Füze Kalkanı’nda Son Perde

Amerika Birleşik Devletleri’nin uzun zamandır üzerinde çalıştığı füze kalkanı projesinin karar aşamasına gelmesiyle bir süredir konu gündemimizi meşgul etmekteydi. Özellikle kurulması planlanan sistemin Türkiye topraklarına da yerleştirilmek istenmesi tartışmaların alevlenmesine sebep oldu. Füze kalkanı projesinin İran’a karşı olduğu, hatta savunma değil saldırı amacı güttüğü iddiaları ortaya atıldı. Hükümetin tutumu merakla bekleniyordu, son nokta geçtiğimiz hafta Lizbon’da konuldu. Hükümetin füze kalkanı projesine onay vermesi kimi çevrelerce büyük bir hezimet olarak yorumlanırken, hükümet zirveye Türkiye’nin damgasını vurduğunu belirtti.

 Geçtiğimiz yıl eksen kayması tartışmaları gündemimizi uzun bir süre meşgul etmişti. AK Parti(AKP) hükümetinin İran’la bir süredir yakın ilişkiler kurması füze kalkanı projesinin akıbeti hakkında soru işaretleri oluşturmuştu. Bir ihtimal de olsa Türkiye’nin projeye karşı çıkması çok ciddi sorunlara yol açabilir, Türk Dış Politikasının tüm dinamiklerini alt üst edebilirdi. Neyse ki hükümet doğru kararı vererek Lizbon’da projeye onay verdi. Geçtiğimiz hafta medyada projenin teknik detaylarıyla ilgili birçok haber yer aldı. Ancak bu nokta önemli olan Türkiye’nin projeye onay vermesi ve aynı zamanda sistemin bir kısmının topraklarında konuşlandırılmasına izin vermesidir. İran’ın tehdit olarak tanımlanmamış olması AK Parti(AKP) hükümetinin kullandığı en ciddi argüman. Bu, hükümetin İran’la olan ilişkileri dengede tutmak adına elde ettiği ciddi bir kazanım olarak değerlendirilebilir. Ancak her ne olursa olsun Türkiye bu kararıyla batı bloğunun bir mensubu olduğunu ortaya koymuştur. Lizbon’da verilen mesaj çok nettir, Türkiye ABD’nin müttefikidir. Ancak hal böyleyken muhalefet ve bazı gruplar hükümetin verdiği kararı ciddi bir şekilde eleştirmektedirler. İlginçtir ki bu eleştiriyi yapanların bir kısmı eksen kayması tartışmalarını ortaya atıp, Türkiye’nin Ortadoğululaştığı iddialarını öne sürenler. Hükümet’in İslam dünyasına yakınlaşması Türk Dış Politikasının istikrarı açısından risk yaratabilecek bir durumdu. Ancak füze kalkanı projesinin onaylanmasıyla gördük ki Türkiye batıdan ve müttefiklerinden uzaklaşmıyor. Hükümetin verdiği kararın önemi bu kadar yüksekken ve batıyla olan ilişkilerin güçlü bir şekilde devam ettiğini ve edeceğini açıkça ortaya koyarken, bu tutumun eleştirilmesi son derece yanlış. Ne yazık ki tüm siyasi partiler, dış politikayı iç siyaset için zaman, zaman ucuz bir araç olarak kullanıyorlar. Halen Türk Halkı’nın bir kısmı NATO’yu bir tehdit algısı olarak görmekte ve bazı gruplar bunu kullanmak konusunda oldukça ısrarlı. Altı kalın harflerle çizilmesi gereken nokta, NATO’nun bir uluslararası güvenlik organizasyonu olduğu ve uluslararası ilişkilerde “collective security” dediğimiz ülkelerin ortak güvenlik çıkarları doğrultusunda bir araya gelmesidir.

NATO’nun bir güvenlik ittifakı olduğunu ve İran’ın önümüzdeki yıllarda küresel güvenliğin önündeki en ciddi tehditlerden biri olduğunu dikkate aldığımızda, füze kalkanı projesi batı bloğu ülkelerinin güvenliği açısından yüksek önem taşıyor. Türkiye, İran’ı dost ülke olarak görse de, nükleer silahlara sahip bir İran, Türkiye için de çok ciddi bir tehdit olacaktır. Bu noktada hükümet füze kakanına evet diyerek çok kritik bir karar vermiştir. Bu karar muhafazakar kesimi rahatsız etse de, Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda atılmış çok stratejik bir adımdır. Muhalefet bu projeyi bir tehdit olarak görmeyi bırakmalı ve hükümetin başarısızlığı olarak görmemelidir. Aynı zamanda, hükümetin de Lizbon Zirvesi’ni bir zafer olarak göstermemesi gerekir. Ortada ne kaybedilen bir savaş vardır, ne de kazanılan ciddi bir zafer. Sadece olması gereken olmuştur. Türkiye, soğuk savaş yıllarından bu yana mensubu olduğu batı bloğunun ortak güvenlik stratejileri doğrultusunda hareket etmiştir.   

 

 

 Uluhan CERAN

 [email protected]

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...