Suriye’de olaylar ne durumda diye bakıyorum her gün haber ve yazılara. Aslında belli ne aradığım; bir gün Esed’ın yaptığı katliam ve işkencelerin bitip, ölümlerin bir şekilde durması ve ardından daha demokratik bir hükümetin gelişeceği bir Suriye kurulması… Mümkün mü bilemiyorum artık; herkes aynı olaylara o kadar farklı açılardan bakarak yorumluyor ki… Her yazıya haklı demeye başlayınca ki bu yazılar birbirinin tamamen zıttı da olsa; ben de bu karmaşayı yansıtayım istedim, aynı veriler ve olaylar nasıl değişik yorumlanabilir, görülebilir beraber düşünelim, gözlemleyim.
Suriye’deki bir yıldır yaşanan gelişmeleri ele alacak olursak toplam ölüm sayısı dokuz bini bulmuş durumda… Reform talepleriyle başlayan protestolar, Esed yönetiminin şiddet ve baskısı nedeniyle devrimi hedefler hale geldi. Rejim karşıtı grubun, rejimin baskı ve şiddetine rağmen barışçıl bir yöntem izlemeye çalışması ve demokratik bir yönetimi arzulaması, uluslararası alanda destek bulmasını sağladı ve Suriye Milli Konseyi (SNC)’nin de uluslararası alanda muhalifi temsil etmesiyle sesleri duyuldu. Öncelikle Libya’ya benzememek için yabancı işgali istemediler ve Amerika, Avrupa, Arap Birliği ve Türkiye’nin desteklemesiyle Suriye yönetimine ekonomik yaptırım kararı alındı. Amaç, Esed yönetimini ekonomik yönden zayıflatıp, baskıya son vermesini sağlamaktı. Ama ne yazık ki olmadı. İran, Rusya, Çin ve Hizbullah’ın desteğiyle Suriye rejimi yine ayakta kalmayı başarabildi. Diğer taraftan da muhalefette bölünmeler yaşandı; Suriye Özgürlük Ordusu kendi başına hareket etmeye başladı ve SNC kendi içerisinde yabancı işgali isteyenler istemeyenler olmak üzere ciddi bir bölünme yaşadı.
Ekonomik yaptırımların sonucuna baktığımızda; Right Web yazarı Samer Arabi’nin yazısına[1] göre ekonomik yaptırımlar Suriye rejiminin silahlanma ve yatırım yapma kapasitesini çok da fazla etkilemeden, temel ihtiyaçların fiyatlarının üçe katlamasına neden oldu. Patrick Seale’nin yazısında[2] belirttiği üzere ticaret durup, işsizlik arttı ve az bir birikimi olan ya da hiç bir şeyi olmayanlar zarar gördü; ve de ülkeye turist ve yatırımcının gelmesi de zaman alacak. Sonuç olarak diyebiliriz ki; Esed yönetiminin Rusya, Çin ve İran’dan aldığı yardımları nedeniyle, ekonomik yaptırımlar amacından şaşıp, rejimi zayıflatmak yerine Suriye halkına zulüm olmuş.
Yaptırımlar işe yaramayıp Esed baskısına devam edince; Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Annan Planı’yla Suriye yönetimiyle çözüm arayışına girdi. Peki, nedir bu plan ve neyi gözeterek iki taraf da kabul etti, bakalım. Nicolas Nassif’in yazısı[3] üzerinden gidecek olursak, Suriye hükümetinin bu planı kabul etmesindeki amacı, muhalifleri ve destekçilerini kontrolü altına almak ve BM de dâhil olmak üzere Suriye’nin ulusal diyaloğuna rejim harici kimsenin karışmaması garantisini elde etmek. BM ve Arap Birliğince rejim baskısını sonlandırabilmeyi hedefleyen bu plana göre, Suriye hükümeti ağır silahlarını geri çekecek ve şiddete son verecekti. Ama, Esed’in, rejim karşıtlarına baskıyı devam ettirmesi, Nassif’e göre, BM’deki bazı yetkilileri plan hakkında umutsuzluğa sevketmiş durumda. Jory Warrick’in yazısındaki[4] Müslüman ülkelerdeki yetkililerle yapılan röportajlara göre Suriye’nin Annan planı kurallarını ihlal edebilecek kadar kendisine güveni, azınlık grupların desteğinden, Esed’in Humus ve Hama’daki karışıklıkları bastırmasından ve Şam’daki suskunluktan kaynaklanmaktadır. Nassif’e göreyse; arkasındaki Rusya ve Çin desteğine dayanmaktadır.
Rusya’nın desteği hakkındaki yorumlara da bakalım bu aşamada…Salam Kayla’nın tutuklanmadan önce yazdığı yazısında[5] çok farklı bir değerlendirme söz konusu… Kayla’ya göre Rusya, Amerika Esed rejimini devirmek istemediğinden, Suriye’ye (hatta Suriye bataklığına demekte) doğru ittirilen bir piyon niteliğinde. Rusya ne kadar Suriye’ye yapılacak olan askeri işgali veto ettirerek Suriye’ye desteğine devam etse de, rejimi sonsuza kadar destekleyecek, ayaklanmaya son verecek pozisyonda olmayacak.Yani, Rusya, Suriye’ye destek verdikçe kendisi zayıflayacak ve böylece giderek çözümsüzleşecek olan Suriye’yle karşılaşınca da Amerika’yla birlik olup çözüm bulmaya çalışacak (ki Josef Olmert de bu düşüncede[6] ). O yüzden Kayla’ya göre Ruslar baştan rejimi desteklemekten ve onu korumaktan vazgeçmeli. Yani; Kayla’nın çizdiği resimde, Rusya, Çin, İran ve Hizbullah Suriye’yi kurtaramayacak…
Annan planının başarısızlığının neticesinde neler olabileceği de yazarlarca farklı şekillerde yorumlanıyor. Kayla’ya göre Suriye rejiminin ateşkese rağmen devam eden şiddeti, baskısı ve tutuklamaları Suriye’yi bir iç savaşa sürükleyecek… Bu iç savaş, muhalefet askerlerini zayıflatacak ama halk hareketini durduramayacak. Hatta; rejim, düşük seviyede devam edecek olan rejim karşıtı halk ayaklanmasıyla mücadele ederken uzun dönemli fon sorunu, manen, moralmen çöküş ve güçlerin parçalanması problemleri ile yüzleşecek ve zorlanacak. Oluşacak bu durumda, Esat yönetimi için ortaya iki senaryo sunuluyor. İlki Suriye devletinin kapasitesinin azalması ve baskı birimlerinin zayıflaması. Bu durumda da ayaklanma şiddetlenecek ve meydanların işgali ve tabi sonunda da rejimin devrilmesi yaşanacak. İkincisi ise öldürmelerin bitmesi ve ayaklananların bazı isteklerinin yerine getirilmesi. İki senaryo da muhalefet yanlısı, sevindirici bir haber, en azından bana umut veriyor; tabi söylemek hayal etmek işin kolay kısmı…
Warrick, yazısında yetkililerin fikir ve değerlendirmelerine yer veriyor. Mesela yazıya göre; Amerikalı ve Avrupalı yetkililer, Esed’in ateşkes antlaşması kabulünü, muhalifleri yok etme ve kendi gücünü toplama amaçlı geciktirme taktiği olarak değerlendiriyor. Bazı Amerikan yetkililer ise, ateşkesin başarısızlığının ardından uluslararası komitenin güçlü bir eylem planı hazırlayacağını belirtiyor. Bunun ne kadar olabileceği tartışılır, ama bu yetkililer bir de Obama yönetiminin Rusya ve Çin’i de arkasına alarak Esed yönetimine silah ambargosu ve başka cezalandırıcı yöntemlerle baskı uygulamayı düşündüğünü iddia ediyor. Yani Rusya, yazıda değinildiği gibi Esed rejimini cezalandırmak için bir kilit nokta durumunda; ama neredeyse bütün dünya ülkeleri baskı uygularken, Rusya Suriye’ye desteğe devam ederken, Rusya’nın fikrini değiştiren ne olacak, eğer olursa tabi, bu da bir merak konusu… Ki Araabi de aynı düşünceyle çıkıyor; Batıdaki ülkeler, Rusya, Çin ve Suriye’nin komşu ülkelerinin yeterli uluslararası baskısıyla, Suriye’deki çatışma, rüşvet ve zulüm makul bir şekilde sonlanacak ve muhalefetin istekleri yönetimin demokratikleşmeyi kabul etmesiyle gerçekleşecek… Hayal gibi herkesin arzuladığı; ama…
Bir de işe yaramayan ekonomik baskılar ve başarısız gözüken Annan planının ardından John McCain, ABD Senatosu’nda Arizona eyaletini temsil eden iki senatörden biri, Arabi’nin yazısında Suriye Özgürlük Ordusu’na yardım etmekten bahsediyor. Bu şekilde mevcut olan güç dengesini (dengesizliği aslında) muhalefet lehine değiştireceğin iddia ediyor. Aynı yazıda Hillary Clinton da Amerika’nın Suudi Arabistan ve Katar’la beraber Suriye Özgürlük Ordusu’na uluslararası finansal çabaya girileceğinden bahsediyor. Rast haberde rastladığım “Suriyeli Muhalifler Terör Tekniklerini, Kosova’da öğreniyor” başlıklı yazıya[7] göreyse Kosova Kurtuluş Örgütü Suriyeli muhaliflere teknik vermekte ve örgütlenmesinde yardımcı oluyorlar… Göreceğiz bakalım neler olacak…
Şu anlık bir kaç yazardan almış olduğum yazıların harmanlanıp değerlendirilmesi bu şekilde, ki bütün yazılar yan yana konulsa ortaya daha da karmaşık bir hal çıkacak gibi… Hepsi Suriye rejiminin devrileceğinde hem fikirler aslında, ama nasıl olacağı konusu farklı sonuçlar ortaya koyuyor… Farklı kaynaklar tarayıp değişik bilgiler, farklı ağızlar duymak her geçen gün Suriye’ye bakışımızı geliştirse de duyduklarımız ve okuduklarımızın ne kadar doğruyu yansıttığından emin olamadığımız için bize yansıyan şekliyle ve yorumlanmasıyla bir Suriye oluşuyor aklımızda… Doğru ya da yanlış, belirsiz, bütün gelişmelere açık… Hatta bir kişiyle konuştuğum zaman hiç duymadığım bir yorumla gelmişti, ama mantıklıydı da yani: Suriye’de yaşananlar, Suriye’nin zayıflaması için ve asıl hedef İran. Suriye güçsüzleşirse, İran savunmasız kalır ve devrilmesi kolaylaşır… Kısacası, her ülke hangi amaçlarla ilerlemekte ve hangi adımı atacak, bilmiyoruz… Daha önce de belirttiğim üzere olayın bizlere yansıyan ve duyrulan kısmı kadar bilgi ve bu bilgiden çıkan milyon yorum var… Elbet birilerinin tahmini doğru çıkacak…
Esma Dalp
Boğaziçi Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
(1) “The Militarization of the Syrian Uprising (Suriye Ayaklanmasının Askerileşmesi)” http://rightweb.irc-online.org/articles/display/the_militarization_of_the_syrian_uprising
(2) “The Morning After (Sabahın Ardından)” http://www.bitterlemons-international.org/inside.php?id=1528
(3) “Damascus: The Protocols of the Annan’s Plan (Halep: Annan Planı Protokolleri)” http://english.al-akhbar.com/node/6574/
(4) “Syrian Cease-Fire Violations Deepen Gloom Over Options for Ousting Assad (Suriye Ateşkes İhlali Esat’ı yerinden etmek için Seçenekler Üzerinden Hüznü Derinleştiriyor)” http://www.washingtonpost.com/world/national-security/syrian-cease-fire-violations-deepen-gloom-over-options-for-ousting-assad/2012/05/05/gIQA72xP4T_story.html
(5) “Damascus Between Its Internal and External Fronts (İç ve Dış Cephe Arasında Şam)” http://english.al-akhbar.com/content/damascus-between-its-internal-and-external-fronts
(6) “No Ceasefire in Syria-So What’s Next (Suriye’de Olmayan Ateşkes- Yani Devamı Ne)” http://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&ved=0CHsQFjAA&url=http%3A%2F%2Fwww.huffingtonpost.com%2Fdr-josef-olmert%2Fsyria-transition_b_1440716.html&ei=9aGpT5bYBemG4gSIpLTECQ&usg=AFQjCNEkoEYVkUxPrO69Ud2s8ET8o0lSVw
[7] http://www.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.rasthaber.com%2F64679_-suriye-sorunu-tehditle-cozulmez-.html&h=ZAQEk7eXo