Merve Nur Doğan
Göç Çalışmaları o-Staj Programı
Özet
Bu çalışma, geri göndermeme ilkesi çerçevesinde Türkiye’de geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin geri dönüş süreçlerini incelemektedir. Esas amacı, Suriye’deki iç savaşın Türkiye’ye etkilerini, geçici koruma statüsünün ayrıntılarını ve Suriyelilerin geri dönüş süreçlerini analiz etmektir. Çalışma, Suriye’nin güncel durumu ve geri dönüş istatistikleri üzerine bir inceleme yapmaktadır. Son olarak, geri göndermeme ilkesinin uygulanmasında karşılaşılan zorlukları ve Türkiye’nin gönüllü geri dönüşleri teşvik etmek için yürüttüğü politikaları ortaya koymaktadır.
Anahtar kelimeler: geçici koruma, geri göndermeme ilkesi, Suriye, geri dönüş, Türkiye’nin geri gönderme politikaları
GİRİŞ
2000 yılında Hafız Esad’ın vefatının ardından iktidara gelen oğlu Beşar Esad, başlangıçta Batı yanlısı ve halk için umut verici bir lider imajıyla göreve başlamış, birçok reform ve yenilik vaat etmiştir. Ancak, kısa süre sonra babasının izinden giderek baskıcı bir yönetim tarzı benimsemiş ve ülkedeki ekonomik durumu daha da kötüleştirmiştir. Suriye, zaten mevcut olan Sünni-Alevi çatışmalarıyla gergin bir atmosfere sahipken, Arap Bahar’ının etkisiyle iyice karışmış ve 2011 yılında Dera’da başlayan protestoların ülke geneline yayılmasıyla, rejim tarafından şiddetle bastırılmaya çalışılan bu gösteriler, ülkeyi iç savaşa sürüklemiştir. Bunlara ek olarak, bölgesel ve küresel güçlerin etkilerini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. İç savaşın başından beri varlığını belli eden her iki kutbu da destekleyen çeşitli devletler bulunmakta ve bu devletler savaşın gidişatında önemli rol oynamaktadırlar (Özdemir, 2016, s.83).
Suriye iç savaşı Arap Bahar’ının içinden çıkan olaylar arasında en kanlı ve jeopolitik olarak önemli olanlardan biridir. Ülke nüfusunun neredeyse yarısının yer değiştirmek durumunda kalması ve bu yer değiştirmelerde komşu ülkelere sığınmacı olarak gidenlerin sayısının fazlalığı nedeniyle bu durum ülke sorunu olmaktan çıkıp bölgesel ve uluslararası politikanın temel gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Suriye ile uzunca bir kara sınırına sahip ülkemizde bu durumdan ziyadesiyle etkilenmiş ve mesele hem iç hem dış politikamızda önemli bir yer kaplar hale gelmiştir (Kiraz, 2020, s.101).
2011 yılında Suriye nüfusunun 22,5 milyon civarında olduğu bilinmektedir. Olaylar neticesinde 13,5 milyon kişi Suriye’de yaşadığı şehirden göç etmiştir. 2022 Dünya Göç Raporuna göre Suriye’de yaşanan iç savaş sonunda 6,8 milyondan fazla Suriyeli ise başta komşu ülkeler olmak üzere ülkelerinin dışına göç etmişlerdir (Çataklı, 2024, s.235). Suriye’den Türkiye’ye mülteci akışı, 29 Nisan 2011 tarihinde Suriye’deki çatışmalardan kaçan 250-300 kadar Suriye vatandaşının Türkiye topraklarına sığınma talebinde bulunmasıyla başladı (Ihlamur Öner, 2014, s.43). Türkiye, Suriye’deki iç karışıklığın başladığı ilk günden bu yana uyguladığı açık kapı uygulaması ile gelen sığınmacıları kabul etmiş olup bir kısmı Türkiye’nin sınır bölgelerindeki geçici kamplara yerleştirilmiştir; büyük kısmı da ülkenin değişik bölgelerinde yaşamını sürdürmektedir (Akkoyunlu & Ertan, 2017, s.10).
Kaynak: (Çataklı, 2024)
Suriyelilerin Türkiye’deki Statüleri
Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne taraf ülkelerden biridir ve 1967 tarihli Ek Protokol’e “coğrafi sınırlama” ile taraf olmuştur. Buna göre, Türkiye sadece Avrupa ülkelerinden gelen ve ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağı korkusu ile iltica talebinde bulunanlara mülteci statüsü vermektedir. Avrupa dışından gelenlerin başvurularını ise BMMYK ile birlikte değerlendirmekte ve mülteci statüsü verilmesi kararlaştırılanları, BMMYK aracılığıyla üçüncü ülkelere yerleştirmektedir.[1] Fakat Türkiye, Suriye iç savaşı başladığında bu sürecin kısa sürede sonlanacağı düşüncesiyle Suriyeli sığınmacıları “misafir” olarak tanımlamıştır. Ancak “misafir” kavramının haklar bakımından uluslararası hukukta bir karşılığı bulunmadığı için bu durum sığınmacılara yönelik keyfi uygulamalara yol açma riski taşımaktadır. Türkiye, Ekim 2011’den itibaren, Suriyeli “misafirlerini” İçişleri Bakanlığı 1994 Yönetmeliği’nin 10. maddesi gereğince “geçici koruma rejimi”ne aldığını ilan etmiştir. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) Madde 91 geçici korumayı şu şekilde düzenlemektedir: “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak Türkiye sınırlarına gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir” (Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu [YUKK], 2013). Asgari uluslararası standartlarla uyumlu olan bu rejim, açık kapı politikası, geri dönmeye zorlamama, bireysel statü belirlemenin yapılmaması, kamplarda barınma ve diğer temel hizmetlerin sunulması gibi ilkeleri içermektedir (Ihlamur Öner, 2014, s.44). Geçici koruma niteliği itibariyle bir uluslararası koruma türü olmayıp, kitleler halinde sınırlarımıza gelen kişilere acil koruma sağlamak ve bu kişileri bir an evvel güvenli bir ortama yerleştirmek amacıyla geliştirilmiş, bu kişilerin ancak uluslararası koruma ile sağlanabilecek olan ihtiyaçlarını, bireysel olarak değil fakat grup olarak ele alan bir koruma türüdür (Aydoğmuş, 2017, s.143). Rejim, geçici koruma olarak adlandırılsa da, YUKK’ta süre sınırı konusunda değişiklik yapılmıştır ve azami süre sınırı uygulanmamıştır. Suriyelilere geçici koruma statüsü 2011’de Bakanlar Kurulu tarafından verilmiştir, ancak 2016’daki Anayasa değişikliği referandumundan sonra yabancılara geçici koruma statüsü verilmesi ya da tersi kararı Cumhurbaşkanı tarafından alınabilecek hale getirilmiştir (Öztürk & Demirkol, 2024, s.271). Ayrıca Türkiye, gelenlerin “geçici” olduğundan hareketle, bu insanların yerleştirilmesi konusunda herhangi bir girişimde bulunmamış ve dolayısıyla Suriyeli mülteciler, o zamandan beri sınır bölgelerinin çok ötesine yayılarak, şu anda Türkiye’nin 81 ilinde yaşamaya başlamıştır. Yani Türkiye’deki mültecilerin %97’sinden fazlası kendi istek ve iradeleri ile Türkiye’nin her tarafına kendiliğinden yerleşerek “kent mültecileri” haline gelmiştir (Yıldırım Yücel, 2019, s.152)
Kaynak: https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638
Suriye’deki Mevcut Durum ve Geri Dönüş Eğilimleri
Göç süreçlerinde, geri dönüş hem gönüllü hem de zorunlu durumlarda, kilit bir rol oynamaktadır ve çok daha sorunlu bir boyuta sahiptir. Geri dönüş göçü, birçok faktöre bağlı olarak şekillenir. Bu faktörler arasında, göçmenin menşe ülkesindeki siyasi, ekonomik ve sosyal koşullar, ev sahibi ülkenin sunduğu olanaklar, bireysel özellikler (yaş, cinsiyet gibi), sosyal ilişkiler (eş ve çocuklar gibi), teşvikler ve caydırıcı unsurlar yer alır. Ayrıca, geri dönüş kararını etkileyen önemli unsurlar arasında güvenlik durumu, geçim kaynakları, eğitim, sağlık ve yardım hizmetlerine erişim, mülk ve arazi durumu, sosyal ağlar ve göçmenin ev sahibi ülkede kalış süresi de bulunmaktadır. Bu unsurların her biri, göçmenlerin geri dönme kararlarını ve yeniden entegrasyon süreçlerini belirleyen kritik etkenlerdir. Geri dönüş tek başına yeterli değildir aynı zamanda “başarılı” ve “sürdürülebilir” olması gerekir. Çünkü mültecilerin sürdürülemez bir şekilde geri dönüşü, yeniden çatışmaya ve/veya daha fazla yerinden edilmeye katkıda bulunabilir (Öztürk ve Demirkol, 2024).
Savaş, Suriye hükümetinin elindeki bölgelerde devletin rolünü, erişimini ve kurumsal kapasitesini önemli ölçüde etkilemiştir. Nominal olarak hükümetin kontrolü altındaki bölgelerde, otoritesinin ‘dağınık, parçalanmış ve rejim yanlısı paramiliterler, yabancı güçler ve yerel milisler şeklinde birden fazla gruba devredilmiş’ hale gelmiştir. Bu durum aynı zamanda hükümetin merkezi kontrolünü zayıflatan örtüşen yapılar yaratmıştır (European Union Agency for Asylum [EUAA], n.d.). Çatışma dinamikleri, ülkenin her bölgesinde farklılık göstermekle beraber düzensiz bir süreç izlemektedir; her zaman çatışma olmasa dahi her an patlak verebilecek potansiyele sahiptir, bu nedenle istikrarlı bir eğri oluşmamaktadır. Esad’ın bu yılın başında destekçilerine hitaben, “Geçen yıl olduğu gibi savaşın bittiği düşüncesine kapılmamalıyız. Bunu sadece vatandaşlara değil yetkililere de söylüyorum. Bazen zafer kazandığımız gibi romantik görüşe kapılıyoruz. Hayır. Savaş bitmedi” şeklinde ifadelerde bulunmuştur (Yıldırım Yücel, 2019, s.179)
Kaynak: https://jusoor.co/en/details/map-of-foreign-forces-in-syria-mid-2024
72 sayfalık “’Hayatlarımız Ölüm Gibi’: Suriyeli Mülteci Lübnan ve Ürdün’den Geri Dönüyor” raporu, Suriye’nin geri dönüş için güvenli olmadığını tespit etmiştir. Röportaj yapılan 65 geri dönen veya aile üyesi arasında, İnsan Hakları İzleme Örgütü 21 tutuklama ve keyfi gözaltı vakası, 13 işkence vakası, 3 kaçırma, 5 yargısız infaz, 17 zorla kaybetme ve 1 iddia edilen cinsel şiddet vakası belgeledi (Human Rights Watch, 2021). Suriye’nin bazı bölgelerinde 2018’den beri aktif çatışmalar yaşanmamış olsa da, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Suriye’nin güvenli olmadığı bulgusu diğer insan hakları örgütlerinin, gazetecilerin ve Suriye BM Soruşturma Komisyonu’nun bulgularıyla tutarlıdır. Hepsi keyfi tutuklamaları, gözaltıları, işkence ve kötü muameleyi, istem dışı veya zorla kaybetmeleri ve özet infazları belgelemiştir. UNHCR Haziran 2022’de yaptığı açıklamada 2017’den bu yana yapılan araştırmaların Suriyeli mültecilerin geri dönüşlerinin çok sınırlı kaldığını ve yıllar içinde azaldığını belirtti. Geri dönmeme nedenleri arasında emniyet ve güvenlik endişeleri yer alırken, geri dönme nedenleri arasında mal ve mülkleri koruma ihtiyacının yanı sıra, özellikle Suriye dışından geri dönenler için, yerinden edilen yerdeki kötüleşen ekonomik durum yer almaktadır (European Union Agency for Asylum [EUAA], 2022, s.65). Suriyeli mültecilerin bakış açısı da Suriye’nin durumuna ilişkin korku, belirsizlik ve güven eksikliği üçgeninde şekillendiği, çoğunluk için savaşın sona ermesinin, Suriye’ye geri dönmek için temel bir koşul olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte güvenlik, geçim olanakları, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetler geri dönüşü etkileyen ana unsurlar arasındadır (Kaya, 2022 s.78). Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği‘ne (UNHCR) göre temel koruma koşullarının yokluğunda toplu geri dönüşlerin kolay olmayacağını ancak gönüllü olarak geri dönmeye karar veren mültecilere bireysel olarak yardımcı olunacağını belirtti (İndependent Türkçe, 2023).
Kaynak: https://data.unhcr.org/en/situations/syria_durable_solutions?
Geri Göndermeme İlkesi Bağlamında Türkiye’nin Geri Gönderme Girişimleri
Devletler, geçmişte de olduğu gibi, sığınma hakkı verme konusunda isteksiz olduklarından geri göndermeme ilkesi, mülteci ve sığınmacıların yaşama haklarını korumak bakımından uluslararası hukuk kapsamında bir yükümlülük olarak kabul edilmek zorunda kalmıştır (Gündüz, 2018). Zulümden kaçan kişileri korumanın en etkili yollarından biridir. Devletleri, zulüm korkusu nedeniyle ülkelerini terk eden mültecileri sınır dışı etmekten ve/veya menşe ülkelerine geri göndermekten alıkoymayı amaçlayan geri göndermeme ilkesi, en dar manasıyla kendi ülkelerinde olumsuz koşullardan kaçarak güvenli bir ülkede yaşamak isteyen kişiler için koruma sağlayan bağlayıcı bir uluslararası hukuk ilkesidir (Gözen Ercan & Kul, 2021, s.7). Bu ilke ne kadar ülkelerine geri döndüklerinde hayatları tehlikede olan veya kötü muamele görecek kişileri koruyor olsa da özellikle tehlikeli bireylerin nasıl sınır dışı edileceği ve ev sahibi ülkelere yönelik kitlesel göçlerin nasıl yönetileceği gibi konularda boşluklar içermektedir ve endişeler yaratmaktadır. 2001’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından düzenlenen Uzman Yuvarlak Masa Toplantısı, insan hakları koruma ilkesinin, ev sahibi ülkenin kamu düzeni ve ulusal güvenlik gibi çıkarlarını göz önünde bulundurabileceğini ortaya koymuştur. Bu, geri göndermeme ilkesinin ev sahibi ülkelere ekonomik ve sosyal güvenlik açısından önemli riskler oluşturmadığı sürece uygulanması gerektiğini ima etmektedir. Bir kişinin geri göndermeme ilkesinden yararlanması için, geri gönderileceği ülkede işkence veya kötü muamele görme riskinin gerçek olduğunu kanıtlaması gerekir. Bu risk, devlet aktörlerinden veya devlet dışı aktörlerden kaynaklanabilir. Kişinin belirli bir etnik, dini, siyasi veya sosyal gruba üyeliği nedeniyle hedef alınma riski bulunuyorsa da bu durum geçerlidir. Ayrıca, geçmişte kötü muamele görmüş olması, geri göndermeme kapsamına girmektedir. Karar verilirken, kişinin geri gönderileceği ülkedeki mevcut koşullar ve devletin koruma sağlama kapasitesi de dikkate alınmalıdır. Bu unsurların varlığı durumunda, kişi geri gönderilmeyerek korunur (Öztürk & Demirkol, 2024, s.276). Ancak, dönmesini engelleyen bir durum yoksa sığınmacının geri gönderilmesi mümkün olabilir. Bu nedenle, geri göndermeye karşı koruma, işkenceye karşı koruma ile benzer bir anlama gelmektedir.
En fazla sayıda Suriyeliye 13 yıldır ev sahipliği yapan Türkiye, uyguladığı açık kapı politikası ve geri göndermeme ilkesi ile zaman içerisinde milyonlarca Suriyeliyi ağırlar hale gelmiş, bu durum kamuoyunda rahatsızlık yaratmaya başlamış, Türkiye’nin kötüleşen ekonomisi ve siyasi gerilimleri, yabancı grupları ve özellikle Suriyelileri, hedef tahtası haline getirmiştir. Geri gönderilmeleri yönünde hem siyasiler hem vatandaşlar tarafından artan tepkiler ortaya çıkmaktadır. Türk yetkililer, geçici koruma statüsü altındaki Suriyelilerin ülkelerine onurlu, güvenli ve gönüllü bir geri dönüş sağlamaları için birtakım politikalar geliştirip geri göndermeme ilkesine riayet ederek dönüşlerini sağlamaya çalışmaktadır. İç işleri bakanı Yerlikaya’nın bu bağlamda ki önemli açıklamalarına göre, Suriye’nin kuzeyine gerçekleştirilen harekâtlar sonrasında oluşturulan güvenli bölgeler sayesinde göçü kaynağında durdurduklarını ifade etti. Suriye’de hem terör koridoruna karşı hem de göçü önlemek için güvenli bölge oluşturulduğunu, 3 milyonu İdlib olmak üzere sınırlarımızın yakınında yaşayan 7 milyon insanı, oluşturulan 911 km’lik duvarla sınırlarımıza geçirmediklerini belirtti. Bakan Yerlikaya, gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş yapan Suriyeli sayısının son bir yılda 132 bin 288, son 5 yılda ise 687 bin 706 olduğunu söyledi (Göç İdaresi Başkanlığı, 2023). Eski İçişleri Bakan Yardımcısı Çataklı, bu konuya ilişkin güncel bir makale kaleme almış olup, makalesinde şu ifadeleri kullanmaktadır. “Bugün Suriye’de rejim tüm bölgelerin kontrolünü sağlayamamaktadır ve kimi bölgeler terör örgütleri tarafından ele geçirilmişken kimi bölgeler Türkiye’nin yaptığı operasyonlarla güvenli hale getirilmiştir. Türkiye, geçici koruma kapsamında ülkemizde bulunan Suriyelilerin gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri noktasında uluslararası hukuka ve insan haklarına uygun bir politika ve program takip etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları bölgenin güvenliğinin sağlanmasında kritik bir rol oynayarak hem olası göç dalgalarını engellemiş hem de gönüllü geri dönüşler için imkân sağlamıştır” (Çataklı & Taşdoğan, 2024, s.250). Bunlara ek olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da Suriyeli mültecileri ülkelerine gönüllü olarak geri dönmelerine teşvik etmek amacıyla Suriye’nin kuzeyinde briket evler inşa edildiğini ve Katar’ın desteğiyle 1 milyon mülteciyi barındırabilecek konut projelerinin sürdüğünü belirtti. Bu çabaların insani, vicdani ve İslami bir boyut taşıması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin Suriyelileri zorla geri gönderemeyeceğini ifade etti (Anadolu Agency, 2023). 2017 yılından itibaren başlatılan “bayram izni” uygulaması da gönüllü geri dönüşleri teşvik etmek amacıyla uygulanmış bir yöntemdir. Bu uygulama ile Suriye uyruklu yabancıların ülkelerinde bulunan akrabaları ile bayramlaşmaları ve daha önce yaşadıkları yerlerdeki yaşam koşullarını ve ülkelerine gönüllü geri dönüş yaptıklarında bu yerlerde güvenli ve yeterli bir şekilde hayatlarını idame ettirip ettiremeyeceklerini görebilmeleri amaçlanmıştır. 2017 yılında 272 bin, 2018 yılında 154 bin ve 2019 yılında 198 bin Suriyeli, ülkesine gitmiştir. Bu üç yıl içinde toplam 118.689 Suriye uyruklu yabancı ülkesinde kalarak geri dönmemiştir (İrdem, Zengin, Gören, & Uzun, 2020, s.51). Tüm bu çalışmalarla sürdürülebilir ve kalıcı bir geri dönüş eylemi elde edilmeye çalışılmakta, ancak ülkede yaşayan yaklaşık 4 milyon Suriyeli varken, bu kadar az sayıda geri dönüşün ne denli bir başarı sağladığı tartışmalıdır. Veriler, Suriyeli mültecilerin geri dönüşünde önemli bir sayı elde edilemediğini, insanların hâlâ güvenlik endişeleri taşıdığını ve bulundukları ülkelerde mevcut bir düzen kurdukları için bu düzeni bozmak istemediklerini göstermektedir.
Kaynak: https://data.unhcr.org/en/situations/syria_durable_solutions?
SONUÇ
Sonuç olarak, bu çalışma, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin geri dönüş süreçlerini ve geri göndermeme ilkesinin uygulanmasındaki zorlukları incelemiştir. Suriye’deki iç savaşın yol açtığı büyük çaplı göç, Türkiye’yi ciddi bir mülteci kriziyle karşı karşıya bırakmıştır. Geçici koruma statüsü altındaki Suriyelilerin geri dönüşü hem Suriye’nin güvenlik durumunun belirsizliği hem de Türkiye’nin uyguladığı eksik politikalar nedeniyle başarılı olamamaktadır. Türkiye, gönüllü, onurlu ve güvenli, geri göndermeme ilkesine aykırı olmadan, geri dönüşler sağlamak için önemli çabalar sarf etse de eve dönenlerin sayısı yaklaşık dört milyon göçmenin yanında çok az bir sayıdır. Suriyeli mültecilerin geri dönme isteksizliği, Suriye’deki güvensizlik ortamı ve Türkiye’de kurdukları yeni yaşam düzeni gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, geri dönüş süreçleri hem uluslararası hukukun ilkelerine uygun hem de mültecilerin güvenlik ve insan haklarını gözetecek şekilde ilerletilmeye çalışılmaktadır.
KAYNAKÇA
Akkoyunlu Ertan, K., & Ertan, B. (2017). Türkiye’nin Göç Politikası. Contemporary Research in Economics and Social Sciences, 1(2), 7-39.
Anadolu Agency. (2023, June 1). Türkiye creating infrastructure for voluntary return of Syrian refugees: President Erdoğan. Retrieved from https://www.aa.com.tr/en/middle-east/turkiye-creating-infrastructure-for-voluntary-return-of-syrian-refugees-president-erdogan/2906013
Aydoğmuş, A. Y. (2017). Expulsion of Temporary Protection Beneficiaries Under Turkish Law. Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, 37(2), 141-169.
Çataklı, İ., & Taşdoğan, C. (2024). Suriyeli Göçü ve Türkiye’nin Sığınmacılara Yönelik Politikaları Üzerine Bir Değerlendirme. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 26(1), 233-260. https://doi.org/10.26745/ahbvuibfd.1405605
Durable Solutions for Syria. (30 Haziran 2024). UNHCR. Retrieved from https://data.unhcr.org/en/situations/syria_durable_solutions
European Union Agency for Asylum. (n.d.). Country guidance: Syria – Government of Syria and associated armed groups. Retrieved from https://euaa.europa.eu/country-guidance-syria/11-government-syria-and-associated-armed-groups
European Union Agency for Asylum. (2022). Syria: Security situation (COI Report). Retrieved from https://coi.euaa.europa.eu/administration/easo/PLib/2022_09_EUAA_COI_Report_Syria_Security_situation.pdf
Geçici Koruma. (5 Eylül 2024). Göç İdaresi Genel Müdürlüğü. Retrieved from https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638
Göç İdaresi Başkanlığı. (22 Ağustos 2023). İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya: Göçü kaynağında durdurduk. Retrieved from https://www.goc.gov.tr/icisleri-bakani-ali-yerlikaya-gocu-kaynaginda-durdurduk
Gözen Ercan, P., & KUL, S. (2021). Ülkeleri İçinde Yerinden Edilmiş Kişilerin ve Mültecilerin Koruma Sorumluluğu Çerçevesinde Korunması. Uluslararası İlişkiler / International Relations, 18(71), 1–19. https://www.jstor.org/stable/27085793
Gündüz, B. (2018). Non-Refoulement Principle in the 1951 Refugee Convention and Human Rights Law. ASSAM Uluslararası Hakemli Dergi, 5(10), 13-23.
Human Rights Watch. (2021, October 20). Syria: Returning refugees face grave abuse. Retrieved from https://www.hrw.org/news/2021/10/20/syria-returning-refugees-face-grave-abuse
İndependent Türkçe. (2023, April 5). Mültecilerin Suriye’ye güvenli dönüşü nasıl sağlanacak? Retrieved from https://www.indyturk.com/node/648296/d%C3%BCnya/m%C3%BCltecilerin-suriyeye-g%C3%BCvenli-d%C3%B6n%C3%BC%C5%9F%C3%BC-nas%C4%B1l-sa%C4%9Flanacak
İrdem, İ., Zengin, Ü. N., Gören, K. B. B., & UZUN, M. (2020). Türkiye’deki Suriyeliler ve sınır ötesi güvenli bölge [Rapor]. Polis Akademisi Başkanlığı.
Ihlamur Öner, S. G., (2014).” Türkiye’nin Suriyeli Mültecilere Yönelik Politikası”. Ortadoğu Analiz, vol.6, 42-45.
Kaya, M. (2022). İnanç Temelli Suriyeli Mülteci Topluluklar ’da Geri Dönüş Eğilimleri. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21(Özel Sayı), 74-89. https://doi.org/10.46928/iticusbe.1096087
Kiraz, S. (2020). Türkiye’nin Doğrudan Müdahale Öncesi Dönemde Suriye İç Savaşı’na Yönelik Dış Politikasının Analizi. Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, 7(2), 99-140. https://doi.org/10.26513/tocd.707351
Map of foreign forces in Syria (mid-2024). (2 Temmuz 2024). Jusoor. Retrieved from https://jusoor.co/en/details/map-of-foreign-forces-in-syria-mid-2024
Özdemir, Ç. (2016). Suriye’de İç Savaşın Nedenleri: Otokratik Yönetim mi, Bölgesel ve Küresel Güçler mi? Bilgi Sosyal Bilimler Dergisi (2), 81-102.
Öztürk, O., & Demirkol, A. (2024). Exploring the non-refoulement principle in the ECtHR jurisprudence: Syrians under Temporary Protection in Türkiye as a case study. Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, 14(1), 269-306. https://doi.org/10.32957/hacettepehdf.1406406
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Kanun No. 6458, 11 Nisan 2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmî Gazete (2013).
Yıldırım Yücel, Z. (2019). Ulus devlet, mültecilik ve menşe ülkeye geri dönüş: Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteciler (Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). İstanbul Üniversitesi.
[1] Kısaca Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olmayan devletlerden gelen kişilere “mülteci” statüsü vermemekte, onları “şartlı mülteci” olarak tanımlamaktadır.