Hristiyan Fundamentalizmi ve Amerika

ABD’nin kendi çikar grupları doğrultusunda izlediği Hıristiyan Fundamentalizmi bu yıllarda doğru şekilde algıladığı kaçınılmazdır. Bu Hıristiyanlık hamuruyla yoğrulan Samuel’in Amerika’da Eski fay hatları ve Kimlik arayışı yazısında, Amerika’daki kimlik bunalımının daha kırılgan hale geldiğini görmekteyiz. Olsa bu devletin imparatorluğa doğru uzanan yolunda içerde kimlik sorunu ve zafiyet göstermemesi gerekiyordu. İşte bu bağlamda U.S’de gösterilen özellikle 21.yy da etkisini bi hayli artıran Biz Kimiz? Adlı sorun Samuel’in ilgisini çekmektedir. 1940’lar sonrası kendi siyahı vatandaşlarının ölmesinin acılarını yeni yeni dindiren bu devletin 1990’lara gelindiğinde kimlik arayışı tezinde Protestanlık ve Beyaz Navitizm adlı yolu izlemesi kendi bünyesindeki sabit verilerin ne derece de zayıf olduğunun bir göstergesi sayılmaktadır. Samuel denilen bu akıllı şahıs ‘Muhtaç olduğunuz kudret , beyaz nativizm de, Anglo Protestan öz kültüründe, dinde’.. demeye getiriyor lafı. Öyle ki hatırladığımızda, Amerikan Bolt sistemi içerisinde bilinen en dini grupların kendilerini adaletsizliğe karşi dinin temsilcisi görüp belli dini motiflerle harekete geçtiği açıkça ortada. Oklahoma baskınını yapanlar da benzer argümanlar yüzünden suçlamıştı.

On maddelik U.S. Anayasasında, Amerikan vatandaşlarına tiranlığa doğru giden bir hükümet karşisında savunma yapma hatta silahlı eylem yapma hakkı tanılıyor. Öyle ki, protestanık bu ülkede sabit değerler arasındadır  fakat hiçbir zaman güçlü bir veri olarak görülmemiştir. Başta bu devlet ve batı olmak üzere ülkeler sürekli olarak bir değişim yaşiyor, WASP (White-Anglo Sakson-Protestan) niteliğinden çikiyor ve gittikçe her bir şehir China Town’un, her küçük bir mekanda bir İslami merkezin, bir Budist tapınağının yani farklı medeniyetlere mensup grupların dinamik yapısını görmek mümkün. İşte bundan korkan Samuel, Amerika’nın ‘Protestanlık ve Beyaz Nativizm’ ikilisiyle güçlü bir yapıya götürmeye doğru sürüklüyor, zayıf veriyi güçlü tutmak adına ‘Medeniyetler Çatismasi’ adlı makalesiyle dünya hakimiyet sahasına bu değeri güçlü tutmaya çalisiyor. Öyle ki; ‘Medeniyet Tarihi ve Açılım’ içerisinde gördüğümüz terbiye, egemenliklerini aldıkları farklı toplulukları belli bir meşruiyet zemini içinde içselleştirebilme problemi şeklinde kendini gösteren bu bunalımı aşabildiğimizde tarihi hayat süremizin uzadığıdır. Bunun en bariz örnegini ; Osmanlı İmparatorluğu’nda gördük.

Amerikan toplumundaki bu temel taşin çalismalari önce Çin’i hedef alarak daha sonra Samuel’inde belirtiği gibi İslam’ı hedef alan bir fundamentalizme doğru gitmiştir. Sonuç itibariyle 300 yıllık Amerikan tarihinde ciddi şoklar yaşanmaktadır. Bu sonuçlar arasında Amerikan Stratejisinden çok Amerikalı zihniyetini etkileyecek köklü çalismalar olabilir. Amerikan İç Savaş’indan bu yana ilk defa Amerika savaş görüyor.

Klasik Amerika zihniyetinde kıta sahasından uzakta bir yer de olsun düşüncesi ve Amerika kıtasının güvenliği düşüncesi bulunur. Yani her giden kişi Amerika’ya ayak bastığında iki şeyi mutlaka tanır; ‘Güvenlik ve Rüya..’ [1] olacaktır. Bu iki kavramla, milli kimlik yapısını Kültür Çatismasindan, Kültür Açılımına dönüştürmeyi başarabilen bu devlet ulus olma bilincini 12 Eylül sabahı ilan etmiştir. Büyük acılar yaşayarak ulus kimliğine bürünmeye çalisan bu milletin  II.Dünya Savaş’indan bu yana izlediği yol, Infinite Jestice (Sonsuz Adalet) şeklinde olmuştur daha sonra bu 11 Eylül günü Enduring Freedom (Devamlı Özgürlük) şeklinde gerçekleştirilmiştir. Ve böylece U.S kendi ulusal kimliğini tamamlama yoluna gitmiştir.

Einstein’a edilen atıfta kendisi tarafından verilen cevapta ‘bazen yerleşmiş ön yargıları yıkmak atomun çekirdegini parçalamaktan daha zordur.’ sözüyle ayrılıkçı teorilerin en az tehlike ve tehditkar sınıra çekilebilecegi şeklindeki yerleşmiş bir fikir olarak kalmıştır. Ancak gözlenen gelişmeler bu ve buna benzeyen fikirlerin aleyhinde veriler sunmakta onu yanlışlamaktadır. Eğitim ve Ögretimin çok yüksek seviyelerde olduğu ülkelerde bile etnik problemler bu şekilde çözülemiyor. Amerika’da Hispaniklerin durumu buna en çarpici, dikkatle yaklaşilması gereken güzel örneklerden birisidir. Bu konu da Washington Post yazarlarından Column başlıklı makalede Eugene Robinson tarafından  kaleme alınan yazının Türkçesinde;

‘Hispanik nüfusun gençliği göz önüne alınırsa, ülkedeki yabancı düşmanları Meksika sınırına  boydan boya duvar da çekse, ki bunun için yine Meksikalı işçiler kullanılır, Hispaniklerin ABD’deki siyasi gücü artmaya yine de devam edecektir. İster ABD’ye yerleşmeyi, ister bir süre çalisip ülkelerine dönmeyi planlasınlar, Latin göçmenler artık İngilizce ögreniyor, ama İspanyolcayı da unutmuyordu. ABD artık fiilen ikinci bir dil var ve bu durum belli ki birçok kişiyi korkutuyor. Harvard Üniversitesi’nden siyaset bilimci Samuel P. Huntington gibi bazı akademisyenler, Hispaniklerin kontrolsüz göçünün beraberinde yabancı kültürel değerler de getirdiği, bir yerde ülkenin Anglosakson kimliğinin tehdit altında olduğu uyarısında bulunuyor.

Belki de asıl korku daha derinlerde. Belki de Hispanik, Afrikalı ve Asyalı azınlıkların çogunlugu oluşturduğu bir Amerika görmek için, çok da ileri tarihlere gitmeye gerek yok. Beyazların da başka bir azınlık olarak biz ötekilere katılacağı bir Amerika, herkesin sandığından daha yakın olabilir. En kalabalık iki eyalet Kaliforniya ve Teksas’ta nüfus dairesinin bildirdiğine göre durum şimdiden böyle, pek yakında diğer eyaletler New York, Arizona ve Florida’nın da bu listeye katılması bekleniyor.[2]

Gerçekten de, Huntington bu durumu Amerika’nın asli kurucu unsuru olan ve omurgasını oluşturan ‘WASP’ (Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan) köküne ve onunla özdeslesmis olan belirleyici, klasik Amerikalılık hüviyetine açık ve yakın bir tehdit olarak görenlerin ve belki Amerikalılık hüviyetine açık ve yakın bir tehdit olarak görenlerin belki de Amerikan Derin Devleti’nin de adeta sözcüsü gibi davranarak önce 2004’te kaleme aldığı ‘Hispanik Meydan Okuma’ isimli makalesinde ve daha sonra çikardigi ‘Biz Kimiz? Amerikan Kimliğine Tehditler’ isimli kitabında bu vaziyetin böyle devam etmesi halinde Amerika’nın elden gidebileceği ikazında bulunmakta ve bu defa kendisi ‘Amerikan Rüyası, İspanyolca değil ancak İngilizce görülür.’ diyerek bir karşi tehdit diskuru geliştirmekte, belki de bir fitil ateşlemektedir.

İşte kurulduğu günden bu yana gelen bu süreçte; hızla kendi içerisindeki eksiklerini görüp kendini geliştirme yolunda emin adımlar atan bu devlet, Dünya’ya hükmetmeyi kendi Dini ve İdealist görüşleri için bir hedef haline getirmiştir. Milli antında da bulunan ‘Hepimiz Amerika’da yaşiyoruz.’ sözüyle farklı ulus ve kitleri bir çati altında toplamayı başarmıştır. Bu söz aslında bize pek de yabancı değildir. Bir zamanlar kamuya ait kurum ve kuruluşlara giremeyen zenciler ise, bugün Amerika’nın geleceğini şekillendirmektedir. İşte bu ve buna benzer olayların temellerinde izlediği İç Politikaların hesaplarından oluşan Doktorinler yatmaktadır. Diğer tabiriyle Amerika’nın birer İç Politikası şeklini alan bu bildiri niteliğindeki yazılar. Doktorinlerin esasen yardımlar ve kendi İç Politik hesaplardan oluştuğunu söyleyebiliriz. Özellikle, 1820’lerde gerçekleşen Devriminin bastırılması için Doğu bloğuyla antlaşmalar Doktorinin gerekli gördüğü yerde Avrupa diplomasisi kullanarak Avrupa güç politikasını Batı Yarımküreden uzak tutmak.

Amerikan toplumunu ayakta tutan ise, Amerikalı olma bilincidir. Amerikalıların da dediği gibi Amerikan tarihi bir destanı bir hikâyedir. Küçük ve zayıf bir milletin koca kıtada… yayılışı, sonra dünya da en güçlü olma bilinci ve demokrasi kavramıyla yoğrularaktan birer özgürlükler ülkesi haline gelmek ve toplumun refah düzeyini yükseltmektir. İşte bu ve buna benzer amaçları olan Birleşik Devletlerin tarihteki kırılma noktaları olmuştur. Samuel Hungtinton’un Biz Kimiz? Tezinde yakın zamanda Anglo-Sakson kültürüyle yoğrulmuş Amerikan Kültürünün yozlaşmasından korkmakta ve bu korkunun neticesinde bu çok uluslu devletin çözülebileceginden korkmaktadır. Her ekonomik ve terör krizinde yeniden doğan bu milletin bu çözülmeyle karşi karşiya kalması bir yana dursun, bunun ne kadar ve nasıl gerçekleşeceği de Ulusal Güvenlik Konseyi akıllı iç politikaları sonucu en az masraf ve hasarla geçmişten günümüze kadar gerçekleştirilmeye devam ettirilmektedir. Her şey daha özgür bir Amerika için..

Emrah USTA

Kocaeli Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler 3.sınıf


[1]Prof. Dr.Ahmet Davutoğlu, Küresel Bunalım , 11.Basım, Küre Yayınları, İstanbul 2002, S 66.

[2] Eugene Robinson, Column adlı essay Washington Post  gazetesi 21.08.2002 tarihli. Çev. Durmuş Hocaoğlu, Yanlış Kaanetleri Düzeltmek veya Atom Çekirdegini Patlatmak, Yeniçağ Gazetesi, ‘Analiz’, 17 Nisan 2006 Pazartesi, Sıra No: 383-2006-045, s.9

Sosyal Medyada Paylaş

Previous article
Next article

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...