerin konuşulması tehlikeli bir durum haline gelmiştir. Bunun sebebi, halk içerisinden belli bir zümre veya grubun örgütlenerek devlet aleyhtarlığına çalışmasının önüne geçilmek istenmesidir (Gör,2020: 80).
II. Abdülhamid döneminde açık kaynak istihbaratı yüksek oranda kullanılmaya çalışılmıştır (Gör, 2018: 156). Açık kaynak istihbaratı genel anlamda, herkes tarafından kolayca erişebilen ve nihayetinde gizli olmayan bilgilerin derlenerek, basit bir şekilde bilgi havuzu oluşturma anlamına gelmektedir (Çıtak, 2021: 166). Ancak günümüz internet ortamının olmaması açık kaynak istihbaratından elde edilecek bilgileri oldukça sınırlamıştır. Buna karşılık yayınlanan gazetelerin toplanarak incelenmesi bu bağlamda yapılan faaliyetlerden biri olmuştur. Yayınlanan gazeteler devlet kontrolünde olmasına rağmen, içerik olarak birçok istihbarı bilgiye sahiptir. Buna bağlı olarak teşkilat mensupları tarafından sıkı bir şekilde üzerinde çalışılarak bilgi havuzları oluşturulmuştur (Gör, 2018: 156).
Rumeli’deki İstihbarat Faaliyetleri
Osmanlı’nın Rumeli bölgesinde olan toprakları Ruslar tarafından tehdit edilmiş ve bölgeye gerçekleşen göçler ile bölgenin demografik yapısı çok fazla değişmiştir. Bu doğrultuda Rumeli toprakları hassas bir bölgeye dönüşerek güvenlik sorunları çıkarma riski yüksek bir bölge olmuştur. Buna mukabil Osmanlı istihbaratının bölgeden doğru bilgiler alıp hızlı bir şekilde kontrespiyonaj faaliyetlerinde bulunarak bölgenin asayişini ve güvenliğini koruması elzem bir durum olmuştur. Öyle ki, Rumeli toprakları diğer bölgelere kıyasla daha çok korunması gereken bir konuma sahiptir zira artan güvensizlik problemleri neticesinde Osmanlı devletinden hızla ayrılacak toprakların başında gelmektedir (Gör, 2018: 248-249). Rumeli’nin bu denli büyük bir tehlike halinde görülmesinde bölgenin demografik yapısını oluşturan toplumların, dini, ırki ve mezhepsel olarak oldukça çeşitli bir yapıya sahip olması etkili olmuştur. Özellikle de Osmanlı- Rus harbinden (93 Harbi) sonra bu durum daha ciddi boyutlara taşınmıştır (Gör, 2018: 248-249).
Rusya’nın etkisiyle Bulgaristan ve Sırbistan gibi devletlerin ortaya çıkması ve Fransız ihtilali ile yayılan milliyetçilik fikirleri diğer toplumların motivasyon kaynağı olmuştur. Bu doğrultuda ayrılıkçı komiteler kurularak Osmanlı devletinde karşı zararlı faaliyetlerde bulunulmuştur. Buna karşılık Osmanlı devleti, Rumeli’de geniş bir istihbarat-haber alma ağı kurarak bölgedeki gelişmelere hakim olmuş ve askeri istihbarat alanında yararlı faaliyetler sağlanmıştır (Gör, 2018:23).
Anadolu’da Yürütülen İstihbarat Faaliyetleri
Rus harbinden sonra imzalanan Berlin antlaşması yalnızca Rumeli topraklarında güvenlik problemlerinin doğmasına neden olmamış aynı zamanda Anadolu’da da birtakım ayrılıkçı fikirlerin artmasına sebep olmuştur. Bu faaliyetler yabancı konsoloslukların da bölgede casusluk faaliyetlerinde bulunmaya başlamasıyla oldukça artış göstermiştir (Gör, 2018: 274).
Anadolu bölgesi, Ermenilerin isyan hareketleri ve aşiretlerin huzursuzluk çıkarmaları sonucunda iç güvenlik problemleri ile karşı karşıya kalırken, İran ve Rusya devletlerinin de sınır güvenliğini tehdit etmesi yüzünden dış güvenlik sorunları da yaşayan bir bölge olmuştur. II. Abdülhamid ise bu sorunları çözmek için taşra ’da güçlü bir istihbarat teşkilatına sahip olarak bölgeden hızlı ve doğru bilgilerin alınması ve bu bilgiler ışığında hamleler yapılması gerektiği kanaatine varmıştır (Gör, 2018: 274).
Anadolu coğrafyasındaki en büyük tehdit Ermenilerin ayrılıkçı faaliyetleri olmuştur. Rusya’nın da desteği ile birçok zararlı cemiyet kurmuşlardır. Bu yapılar Kara Haç, Araratlılar, Şura-ı Ali ve Anavatan müdafileri isimleriyle faaliyetler göstermiştir. Ancak Osmanlı devletinin bölgedeki haber alma unsurları ile fark edilmiş ve başarıyla dağıtılmışlardır. Ardından Ermeni faaliyetleri Taşnak, Hınçak ve Armenakan örgütleriyle üç ana blokta devam etmiştir. Bu örgütler İran ve Rusya sınırlarında yaşayan Ermenileri de donatarak kendilerine katılmalarını sağlamıştır. Böylece oldukça güçlenen zararlı yapılar olmuşlardır. Dahası, kurulan bu terör örgütleri, birçok bölgeye yayılarak devletin iç güvenliğini ciddi derecede tehdit edebilecek konuma gelmiştir. Meseleye dair istihbarat raporları saraya iletilerek durumun çözülmesi için faaliyetlerde bulunulmuştur. Osmanlı’nın “Ermeni Erbab-ı Fesadı” adını verdikleri bahsi geçen terör örgütlerine karşı bölgede birçok istihbarat faaliyeti gerçekleştirilmiştir. Ancak günümüz istihbarat teşkilatlarındaki gibi espiyonaj faaliyetlerinin bizatihi istihbarat teşkilatı mensuplarınca yapılmasından ziyade çoğunlukla merkeze bilgi vererek operasyonların ordu tarafından yapılması sağlanmıştır (Gör, 2018: 277-279).
I. Abdülhamid’e Karşı Düzenlenen Suikast Girişimleri
Yıldız sarayı birçok suikast haberi almıştır. Ancak bu haberlerden bazıları asılsız veya kötü niyetli kişiler tarafından öne sürülmüş haberlerdir. Saray, bu durumdan haberdar olmasına rağmen asılsız haberleri üreten şahıslara herhangi bir ceza vermemiştir. Bunun sebebi ise jurnal getiren bir mensuba verilecek cezanın teşkilat içerisindeki çalışma veriminin düşebileceğine olan inançtan kaynaklanmıştır (Şeber,2012: 36). Suikastların yanı sıra Abdülhamid’i tahttan indirmek içinde birçok faaliyette bulunulmuştur. Esasen gerçekleşen suikastların da asıl amacı sultanı tahttan indirmek olmuştur. Bu doğrultuda Ali Suavi’nin sarayı basması en büyük girişim olarak gösterilebilmektedir (Şeber, 2012: 36
Dış İstihbarat Faaliyetleri
Osmanlı sınırları dışında çalışan teşkilat mensupları, bulundukları ülkenin Osmanlı temsilciliklerine bağlı olarak görev yapmışlardır. Sahip oldukları bilgileri saraya aktarmak için Hariciye Nezaretini kullanmışlardır. Bu yol ile bilgiler devlete güvenli bir şekilde ulaştırılmıştır. Dış istihbarat faaliyetleri genel olarak Ermeni örgütlerin yurtdışındaki faaliyetleri için yürütülmüştür. Ermeni örgütlerin yurtdışındaki faaliyetlerinin takip edilerek önlenmesi hususunda özellikle, İngiliz Ermeni cemiyeti, Sosyalist bazı Ermeni grupların Petersburg’daki faaliyetleri ve Amerika’da bulunan Hınçak komitesinin faaliyetleri takip edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca İran ,istihbaratı bilgiler açısından önemli hususlara sahip bölgeler arasında bulunduğundan İran’a karşı da dış istihbarat faaliyetleri yürütülmüştür (Beyhan, 1999: 72). Osmanlı devletinde en gelişmiş dış istihbarat birimlerinden birisi İngiltere’de kurulmuştur. Ülke içerisinde İngiltere’nin birçok siyasi plan ve projesinin bilgisine sahip olunmasının yanı sıra Osmanlı devletine karşı yapılan haberlerden de hızlı bir şekilde haber alınıp gerekli tekzipler yapılmış ve bu sayede Osmanlı’nın Avrupa’daki algısı kontrol edilmiştir. Bu tür istihbarat faaliyetleri özellikle de İngiltere’nin sahip olduğu sömürgeler üzerindeki fikirlerinin öğrenilmesi açısından büyük bir önem taşımıştır (Gör,2018: 319). İngiltere’nin dışında en önemli dış istihbarat merkezlerinden birisi de Fransa olmuştur. Bölgede Osmanlı lehine çalışan istihbarat mensupları daha çok Ermeni komitelerinin faaliyetlerini ve “Jön Türklerin” durumunu incelemek için çalışmalarda bulunmuştur (Gör, 2018: 330). İtalya ise Yıldız Teşkilatının bir başka dış istihbarat güzergahı olmuştur. İtalya’da yapılan haber toplama faaliyetleri daha çok İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal planı ve ihtimali üzerine yoğunlaşmıştır. Diğer bölgelerde geniş bir haber alma çeşitliliği bulunurken İtalya’da Trablusgarp’ın işgali planına yoğunlaşılmıştır zira bu husus diğer meseleler arasında en çok önem arz eden husus olmuştur (Gör, 2018: 333).
Sonuç
Osmanlı Devleti duraklama dönemini de geride bırakarak çöküş dönemine girmiştir. Bu yıllarda Batılılaşma hareketleri hız kazanmıştır. Bu bağlamda devlet içerisinde güçlenen İttihat Ve Terakki cemiyeti, devletin mutlak monarşi ile yönetilmesini istememiştir. Saltanat değiştirebilecek kadar güçlü konuma gelen bu yapı II. Abdülhamid ile anlaşarak saltanata getirilmesi konusunda kendisinden meclis açarak meşrutiyet ilan etme sözü almışlardır. Bu söz üzerine tahta geçirilen II. Abdülhamid, öncesinde meclisi açmış olsa da tekrar kapatmıştır. Ardından kendisine yöneltilen baskılar sonucunda tekrar meşrutiyet ilan ederek meclisi açmıştır. Devletin iç ve dış tehditler ile meşgul olduğu bu dönemde bu şekilde görüş ayrılıklarının olması hem devlet güvenliğinin oldukça fazla tehlikede olduğuna işaret ederken hem de iktidarın güvende olmadığını göstermiştir. Bu bağlamda II. Abdülhamid, bu iki unsurun güvenliğini sağlamak amacıyla bir istihbarat teşkilatının kurulması talimatını vermiştir. Yıldız İstihbarat Teşkilatı adını alarak Osmanlı’nın ilk teşkilatlı istihbarat faaliyetlerinin başlaması sağlanmıştır. Yapının kuruluşundaki ana amaçlardan birisi de devlet içerisinde, devlete ihanet etme olasılığı yüksek şahıslara karşı önlem almak olmuştur. Bu doğrultuda teşkilatı doğrudan kendine bağlayarak bürokrasi içerisindeki ihanet potansiyeli olan şahıslardan korunmasını sağlamıştır. Ancak resmi kayıtlarda Zaptiye Nezaretine bağlı olduğu geçmektedir. Teşkilat kurulduktan sonra Fransa’dan bir danışman getirilerek kendisinden teşkilatın yapılanması ve diğer konularda danışmanlık alınmıştır. Teşkilat içerisinde yalnızca Müslüman hafiyeler değil gayrimüslim hafiyeler de bulunmuştur. Bu durum gayrimüslim hafiyelerin kendi mensup oldukları dini ve etnik gruplar içerisinde ağır tepkiler ile karşılaşmalarına sebep olmuştur.
I. Abdülhamid devletin zor günler geçirdiği dönemlerde sarayın içerisinde kalarak devleti yönetmek zorunda kalmıştır. Çözülmesi gereken çok fazla problemin olduğu bu günlerde, sultanın toplumun içerisine karışarak sorunları tespit etmesi imkansız hale gelmiştir. Bu konuda halk içerisindeki hafiyelerin getirdiği bilgiler büyük önem taşımıştır. Kahvehaneler ve cami avluları gibi halkın sosyalleşme alanlarının çok fazla takip edilmesi hem toplumun nabzının iyi bir şekilde tutulmasını hem de iç güvenliğin denetlenmesi hususunda büyük yarar sağlamıştır. Yalnızca hafiyeler vasıtasıyla bilgiler toplanmamış, dönemin açık kaynakları olan gazeteler de itina ile incelenerek kolay bir şekilde bilgi toplama yoluna gidilmiştir.
Rumeli topraklarında bölgenin hassas demografik ve siyasi durumu göz önünde tutularak güvenlik önlemleri alınmıştır. Gerçekleşen göçler ve savaşlar ile değişen yapı bir takım güvenlik sorunlarını da beraberinde getirmiştir. 93 Harbinden sonra artan güvenlik sorunları etnik, dini ve siyasi farklılıkların olmasının da etkisiyle artış göstermiştir. Bu problemleri dikkatle takip eden Osmanlı devleti bölgeye hassasiyetle yaklaşmıştır. Fransız ihtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımları bölgede etkisini göstererek zararlı komitelerin kurulmasına sebep olmuştur. Ancak Osmanlı devleti hızlı haber alma kanallarıyla bu durumlardan haberdar olup bu gelişmeleri engellemiştir. Anadolu’da ise yabancı istihbarat teşkilatlarının konsolosluk adı altında rahat bir şekilde faaliyet gösteriyor olması bölgede çeşitli güvenlik sorunlarının doğmasına sebep olmuştur. Bunlar başta Ermeni isyanları olmak üzere aşiret sorunları ve İran ile oluşan gerginlikler olmuştur. Ermeniler birçok zararlı örgüt kurarak isyan hareketlerinde bulunmuştur. Bu faaliyetler hafiyelerin vermiş olduğu bilgiler neticesinde engellenmeye çalışılmıştır. Sınır dışındaki faaliyetler için ise temsilcilikler çatısı altında görev icra edilmiştir. Yapılan faaliyetlerin asıl amacı ülkedeki ermeni örgütlerine yardım ve destek sağlayan yapılara karşı faaliyetler olmuştur. Bunun dışında ise ülke ile Osmanlı arasındaki ilişkiler ve Osmanlı topraklarına karşı planlanan icraatlar öğrenilmek istenmiştir. Son olarak ise yurt dışı faaliyetleri içerisinde, ülkede bulunan kaçak veya ihanet içerisinde olduğu düşünülen şahısların takip edilmesi olmuştur. Kısaca Yıldız İstihbarat Teşkilatı ülke içinde ve dışında devletin, milletin ve saltanatın korunması için çeşitli istihbarat faaliyetleri icra etmiştir.
Burak DİRİCAN
İstihbarat Çalışmaları Staj Programı
Editör: Eda KURT
Kaynakça:
Acar, Ü. (2019). Yönlendirici Güç: İstihbarat Servisleri. Uluslararası Kriz Ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 3(2), 103-134.
Altın, Ş. (2016). II. Abdulhamid Efsanesi. Erişim Adresi: https://www. Academia.edu/40099938/YILDIZ_%C4%B0ST%C4%B0HBARAT_TE%C5%9EK%C4%B0LATI?auto=download (Erişim Tarihi: Kasım, 2022).
Ataç, K. K. (2019, 11 25). Tr Güvenlik Portalı. Tr Güvenlik Portalı. Erişim Adresi: https://trguvenlikportali.com/wp-content/uploads/2019/12/Istihbarat_KKAtac_v.2.pdf (Erişim Tarihi: Kasım, 2022).
Beyhan, M. A. (1999). II. Abdülhamid Döneminde Hafiye Teşkilatı Ve Jurnaller. İlmi Araştırmalar Dergisi, 8(1), s.65-83.
Bulut, M., Kala, M. E., Salık, N., & Nur, M. (Eds.). (2019). Sultan II. Abdülhamid Dönemi: Siyaset, İktisat, Dış politika, Kültür, Eğitim. İZU Yayınları.
Çağlak, A. (2021). Türk İstihbaratının Modern İstihbarata Geçiş Sürecindeki Uygulamalarının Türkiye’deki Demokrasinin Gelişimine Katkıları. Atatürk Yolu, 68(Bahar), 259-282.
Çıtak, E. (2021). Terörle Mücadele İstihbaratta Başvuru: Açık Kaynak İstihbaratının Kullanılması. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 46(1), 163-179.
Gör, E. (2018). II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı İstihbarat Ağı. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Ankara.
Gör, E. (2018). II. Abülhamid Dönemi’nde (1876-1909) Rumeli’deki Komitelere Karşı Yürütülen İstihbarat Faaliyetleri. Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 2(1), 1-29.
Gör, E. (2019). II. Abdülhamit Dönemi’nden Bir İstihbaratçı Profili: Serhafiye Fehim Paşa (1873- 1908). Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3(1), 71-84.
Gör, E. (2020). II. Abdülhamid Döneminde Bir Casusluk Olayı: “Deli Mehmed Vakası” (1880). Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 10(1), 79-93.
Gör, E. (2021). Sultan II. Abdülhamid’in İstihbarat Şeflerinden Ahmed Celaleddin Paşa: “Gözdelikten Firara” Hayatı Ve Faaliyetleri. Journal of Universal History Studies, 4(1), 30-53.
Güngör, B. (2021). Sultan II. Abdülhamid’in Yönetim Anlayışı Ve Osmanlı Bürokratik Yapısındaki Yeri. Erciyes Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 60(1), 79-102
İlter, E. (2002). Milli İstihbarat Tarihçesi. Mit Basım Evi.
Koç, İ. M. (2019). II. Abdülhamit Dönemi Olaylarına Osmanlı Gazetesinin Bakış Açısı, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Edirne.
Kodaman, H. M. (2022). İstihbarat Ve Dış Politika İlişkisi. International Journal of Politics and Security, 4(2), 39-65.
Şeber, N. İ. (2012). Namlunun Ucundaki Padişah: II. Abdülhamid’e Karşı Planlanan Suikastlar. Türkiyaat Mecmuası, 22(Bahar) 31-59.
Uzun, H. (2005). Türk Demokrasi Tarihinde I. Meşrutiyet Dönemi. Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi, 2(6), 145-162.