Yakın tarihte Suriye ile yaşanan uçak krizi ile birlikte Türkiye başta olmak üzere dünyanın da ana gündemini Suriye ile yaşanan gelişmeler oluşturuyor. Uçak krizinden önce ise Türkiye her ne kadar ‘’AB artık ana gündem maddemiz değil’’ açıklamasında bulunsa da özellikle temmuz ayında Güney Kıbrıs’ın tüm adayı temsilen Avrupa Birliği (AB) dönem başkanı olması Türkiye’nin AB ile olan sorunlu ilişkisini, deyim yerindeyse bir çıkmaza soktu.
2004 yılında AB üyesi olan Güney Kıbrıs AB’ye tam üye olmadan önce Türkiye, Yunanistan ve AB’nin ortak çalışma ve müzakereleri sonucunda adanın birleşmesi ve tek bir devletin kurulması içeren Annan Planına imza atmıştır. Bu imzanın ardından adanın her iki tarafında da yapılan referandum sonucunda Kuzey Kıbrıs halkı Annan planını onaylarken Güney Kıbrıs yapılan referandumda ada da tek bir devletin kurulmasını öngören plana “hayır’’ yanıtını vermiştir.
Güney Kıbrıs’ın AB’ye tam üye olmadan önce adanın birleşmesine yönelik plana imza atması ancak yapılan referandum da hayır yanıtı vermesi sürpriz bir gelişme olarak nitelendirilemez. Zira Güney Kıbrıs’ın Annan planını reddetmesindeki neden zaten 2004 yılında AB’ye üye olacağına kesin gözüyle bakmasıdır. Türkiye-Yunanistan ve AB’nin ortak inisiyatifi ile oluşturulan Annan planına Güney Kıbrıs’ın hayır demesi ve ardından tüm adayı temsilen 2004 yılında AB üyesi olması inişli çıkışlı bir seyir izleyen Türkiye-AB ilişkilerinde daha önemli bir sorununda başlangıcı oldu.
Bu sorunun en önemli unsurunu hukuki kısmı oluşturmaktadır. Çünkü Türkiye ile AB (AET) arasında 1963 tarihinde yapılan Ankara anlaşmasına göre Türkiye birliğe üye olan her ülke ile bu anlaşmayı imzalamak zorundadır. Ancak Türkiye Güney Kıbrıs’ı devlet olarak tanımadığı için 2004 yılında AB üyesi olan Güney Kıbrıs’la Ankara anlaşmasını imzalaması Güney Kıbrıs’ı devlet olarak tanıması anlamına gelecekti ki şüphesiz Türkiye-AB arasındaki en önemli problemi oluşturan unsur da bu oldu.
Genel olarak Güney Kıbrıs’ın tam üyeliği ve beraberinde getirdiği sorunları AB perspektifinden değerlendirdiğimizde ise özellikle Güney Kıbrıs’ın yapılan referandumda Annan Planına olumlu yanıt vermemesine rağmen birliğe üye yapılması, AB’nin içine girdiği paradoksal durumu ve yaptığı hatayı açık bir şekilde gösteriyor.
Türkiye Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığına hazırladığı tarihlerde yaptığı açıklamalarda Güney Kıbrıs’ın tüm adayı temsilen dönem başkanı olmasını kabul etmeyeceklerini ve Güney Kıbrıs’ın dönem başkanlığı süresince AB ile ilişkileri donduracağı şeklinde sert açıklamalarda bulunmuştu.
Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanı olduğu bu dönemde Türkiye’nin Suriye ile yaşadığı uçak krizi sebebiyle ana gündemi oluşturmamaktadır. Hali hazırda inişli çıkışlı profilde devam eden ilişkiler Güney Kıbrıs’ın dönem başkanı olmasıyla farklı sorunları da beraberinde getirmiştir.
AB – Türkiye ilişkilerinin bundan sonraki süreçte nasıl devam edeceğini ve sorunların çözümü açısından ne gibi politikalar belirleneceği konusunda, büyük görev şüphesiz Avrupa Birliği’ne düşmektedir ve dönem başkanı olduğu süreçte Güney Kıbrıs’ın Türkiye’ye olan yaklaşımları da belirleyici unsur olacaktır.
Sinem KARADAĞ
Maltepe Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü