Kelime anlamı ile istihbarat , “Yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar. Bilgi toplama, haber alma.”[1]dır. İstihbarat, bir devletin ya da herhangi bir kuruluşun güvenliği ile ilgili alanda devlet ya da özel kişiler tarafından toplanan başka bir devlete, hükümete, siyasal bir gruba partiye, askeriyeye ve herhangi bir harekete ait olduğuna inanılan bilginin toplanması, analizi, üretimi, bilgi yaymak ve bilginin kullanımı olarak tanımlanabilir.[2] İstihbarat çalışmalarının temelini oluşturan bilgidir. Bilgiye sahip olan güce de sahip olur.
İstihbarat çalışmaları, insanlık tarihinin başlangıcıyla başlamıştır. Bazı görüşlere göre ilk casusluk olayı Adem ile Havva arasında gerçekleşmiştir. İncil’de bahsedilen “yılan” ilk casustur ve “Havva” ilk muhbir, ”Adem” de ilk kurbandır. İktidar, egemenlik ve güç savaşlarında istihbarat yöntemleri tarih boyunca kullanılmıştır. İnsanlığın başlangıcından günümüze kadar olan süreçte istihbarat yöntemleri ve uygulamalarının kırılma noktası ise Soğuk Savaş’ın bitmesidir. Bu sürecin sonunda istihbarat çalışmalarının konusu genişlemiştir. Bunun en temel sebepleri enformasyon çağı ile bilgiye daha kolay ulaşım sağlanması ve küreselleşme ile oluşan “ticari istihbarat” müessesidir. Soğuk Savaş süresince aktif istihbarat çalışmaları olan devletler iki kutuplu sistemin çökmesi ve küreselleşen kapitalizmin etkisiyle, egemenlik istihbaratı yanında ticari istihbarat faaliyetlerinde bulunmaya başlamışlardır. Bu değişim istihbarat kurumlarının teknolojik kapasitesinin artırılması ile “siber terörizm” kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Bir yandan casus uydular ve yüksekten uçan casus uçakları istihbarat dünyasına hâkim olurken diğer bir yandan devletlerin güvenliklerini tehdit eden suç örgütleri çağa ayak uydurmuş ve kendilerini mobilize etmiştir.
Soğuk Savaş sonrası oluşan ve küreselleşmenin bir faktörü olarak ortaya çıkan ticari casusluk ise genellikle enerji,mühendislik ve telekomünikasyon alanlarında olmak üzere ekonomik amaçlar ve siyasi amaçların paralellik göstermesi sonucu sermaye kontrolü ,uluslar arası pazarda pay kapmak gibi amaçlarla yapılan istihbarat çalışmalarıdır.Bill Clinton’ın “saldırgan savunma” politikasının ticari istihbaratın kilometre taşı olduğunu ve ticari istihbaratın hedefinin başta “Büyük Yükselen Piyasalar”(Çin,Brezilya,Endonezya..) olmak üzere global anlamda ülkelerin kendi şirketlerine milyar dolarlık ihalelerde avantaj sağlamak olduğunu düşünürsek,ticari istihbaratın uygulama biçimi hakkında bir kaç örnek vermek süreci ve konuyu anlamamıza yardımcı olacaktır.
1994 yılında Fransa ve Suudi Arabistan arasında 6 milyar dolarlık silah ve uçak ihalesinde Airbus şirketinin Suudi bir yetkiliye rüşvet teklif etmesinin ortaya çıkmasından sonra ihaleyi Boeing şirketi almıştır.
Fransa’nın elektronik devi Thomson CSF firması Brezilya’daki yağmur ormanlarının uydu eliyle izlenmesi konusunda 800 milyon sterlinlik anlaşmanın detaylarının Amerikan Raytheon şirketinin eline geçmesi sonucu ihaleyi Raytheon şirketi kazanmıştır.
Diğer bir yanda günümüzde Çin’in taklit sanayi ve teknolojilerinde bu kadar ilerlemesinin en büyük sebeplerinden birisi ticari istihbarat çalışmalarıdır.
Sonuç olarak günümüzde egemenlik ile ilgili istihbarat çalışmaları dışında tarih boyunca yakın ilişkide olan sermaye ve istihbaratın Soğuk Savaş sonrası küreselleşmenin etkisi ile ticari istihbarat çalışmalarını doğurduğunu ve hem egemenlik hem de ticari istihbarat alanlarında bilginin öneminin her geçen gün daha da arttığını söyleyebiliriz.
Ahmet ATEŞ
Adnan Menderes Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü