İran’a yönelik ambargo kararlarının ardı sıra gelmesi üzerine İran Umman’la ortak kontrol ettiği Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceğini açıklayarak bir anda dünyanın tüm ilgi ve tepkisini üzerine çekmeyi başardı. İran’ın nükleer faaliyetlerinden vazgeçmesi için ABD’nin öncülüğünde yürütülen ambargo girişimlerinin son durağı ise Avrupa Birliği oldu. AB üyesi ülkeler aldıkları ortak kararla İran’dan petrol alımlarını Temmuz 2012 itibariyle sonlandıracaklar. AB Komisyonu verilerine göre, AB’nin İran’dan ham petrol ithalatının yüzde 70’e yakınını Yunanistan, İtalya ve İspanya gerçekleştiriyor. Söz konusu ülkeler, Avrupa’daki ekonomik krizin en fazla etkilediği ülkeler olması dolayısıyla ambargonun Ağustos ayına kadar ertelenmesinden yana tavır alıyorlar.
AB’nin yaptırım listesine İran bankaları da eklenmiş durumda. Bu zamana kadar İran bankalarının kara listeye alınmamış olmalarının nedeni, haklarında nükleer programa katkı sağladıklarına ilişkin yeterli bir delilin olmamasıydı. Ancak yetkililer artık bu konuda yeterli delile sahip olduklarını ve bankaların uluslararası mahkemelere gitmesi halinde bile kazanamayacaklarını belirterek ambargo kapsamını finansal kurumları da içine alacak şekilde genişletmişlerdir. Bu karar neticesinde İran’ın Avrupa’da kurumsal olarak kalan son bankası Tejarat Bankası olmak üzere birçok İran bankası ambargo kapsamında kara listeye alınmış oldu.
Bölgede gerilim gittikçe artmasına neden olan bu son karar ile Hürmüz Boğazı’nın hukuki statüsü tartışılmaya başlandı. Dünyanın pek çok ülkesi İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu böyle bir girişimin olması halinde İran’a karşı tavır alacaklarını açıkladırlar. Hürmüz’ün kapatılması demek küresel çapta petrol fiyatlarının bir anda yükselmesi anlamı taşıyor, bu nedenle petrol ithal eden ülkeler bu gerginlikten oldukça tedirgin olmuş durumdalar. Petrol ve doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını İran’dan karşılayan Çin, bölgede yaşanabilecek böyle bir gerginliğin İran’a da bir fayda sağlayamayacağı düşüncesinde.
İran’ın Hürmüz’ü kapatması halinde oluşacak petrol sıkıntısını Körfez ülkelerinin üretimlerini artırarak tolere edebileceklerini açıklayan Suudi Arabistan yönetimi ise durumdan fırsat devşirmeye çalışan bu tutumuyla İran’ın tepkisini üzerine çekti. İran cephesi, Körfez ülkelerinin İran petrolü yerine fazla üretim yapmaları durumunda bunun sonuçlarına katlanmaları gerektiğini söyleyerek kendi bölgesinde de yeni bir gerginliğin fitilini ateşlemiş oldu.
Tüm bu gelişmeler neticesinde dünya kamuoyunda Hürmüz Boğazı’nın hukuki statüsü tartışılırken, İran Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğamiral Habibullah Seyyari boğazı kapatmanın İran için bir bardak su içmek kadar kolay olduğunu söyledi. Gerçekten İran, Hürmüz Boğazı’nı bu kadar kolay kapatabilecek mi?
Hürmüz Boğazı
Tanker trafiği ve denizcilik rotalarının geçiş noktası olan Hürmüz Boğazı Umman Körfezi ile Basra Körfezi arasındadır. Dünya petrol ticaretinin %40’ı Hürmüz Boğazı’ndan geçmekte olup gemi trafiği Asya’da (özellikle Japonya, Çin ve Hindistan) ve Batıda (Süveş Kanalı yoluyla Sumed Boru Hattı’na gitmektedir. Hürmüz Boğazı 193 km. uzunluğunda, 54 km. genişliğinde (en dar yeri 34 km. genişliğinde) 70-100 m. derinliğindedir. Boğaz’ın dar geçit, ara bölge iki millik mesafe gemi giriş ve çıkış trafiğine göre düzenlenmiştir (Lehman Brothers: 2008). Körfez ülkeleri (Bahreyn, İran, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) dünya petrol üretiminin yaklaşık %30’unu karşılamakta olup söz konusu ülkeler dünya ham petrol rezervlerinin %57’sine (715 milyar varil) sahiptir. Hürmüz Boğazı’ndan yılda 14 bin gemi günde 15 tanker geçmektedir. Hürmüz Boğazı’ndan 2006 yılında günde 16,5 milyon varil petrol taşınmış olup 2007 yılında 16 milyon varile düşmüş ve 2008 yılının ilk yarısında tekrar yükselişe geçerek 16,5-17 milyon varil petrol taşınmıştır. Söz konusu Boğaz’dan petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz taşıyan gemilerde geçmektedir (US. Energy Information Administration: 2008; Lehman Brothers: 2008).
Hürmüz Boğazı’ndaki başlıca riskler; çatışma, karaya oturma ve bunun sonucunda petrol kirliliği, düşük düzeyde deniz haydutluğu ve terörizmdir. Hürmüz Boğazı’nda Gemi Trafik Sistemi (VTS) tesis edilmemiş olup Trafik Ayırım Şemaları mevcuttur. Hürmüz Boğazı’ndan geçen petrol trafiğini azaltmak için Suudi Arabistan ve Kızıldeniz arasında 745 mil uzunluğunda, 5 milyon varil kapasiteye sahip Doğu-Batı (East-West Pipeline) boru hattı inşa edilmiştir (Lehman Brothers: 2008).
Sonuç
İran’ın iddia ettiği gibi Hürmüz’ün uluslararası gemi trafiğine kapatılması düşünüldüğü kadar kolay bir iş olmayacaktır. Dahası böyle riskli bir ortamın oluşması İran’a faydadan öte zarar getirecektir. Rusya ve Türkiye dışında (Türkiye ile Rusya Federasyonu Ortak Stratejik Planlama Grubu’nun ikinci toplantısında Dışişleri Bakanları Davutoğlu ve Lavrov yayınladıkları ortak deklarasyonla İran’a yaptırım uygulanmasına karşı çıktıklarını bildirmişlerdir.) İran’a yaptırım uygulama kararına karşı çıkan bir ülke olmaması İran’ı uzun vadede zora sokacaktır. Soğuk savaş söylemlerinin yeniden gündemde olduğu bir dönemde Hürmüz Boğazı odaklı bir gerilim soğuk savaşı sıcak çatışmaya dönüştürebilir. Bugünün dünyasının soğuk savaş döneminin oldukça uzakta olduğu nükleer, konvansiyonel silahlara sahip ülkeler arasında çıkacak bir çatışma dehşet verici boyutlara ulaşacağı ise kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Amine YAZICI
SDE Asistanı
Kaynak: SDE