Güney Amerika kıtasında Ekim 2010’ da yaşanan gelişmeler Amerika Birleşik Devletleri için son derece sevindirici gelişmelere vesile oldu. İlk olarak, Brezilya Devlet Başkanlığına Dilma Rousseff’in seçilmesi ikinci olarak da eski Arjantin Devlet Başkanı Nestor Kirchner’ in ölümü kıta da yaşanacak değişim ve gelişimlerin odak noktasını oluşturdu. Dilma Rousseff’ in seçilmesi Amerika tarafından sevindirici olarak karşılanmış, Nestor Kirchner’ın ölümüyle de piyasalar hareket kazanmıştı. Amerika için önemli olan bu iki olayın üzerinde durmak gereklidir.
Dilma Roussef’in Seçimleri Kazanması
Lula da Silva iki defa Brezilya’yı yönetmek için seçildiğinde ülkesini borçlarından kurtarmak ve daha gelişmiş bir ülke seviyesine getirmek için kendisinden beklenenden çok farklı politikalar izledi. Özelleşmeyi desteklemesi, çok uluslu şirketler için Brezilya’yı cazip bir ülke haline getirmeye çalışması ve fakirlere sosyal yardımların artırılması bunlara örnek verilebilir. Kendisine yöneltilen tüm eleştirilere karşın çok ince politikalar izledi. Hatta bazı akademik çevreler kendisinden sonra seçilecek devlet başkanının böyle ince politikalar izleyemezse Brezilya’nın şu an ki konumunu kaybedebileceği konuşulmaya başlanmıştı.
Zaten ülkenin en çok oy potansiyeline sahip sağ ve sol partiler de Lula’nın izinden gideceklerini açıklayıp oy kazanmayı denemişlerdi. Fakat seçilen, Lula da Silva’nın adaylığını desteklediği, eski genel sekreteri ve aynı zamanda eski gerilla olan Dilma Rousseff oldu.[1] Eski bir gerillanın seçimleri kazanması başta ABD olmak üzere kimseyi rahatsız etmedi. İşte bunun nedeni Lula’nın izlediği liberal ağırlıklı politikalardır.
Güney Amerika ülkeleri genel olarak Amerikan karşıtı bir tutum takınmaktadırlar. Kendi aralarında birlikler oluşturmayı denemekte kıtada güçlenip Amerika’yı dışlamaya çalışmaktadırlar. Aslında bütün bu birlik çalışmaları içinde Brezilya’da yer almaktadır. Kıta’da güçlenmek ve belki de küresel güç olma yolunda adımlar atmak istemektedir. Fakat burada Brezilya’nın farkında olduğu bir şey vardır ki o da tüm bunları çok dikkat çekmeden yapmak zorunda olduğudur. Niyetini açık açık belli edemez çünkü Amerika ile ilişkilerini iyi tutsa kıta devletleri karşı tavır alabilir ve Güney Amerika’da oluşan ve oluşacak her türlü birlik içindeki gücünü kaybedebilir, Amerika’yı düşman olarak gördüğünü söyler ve Amerika karşıtı tutum takınırsa bu seferde ABD’yi karşısında bulabilir. İşte tüm bu sebeplerden ötürü Brezilya için izlenmesi gereken politikalar herkesi memnun edecek şekilde olmalıdır.
Dilma Rousseff’in seçilmesi bir bakıma herkesi memnun etmiştir. İşçi Partisinden seçilmesi ve eski gerillalık geçmişi kıtada nerdeyse hüküm süren aşırı solu memnun etmiş, kullandığı yumuşak ifadeler ve Amerika karşıtı söylemlerinin olmaması da ABD’yi memnun etmiştir.[2] ABD için bu Lula politikalarının izlenmeye devam edilmesi anlamına gelmektedir.
Nestor Kirchner’ın Ölümü
Eski Arjantin devlet başkanı 27 Ekim 2010 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir. Bütün Arjantin bu haberle yasa boğulmuştur. Fakat bu haber aynı zamanda uluslararası piyasaları hareketlendirmiştir.[3] Ayrıca bu durumun ABD için iyi bir gelişme olduğunu bir kez daha bildirmeye gerek yoktur.
On iki yıllık valilik hayatı boyunca pek çok başarıya imza atmış olan Kirchner, ülkesinde de sevilen bir liderdi. Seçildikten sonra ülkesinin borçları üzerinde durdu, işsizliği azalttı ve devletin ekonomide etkin olması gerektiğini savundu. Ayrıca darbecileri koruyan yasaları kaldırdı ve yargılanma yolunu açtı. Kendisi gibi siyasetçi olan eşi Christina Fernandez Kirchner’i destekledi ve kendisi de bir sonraki seçimlere hazırlanıyordu. UNASUR genel sekreterliğine getirilmişti ve kıtada gittikçe hem kendisi hem de ülkesinin önemini artıran adımlar atıyordu.[4]
Tekrar seçilemeden Kirchner’in hayatını kaybetmesi ve eşinin tek başına siyasette o kadar şanslı olamayacağı düşüncesi dünya piyasalarını, gelecek hükümetin Amerika’ya daha yakın olabileceği düşüncesi de ABD’yi rahatlattı. Nitekim şimdiden piyasaların bu kadar hareketlenmesi gidişatın bu yönde olma beklentisinin son derece yüksek olduğunun işareti.[5] Christina Fernandez Kirchner’ın görev süresi dolunca yerine kimi aday göstereceği belirsiz, üstelik de kendisi eşinin ölümüyle ve planların değişmesiyle güç kaybettiği de aşikar. Bu da sağ hükümet beklentilerini yükseltmekte ve Amerika için her şeyin daha kolay olmasını sağlamakta.
Sonuç
Amerika için bu önemli gelişmeler iyi olmakla beraber var olan hükümetlerin izleyecekleri politikalara göre şekillenecektir. Ayrıca hem Arjantin’de Christina Kirchner’ın hem de Brezilya’da Lula da Silva’nın görev süreleri henüz dolmamıştır. Yeni devlet başkanlarının göreve geleceği zaman da Amerikan siyasetinin ne yönde olacağı bilinememektedir. Fakat bilinen bir gerçek vardır ki o da Amerika’nın dikkati ne yönde gelişirse gelişsin kıtada ki güçlü konumunu korumak istediğidir.
Aslıhan BAŞER
Akdeniz Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü