Görüşmeler sona doğru yaklaştıkça ve de Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’nin de her politik platformda “Müzakereler sonsuza kadar devam edemez” uyarıları dikkat çekip taraftar buldukça, Rum tarafı olumsuzluğunu ve isteksizliğini belirgin bir şekilde ortaya koymaya başladı.
Rum liderliği, New York zirvesiyle birlikte müzakerelerde belirleyici bir sürece girilen bu günlerde, müzakereleri biran evvel sonuçlandırmak doğrultusunda gayret göstereceğine, tam tersine olumsuz ve gerçekleri çarpıtan açıklamalar yapmayı tercih etti.
Korkunun ecele faydası olmadığı gibi Hristofyas’ın müzakereleri uzatmak için olumsuz davranışlar içine girmesi de sonucu pek değiştirmeyecek.
Ecel kapıya dayandı.
Hristofyas Bundan kurtulmak için bir mucize bekliyor.
Öyle bir olay olsun ki müzakereler kendisi suçlanmadan kopsun düşüncesinde Rum lider.
Bu nedenle de müzakerelerin havasını elden geldiğince bozmaya çalışıyor.
Ama düşündüğü, arzuladığı pek olmayacak görünüşe göre.
“Türkler Çözüme İsteksiz” suçlamasıyla topu Türklere atıp gidişatı kötülemeye, müzakereleri de çıkmaza sokmaya çalışsa da istediği sonucu alamayacak.
Kendisinden ve baryalarından (dostlarından) başka inanan yok bu sözlere.
Bir taraftan kendisi, diğer taraftan da sözcüsü Stefanu aynı havayı çalıp, aynı türküyü söylüyorlar ama artık pek dinleyici bulamıyorlar.
Ne de olsa son 43 yıldır Rumların söylemiş oldukları yalanlar, yapmış oldukları takiyyeler var akıllarda.
Her başları sıkıştığında “Türkleri suçlayıp masadan kalkmalarından” bıktı artık tüm ilgili taraflar.
Bu defa bu taktiğin sökmediği gün gibi aşikar. Türkleri suçlayıp masadan kalkamayacaklar.
İllaki masaya oturmak ve sonuna kadar müzakereleri sürdürmek zorunda olduklarının farkında Rumlar.
Bu nedenle de bahanenin biri bin para. Her dala asılıyor Hristofyas.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un New York’ta gerçekleştirilen dördüncü Üçlü Liderler Zirvesi sonrası yapmış olduğu açıklamanın tamamen tersini bile söylemeyi denedi Hristofyas ayağının tozuyla New York’tan dönünce.
New York’ta dile getirmeye cesaret edemediklerini Kıbrıs’ta söyleyebildi Hristofyas aynen “her horoz kendi çöplüğünde öter” deyimini teyit edercesine.
Kıbrıs sorununun çözüm parametrelerini bile net bir şekilde çarpıtmayı göze aldı bu uğurda.
Gerçekte müzakere sürecinin başından bu yana Rum tarafının bu parametreleri yok sayan tutumunun müzakere sürecinin önünü tıkadığını, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la birlikte Mısır’daki sağır sultan bile duymuş ve biliyor artık.
Hristofyas’ın New York zirvesine ilişkin olumsuz bir tablo çizmesi Rum tarafının aslında bu süreçte içine düştüğü sıkıntıyı ve aczi göstermekte.
Ne politik geleceği kaldı, ne de saygınlığı.
Bunun üstüne bir de batı dünyasının uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından Kıbrıs Rum tarafının kredi notunun iki puan birden kırılması eklenince Hristofyas’ın ipi de çekilmiş oldu.
Rum Muhalefeti ve Ulusal Konsey açıkça kendisini çarmıha germeye hazırlanıyor.
Eroğlu 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığında Hristofyas ellerini ovuşturmuş, “Eroğlu anlaşma istemeyen birisidir, bu iş burada bitti. Eroğlu birkaç toplantı sonra masadan kalkar, bizde bu baskılardan kurtuluruz” demişti ama o günden beridir de Cumhurbaşkanı Eroğlu ve müzakere ekibinin karşısında elle tutulur bir başarı elde edemedi bir türlü ve düşündüklerinin tam tersine de Eroğlu’nu küçümsemesinin cezasını da fena halde çekmeye başladı.
Kıbrıs Türk tarafı 2012 yılının Ocak ayında yapılacak olan beşinci Üçlü Liderler Zirvesi’ne Kıbrıs sorununa çözüm getirmek doğrultusunda gerekli ilerlemenin sağlanması için her tür girişim ve önerinin çalışmasını yaparken, Rum tarafının hem içte hem de dışta yaşanan politik ve ekonomik sıkıntılardan dolayı süreci belirsiz bir tarihe ertelemek için elinden geleni yapacağı da artık kesin gibi.
Prof. Dr. Ata ATUN