Gönül (2022)

Film Adı: Gönül

Yapım Yılı: 2022

Yönetmen: Soner Caner

Tür: Romantik Komedi 

Gönül filmi her ne kadar müzikal şeklinde olup arkada çalan ve oyuncuların söyledikleri şarkılarla keyifli bir romantik komedi filmi olarak kendini sunsa da iki farklı toplum yapısının birbirleriyle olan ilişkisi üzerinden azınlıklar ve toplumda kadınlar üzerinde oluşturulmuş olan baskı ve ötekileştirme üzerinde durmaktadır. Bu iki konu üzerinden film, toplumların kendi kültürlerini yaşatmak için diğer kültürleri nasıl baskıladıklarını ve ataerkil olan sosyal yapılarda kadınların özgürleşme(me)si üzerine odaklanır. 

Filmde kültür kavramının ve bu kavramın ne kadar değişken olduğu gösterilmektedir. Bu durum, her iki köyün toplumsal yapılarının birbirinden tamamen zıt şekilde şekillenmeleri ile gözlemlenebilir. İki köy, her ne kadar ne zaman ve nerede oldukları belirtilmese de birbirleriyle etkileşim içerisinde olmalarına rağmen toplumsal yapıları birbirlerinden çok farklıdır. Bu farklılıklara rağmen birbirleri ile iletişim ve etkileşim halinde olmaları, kültür kavramının öğrenilen ve insanların onu anlayış biçimine göre şekil değiştirebileceği noktasını vurgulamaktadır. Babalarının derdini anlatmak için ilk olarak kendi kültürünün parçası olan müziği kullanması fakat anlaşamadığı için adamın kültürüne uygun şekilde kendini ifade etmesi bu duruma örnek gösterilebilir. Kültür kavramının aynı zamanda bütünleştirme ve ayrımlaştırma özellikleri de gözlemlenmektedir. İki kültürün birbirinden farklılıkları üzerinden tamamen ayrı hayat şekillerini benimsemeleri, fakat iki köydeki insanların toplumu ve kültürlerini yaşatmak için birbirlerine bağlanmaları ve hayatlarını birlikte geçirmeleri birleştirme özelliğini gösterir. 

İki toplumu birbirinden ayıran temel kültürel farklılık olarak etnik köken gösterilebilir. Filmin başında geçen “Tanrı insanları yarattı, baktı ki çok mutsuzlar, onları Domlar’ı gönderdi. Konup göçtüler, çalıp söylediler. Bir Gönüle düşmek için…” cümlesinden, filmin azınlık olarak görülen Dom diye adlandırılmış olan göçmenler üzerinde durduğu görülmektedir (Caner, 2022). Fakat bence bu durum, Dom insanlarının diğer toplumlar tarafından gördükleri baskıları romantik bir şekilde ele almaktadır. Filmde Dom halkı mutlu ve huzurlu bir sosyal yapıyı simgelemektedir. Onların duygusal olarak bulundukları durumun tam tersine kıyafetleri, evleri ve arabalarının eski ve hasarlı olmaları da bence bu fiziksel ve duygusal durum arasındaki çatışmayı göstermektedir. Dom halkı her ne kadar zorlu koşullar arasında yaşamak zorunda olsa da bu durumlar içerisinde kendi kültürlerini ve hayatlarını sürdürmeye devam etmektedir. Dom halkı kültürünün yansıtıldığı bir diğer nokta da müzikleridir. Oradaki insanların çalgıcı olmaları ve iletişimlerini genellikle müzik ile kuruyor olmaları, iletişim kavramının bile kültürden ne derece etkilendiğini göstermektedir. Aynı zamanda Dom halkının hep neşeli olarak resmedilmeleri ve bunu müzik yolu ile anlatmaları, müziğin onları nasıl manipüle ettiğini gösterir. Bu durumda, müzik onların kendi acılarını bastırmak için kullandıkları bir araç haline gelir. Bu durum son sahnede babalarının mezardan çıkıp dans etmeye başlamasında da gözlemlenebilir. İlk başta her ne kadar hepsi çok üzgün olarak görünseler de sahnenin devamında türkü söylemeye başlayıp acılarını bastırmaları müziğin farklı kültürlerde iletişim dışında da farklı amaçlarının olduğunun göstergesidir. 

Filmde aynı zamanda hâkim kültür ile azınlık olarak görülen kültür arasındaki etki ve güç farkı da gösterilmektedir. Filmde gösterilen diğer köy Dom halkını işçi gücü olarak kullanmaktadır. Örnek olarak, dua etmeye gelen hoca ve çalgıcılar Dom köyünden diğer köye çalışmak için gitmektedirler. Her ne kadar bu köyün gelenekleri egemen kültür olsa da Dom halkının o kültürün gelenek ve göreneklerini kabul etmediği noktalar vardır. Bu nokta da o kültüre karşı çıktığı noktaların da şiddet ile çözülmesi de egemen kültürünün azınlık kültürlerini nasıl baskılamaya çalıştığını ve ötekileştirdiğini göstermektedir. 

Bu baskılanma ve ötekileştirme kadınlar ile erkekler arasında olan ilişkiler üzerinden de gözlemlenir. Filmde kadının toplum tarafından erkekler tarafından baskılanması iki farklı köyün birbirleriyle tamamen zıt şekilde portrelenmesiyle başlar. Sümbül’ün kendi köyünde kadınların birer obje olarak görülmelerinin tam tersine Piroz’un köyünde kadınlar erkekler ile tamamen eşit olarak simgelenmektedirler. Bu durum kadının çocuğunun olmamasından erkeği zorunlu tutmasından gözlemlenebilir. Erkeklerin ataerkil toplumlarda cinsel anlamda yetersiz olarak görülmelerinin bir kadın tarafından söylenmesinin tam tersine, bu toplumda erkek bu durum için bir sorumluluk almakta ve bu durum için kadını suçlamamaktadır. 

Bu durumun tam tersine kadınlar üzerindeki bu cinsellik baskısı kadın karakterin düğünde kırmızı kurdele bağlamış olmasıdır. Kırmızı kurdele, özellikle konservatif toplumlarda kadınların bakire olduğunu, yani daha önce herhangi başka bir erkekle bir cinsel ilişkiye girmediğini simgelemektedir. Bu durum kadının hem bir obje olarak simgelenmesini sağlarken, bir bakıma o toplumdaki herkese daha önce kimseyle birlikte olmadığını kanıtlarken, bir yandan da cinsel kimliğinin de sadece heteroseksüel bir kadın olabileceğini vurgular. Aynı zamanda kızı başkasıyla evlendirme imkânı olduğu halde, kız sırf bakire değil diye kızı öldürme isteği, ayrımcılığın ve toplumsal baskının toplumun kültüründe ne kadar derinlere işlemiş olduğunu gösterir. 

Sümbül karakterinin yarım-akıllı olarak ele alınması, bence kültürün beraberinde oluşturduğu norm ve kurallara kendilerini ait hissetmeyen insanların toplumdan nasıl dışlandıklarını simgelemektedir. Bu durum Sümbül’ün gelinliğin renginin neden kırmızı olmadığını sorduğu sahnede gözlemlenebilir. Sümbül’ün toplumun normlarını sorguluyor olması toplumun birliğini tehlikeye sokan bir etken olarak görülür. Cinsel bir ilişkiye girmiş olması, rengi sorgulamasından da ileri bir hamle olarak bir başkaldırı olarak yorumlanabilir. Bu durumda Sümbül bakire olmadığı için değil, toplumda yaşamasına izin verilirse diğer kadınları etkileyebileceği için bir tehlike haline gelir çünkü kültür değişime açık bir yapıya sahip olduğu için, zaman içerisinde Sümbül’ün hareketleri doğrultusunda da bir değişiklik gösterebilir. Bu yüzden toplum, Sümbül’ü kucaklamak yerine onun hareketlerini yarım-akıllılığı üzerinden değerlendirip onu toplumdan ötekileştirmekte ve diğer kadınlara da onun yaptığı hareketlerin normal insanlar tarafından yapılmayacağını göstermektedir. 

Sonuç olarak Gönül filmi, iki toplumun birbirleri ile olan ilişkileri üzerinden kültür kavramının ne kadar soyut bir kavram olduğunu ve birbirleriyle ilişki içerisinde olan insanlar arasında bile ne kadar farklılıklar içerebileceğini göstermektedir. Aynı zamanda film kültürlerin ayrıştırma ve birleştirme gücünün hâkim bir kültür oluşturmadaki yerine ve toplum içerisinde de kadın ile erkekler arasında nasıl bir eşitsizlik ve ötekileştirme oluşturduğunu gözler önüne serer. 

Selin Özışık 

Sosyoloji Çalışmaları Staj Programı

Kaynakça: 

Oğuz, E., S. (2011). Toplum Bilimlerinde Kültür Kavramı. Edebiyat Fakültesi Dergisi, 28(2). 

Caner, S. (Yönetmen). 2022. Gönül (Film). Netflix. 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...