Tüm dünyanın gözü Ortadoğu’da Arap Baharı bağlamında yaşanan gelişmelere ve özellikle Suriye Krizi’ne odaklanmışken, uluslararası sistemin geleceğine yön vermesi beklenen ve bu nedenle de asıl odaklanılması gereken bölge konumunda yer alan Doğu Asya’da ilginç gelişmeler yaşanmaktadır. Bölgeyle ilgili en yeni ve önemli gelişme ise, Rusya ile Çin’in çok kutuplu bir uluslararası sistem kurgulamaya yönelik hamlelerini kendi sistemik hegemonyasına aykırı bir davranış olarak gören Avro-Atlantik İttifakı’nın, Çin’i dengeleyebilmek amacıyla kullanmak istediği Japonya ile Güney Kore’nin 2 küçük ada ve onların çevresinde yer alan 30’a yakın kayacığın sahipliği noktasında birbirleriyle siyasal bir çatışma içerisine girmiş olmalarıdır. Çin, Rusya ve Kuzey Kore gibi mevcut uluslararası sistemik yapılanmadan memnun olmayan ve sistemi dönüştürmeyi arzulayan küresel ve bölgesel aktörlerin yer aldığı bir bölgede yaşanan bu gelişme, özellikle ABD’yi oldukça endişelendirmiş olmalıdır.
Doğu Asya’da yer alan devletler arasında Güney Kore-Japonya İlişkileri’ni gerginleştiren bu tarz problemlerle sıklıkla karşılaşılmaktadır. Rusya ile Japonya arasındaki Kuril Adaları’nın sahipliği sorunu ile Çin ve Japonya arasında Güney Çin Denizi’ne ilişkin deniz alanlarının belirlenmesi problemi belirtilen duruma güzel bir örneklik oluşturmaktadır. Güney Kore ile Japonya arasındaki problemi yaratan ve Korelilerce Dokdo, Japonlarca da Takeshima adı verilen bu adalar silsilesi, 2 ada ve bu adaların çevresinde yer alan 30 kaya parçasından oluşmaktadır. Üzerinde insan yaşamayan ve 230 bin metrekare büyüklüğe sahip olan bu adalar silsilesine Fransız balina avcıları tarafından 1849’da Liancourt adı verilmiştir. Su kaynaklarına sahip olmadığı için insan yaşamasına elverişli olmayan Dokdo (Takeshima) Adaları bundan önce birçok kez el değiştirmiştir ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından iki ülke ilişkilerinin gerginleşmesine neden olan en önemli problemlerden biri olagelmiştir.
Dokdo (Takeshima) Adaları 17. yüzyıldan itibaren Kore-Japonya İlişkileri bağlamında ele alınan bir konu olmuştur. Güney Korelilere göre, bu adaların Kore’ye ait olduğu 1696 yılında Japonlar tarafından da kabul edilmiştir. Japonlar ise böyle bir durumun yaşanmadığını ve adaların 17. yüzyılın ortalarından bu yana Japon balıkçılar tarafından bir balıkçılık üssü ve liman olarak kullanıldığını iddia etmektedir. Dokdo (Takeshima) Adaları Japonya’nın emperyal hırsını ortaya koymaya başladığı 20. yüzyılın başında, 1905 yılında, tam manasıyla Japonya egemenliği altına girmiş ve Japon emperyalizminin sonunu getiren İkinci Dünya Savaşı’na kadar Japonya’nın egemenliğinde kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’nın yenilmesi ve imzalanan San Francisco Antlaşması sonrasında ise adaya Güney Koreliler tarafından el konulmaya çalışıldığını ve Güney Kore’nin, Kore Savaşı sonrası, 1954 yılında belirtilen adalara kendi sahil güvenlik unsurlarını yerleştirdiğini görüyoruz. Anlaşıldığı kadarıyla Koreliler, Japonya’nın San Francisco Antlaşması sonrası askeri gücünü yitirmesinden ve Kore Savaşı’nın yarattığı atmosferden de yararlanarak, ABD’nin de göz yummasıyla, Dokdo (Takeshima) Adaları’na yerleşebilmeyi amaçlamışlardır. Ne var ki, bu oldu-bitti Japonya tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiştir. Bugün itibarıyla ada üzerinde Güney Kore sahil güvenlik unsurları ve balıkçılık tesisleri bulunsa da adanın sahipliği meselesi çözülebilmiş değildir. Üstelik Kore’nin tamamı üzerinde siyasal hâkimiyet iddiasında olan Kuzey Kore de bu adaların kendisine ait olduğunu iddia etmektedir.
Dokdo (Takeshima) Adaları’nın en önemli özelliği, Japonya’yı kuzeyden Kore Yarımadası’nı da güneyden kontrol altında tutabilme imkânını sağlayan stratejik bir noktada bulunmasıdır. Dokdo (Takeshima) Adaları, her iki ülke topraklarına da eşit mesafede yer almaktadır. Bunun yanı sıra, belirtilen adalar silsilesinin gerek Japonya gerekse de Güney Kore için çok önemli bir ekonomik uğraşı alanı olan balıkçılık konusunda ciddi bir lojistik üssü olma özelliğine sahip olduğunu da söyleyebiliriz. Dokdo (Takeshima) Adaları’nın değerini arttıran en önemli unsurlardan biri de adaların konumlanmış olduğu bölgede, deniz tabanında yer alan doğalgaz rezervlerdir. Enerji talebi günden güne artan ve bu konuda neredeyse tamamen dışa bağımlı olan Japonya ile Güney Kore, belirtilen rezervlere kendi ulusal güvenlikleri noktasında çok büyük bir önem atfetmektedir. Üzerinde durulan hususlar, Dokdo Adaları’nın önemini ciddi derecede arttırmakta ve bu adaları taraflar için vazgeçilmez kılmaktadır.
Dokdo (Takeshima) Krizi’nin yeniden gün yüzüne çıkmasını sağlayan en önemli gelişme ise Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung-Bak’ın geçtiğimiz günlerde adalara gerçekleştirdiği ziyaret olmuştur. Öyle ki, Myung-Bak bu adaları ziyaret eden ilk Güney Koreli devlet başkanı olmuştur. Hyundai Mühendislik ve İnşaat’ın eski CEO’su olan ve daha önce Seul Belediye Başkanlığı da yapmış olan Myung-Bak, Güney Kore’nin Japonya kolonisi olduğu dönemde Japonya/Osaka’da doğmuş bir Korelidir. Ailesinin Japonya’da yaşadığı sıkıntıları ve aşağılanmayı hiçbir zaman unutmayan Myung-Bak, Kore milliyetçiliğine sarılmış bir isimdir ve halk tarafından da çok sevilmektedir. Öyle ki, 2007’de düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerinde rekor bir oy oranıyla seçilmiştir. Lee Myung-Bak, Güney Kore-Japonya İttifakı’nın Çin’i dengeleyebilmek anlamında ne kadar önemli olduğunun bilincindedir. Bu nedenle, bu stratejik bloğu yıkmak gibi bir tercihte bulunmamıştır ve bulunmayacaktır. Nitekim Güney Kore’nin Kuzey Kore, Çin ve Rusya gibi küresel aktörler karşısındaki en önemli sistemik dayanakları Japonya ile kurduğu bölgesel müttefiklik ve ABD ile geliştirilen sistemik ittifaktır. Bu ittifak, hem Güney Kore ile Japonya’nın siyasal, askeri ve ekonomik güvenliğini sağlayabilmek açısından önemlidir hem de ABD’nin bölgede Çin’i çevreleyebilme stratejisinin en önemli parçasıdır. Bu nedenle, ABD’nin bu ittifakın çökmesine izin vermesi mümkün değildir. Zira ABD, son dönemde Hindistan ile geliştirdiği ikili ilişkileri ekseninde Çin etrafında kurguladığı çevrelemeyi simetrik bir hale getirmeye çalışmakta ve Güney Kore-Japonya ittifakına Hindistan’ı da dâhil etmeye çalışmaktadır. Ne var ki, Lee Myung-Bak’ın Kore milliyetçiliği eksenli çıkışları ve eylemleri özellikle Japonya ile kurulmuş ve stratejik önemi yüksek sistemik ittifakın ruhuna zarar vermektedir. Güney Kore’nin Japonya egemenliğinden kurtulmasının yıl dönümüne denk gelen bir dönemde gerçekleştirilen Dokdo Ziyareti de bu tarz bir eylemdir ve Japonya’yı ciddi anlamda rahatsız etmiştir. Öyle ki, Japon Başbakan Yoshihiko Noda, bu eylemi iki ülke ilişkilerini gerginleştirmeye yönelik bir girişim olarak algılamış ve Japonya’nın Seul Büyükelçisini geri çekerek, Güney Kore’nin Tokyo Büyükelçisi’ni de sert bir dille uyarmıştır. Japonya, bu adaların kendisine bağlı olduğunu iddia ettiği için, Japon halkının da bu geziye ciddi bir tepki gösterdiğini görüyoruz. Nitekim Japonlar ve Japonya’nın yeni seçilmiş başbakanı ve eski Hazine Bakanı Noda da milliyetçilik konusunda en az Koreliler kadar hassastır. Japon Demokrat Partisi üyesi olan ve feodal bir aileden gelmeyen Noda’nın babası da eski bir askerdir. Bu nedenle toprak tabanlı ve Japon ulusal kimliği ile ilgili meseleler Myung-Bak kadar Noda tarafından da yakından takip edilmektedir.
Dokdo (Takeshima) Adaları’nın Güney Kore lideri Lee Myung-Bak tarafından Japon Emperyalizmi’nin bitişini simgeleyen Kore’nin kaybı ile ilişkilendirilmeye çalışılması ve Güney Koreli liderin bu adalara gerçekleştirdiği ziyaret Japonya’da büyük bir tepki dalgasının oluşmasına yol açmıştır. Ne var ki, bu kriz neticesinde iki ülke arasındaki müttefiklik ilişkisinin sonlanması beklenmemelidir. Zira her iki ülke de farkındadır ki, aralarındaki müttefiklik bağı her iki ülkenin ulusal güvenliklerini garantiye alan en önemli siyasal-bölgesel gerçekliktir. Üstelik bu iki ülke arasında kurgulanmış olan müttefiklik bağı, aynı zamanda ABD’nin bölgede Çin’i dengelemeye ilişkin stratejisinin temelinde yer almaktadır. Son dönemde Hindistan’ın da dâhil edilmeye çalışıldığı bu bölgesel ittifak, Çin ile Rusya tarafından ABD’nin sistemik hegemonyasına yöneltilen en önemli tehdidi, Asya ekseninde kontrol altında almaya yönelik stratejik bir hamledir. Bu minvalde Dokdo (Takeshima) Krizi’nin daha fazla tırmandırılmayacağı ve tarihsel süreç içerisinde olduğu üzere soğumaya bırakılacağı söylenebilir.
Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU
Giresun Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü