Göç Bağlamında Bir Sosyal Sorun Olarak Suriyeli Çocuk İşçiler: İzmir Örneği

ÖZET

Bu araştırma yazısı, Türkiye’deki Suriyeli göçmen çocukların iş gücü olarak ortaya çıkmasının nedenlerini anlamayı ve açıklamayı hedeflemektedir. Göçmen olmanın zorluğunun yanında erken yaşlarda çalışma gücü oluşturmaları hem aileler hem de ev sahibi ülkeler için ciddi problemler oluşturmaktadır. 13 Ocak 2021 verilerine göre şu anda Suriye’den gelen göçmenlerin 1 milyon 732 bin 44’ünü (%47,5) 0-18 yaş arası çocuklar oluşturmaktadır. İzmir ise yine son verilere göre Suriyeli göçmenlerin en yoğun olarak bulunduğu 8. il olarak görülmektedir. İlden ile göçmen çocuk iş gücünün nitelik ve niceliği farklılaşabildiği için bu araştırma yazısı İzmir ili baz alınarak yazılmıştır. Bahsedilen çocukların bazıları okula devam edebilirken bazıları ise okul ve çalışma hayatını beraber götürmektedir. Büyük bir çoğunluğu ise sadece çalışma hayatında varlık göstermektedir. Tam kayıt alınamadığı için okula gitmeyen çocukların yüzde kaç oranında iş gücüne katıldığı ise bilinememektedir. Bu çalışma ise literatürde yer alan daha önce İzmir’deki Suriyeli göçmen çocuk işçiler üzerine yapılmış çalışmalar üzerinden bir araştırmayı kapsamaktadır.

Anahtar Kelimeler: göçmen çocuk, çocuk işçi, sosyo-ekonomik etmenler, birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesi

ABSTRACT

This research paper aims to comprehend and explain the emergence of the Syrian child refugees as the labor force in Turkey. In addition to the difficulty of being a migrant, creating the working power at an early age leads to serious problems for both migrant families and the host country. According to the data of January 13, 2021, currently, 1 million 732 thousand 44 (47.5%) of the immigrants from Syria are children between the ages of 0-18. Relying upon the same data, Izmir has the 8th most Syrian refugee population among the Turkish cities. Since The quality and quantity of the child refugee workforce can differ, this paper took the child refugee force in Izmir as the basis of the study. While some of the children from our research group are able to continue their education, some of them have to both study and work at the same time. The majority of the children in our research group are not able to continue their education and they can only be taking part in work life. Due to the lack of registration, we are not able to know the percentage of the children who do not attend school and have to work. This study, on the other hand, includes research on Syrian immigrant laborers in Izmir, which was previously in the literature.

Key Words: migrant child, child worker, socio-economic factors, united nations convention on the rights of the child

1. Giriş

Bu araştırma yazısı ile literatüre bağlı kalınarak son yıllarda iş gücüne katılmış olan Suriyeli göçmen çocukların görünmeyen emeği, çalışma durumları ve çalışma durumlarını etkileyen faktörler açıklanmak istenmektedir. Bu doğrultuda öncelikle sosyolojik olarak göç olgusuna baktığımızda bu olgunun sadece basit bir mekânsal yer değiştirmeyi ifade etmediğini görürüz. Göçün fiziksel ve sosyal çevre değişikliğini yansıtmasının yanı sıra aynı zamanda göçmenlerin ve yerli nüfusun karşılıklı olarak sosyal-kültürel ve ekonomik ilişkilerini dönüştüren, geliştiren ve onları yeni bir ilişkiler çemberine dahil eden bir süreci de anlatmaktadır (Aydemir & Şahin, 2018: 121). Bu yazıda ise bu süreç, özel olarak Suriye’den Türkiye’ye gerçekleşen zorunlu insan hareketliliğindeki göçmen çocuklar minvalinde ele alınmaktadır. Literatürden edinilen bilgiye göre bahsedilen çocuk işçilerin büyük bir çoğunluğunun küçük iş yerlerinde özellikle de hizmet sektöründe çalıştıkları ve işin niteliğinin de cinsiyetlere göre değiştiği gözlemlenmiştir. Önemli bir diğer nokta ise çocukların çalışma ve çalışmama durumlarının cinsiyete bağlı olarak değişim göstermemesidir. Suriyeli göçmen çocukların çalıştıkları iş alanları bölgeden bölgeye değişim göstermekle birlikte en yoğun çalışılan alanın tarımda mevsimlik geçici işlerde olduğu bilinmektedir. Kentlerde ise çok fazla sermaye gerektirmeyen bağımsız iş kollarında ve kalifiye emeğin aranmadığı alanlarda çalışmaktadırlar (Lordoğlu & Aslan, 2017: 715).

2. Literatür Taraması

Literatüre bakıldığında Suriyeli göçmen çocuk işçiler veya genel olarak göçmen çocuk işçiler üzerine yapılan çalışmaların 2016 ve sonrasında yoğunlaştığı gözlenmektedir. Öncelikle Türkiye’de çok sık gözlemlenen iç göç ve çocuk emeği üzerine Şen ve Kahraman’ın yaptıkları çalışma Türkiye’deki iç göç, yoksulluk ve istihdam ilişkisini saptamaya çalışmaları (Şen & Kahraman, 2012) bu araştırma yazısının arka planı için önemli bilgiler sağlamıştır. DİSK-AR’ın 4.sayısındaki Göç ve Sermaye İlişkisi ve Türkiye’de Göçmen Çocuk Emeği (Topçuoğlu, 2015) başlıklı yazı göçmenlerin neden göç ettikleri ve göçmen çocukların çalışmasına dair motivasyonları sermaye üzerinden belirtmesi bu çalışmanın düşün kısmı açısından önem arz etmektedir. Gül ve Nizam’ın araştırmaları ise spesifik olarak Şanlıurfa’daki Suriyeli göçmen çocukları konu edinmesi bakımından alana katkısı yine dikkat çekmektedir (Gül & Nizam, 2019).

Bu araştırma yazısının bel kemiğini oluşturan en önemli iki çalışmadan biri ise şüphesiz Lordoğlu ve Aslan’ın Urfa, Mardin ve İstanbul’u baz alarak yaptıkları göçmen çocukların görünmeyen emeği üzerine olan araştırmadır (Lordoğlu & Aslan, 2017). Bir diğeri ise bu yazının spesifik örneği olan İzmir ilindeki bir mahalleyi kapsayan, 6-17 yaş arasındaki Suriyeli çocukların çalışma durumları ve çalışma durumlarını etkileyen sosyo-demografik etmenler üzerine yapılan kesitsel tipteki araştırmadır. Böylelikle belli bir alanda yaşayan göçmen çocukların sayısal olarak yüzde kaçının çalıştığı, mezuniyet durumları, dil bilmeleri ya da bilmemelerinin çalışma durumlarına etkisi gibi faktörlerin bulunması mümkün olmuştur (Bahadır & Uçku, 2016). Yine sayısal vererek göçmen çocuk işçilerin farklı etmenler bağlamında çözümlenmesini yapan Bahadır ve Demiral’ın çalışması bu araştırma yazısı için de temel teşkil etmektedir (Bahadır & Demiral, 2019).

3. Suriye’den Türkiye’ye Zorunlu Kitlesel Hareketler

2010 yılında Kuzey Afrika’da ortaya çıkan ve daha sonraları Arap Baharı olarak ifade edilen süreç Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafya başta olmak üzere pek çok coğrafyayı doğrudan veya dolaylı olarak etkilemiştir. Arap Baharı’nın Suriye ayağı diğer ülkelere nazaran farklı şekilde seyir izlemiş ve Suriye’de sınırları zorlayan bir şiddet sarmalının yaşanması ise milyonlarca insanın ülkesini terk etmek zorunda kalmasına neden olmuştur. Çok kısa bir zaman içinde milyonlarca insanın ülke dışına göç etmesi diğer komşu ülkeler yanında Türkiye’yi de oldukça etkilemiştir. Türkiye’ye artan göçün niceliği her gün değişirken etkisi de derinleşmiş, böylece niteliği de önem arz etmeye başlamıştır. 2011 yılında başlayan bu insan hareketliliği birçok yeni durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Günümüzde de hala yoğun bir şekilde devam etmekte olan bu göç akışı, yeni durumların ortaya çıkışında rol oynamayı sürdürecek gibi görünmektedir (Ekici & Tuncel, 2015: 10).

3.1.Türkiye’deki Suriyeli Göçmenlerin Durumu

Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün yayımladığı son verilere göre Türkiye’de 10 Şubat 2021 tarihi itibari ile 3 milyon 653 bin 619 kayıtlı Suriyeli göçmen bulunmaktadır (T.C. İçişleri Bakanlığı). Bu kayıtlı göçmenler geçici koruma statüsünde bulunmakla birlikte kayıtlı olmayan birçok göçmenin de bulunduğu göz ardı edilmemelidir. İstanbul, Gaziantep ve Hatay ise Suriyeli göçmenlerin en çok bulunduğu ilk 3 il olmaktadır. Araştırma yazısının ilgili olduğu grup olan 0-18 yaş arasındaki çocuklar ise bu sayının 1 milyon 731 bin 659’unu oluşturmaktadır. Nüfusu 80 milyonu aşan Türkiye halihazırda istihdam ve işsizlik sorunu yaşamaktadır. 3 buçuk milyonu aşan Suriyeli göçmenin açlık sınırının altında yaşaması ise göçün ekonomik problemlerle birlikte gelmesini gözler önüne sermektedir. Göçmenlerin en fazla yaşadığı il olan İstanbul’un ise neden birinci sırada olduğu anlaşılır olacaktır çünkü göçmenler yaptıkları işlerin karşılığını alamama ihtimaline rağmen yoğun işgücüne sahip olan İstanbul’u tercih etmektedirler.  Çalışma durumu konusunda hazırlanmış bir rapora göre ise, Suriyeli göçmenler “yaşadıkları sorunlarla başa çıkmak için dilencilik ya da çocukları sanayide ve tarım alanlarında çalıştırmayı tercih’’ etmektedirler (Soyalp, 2016; akt. Lordoğlu & Aslan, 2017: 720). Bir insanın en temel ihtiyaçları barınma ve yemektir. Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin durumuna baktığımızda ise bu kişilerin iş bulmalarının çok zor olduğu, bulsalar dahi düşük ücret ile çalıştıkları veya bazılarının kaçak çalıştıkları araştırmalarda sık sık gözlemlenmiştir. Ücreti zaten düşük olan bu kişilerin barınmaları da genellikle tek göz odada bir aileden fazla bireyin yaşamasını öncelemektedir. Durumları kötü olan Suriyeli göçmen ailelerin çocuklarının da çoğu zaman çalışmaktan başka çareleri olmamaktadır.

3.2. Göç Eden Ailelerin Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Değişiminin Çocuk Yaşamına Etkisi

Küçük yaşlarında apar topar evlerinden, arkadaşlarından, okullarından ayrılmak zorunda kalan çocuklar da yaşananlardan en az aileleri kadar etkilenmektedirler. Yaşadıkları olumsuz etkiler ise yeni yaşam koşullarına uyumsuzluk, dışlanma, yetersiz hijyen ve beslenme, sağlık, psikoloji, bedensel ve zihinsel gelişim geriliği, korunma eksikliği, güvensiz ev ortamı, suç işleme, anti sosyal davranışlar, istismar, ihmal olarak sıralanabilir (Gözübüyük, vd., 2015; akt. Baş, vd. 2017).

Çocuklar göçü aileleriyle yaşayabildiği gibi tek başlarına da yaşayabilmektedirler. Göç eden grupların en büyük sorunları ise barınma, çalışma izni olmaksızın kaçak çalışma, çocukların okul kabulüne ilişkin yaşadığı sorunlardır (Ciğerci & Ulkan, 2008; akt. Baş, vd. 2017). Çocuk göçmenler için en temel sorun ise bu araştırma yazısının da odaklandığı gibi çocuk emeğinin sömürülmesidir. Çocuk emeğinin kullanıldığı en bariz alanlar tekstil sektörü, inşaat işçiliği, hizmet sektörü, mevsimlik tarım işçiliği ve çobanlıktır. Bunlara bağlı olarak ise özellikle kültürel uyumsuzluk ve eğitim hakkından yararlanamamadır. Cinsel taciz, dil problemleri, tıbbi yardım alamama gibi problemler ise yine çok sık gözlemlenen diğer problemlerdendir (IOM- Göçmen Çocuk Raporu, 2012; akt. Baş, vd. 2017). Daha çok günü çıkarmaya odaklanan göçmen ailesi, büyük çoğunlukla çocuklarının eğitimi ile ilgilenememektedir. Zaten ekonomik problemlerin baş gösterdiği ailede çocuk eğitimi ailenin ilgisizliği ile karşılaşmaktadır. Hem bu nedenlerle hem de ekonomik problemlerden dolayı çalışmak zorunda kalan çocukların da bulunması ile eğitim göçmen çocuklar için adeta gözden çıkarılabilir bir kavram olmuştur. Göçmen çocukların dil bilmemesi veya dil yetersizliği ise eğitim ve sosyal dışlanma açısından büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bu doğrultuda denilebilir ki, göçmen çocukların bir günü oyun ve ders yerine çalışma veya dilenme ile geçmektedir. Bu da okuldan ve arkadaş çevresinden ayrılmak zorunda kalan çocukların psikolojik sorunlarla mücadele etmesine de neden olmaktadır.

4.Çocuk İşçiliği Kavramsallaştırması

Öncelikli olarak çalışan çocuk ve çocuk işçiliği kavramlarının arasındaki farka bakmak gereklidir. Literatüre bakıldığında özellikle Türkiye Barolar Birliğinin bu konuda oldukça fazla çalışması bulunduğu gözlemlenmiştir. Bu konu özellikle de çocuk istismarı ve sömürüsü ile de ilişkilendirilip birlikte anıldığından aralarındaki fark bu araştırma yazısı için önem arz etmektedir. Türkiye’nin de imzalamış bulunduğu Birleşmiş Milletlerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 1. Maddesi uyarınca, 18 yaşından küçük herkes “çocuk” olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise 15-24 yaş grubunu genç işçi kabul ederken 15 yaşın altında aile bütçesine katkıda bulunmak ya da yaşamını idare etmek amacıyla çalışanları “çocuk işçi” veya “çalışan çocuk” olarak adlandırmaktadır. Başka bir tanıma göre ise; sosyal ve ekonomik nedenlerle sanayi iş kolunda, tarım alanlarında, evde veya sokakta maddi kazanç elde etmek amacıyla 18 yaş altındaki çocuklar çalışan çocuk olarak adlandırılabilir (Özeren, 2004: 162). Fakat çocuk işçiler üzerine yoğun çalışmaları bulunan Alec Fyfe ise “çocuk işçiliği” ve “çocuk çalışması” nın birbirinden ayrılması gerektiğini savunmaktadır. Her ne kadar bu kavram günlük hayatta eş anlamlı olarak kullanılsa da gerçekte çocuk işçiliği, çocuk çalışmasının bir alt durumudur. Çocuğun eğitimini engellemeyen aynı zamanda çocuğu fiziksel, sosyal ve ahlaksal olarak gelişimini olumsuz etkilemeyen çalışma, çocuğun çalışması kavramı ile açıklanmaktadır. Çocuk çalışması, çocuğun sağlığı ve gelişimi için tehlikeli olduğu anda bu çocuk işçiliği kapsamına girmekte ve çocuk sömürüsü anlamına gelmektedir.

Bu doğrultuda görünen o ki aslında her devletin yasal mevzuatlarında çocukların korunmasına yönelik birçok yasa/kanun bulunmaktadır. Fakat bununla birlikte devletler, kendi ülke sınırları içerisinde barınan tüm çocuklara ‘’çocuğun yüksek faydası’’ ilkesine göre davranmakla yükümlüdür. Başka bir ülkeye aileleriyle ya da yalnız göç etmek zorunda kalan çocukların genel haklarından mahrum bir şekilde yaşadıkları çok sık gözlemlenmektedir (Yılmaz, 2018: 101). Özel olarak mülteci çocuklar olarak belirtilmesine ihtiyaç duyulmaksızın çocukları ilgilendiren tüm maddeler mülteci çocuklar için de normal şartlar altında kabul edilebilir olmalıdır. Bu bağlamda mülteci çocukların hakları da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi sözleşmeler ile korunmakta veya birçok kuruluş tarafından korunmaya çalışılmaktadır (Yılmaz, 2018: 102).

5. Dünyada ve Türkiye’de Çocuk İşçiliği

Koruncuk Vakfının 2019’da TÜİK’in Çocuk İşgücü Anketi ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün 2017 tahminlerine dayanarak hazırladığı “Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde Türkiye’de ve Dünyadaki Durum” grafiği birçok faktörü de içinde barındırması ile incelenmesi gereken bir grafik olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim günümüzde küresel bir sorun olan çocuk işçiliğini önlemek amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından 12 Haziran, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. Çocuk işçiliğinin başlıca sebepleri arasında ise yoksulluk ve işsizlik gelmektedir. Bu konular da nüfus, göç, eğitim düzeyi, ekonomik gelişim ve sosyal kalkınma kavramları ile doğrudan ilgilidir. Çocuk işçiliği sorununun temel sonuçlarından biri ise çocukların eğitim hakkından yararlanamamaları ya da yararlanmamalarıdır. Vakfın verdiği bilgilerden ilki dünyada her 10 çocuktan birinin işçi olduğuna dair olan bilgidir. Koruncuk Vakfının yararlandığı Uluslararası Çalışma Örgütü 2017 tahminlerine göre dünyada 5-17 yaş arasında olan 218 milyon çocuk, ekonomik bir faaliyette çalışmıştır. Bu sayının 152 milyonu çocuk gelişimine uygun olmayan işlerde çalışırken 73 milyonu ise tehlikeli işlerde yer almıştır. Fakat bu verilerin tahmin olduğu ve kayıt altına alınmayan durumların da olduğu unutulmamalıdır. Türkiye’deki duruma bakıldığında 2019 (4.çeyrek) sonuçlarına göre 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk çalışmaktadır. Dikkate değer bir nokta ise çalışan çocukların %65,7’sinin eğitimine de devam ederken %34,4’ünün eğitime devam etmediği gözlemlenmiştir. Koruncuk Vakfının da ifade ettiği gibi Türkiye’nin 2017-2023 Eylem Planı’nda belirtildiği üzere, İş Kanunu kapsamında olan işyerlerinin denetiminin çocuk işçiliği özelinde yapılmaması, denetim yapan kurum ve kişilerin konuya duyarlılığı ile farkındalık düzeylerinin yeterli olmaması bu alanda çözüm bekleyen önemli sorunların başında gelmektedir (Koruncuk Vakfı).

6. Göç ve Çocuk İşçiliği İlişkisi ve Türkiye’deki Suriyeli Göçmen Çocuk İşçiler

Aslında bu bölüme kadar göç ve çocuk işçiliği ilişkisinden yer yer bahsedilmiştir. Biraz daha açmak ve toparlamak gerekirse göç olgusu; ailenin yetersiz ekonomik durumu, barınma problemleri, ebeveyn işsizliği gibi nedenler ile çocukların eğitime ulaşamamasının sonucu olarak başlı başına çocuk işçiliğini arttıran bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır (Bahadır & Demiral, 2019: 392). Türkiye’de yapılan araştırmalara göre ise göçmenlerin en yoğun bulunduğu illerde çocuk işçiliğinin de aynı oranda arttığı gözlemlenmiştir. Kayıt tutulamaması ve takibinin yapılamaması nedeniyle Türkiye’de çalışan Suriyeli çocuk sayısı ile ilgili herhangi bir kesin bilgi bulunmamakla birlikte il veya ilçe gibi mikro ölçekli araştırmalar ile tahminde bulunulabilmektedir. Bu nedenle bir sonraki bölümde İzmir özelinde yapılmış bir çalışma özetlenerek ardından Suriyeli çocuk işçilerin yaşam ve çalışma koşullarına dair bir çıkarım yapılacaktır.

7. İzmir İli Özelinde Suriyeli Çocuk İşçiler

Geçici koruma kapsamında Suriyelilerin kalabildiği geçici koruma merkezleri Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis ve Osmaniye olmak üzere beş ili kapsamaktadır. Bu noktada İzmir gibi barınma merkezlerinin olmadığı illere göç eden Suriyeliler genelde bu kentlerin sosyo-ekonomik düzeyi en düşük olan bölgelerine imkanları dahilince yerleşmekte ve hayatlarını idame ettirebilmek için de çalışma hayatına katılmaktadırlar. Suriyeli göçmenlerin çalışma izinleri ise 2016 yılının başında “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” ile düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile Suriyeliler günümüzde Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde birçok iş kolunda yasal olarak çalışma hakkına sahip olmuşlardır. Fakat bu iş kollarında yasal olarak çalışabilmeleri için işçi işveren birlikteliğinin gerekliliği, işverenlerin kayıtsız ve düşük ücretlerle çalıştırma eğilimi gibi faktörler Suriyelilerin kayıt dışı, merdiven altı ve vasıfsız işlerde çalışmalarına neden olmaktadır (Bahadır & Uçku, 2016: 118). Daha önce belirtildiği gibi göç ve çalışma konusunda en hassas gruplardan biri çocuklardır. Uluslararası Çalışma Örgütüne (ILO) göre ise göç, çocuk işçiliğinin önemli nedenlerinden biri sayılmaktadır (Bahadır & Uçku, 2016: 118). Bahsi geçen çalışma İzmir ilinin Konak ilçesine bağlı bir mahallede yaşayan 6-17 yaş arası Suriyeli göçmen çocukların çalışma durumu ve çalışma durumunu etkileyen sosyo-demografik etmenlerin belirlenmesini amaçlamıştır. Çalışma incelendiğinde görülmektedir ki çalışmanın bağımsız değişkeni mevcut çalışma durumu seçilirken bağımsız değişkenleri ise çocukların yaşları, cinsiyetleri, eğitim durumları, Türkiye’de eğitime devam etme durumları, kayıt durumları, Türkçe konuşma durumları ve dil engeli varlığı olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın örneklemi ise tüm evrene ulaşabilmek hedefi ile toplamda 98 haneden 6-17 yaş arasındaki 164 çocuk olarak seçilmiştir. Elde edilen verilere göre ortaya çıkan bulgulara bakıldığında çocukların sadece %11,0’ının Türkiye’de eğitimine devam ettiği tespit edilmiştir. Araştırmanın örneklemini oluşturan çocukların %25,6’sının çalışırken %9,8’inin ise iş aradığı gözlemlenmiştir. Aynı zamanda çalışma hayatına katılan çocukların hiçbirinin Türkiye’de eğitimine devam etmediği de saptanan bulgular arasındadır. Araştırmanın verdiği bilgilere göre ise Türkçe bilmeyen çocukların oranı %67,1 olarak belirlenmiştir. Analiz edilecek önemli bir diğer nokta ise çalışmayan ve iş aramayan çocukların oranının %64,6 olmasıdır. Cinsiyete bağlı olarak incelendiğinde ise elde edilen verilere göre çalışmayan kadınların oranı %86,5 iken erkeklerin oranı %46,7 olarak saptanmıştır (Bahadır & Uçku, 2016:119-120).

Bu veriler ışığında ve çalışmanın tamamı incelendiğinde; Türkiye’deki Suriyeliler bakımından yaşanan en önemli sorunlardan birinin çocukların eğitim hayatına devam etmemeleri durumudur. Daha önce belirtildiği gibi Türkiye’nin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre devletler “kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, hiçbir ayrım gözetmeksizin yazılı olan hakları tanır”. Bu doğrultuda Suriyeli çocuklar Türkiye vatandaşı olmasa dahi geçici koruma statüsünde olduklarından Türkiye’nin yetki alanındadırlar ve Türkiye’nin de sınırları içerisinde bulunan Suriyeli çocuklara eğitim verme sorumluluğu bulunmaktadır (Bahadır & Uçku, 2016: 121). Bu ise genel olarak Suriyelilerin ekonomik durumları ve statülerine bağlı olarak aldıkları ekonomik yardım ile oldukça ilişkilidir. Nitekim eğitim ile çocuk işçiliği arasında çift yönlü bir ilişki olduğu da araştırmada saptanmıştır. Bir başka etmen olan dil engeli varlığı ise analizler sonucu anlamlılığını yitirmiş ve çocukların dil engeli olsa da olmasa da çalışma hayatlarına katıldıkları gözlemlenmiştir. Elde edilen bulgular Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olarak nitelendirilen yaşam kalitesi indeksinin diğer illere göre görece yüksek olduğu İzmir şehrinin Konak ilçesinin bir mahallesinde gerçekleştirilmesi, literatür incelemelerinde karşılaşılan diğer iller özelinde araştırmalara göre farklı sonuçlar elde edilmesinin de bir nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma hayatına katılmada kızların oranının daha düşük olması ise aslında bunu doğrular niteliktedir. Nitekim Lordoğlu ve Aslan’ın İstanbul, Mardin ve Şanlıurfa illeri özelinde yaptıkları çalışmanın bulgularına göre toplamda görüşülen 165 çocuktan çalışan kızların oranı %29 olarak gözlemlenmiştir. Bu bağlamda çocukların çalışma hayatına katılma durumlarının ilden ile değişiklik gösterdiği de araştırmalarca doğrulanmış gibi gözükmektedir. Elbette ki sosyo-demografik ve sosyo-ekonomik etmenlerin çocukların çalışma hayatına katılımında ne derece etkisi olduğu da önem arz etmektedir. Bu nedenle bu araştırma yazısında eğitim ve dil engeli varlığı ön planda olarak incelenmiştir. Araştırmada çalışan en küçük çocuğun 9 yaşında olduğu grupta, çocukların %54,8’i bölgedeki terzilerde ütü yapmak, dikiş dikmek gibi işlerde çalışırken geriye kalanlar hurdacıda, inşaatlarda çalışmakta bir bölümü ise sigara satarak veya bulaşıkçılık yaparak hane gelirine katkıda bulunmaktadır (Bahadır & Uçku, 2016: 120). Bu verilere bakıldığında ise çalışan çocukların çoğunlukla vasıfsız veya tehlikeli işlerde çalıştıkları görülmüştür. Aynı zamanda da çocukların hane gelirine katkıda bulunmak için çalışmaları ise Suriyeli göçmen ailelerin ekonomik durumları hakkında bilgi vermekte ve sorunun çocukları etkileyebilecek kadar ciddi olduğunu da gözler önüne sermektedir.

8. Sonuç ve Tartışma

Bu araştırma yazısında göç olgusunun sosyal sorunlarından biri olarak özellikle Suriyeli göçmen çocuk işçilerin çalışma hayatına katılma durumları ve bu durumları etkileyen etmenler bağlamında Bahadır ve Uçku’nun İzmir ili özelinde yaptıkları çalışma ve literatürdeki diğer göçmen çocuk işçiler üzerine yapılan çalışmalar dahilinde anlatılmak istenmiştir. Bu noktada etmenlerde özel olarak eğitim durumları ön plana çıkarılmıştır. İzmir ilinin bir mahallesinde yapılan araştırmanın bulguları sayısal olarak verilerek çalışan ve çalışmayan çocukların durumları ve çalışmayı etkileyen faktörler genel olarak verilmeye çalışılmıştır. Tüm bu bilgiler ışığında ise göçün aslında çocuk işçiliğini tetiklediği ve sadece tek bir nedene bağlı olmadığı anlaşılmıştır. Mülteci çocukların haklarının, özellikle de eğitim haklarının, sınırları içerisinde bulunduğu ülkenin gözetmesi gerektiği de Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde de belirtilmiştir. Bu bağlamda yapılması gerekenler bu araştırma yazısının konusu kapsamında olmadığından sadece çalışma hayatlarına katılma durumlarını göçün başlangıcından itibaren dünya ve Türkiye özelinde de ele alınmıştır. Konu açısından sosyolojik ve psikolojik olarak ayrı ayrı bakıldığında göçün çocuk işçiliğine etkisi uzun vadede farklı boyutlarıyla da ön plana çıkabilir. Bu noktada Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çeşitli ülkeler ve çeşitli STK’lar ile çalışarak çocuk işçiliğinin önüne geçmeye çalışmaktadır. Sonuç olarak, çocuk işçiliği bir insan hakları sorunudur ve ekonomik eşitsizlikler, savaşlar, siyasi sebepler gibi sorunlar ile ortaya çıkan göçler, dünyayı etkilediği gibi Türkiye’yi de çocuk işçiliği konusunda etkilemiştir demek mümkündür.

Gülce Çanka

Göç Çalışmaları Staj Programı

KAYNAKÇA

Aydemir, S. ve Şahin, M.C. (2018), “Zorunlu-Kitlesel Göç Olgusuna Sosyolojik Bir Yaklaşım: Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar Örneği”, Dini Araştırmalar Dergisi, 21(53). 121-148.

Bahadır, H. ve Demiral, Y. (2019), Suriye’den Türkiye’ye Zorunlu Göç Hareketi ve Çocuk İşçiliği, ESTÜDAM Halk Sağlığı Dergisi, 4(3). 389-97.

Bahadır, H. ve Uçku, R. (2016), “İzmir’in Bir Mahallesinde Yaşayan 6-17 Yaş Arasındaki Suriyeli Çocukların Çalışma Durumları ve Çalışma Durumlarını Etkileyen Etmenler”, DEÜ Tıp Fakültesi Dergisi, 30(3). 117-124.

Baş, M., Molu, B., Tuna, H.İ., ve Baş, İ. (2017), Göç Eden Ailelerin Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Değişiminin Kadın ve Çocuk Yaşamına Etkisi, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 6(3). 1680-1693.

Ekici, S. ve Tuncel, G. (2015), Göç ve İnsan, Birey ve Toplum, 5(9). 9-22.

Lordoğlu, K. ve Aslan, M. (2017), Görünmeyen Göçmen Çocukların İşçiliği: Türkiye’deki Suriye’li Çocuklar, Çalışma ve Toplum.

Özeren, E. E. (2004), İş Hukukunda Çalışan Çocuk, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, (52).

Sallan Gül, S., Türkmen, E. ve Kahya Nizam, Ö. (2019), Çalışma ve Toplum, (2).

Şen, B. ve Kahraman, F. (2012), Oyun Hakkının Uzağında Yaşamak: Türkiye’de İçgöç ve Çocuk Emeği, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, (27). 167-189.

Atasü Topçuoğlu, R. (2015), Göç ve Sermaye İlişkisi Ve Türkiye’de Göçmen Çocuk Emeği, DİSK-AR,(4). 118-127.

Yılmaz, A. (2018), Yeni Güvenlik Ekosistemi ve Çok Taraflı Bedel, Tasam Yayınları.

Dünyada ve Türkiye’de Çocuk İşçiliği. (n.d.). Retrieved February, 2021, from https://koruncuk.org/post/dunyada-ve-turkiye-de-cocuk-isciligi_55

T.C. İçişleri Bakanlığı. (n.d.). Geçici koruma. Retrieved February, 2021, from https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...