“Bu kitabın sayfalarında yaşayan 500.000 Amerikalı var…”
Franklin Delano Roosevelt, 1940
Gazap Üzümleri; Amerika’nın Büyük Buhran döneminde yazılmış, hayatın açlık, yoksulluk, ölüm ve çaresizlik gibi tüm gerçekliklerini bir araya getiren, tıpkı bir tarih kitabı gibi 1930’lu yılların şartlarını bütün canlılığı ile bize betimleyen ve içinde onlarca farklı deneyimi barındıran bir başyapıt…
Amerikan edebiyatının modernist döneminin en başarılı eserlerinden biri olarak kabul edilen Gazap Üzümleri, Amerika’nın 1930’lu yıllarda geçirdiği ekonomik, sosyal ve politik zorluklarını ve yetersizliklerini, kurgusal karakterleri tıpkı tarih kitaplarında gördüğümüz ve okuduğumuz gerçek insanlarmışçasına anlatıyor. Bunu yaparken John Steinbeck, kullandığı anlatıcı tonu ve kişisi, bizi sanki bir zaman makinası ile o döneme bir gözlemciymişiz gibi ışınlıyor ve bizzat yaşanan zorlukları ve deneyimleri tüm canlılığı ile hissetmemizi sağlıyor.
Kitap bu deneyimi bize Joad ailesini merkeze alarak, bu ailenin yaşadıklarını ve ailenin etrafında gelişen olaylar silsileri ile harmanlayarak betimliyor. Küçük bir aile hikâyesi gibi başlayan kitap, aslında çok daha farklı, daha büyük bir parçanın ufak unsurları gibi gelişiyor. Joad ailesi, o dönemde Amerika’nın orta-batı bölgesinde yaşanan kuraklık ve dönemdeki ekonomik kriz dolayısıyla, tıpkı 1840 yıllarında olduğu gibi California’ya, batıya akın akın giden göç hareketlerinin bir parçası oluyor. Oklahoma’dan başlayan ve California’ya kadar uzanan bu hikâyede, Joad ailesi gördükleri reklamlarla, afişlerle veya sağdan soldan duydukları kulaktan dolma bilgilerle bir hayalin peşine düşüyor ve hiç beklemedikleri veya düşünemeyecekleri başka hayatların parçaları oluyorlar.
John Steinbeck, Joad ailesinin hikâyesini anlatırken aynı zamanda dönemin şartlarını ve gerçekliklerini anlattığı yan hikâyelerle ve başka kurgusal karakterlerle de betimlemeyi unutmuyor. Örneğin, kitabı sanki iki katmandan oluşturmuşçasına, ana hikâyenin yanı sıra kısa bölümler eklemeyi tercih ediyor. Bu bölümler aslında, hikâyeye derinlik kazandırmakla birlikte, kitabın gerçekçiliğini bir nebze daha yansıtıyor. Tarih kitaplarında gördüğümüz, o dönemle bağdaşmış olayları, kurgusal karakterlerle ve kendi yarattığı hikâyelerle somutlaştırıyor ve o dönemin aslında okuduğumuzdan ve dinlediğimizden daha zorlu bir süreç olduğunu bize yansıtıp dönemin Amerika’sıyla ilgili olan tarihsel algımızı ve bilgimizi tekrar gözden geçirmemizi sağlıyor.
Öte yandan, John Steinbeck 1930’lu yıllardaki “toz çanağından”[1] California’ya uzanan, batıya akın akın giden göç hareketlerini Joad ailesiyle ve bu ailenin yaşadıklarıyla genelliyor. Joad ailesi, Oklahoma’dan yola çıkıp Amerikan rüyasını yaşamak umuduyla California’ya göç ediyor. O dönemde toz çanağında bulunan tüm çiftçilerin hayali olan rahat ve zengin bir yaşam, Joad ailesine de umut veriyor ve yolculukları boyunca asla pes etmemelerini sağlıyor.
John Steinbeck, Joad ailesinin yaşadıklarını ve düşüncelerini, 1930lu yılların göç hareketlerindeki insanların neler yaşamış olabileceklerini veya neler hissetmiş olabileceklerini genel bir çerçevede yansıtıyor. Joad ailesi, yolculukları esnasında, farklı bölgelerden insanlarla tanışıyor ve yolculuklarını birlikte devam ettiriyorlar. Steinbeck, bu şekilde aslında Joad ailesini büyük bir çerçevenin bir parçası haline getirerek yaşanan tüm olayları somutlaştırıyor. Örneğin, Joad ailesi kamp yaptığı esnada birçok farklı bölgelerden insanla tanışıp onlarla birlikte hikâyelerini paylaşıyorlar. Bu hikâyeler aslında büyük çerçevede 1930lu yıllardaki göç hareketlerinin çok basit olmadığını ve çok daha farklı derinlikte yaşanan bir deneyim olduğunu bize yansıtıyor.
Ancak John Steinbeck, bu hikâyeyi sadece hayatın gerçekliklerini veya dönemin şartlarını yansıtmak amacıyla yazmıyor. Kitabın bazı bölümlerinde görüldüğü gibi Steinbeck dönemin Amerika’sına büyük eleştiriler yapıyor.
Öncelikle, Steinbeck batıdaki Amerikan toplumunu eleştiriyor. Göç hareketlilikleri sonucu Amerika’nın batısında yüksek nüfus artışı oluyor ve özellikle California’daki yerel halk bu duruma çok sert tepkiler gösteriyor. Orta-batıdan gelen çiftçiler, batıda şeftali veya pamuk toplama gibi saatte sadece 25 cent veren işlerde çalışmalarına rağmen yerel halk, polisin de desteği ile göçmenlerin kamplarına baskınlar düzenlemeye çalışıyor ve göçmenleri batıdan kovmaya çalışıyor. Yerel halk ayrıca, toplum içinde göçmenlere ‘Okies’ gibi lakaplar takarak ayrımcılık ve ırkçılık yapıyor. Kitapta da görüldüğü gibi yerel halkın bu tavrı bazen başarılı oluyor ve göçmenlerin bir kısmı batıyı terk etmek zorunda kalıyor. Steinbeck, aslında artan göç hareketlerinin sebeplerinden birini batıdaki işverenlerin dağıttığı reklam ve el ilanları olduğunu savunuyor ve toplum içinde oluşan ironiyi bize yansıtmaya çalışıyor. Bu ironi ile hem artan göçe sebep olanların batıdaki insanlar olduğunu söylüyor hem de batıdaki insanların göçmenleri istemediğini bize yansıtıyor.
Ayrıca, John Steinbeck Amerikan Rüyasının geçerliliğini eleştiriyor. Amerikan Rüyası çok çalışma ile başarı, refah ve şöhretin yakalanabileceği fikrini savunan bir düşünce biçimi ve geleneğidir ve hala günümüzde geçerli olan bir düşünce biçimidir. Joad ailesi de Amerikan Rüyasına kapılıyor ve refaha sahip olabilme umuduyla yolculuklarına başlıyor. Ancak kitap ilerledikçe görüldüğü gibi bu düşünce biçimi geçerliliğini kaybediyor. Refah veya zengin kavramlarının yerini yoksulluk, açlık ve ölüm kavramları alıyor. Joad ailesi bireyleri ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar nihayetinde aç ve parasız kalıyorlar. Steinbeck, Amerikan Rüyası düşünce biçiminin gerçek dünya ile alakasının olmadığını ve gerçekliğin yanında bir mitten öteye gidemeyeceğini çok iyi bir şekilde kitabında inceliyor.
Ancak bu kadar olumsuzluğa, çaresizliğe ve trajediye karşın, John Steinbeck olumlu bir şekilde kitabını bitiriyor. Çoğu eleştirmene göre, Gazap Üzümleri tam olarak gerçekçi bir kitap ve gelecek için Amerika açısından olumlu bir çıkarım sunmuyor. Ancak John Steinbeck, Joad ailesiyle birlikte yola çıkarak, sonucunda birlikte ve güçlü bir toplum anlayışı oluşturuyor. Kitabın başlığını da bir sembol olarak kullanarak, üzüm çiftçilerinin gazabının gelecek için bir umut oluşturduğunu yansıtıyor. Nihayetinde dönemin göç hareketlerini ve aslında bu hareketlere dâhil olan her bireyi bir çatı altında birleştiriyor ve yeni güçlü bir kimlik oluşturuyor. Steinbeck’e göre kötü günlerden kurtulmanın tek yolu birlikten geliyor ve eğer birliktelik başarılabilirse, tüm güçlüklerin altından gelinebileceğini yansıtıyor. Bunun en güzel örneği, kitabın son bölümünde açlıktan ölen bir adamı anne sütü ile besleyen, yavrusunu yeni kaybetmiş bir anne ile betimliyor. Bu sahnede sanki ölen adam yeniden doğan bir çocuk gibi hayata tutunuyor ve birlik açısından geleceğe dair umut serpiştiriyor.
Sonuç olarak Gazap Üzümleri, içinde birçok farklı katman barındıran çok zengin bir kitaptır. 1940 yılında bir radyo programında Amerikan başkanı Franklin Delano Roosevelt’in de dediği gibi; “Bu kitabın kapağında 500.000 Amerikalı yaşıyor.” Dönemin şartlarını ve gerçekliklerini tüm canlılığıyla bize yansıtırken oluşan en karanlık anların bile birlikle ve inançla altından kalkılabileceğini anlatan bu kitap, tarihin en başarılı romanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
OĞUZ KAAN ÖZALP
TUİÇ Göç Çalışmaları Stajyeri
KAYNAKÇA
[1] Açıklama: Amerika’daki kuraklık sonucu ortaya çıkan, Amerika’nın Güney Ovalarına verilen genel bir isim. Bknz: https://www.history.com/topics/great-depression/dust-bowl#:~:text=the%20Great%20Depression%3F,Okie%20Migration,traveled%20west%20looking%20for%20work.