Hanım Ana’nın Cenaze Töreni

“Hanım Ana’nın Cenaze Töreni”, Yazar: Gabriel Garcia Marquez, Çevirmen: İnci Kut, Can Yayınları, 2013.

Karakterleri ile birbirine bağlanan sekiz farklı hikayeden oluşan “Hanım Ana’nın Cenaze Töreni“, Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in dilini ve hayal dünyasını keşfetmek için başlangıç niteliğinde bir kitaptır. Marquez’in kitaplarında sıklıkla geçen Macondo kasabası bu hikayede de geçmektedir. Kolombiya’nın kırsal bir kasabası olan Macondo, aynı zamanda yazarın kitaplarında Latin Amerika’nın temsili olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazar, edebi ve nüktedan bir dil kullanarak Macondo kasabası üzerinden aslında Latin Amerika’nın gerçeklerini anlatmaya çalışmaktadır.

Kitaba adını veren Hanım Ana’nın Cenaze Töreni hikayesi, 92 yıllık saltanatından sonra hastalanıp vefat eden Macondo kasabasının Hanım Ana’sını anlatıyor. Hikaye, Hanım Ana’nın yalnızca Macondo için değil, çevre bölgeler için de önemini lirik bir şekilde anlatarak başlıyor. Sanki bir efsaneyi anlatıyormuşçasına abartılara başvurularak sunulan Hanım Ana, bu anlatım tekniği sayesinde okuyucunun gözünde de oldukça önemli bir karaktere doğru evrilmektedir. Hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olmayan karakterin ölümü ve mirası bile bölgedeki herkesi ilgilendiren bir olaydır çünkü Hanım Ana, Latin Amerika’nın kolonyal döneminden beri toplumun köklerinde kalmış olan oligarşik düzeni, gücü, ayrıcalığı, sosyal ve sınıfsal tabakalaşmayı kısacası Latin Amerika’nın geçmişinden kalan adil olmayan düzeni yansıtmaktadır. Nitekim Marquez, karakteri hikayenin başında dini bütün bir Hristiyan olarak tanımlamaktadır. Öyle ki cenazesine Papa bile katılmıştır. Dini bütün bir Hristiyan olan Hanım Ana, Latin Amerika’da sınıfsal ayrıcalığa ve üstünlüğe sahip olan Hristiyan beyaz halkı (criollo) temsil etmektedir. Zengin-fakir, modern-yöresel, güçlü-güçsüz gibi zıtlıkların had safhada olduğu Latin Amerika, bu zıtlıkların kökeni olan kolonyal döneme ait ırk, etnisite, mülkiyet, din, dil ve güç ilişkileri üzerinden ayrışmış insanların memleketidir.

1982 Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Marquez’in başyapıtı “Yüzyıllık Yalnızlık” kitabında da geçen Macondo kasabası ilk olarak bu hikaye kitabında kullanılıyor. Aslında Macondo kasabası yazarın yarattığı bir kasaba olmaktan çok yazarın çocukluk ve gençlik travmalarının bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bantu dilinde muz anlamına gelen Macondo’yu, bölgede sahip olduğu muz plantasyonlarıyla ünlü dev şirket “United Fruit Company”de çalışmış olan Marquez’in büyükbabasının bu şirketin muz plantasyonlarında sömürülmesinin bir yansıması olarak görebiliriz. Tüm bu eski kolonyal düzenden kalma çürümüş sistemin hüküm sürdüğü Macondo kasabası da bu nedenle yazarın zihninde muz tarlalarında sömürülerek çalıştırılmış yerel halk ile; yani Latin Amerika’nın hüzünlü geçmişi ile paralellik kazanmıştır.

Hanım Ana’nın hikayede yüceltilerek anlatılması aslında Latin Amerika hakkında birçok ipucu vermektedir. Her ne kadar böylesine büyük ve birbirinden farklı bir bölgeyi Avrupa merkezci bir bakış açısıyla genelleştirmek ve aynı çerçevede incelemek mümkün olmasa da Latin Amerika ülkelerinde özellikle ortak olan iki durum vardır: ilki ve en önemlisi demokrasinin sıradan insanlar için işlevsel kılınamaması, ikincisi ise ekonominin fakir çoğunluğun yararlanacağı şekilde düzenlenmemiş olmasıdır.

Aslında Hanım Ana hikayesi ile anlatılmak istenen yalnızca kudretli bir kadının yaşarken ve ölürken bölge sakinlerinde bıraktığı etki değil; aynı zamanda bu etkilerin boyutu ve kökenleridir. Latin Amerika ülkelerinin çoğunda ademi merkeziyetçi bir yönetim anlayışı uygulanamamaktadır. Devlet ya tamamen merkeziyetçi ve güçlü bir tutum sergileyecektir -ki yine bu durum da yerel düzeyde demokrasiyi aksatmaktadır- ya da ademi merkeziyetçi bir tutum sergileyecek ve ülke içi bütünlüğü ve siyasi gücü tek bir erkte toplayamayacaktır. Çünkü Latin Amerika, kolonyal dönemden kalan bölgesel güçlerin hüküm sürdüğü bir sistemin ağındadır. Bölgenin Avrupalı “conquistadorlar” tarafından kolonileştirildiği 16. yüzyıldan itibaren kolonilere ait “haciendalar” ile beraber ortaya çıkan bölgesel güçler, ülkeler bağımsızlıklarını kazandıktan sonra da geleneksel bir şekilde varlığını sürdürmüştür. Tam da bu nedenle yurttaşın ve bölge halkının sorunları ile ilgilenebilecek devlet düzeyinde bir yerel idare kurmak ve demokrasiyi yerel halk için de işlenebilir kılmak oldukça zordur. Yerel halkın sorunlarına kulak verecek bir mahalli idare yerine bölgede “caciques”, “caudillos”, “coronelos” denilen -bizdeki tabiriyle “toprak ağaları”- hüküm sürmekteydi. Hikayedeki Hanım Ana, aynı şekilde o bölgenin topraklarına ve her türlü kaynağına dolayısıyla da manevi bir otoriteye sahip bir toprak ağasından başka bir şey değildir. Yazarın da tabiriyle “Hanım Ana, geleneksel gücün geçici otorite üzerindeki üstünlüğünü, üst sınıfın halk tabakası üzerindeki egemenliğini, ilahi hikmetin insani gelişimine baskın çıkışını simgeliyordu.” Onun ölümüyle mirasının yeğenlerine geçiyor olması da gücün “matriarkal” bir düzen ile yine ayrıcalıklı olanda toplanması anlamına geliyor. Böylelikle yazar Kolombiya ve diğer Latin Amerika ülkelerinin siyasetini şekillendirmeye devam eden sömürge günlerinin kalıntısı olan siyasi sisteme de saldırıyor. Kitabın son cümlelerinden birinde Hanım Ana’nın şaşalı cenaze töreni gerçekleştirildikten sonra Marquez “Cumhurbaşkanı ülkeyi kendi ölçütüne uygun gördüğü biçimde yönetmeye koyulabilir… Hanım Ana’nın uçsuz bucaksız topraklarında tentelerini bildikleri ve istedikleri biçimde kurabilirlerdi; çünkü bütün bunlara karşı çıkabilecek ve bunu yapmasına yetecek güce sahip olan tek kişi, kurşundan bir platformun altında çürümeye başlamıştı bile.” sözleri ile Hanım Ana’nın ölümü üzerinden eski düzenin ölümünü de simgelemeye çalışıyor.

Kitabın beşinci hikayesi olan Montiel’in Dul Karısı isimli hikayede de benzer bir karakter karşımıza çıkıyor. Haksız kazanç elde etmiş olan ve bu nedenle kasabalılar tarafından hiç sevilmeyen Don Jose Montiel karakteri bölgedeki yolsuzluğun, başıbozukluğun ve zıtlıkların bir simgesidir. Hatta bölgenin belediye başkanıyla beraber haydutluk yapmış olması da aslında mahalli düzeydeki demokrasinin işlememe sebebini çarpıcı bir şekilde açıklamaktadır. Bu nedenle kasabalının nefretini kazanan Montiel’in eceliyle ölmüş olması herkes için bir şaşkınlık sebebidir. Haksız kazançlarla ve eşkıya vari düzeniyle kasaba üzerinde nüfuz kazanan Montiel, elde ettiği zenginlikle kızlarını Paris’e yollamış ve Montiel’in kızları bile “Uygarlık burada. Oysa orası bize uygun bir çevre değil. İnsanları politik nedenlerle öldürülecek kadar vahşi bir ülkede yaşamak olanaksız.” diyerek memleketlerine dönmeyi reddediyorlar. Aslında bu hikaye ile yukarıda bahsedildiği üzere yazar Marquez, Latin Amerika ülkelerinin ekonomilerini fakir çoğunluğun yararına olacak şekilde işlenebilir kılınamamasını gözler önüne seriyor. Demokrasi ile güvence altına alınmış meşru siyasi gücün eksikliği; yozlaşmanın, suçun ve yolsuzluğun ülkede kol gezmesine ve gücü elinde bulunduran ayrıcalıklı grubun ekonomiyi adaletsiz bir şekilde yönetmesine sebebiyet veriyor. Gelenekselliğin ve başıbozukluğun yüksek dozda olmasına bağlı olarak düzenli bir vergi sisteminin ve yeniden dağıtım mekanizmalarının var olmadığı ya da olması gerektiği gibi işlemediği, dolayısıyla da fakirin fakir olarak kaldığı kısır bir döngüden bahsedebiliriz.

Hanım Ana’nın Cenaze Töreni, Marquez’in büyülü realizmi ile bölgenin acıklı ve dramatik gerçeklerini gözler önüne serdiği önemli bir yapıttır. Yazarın doğup büyüdüğü topraklarda yaşadığı travmaları eleştirel ve nüktedan bir şekilde dile getirdiği bu kitap, Marquez’in tarzına ve onun büyülü dünyasına aşina olabilmek için okunması gereken başat eserlerden biridir. Marquez’in bir röportajında da dediği gibi: “Çoğunlukla bildiğim gerçeklik hakkında, Latin Amerika’nın gerçekliği hakkında yazıyorum. Bu gerçekliğin edebiyattaki herhangi bir yorumu politik olmalıdır. Kitaplarımdaki gerçekliği yorumladığımda kendi ideolojimden kaçamam; bunlar ayrılamaz.”[1]

 

NİLAY BARLAS

Latin Amerika Staj Programı

 

Kaynakça

[1] https://www.npr.org/2012/07/10/156561881/writer-gabriel-garcia-marquez-who-gave-voice-to-latin-america-dies

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Srebrenitsa Soykırımı Mahkumu Radislav Krstic’in Mektubu

Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35...

Trump’ın Ukrayna’da Batı/NATO Barış Gücü Planına Yönelik 10 Engel

Andrew Korybko 10 Obstacles To Trump’s Reported Plan For Western/NATO...

Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktası: AK Parti Döneminde Yaşanan Gelişmeler ve Güncel Durum

Dr. Aziz Armutlu Giriş: Türkiye AB İliskileri Türkiye ile Avrupa Birliği...

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...