Avrupa Birliği Entegrasyonu, Göç Politikaları ve Yeni Göç ve İltica Paktı

Enfal Zeynep Suçin
Göç Çalışmaları Stajyeri

Giriş

Avrupa Birliği (AB) entegrasyonu, diğer bölgesel örgütler tarafından gerçekleştirilen bölgesel entegrasyon girişimleri arasında her zaman istisnai ve geniş kapsamlı olarak anılmıştır (Bloor, 2022). Geleneksel ve tarihsel olarak, AB entegrasyonu öncelikle piyasa mantığı ve büyük ve vazgeçilmez bir ticaret bloğu oluşturma hedefi tarafından yönlendirilmiştir. Güvenlik ve dış politika gibi yüksek politika alanlarındaki işbirliği, ortak pazar gibi geleneksel entegrasyon alanlarına kıyasla daha düşük seviyede kalmıştır. Bu tür yüksek politika alanlarından biri de sınır politikasıdır. Yüksek politikada genelde düşük seviye koordinasyon olmasına rağmen 1990’ların sonlarında AB sığınma politikası üye devletler tarafından üst düzeyde ve kapsamlı bir şekilde koordine edilmekteydi. Daha sonra, Suriye İç Savaşı ile beraber doğan “mülteci krizi” vakasında ise AB birbirinden kopuk tepkiler verdi. Bu, hükümetlerarası pragmatikliğin üstün gelmesinin belirleyici bir örneği olarak görülebilir. Suriye İç Savaşı çok sayıda insanın yerinden edilmesine ve birçoğunun AB’nin iç sınırlarına ulaşmak için tehlikeli yolculuklar yapmasına neden oldu. 2015 yılında AB sınırlarına Akdeniz üzerinden kara ve deniz yoluyla geçen göçmen ve sığınmacı sayısı 1.000.573 olarak belirlenmiştir (Clayton & Holland, 2015). Bu durum Yunanistan gibi sınır ülkelerinin sığınma altyapılarını zorlamış ve AB’nin acil müdahalesini gerektirmiştir (Euronews, 2015). AB’nin müdahalesi dışsallaştırma ve güvenlikleştirme ile karakterize edilmektedir (Niemann & Zaun, 2023). Yeni gelişmelerde ise bu durumun devamı görülmektedir. 2020’de Komisyon tarafından sunulan AB Göç ve İltica Paktı reform sözü verse de, şu anki duruma pek bir değişiklik yaptığı söylenemez. AB göç ve sığınma politikası, AB entegrasyonunun içsel dinamiklerini karakterize etmektedir. Bunlar AB’nin uluslarüstü kısmı ile hükümetler arası kısmı arasındaki güç mücadelesi, göç alan ve göç almayan ülkelerin çıkarları arasındaki mücadele, dış sınırların korunmasına olan vurgu gibi dinamiklerdir. Bu etkileşimler ve bu etkileşimlerin sonuçları, özellikle kriz dönemlerinde, AB sığınma politikasının izleyeceği yolu belirlemektedir. AB sığınma politikasının gelişimi, devam eden ortak bir kimlik inşa etmeye çalışma sürecini yansıtmaktadır.

2020’ye Kadar Olan AB Göç ve Sığınma Politikaları

Avrupa Birliği’nin göç politikalarını anlamak için ilk olarak, içerisindeki uluslarüstü ve hükümetlerarası ögelerin etkileşimine bakmak gerekir. Uluslarüstü olarak adlandırılan kuruluşlar, üye devletler tarafından devredilen geniş yetkilerin yanı sıra bu yetkilerin uygulanmasında bir dereceye kadar bağımsızlığa sahiptirler. Örneğin, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği Adalet Divanı, belirli bir üye devlet çıkarının aksine AB çıkarlarına hizmet eder ve entegrasyonu teşvik eder. Öte yandan, Avrupa Konseyi gibi hükümetler arası organlar genellikle kendi üye devletlerinin çıkarlarına hizmet eden hükümet yetkililerinden oluşur. Bu sistemde, AB yasa yapma süreci, iki tür oluşum arasında denge ve denetleme mekanizmalarına sahip olacak şekilde tasarlanmıştır. Çoğunlukla uluslarüstü kurumlar tarafından yapılan ve onların inisiyatifine bırakılan karar alma yöntemi Olağan Yasama Usulüdür. Hükümetlerarası karar alma yöntemi ise çoğunlukla üye devletlerin inisiyatifine bırakılmıştır. AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası esas olarak hükümetlerarası yöntemi kullanmaktadır. Bu karar alma türü, özellikle yüksek politika konularında politikaların meşruiyetini güçlendirmek için oybirliğiyle karar almaya da vurgu yapar. Eğer Komisyon mevzuatın başlatılmasına katılıyorsa, oybirliği ile alınan kararlar Komisyon’un strateji geliştirmesine ve en tereddütlü devletin kabul edeceği standartlara göre ayarlama yapmasına yol açar ki bu da standartların düşmesine neden olabilir. Bu şu anki yönetmeliklerde de sık sık görülmektedir.

AB’nin Ortak Avrupa İltica Sistemi (Common European Asylum System, CEAS) 2013 yılında kurulmuştur. Kurulmasındaki temel amaç, sorumluluk ve yükün üye devletler arasında paylaşılmasını sağlamaktır (Zaun, 2017, s. 3). 1985’ten sonra Schengen Anlaşmaları ile iç sınır kontrolleri kaldırıldıktan ve Amsterdam Antlaşması imzalandıktan sonra, iltica ve göç konusu hala çoğunlukla üye devletlerin hükümetlerarası yöntemle karar vereceği bir konuydu. Bu zamanda, Dublin Yönetmeliği ve sonraki versiyonları, sığınma talebini işleme koymaktan sorumlu üye ülkeyi belirlemek için oluşturulmuştur. Bu yönetmelik, bir sığınmacının ilk olarak hangi ülkeye girmişse, o ülkenin sığınmacının talebini işleme koymaktan sorumlu olacağı kuralına dayanır (Migration and Home Affairs, n.d.). Genel olarak CEAS’ın diğer özellikleri şunlardır: sığınmacıların sadece bir üye ülkeye başvurmak için tek bir şansı vardır ve sığınmacılar AB’ye girmeden önce geçtikleri son güvenli ülkeye geri gönderilebilirler (güvenli üçüncü ülke ilkesi). Sığınma çerçevesi, en fazla sığınmacı alan ülkeleri desteklemek amacıyla İltica, Göç ve Entegrasyon Fonu ile desteklenmiştir.

Almanya, İsveç, Fransa, Birleşik Krallık ve Hollanda gibi üyelerin, AB’de genellikle en fazla sığınma başvurusunu işleme koyan ülkeler olarak yüklerini azaltacak mevzuatın kabulünü zorlayacak uzmanlığa ve motivasyona sahip oldukları savunulmuştur (Zaun, 2017, s. 172-176). Ayrıca, daha önce zayıf iltica mevzuatına, deneyimine ve altyapısına sahip olan üyeler, iltica politikaları oluşturulurken çoğunlukla tartışma dışı bırakılmıştır. Dolayısıyla, ilk kararlaştırılan politikalar, güçlü mevzuata sahip üyelerin en düşük ortak paydasını yansıtmıştır. Bu durum, söz konusu ülkelerin AB düzeyindeki standartların tamamını uygulamamasıyla sonuçlanmış ve bu da AB’nin krize müdahalesini etkilemiştir. Üye devletler arasındaki bu ikilemin güncel bir yansıması olarak, 2015 yılında üye devletler nitelikli çoğunluk oylamasını kullanarak Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Romanya gibi diğerlerini geride bırakmış ve Acil Yer Değiştirme Programı ile AB’nin sınır ülkelerinden 160.000 sığınmacının yer değiştirmesi kararını almıştır (Shiel, 2021, s. 18). Polonya tarafından da desteklenen Slovakya ve Macaristan, daha sonra Konseyin bu kararına karşı orantısız olduğu gerekçesiyle Avrupa Adalet Divanına (ABAD) başvurmuştur. Divan, programın İtalya ve Yunanistan’a krizle başa çıkmada yardımcı olduğu gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir. Sonuç olarak, bu programla sadece 33.846 mülteci yeniden yerleştirilmiştir (European Parliament, 2019). Bu arada, Avrupa Komisyonu kriz sırasında Avrupa Göç Gündemi’nde ortak bir yanıt verilmesi için bastırmıştır, ancak bazı üye devletler bu girişimleri göz ardı ederek sınırların ve yüksek siyasetin önceliğine işaret etmiştir (Pastore & Henry, 2016, s.53). Avrupa Birli’ğinin genişlemesiyle de birlikte, göç ve sınırlar üzerine olan perspektifler daha da çoğul bir hâle gelmiştir.

Daha sonra 2016’da, AB liderleri Türkiye’den yetkililerle bir araya gelerek AB-Türkiye Mutabakatını oluşturmuştur. Mutakabat, Türkiye üzerinden Yunan adalarına ulaşan sığınmacıların Türkiye’ye geri dönmesini sağlamak üzere düzenlenmiştir. Bu geri dönüş, Türkiye’den AB’ye transfer edilecek bir sığınmacıyla eşleştirilecekti. Ayrıca AB, sığınmacıların finansmanı konusunda Türkiye’ye yardımcı olacaktı. Bu açıklama oldukça tartışmalı olmuştur; bunun nedenlerinden biri de AB-Türkiye açıklamasının Avrupa Parlamentosuna danışılmadan ya da Parlamento’nun onayı alınmadan imzalanmış olmasıdır (Toygür, 2017). Bu, AB’deki yasa yapma prosedürüne doğrudan aykırıdır ve en önemli uluslarüstü kurumlardan birinin atlatılması anlamına gelmektedir.  Bu gelişme, hükümetlerarası yönetişimin uluslarüstü yönetişime üstün gelmesinin karakteristik bir örneğidir. Daha sonra Yunanistan, 2021 yılında bire bir geri dönüş alanını sadece Yunan adalarını değil Yunanistan anakarasını da kapsayacak şekilde genişleten bir Ortak Bakanlar Kararı ile bunu takip etti (Chondrogiannos, 2021). Nihayetinde, sığınma politikalarının oluşturulması sırasında ve daha sonra krizin en yoğun olduğu dönemde, üye devletler ilk ve en etkili söz hakkına sahipti. Üye devletler arasında bu politikaların oluşturulmasının sonucunda Yunanistan gibi ülkelerin, bu sığınma talepleriyle başa çıkacak uygun bir sistem olmaksızın en fazla yükü taşımasıyla sonuçlandı. Komisyon ve Divan özellikle süreci komüniterleşme yönünde yönlendirmeye çalışmaktadır. Ulusüstü kurumlar ile hükümetlerarası kurumlar arasındaki güç mücadelesi ve mülteci kabul eden devletler ile mülteci kabul etmeyen ya da az kabul eden devletler arasındaki mücadele, krize müdahaleyi sıfır toplamlı bir oyun olarak nitelendirdi. Mülteciler genellikle istenmeyen kişilerdi ve AB hukuku kapsamında yük paylaşımı ve yeniden yerleştirme fikri bazı üye devletlerin kaybı haline geldi.

Yeni Göç ve İltica Paktı

AB’nin Yeni Göç ve İltica Paktı ise bu tarihsel gelişimlerin ve iç dinamiklerin devamı niteliğinde incelenebilir. 2020’de Komisyon tarafından hazırlanan ve devletlerin müzakeresine sunulan Pakt, AB iltica hukukunu ve özellikle Dublin Yönetmeliğini reforme etmeyi planlamaktadır (European Commission, 2020). 2023’te AB Üye devletleri, Paktın büyük bir kısmı üzerinde anlaşmaya varmıştır. Anlaşmaya vardıkları noktalar arasında sınır prosedürlerinin genişletilmesi ve hızlandırılması, ilk giriş ülkesi ilkesinin devamı ve esnek bir dayanışma mekanizması çerçevesinde sınır ülkelere tazminat ödenmesi mekanizması kabul edilmiştir (Council of the EU, 2023). Henüz yürürlüğe girmese de, üye devletlerin büyük noktalar üzerinde anlaşmasıyla yürürlüğe girmesi beklenmektedir.

Yeni sınır prosedürleri ile başvuruların hızlı ve sistematik bir şekilde görülmesi hedeflenmektedir. Yani, Avrupa’da koruma aramak için gelen insanların çoğu, normal bir sığınma prosedüründe başvurularının incelenmesi yerine genelleştirilmiş bir sınır prosedürüne tabi tutulacaktır. Pakt, Dublin III Yönetmeliğini reform etmek istese de, ilk giriş ülkesi ilkesinin değiştirilmemesi bu yönetmeliğin ana özelliğinin devam etmesi demektir. Sonuç olarak, fazla göç alan dış sınır ülkeleri göç almaya devam edecektir. Yeni kabul edilen noktalardan olan dayanışma mekanizması ile bu devletlerin yükünü hafifletmek istenilmektedir. Dayanışma mekanizması, üye devletlerin anlaşmakta zorluk çektiği bir noktadır (Santos Vara, 2022, s. 1245). Dublin III Yönetmeliğinin Med5 (İtalya, Malta, Kıbrıs, Yunanistan ve İspanya) ülkelerine orantısız derecede göç getirmesi nedeniyle reform edilmesi önemli görülen bir konudur. 2015’teki kısa süreli Acil Yer Değiştirme Programının uzatılıp zorunlu hale getirilmesine Med5 ülkeleri tarafından sıcak bakılsa da, bu özellikle Polonya ve Macaristan başta olmak üzere diğer devletlerce istenmemiştir (Santos Vara, 2022, s. 1252-1253). Bu nedenle, yeni esnek mekanizma kabul edilmiştir. Devletler artık destek olarak bu aktivitelerden herhangi birini seçebilirler: sığınmacıların yerini değiştirebilirler, geri dönüşlerin sponsorluğunu yapabilirler, finansal yardımda bulunabilirler ya da göç veren ülkelerin göç yönetimine yardım edebilirler. Aynı zamanda, bunları farklı oranlarda da birleştirebilirler. Bu farklı ve birbirinden bağımsız noktalar, organize olmamakla ve üyelerin perspektiflerini bağdaştırmak yerine anlaşmayı güvene almak için ortaya karmaşık bir liste atmakla eleştirilmiştir (De Bruycker, 2020). Bazı üyeler yer değişmeye sıkıca karşıdır, o nedenle Komisyon tarafından geri dönüş sponsorluğuna katkıda bulunmaları beklenmiştir ve böylece bir ortak nokta bulunmaya çalışılmıştır. Ancak bu bile geleneksel olarak sığınma politikasına karşı çıkan ülkeleri ikna etmeye yetmemiştir ve üye devletler arasında Macaristan ve Polonya karşı çıkmıştır; Bulgaristan, Malta, Litvanya ve Slovakya ise farklı nedenlerle çekimser kalmıştır (Tilles, 2023).

Güvenli üçüncü ülke uygulamasının devamı teşvik edilmektedir. Bir ülkenin güvenli ülke olması için koruma kriterlerini karşılaması ve başvuran ile üçüncü ülke arasında bir bağlantı olması gerekmektedir. Örneğin, başvuran kişi üçüncü ülkede diploma almışsa ya da orada ailesi sığınma hakkı kazanmışsa bu ülkeye bağlantısı olduğu kabul edilmesi öngörülmüştür (Council of the EU, 2023). Ancak bu bağlantı, üye devletlerin ulusal hukuku tarafından belirleneceği için başvuran sadece üçüncü ülkeden geçiş yaptıysa da bu bağlantı olarak kabul edilebilir. Bu da güvenli üçüncü ülke kavramını suistimale açık bırakır. Genel olarak dış sınırların güvenliğine olan vurgu devam etmektedir.  Ülkelerin dış sınırlardaki sorumlulukları artmıştır, bu da bölgeye erişimi reddetmek ve kabul standartları gibi standartları düşük tutmak için bir teşvik sağlamaya devam eder. Yeni sınır prosedürleri, daha fazla kişinin dış sınırdaki gözaltı merkezlerinde, standart altı iltica prosedürlerine tabi olarak tutulmasına yol açabilir (Sunderland, 2023). Önceki hadiseler gibi Komisyon’un önerdiği kabul koşulları konusundaki bazı iyileştirmeler, tereddütlü ve sınırları sıkı tutmak isteyen üye devletlerce kaldırılmıştır (Woollard, 2023). Yeni Pakt, AB göç politikalarının ve bu politikaların entegrasyonunun devamını temsil etmektedir.

Dış Sınırlar ve Güvenlikleştirme

AB sığınma politikasının belirlenmesinde önemli olan diğer dinamik ise AB’nin normatif bir güç olarak kimliği ile pragmatik bir güç olarak kimliği arasındaki ilişkidir. Bu çatışan kimlikler Lavenex (2019) tarafından geleneksel piyasa kimliği, normatif kimlik ve devletçi kimlik olarak tanımlanmıştır (s. 568-569). Egemenlik, bir devletin kimliğinin önemli bir bileşenidir. Devletler farklı egemenlik anlayışlarına sahip olabilir ve egemenliğin nasıl algılandığına ilişkin normatif fikirler de küresel olarak değişir. Daha önce sömürgeleştirilmiş ve yakın zamanda bağımsızlığını kazanmış bir devlet, varlığı boyunca çoğunlukla bağımsız olmuş bir devletten farklı algılayacaktır. Koruma Sorumluluğu gibi kavramların ortaya atılmasıyla birlikte, egemenliğe yeni boyutlar ve özellikle insani görevler de küresel olarak eklenmiştir. Dolayısıyla, bir devletin egemenlikle ilişkisi ve egemenlik anlayışı statik değildir ve oldukça karmaşık olabilir. Pazar ve iç sınırlar gibi alanlarda ortaklaşmayı başaran AB gibi entegrasyonist düzenlemelerle birlikte, devletin egemenlikle ilişkisi daha da karmaşık hale gelmektedir. Bu iki entegrasyon alanı AB’ye devletçi kimliğini kazandırmakta ve AB’nin dış sınırlarından kimin girebileceği konusunda yasal kurallar yaratarak bazı dağıtıcı tercihler yapma gücü vermektedir. Walzer (1983), üyeliğin diğer tüm dağıtımsal seçimleri etkileyen bir mal olduğunu savunarak dağıtımsal adalet ve bir topluluğa üyelik hakkında teoriler geliştirmektedir. Ayrıca, topluluk üyeliğine kabul politikalarının, kabul eden ülkedeki iç koşulların algılanması, kabul eden ülkenin karakterine ilişkin algılar ve genel olarak siyasi topluluklara ilişkin algılar tarafından şekillendirildiğini söylemektedir. Walzer’e göre topluluklar, kendilerini farklılaştırarak birliklerini anlamlı kılmak ve kimliklerini korumak için sınırlara ihtiyaç duyarlar.

AB kimliğinin büyük bir kısmı Avrupa vatandaşlığına ve bunun gerektirdiği sivil, siyasi ve sosyal haklara dayanmaktadır (Lavenex, 2019, s. 570). Dış sınırlar önemlidir, çünkü Avrupa vatandaşlığının getirdiği iç dolaşım özgürlüğü ve benzeri diğer faydalar onlar olmadan var olamazdı. Böylece, AB’nin kabul eden yönetim olarak karakteri dışlayıcı hale gelir çünkü içeride olanlara üyelik gibi – devlet mantığıyla tutarlı – bir fayda sağlar. Bu da üyelikle ilgili korunması gereken iç malların olduğu işbirliği alanlarında normatif kaygıların o kadar da etkili olmadığı anlamına gelir. Bununla beraber, farklı üyelerin de farklı egemenlik anlayışları ve farklı sorumluluklardan doğan çıkarları vardır. AB üst kimliğiyle tam olarak bağdaşmayan bu çıkarlar AB sığınma politikasını daha da dışsal hâle ve dış güvenlik politikalarının bir devamı hâline getirmektedir (Niemann & Zaun, 2023). CEAS reformu konusunda üye devletler arasında bir anlaşmaya varılamaması, AB’nin göç politikalarının dış boyutunu yoğunlaştırmasına ve özellikle de göçün yönetiminde sorumlulukların göçmenlerin menşei veya transit geçtiği üçüncü ülkelere kaydırılmasına yol açmıştır. AB halihazırda bağlayıcı 18 geri kabul anlaşması imzalamış ve altı ülkeyle daha resmi olarak müzakereler başlatmıştır (European Court of Auditors, 2021).

Sonuç

AB’nin yeni Göç ve İltica Paktı, AB iltica hukukunu reform etmeyi ve Dublin Yönetmeliği’ni değiştirmeyi amaçlamaktadır. Paktın bazı önemli noktaları arasında sınır prosedürlerinin genişletilmesi, ilk giriş ülkesi ilkesinin devamı, dayanışma mekanizması ve güvenli üçüncü ülke uygulamasının teşvik edilmesi yer almaktadır. Ancak, üye devletler arasında anlaşmazlıklar bulunmaktadır ve Polonya, Macaristan, Bulgaristan, Malta, Litvanya ve Slovakya yer değiştirme mekanizmasına ve hatta genel olarak ortak bir iltica sistemine karşı olduklarından reformlara karşı çıkmaktadır veya çekimser kalmaktadır. AB’nin göç ve sığınma politikalarının yönetimi CEAS’ın oluşumundan beri karmaşık bir süreçtir ve farklı ögeler arasındaki mücadelelerinin ürünüdür. Üyelerin farklı perspektiflerinin bağdaştırılamaması, hükümetlerarası politikacılığın göçte öne çıkması ve AB’nin iç sınırlarının olmaması; AB’nin dış sınırların korunmasına ve güvenlikleştirme politikalarını vurgulamasına yol açmaktadır. Bu süreçlerin sonunda iltica ve göç politikalarının yönetiminde daha fazla farklılaşmaya yol açılarak yüksek düzeyde bir karmaşıklık ortaya çıkması olasıdır.

 

Kaynakça

Bloor, K. (2022, 21 Mayıs). Regionalism and the European Union. E-International Relations. https://www.e-ir.info/2022/05/21/regionalism-and-the-european-union/

Chondrogiannos, T. (2021, 12 Eylül). Greece called upon to revoke Ministerial Decision designating Turkey a safe third country for asylum seekers. GovWatch. https://govwatch.gr/en/finds/i-ellada-kaleitai-na-anakalesei-tin-ypoyrgiki-apofasi-poy-charaktirizei-tin-toyrkia-asfali-triti-chora-gia-toys-aitoyntes-asylo/

Clayton, J. & Holland, H. (2015, 30 Aralık). Over one million sea arrivals reach Europe in 2015. https://www.unhcr.org/news/stories/over-one-million-sea-arrivals-reach-europe-2015

Council of the EU. (2023, 8 Haziran). Migration policy: Council reaches agreement on key asylum and migration laws. https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2023/06/08/migration-policy-council-reaches-agreement-on-key-asylum-and-migration-laws/

De Bruycker, P. (2020). The new pact on migration and asylum, what it is not and what it could have been. EU Migration Law Blog. https://eumigrationlawblog.eu/the-new-pact-on-migration-and-asylum-what-it-is-not-and-what-it-could-have-been/

Euronews. (2015, 23 Nisan). EU Leaders Hold Emergency Summit on Mediterranean Migrant Deaths. https://www.euronews.com/2015/04/23/eu-leaders-hold-emergency-summit-on-mediterranean-migrant-deaths

European Commission. (2020). New Pact on Migration and Asylum. doi: 10.2775/008578

European Court of Auditors. (2021). EU readmission cooperation with third countries. https://www.eca.europa.eu/en/publications?did=59347

European Parliament. (2019, 20 Ekim). 2nd Relocation Scheme. https://www.europarl.europa.eu/legislative-train/theme-towards-a-new-policy-on-migration/file-2nd-emergency-relocation-scheme

Lavenex, S. (2019). Common market, normative power or super-state? Conflicting political identities in EU asylum and immigration policy. Comparative European Politics, 17, 567-584. https://doi.org/10.1057/s41295-019-00175-4

Migration and Home Affairs. (n.d.) Country responsible for asylum application (Dublin Regulation). https://home-affairs.ec.europa.eu/policies/migration-and-asylum/common-european-asylum-system/country-responsible-asylum-application-dublin-regulation_en

Niemann, A. & Zaun, N. (2023). Introduction: EU external migration policy and EU migration governance. Journal of Ethnic and Migration Studies, 49 (12), 2965-2985. doi: 10.1080/1369183X.2023.2193710

Pastore, F. & Henry, G. (2016). Explaining the crisis of the European migration and asylum regime. The International Spectator, 51 (1), 44-57. http://dx.doi.org/10.1080/03932729.2016.1118609

Santos Vara, J. (2022). Flexible solidarity in the New Pact on Migration and Asylum: A new form of differentiated integration?. European Papers, 7 (3), 1243-1263. doi: 10.15166/2499-8249/613

Shiel, G. (2021). The emergency relocation scheme: A burden sharing failure. NEXTEUK Policy Paper Series. https://www.qmul.ac.uk/nexteuk/media/nexteuk/documents/NEXTEUK-Griffin-MAR21-(Fusionn%C3%83%C2%A9)-copie.pdf

Sunderland, J. (2023, 9 Haziran). New EU Migration Deal Will Increase Suffering at Borders. Human Rights Watch. https://www.hrw.org/news/2023/06/09/new-eu-migration-deal-will-increase-suffering-borders

Tilles, D. (2023, 9 Haziran). Poland condemns EU Migration and Asylum Pact agreed by European Council. Notes from Poland. https://notesfrompoland.com/2023/06/09/poland-condemns-eu-migration-and-asylum-pact-agreed-by-european-council/

Toygür, I. (2017). One year on: an assessment of the EU-Turkey statement on refugees. Real Instituto Elcano.  https://www.realinstitutoelcano.org/en/analyses/one-year-on-an-assessment-of-the-eu-turkey-statement-on-refugees/

Walzer, M. (1983). Spheres of justice: A defense of pluralism and equality. Basic Books.

Woollard, C. (2023, 9 Haziran). Editorial: Migration Pact Agreement Point by Point. ECRE. https://ecre.org/editorial-migration-pact-agreement-point-by-point/

Zaun, N. (2017). EU asylum policies: The power of strong regulating states. Palgrave Macmillan. https://doi.org/10.1007/978-3-319-39829-7

 

Göç ve İltica Paktı Göç ve İltica Paktı Göç ve İltica Paktı Göç ve İltica Paktı Göç ve İltica Paktı Göç ve İltica Paktı Göç ve İltica Paktı 

 

 

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...