Finlandiya ve İsveç’in NATO Üyeliği: Türkiye Oyunbozan mı?

Uzun yıllar sonunda tarafsızlığını bırakıp NATO’ya üye olmaya karar veren İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka üyeliği, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “olumsuz bakıyoruz” çıkışı ile tartışma konusu haline geldi. Türkiye’nin 1952 yılından bugüne üye olduğu Kuzey Atlantik İttifakı’na yeni bir üyenin dâhil olması için üyelerin oybirliği şart. Dolayısıyla İsveç ve Finlandiya’nın tarihi kararı ve Batı cephesi için de çeşitli sebeplerle stratejik olan üyelik süreci Türkiye’nin itirazına takılmış durumda. NATO, bilindiği üzere ikinci dünya savaşından sonra Sovyetler Birliği’nin yayılmacı tehdidine karşı kurulan ortak güvenlik örgütüdür. Sovyetlerin yıkılması ve soğuk savaşın sona ermesi, NATO’nun varlığını tartışmaya açmasına rağmen halen varlığını ve önemini koruyor. Özellikle 1990’lı yıllarda Yugoslavya’nın dağılması sürecinde Bosna ve Kosova’daki rolüyle önemini pekiştiren NATO, 11 Eylül’ün ardından ABD’nin Afganistan’a askeri müdahalesinde de önemli rol oynadı.

İsveç ve Finlandiya’nın bugün NATO’ya girme kararı vermesinin ardında Rusya-Ukrayna savaşı önemli faktör olarak görünse de her iki ülkenin de askeri tarafsızlığına rağmen NATO ile ilişkileri geçmişe dayanıyor. İsveç ve Finlandiya ile NATO ilişkileri 1994 yılında Barış İçin Ortaklık (PfP) ile başlıyor. İki ülke, NATO’nun Balkanlar, Afganistan ve Irak’taki operasyonlarında aktif katılım gösterenler arasındaydı. NATO’nun üye olacak ülkeler için öngördüğü açık kapı politikası anlaşmanın 10. maddesinde şöyle ifade ediliyor: “NATO üyeliği, Kuzey Atlantik Anlaşmasının ilkelerini ilerletebilecek ve Kuzey Atlantik Bölgesinin güvenliğine katkıda bulunabilecek konumdaki herhangi bir Avrupa devletine açıktır.” Anlaşmanın 13. Maddesi ise NATO üyesi ülkelere diledikleri zaman ittifaktan ayrılma hakkını tanıyor. NATO’ya üyelik İsveç ve Finlandiya açısından önemli olduğu gibi son tartışmalarla gündeme gelen NATO üyeliğinden çıkarma-çıkarılma gibi bir süreç ise anlaşmada tanımlanmıyor.

Uluslararası medyadan takip ettiğimiz kadarıyla iki tarafsız Baltık ülkesinin NATO’ya giriş kararı almasının tarihi önemi bir yana Türkiye’nin bu konudaki çekinceleri Batı cephesinde kekremsi bir tat bırakıyor.  Anlaşılan o ki Türkiye’nin böyle bir tepki vermesine şaşıran ve bunu Cumhurbaşkanı düzeyinde dile getiren sadece Finlandiya değil, pek çok ülke ve hatta Türkiye kamuoyu bile şaşkın. Çünkü NATO’nun önemli partnerlerinden olan Türkiye bugüne kadar ittifakın genişleme süreçlerine destek vermiş, hatta bu olumlu tavrı dönemin NATO Başkomutanı Rogers’in asker sözüne güvenerek Yunanistan’ın askeri kanada geri dönüşünde bile göstermişti.

Türkiye’nin iki ülkenin üyeliklerine yönelik olumsuz tavrı İsveç’in PKK ve Suriye uzantısı YPG’ye dönük örtülü ve hatta zaman zaman açık desteği ile ilgili ve bunu da en yetkili ağızlardan dile getiriyor. Ancak ilginç olan Finlandiya’nın da bu negatif tutuma kurban gidiyor olması. Sanki NATO üyelikleri aynı anda onaylanmak zorundaymış gibi bir durum var. Rusya’nın Ukrayna’ya uyguladığı saldırı ve işgal, uzun yıllardır tarafsız olan bu iki ülkeyi NATO üyelik başvurusuna zorlamış görünüyor ancak İsveç’in coğrafi konumu Finlandiya’ya nazaran Rus tehlikesinden daha uzak. Finlandiya, Rusya ile yaklaşık 1400 km sınıra sahip. Ayrıca Finlerin Sovyetler ile savaş anıları da İsveç-Rus savaşlarına göre çok daha taze. Fakat şu ana kadar ne Türkiye’den ne de NATO’nun en büyük gücü ABD’den veya bir başka üye ülkeden Finlandiya ile İsveç’in NATO üyeliğini ayrı ayrı değerlendirme önerisi gelmiş değil.

Hal böyle olunca her iki ülkenin üyeliklerinin sadece Rusya-Ukrayna savaşının tetiklemesinin ötesinde anlamlara sahip olduğu düşünülüyor. Önümüzdeki yıllarda Arktik bölgesinin doğal kaynakları ile jeo-stratejik öneminin artacağı söyleniyor. Finlandiya ve İsveç 8 Arktik ülkesinden ikisi ve bu bölgedeki doğal kaynak rekabetinde NATO üyesi olmalarının onlara avantaj sağlayacağını söylemek yanlış değil. Elbette NATO açısından da Arktik bölgesinde iki yeni üyeye sahip olmak önemli bir avantaj olacaktır. Almanya’nın ABD ve İngiltere’ye göre Rusya’ya karşı daha yumuşak ve savaşı önleyici çözümler aradığı, ancak ABD ve İngiltere’nin savaşı kaçınılmaz kıldığı iddia ediliyor. Almanya’nın NATO üyesi Estonya’dan Ukrayna’ya gidecek olan Alman menşeili Howitzer Obüslerini engellediği sır değil. Ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” çıkışı ve Avrupa güvenliği için bir Avrupa Ordusu kurulmasına yönelik çabaları da biliniyor. İsveç’in iki asır ve Finlandiya’nın yaklaşık 80 yıllık tarafsızlık politikasını değiştirmeye vesile olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi, aslında diğer taraftan NATO’yu tıpkı 90’larda Balkanlarda olduğu gibi yeniden göreve çağırıyor.

İki ülkenin ve NATO’nun istifade edeceği bu genişlemeye Türkiye’nin kendi güvenlik gerekçeleri ile sıcak bakmaması anlaşılabilir. Fakat Türkiye’nin bu tavrı nedeniyle güvenilirliğini kaybedeceği, yalnız kalacağı iddiaları çok da gerçekçi değil. Gözden kaçırılan şu ki Türkiye’nin eline böyle bir fırsat 40 yılda bir gelir. Evet, fırsat diyorum çünkü uluslararası ilişkiler veya uluslararası politika biraz da fırsatlar, krizler, tehditler, çözümler, diplomasi vs. değil mi? Eğer bugün Rusya’nın işgal girişimi NATO’yu yeniden önemli kılıyor, Avrupa ordusu tartışmalarını unutturuyor, Almanya’yı 100 milyar Avroluk savunma bütçesine zorluyor ve uzun yıllar tarafsız kalan iki ülkeyi NATO’ya başvurmaya sevk ediyor ise Türkiye’nin konumunu yeniden değerlendirmemize imkan tanımasını yadırgamamak gerekiyor. 

NATO bugün 30 üyeye sahip ve haritaya baktığımızda Rusya sınırına dayanmış durumda.  Avrupa kıtasında tarafsızlığını korumak isteyen İsviçre-Avusturya hariç NATO üyesi olmayan Bosna Hersek, Sırbistan, Kosova, dışında ülke yok. İsviçre ve Avusturya Avrupa’nın göbeğinde ve görece güvenli bölgedeler. Bosna Hersek’in üyeliğini ise Türkiye uzun zamandır destekliyor ve hatta bunun için çaba gösteriyor. Sırbistan ise NATO üyesi olmak istemiyor. Geriye henüz NATO üyesi olmamış iki ülke kalıyor, Finlandiya ve İsveç. Türkiye’nin bu durumu bir avantaj olarak kullanmaması, pazarlık konusu haline getirmemesi ve ABD ve AB ülkeleri ile ilişkilerinde bir manivela olarak değerlendirmemesi hata olurdu.

Ayrıca Türkiye’nin bu hususta yeterince haklı sebebi de bulunuyor. ABD’nin YPG’ye olan desteği sır değil, öte yandan İsveç’in de 2023 yılı bütçesinde yaklaşık 350 milyon dolar yardım ayırdığı, YPG üst düzey yöneticilerini ağırladığı biliniyor. Ancak bunların da ötesinde, Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin; Suriye, Ermeni Sorunu, Yunanistan ile ilişkiler, Kıbrıs sorunu, FETÖ, PKK, YPG terör örgütleri gibi hususlardaki politikaları da Türkiye’nin hafızasındaki taze konular. NATO’nun tarihi-stratejik genişlemesi için oybirliğine ihtiyaç duyulurken Türkiye’nin bunları anımsamasına şaşılmamalı. Türkiye bugüne kadar NATO’nun her genişlemesine destek olan, Yunanistan ve Fransa’nın askeri kanada dönüşüne engel çıkarmayan üyesi olduğunu hatırlatarak bugün gördüğü sakıncaları da açıklıkla anlatmalı.

Unutmayalım ki Kuzey Makedonya’nın NATO üyeliği bir isim meselesi yüzünden Yunanistan tarafından yaklaşık 10 yıl bloke edildi. Makedonya ismini değiştirerek Kuzey Makedonya yaptı ve ancak böylelikle NATO üyesi olabildi. Ayrıca NATO üyeliği için ülkelere uygulanan üyelik eylem planı niçin Finlandiya ve İsveç’e uygulanmasın? Birer Avrupa Birliği üyesi olan iki ülkenin NATO ile ilişkileri ve işbirliği 1994’e kadar geri götürülüyor olsa bile anlaşma metninde bu ülkeler için üyelik eylem planı uygulanmaz şeklinde bir ifade yok. Üyelik eylem planlarının ayrı ayrı uygulanması Finlandiya’nın hızla üyeliğini getirirken bu aşamada İsveç’in de Türkiye’nin taleplerine cevap vermesi sağlanabilir. Üyelik eylem planları uygulanırken Türkiye ve varsa diğer üye ülkeler de çekince ve beklentilerini rahatlıkla masaya koyabilir. Türkiye’nin bu iki ülkenin üyeliğine koyduğu çekince İsveç’in PKK, YPG ilişkisinin çok ötesinde anlamlar barındırıyor olabileceği de ayrıca değerlendirilmeli.

Burak YALIM

 

Kaynakça

Dri, K. F., (2021, 11 Aralık). Sweden remains active partner to Syrian Kurds: FM. Rudaw. (Erişim Tarihi: 22.05.2022) https://www.rudaw.net/english/middleeast/syria/11122021

Ergin, S. (2022, 21 Mayıs). Yunanistan NATO’nun askeri kanadına nasıl döndü? Her şey NATO delegasyonundaki şifreli telefonun çalmasıyla değişti. Hürriyet. (Erişim Tarihi: 21.05.2022) https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/yunanistan-natonun-askeri-kanadina-nasil-dondu-her-sey-nato-delegasyonundaki-sifreli-telefonun-calmasiyla-degisti-42067252

NATO (2016, Temmuz). NATO Enlargement & Open Door. https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/pdf_2016_07/20160627_1607-factsheet-enlargement-eng.pdf

NATO (2022, 18 Mayıs). Relations with Sweeden. (Erişim Tarihi: 21.05.2022) https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_52535.htm

NATO Science and Technology Organization. The Partnership for Peace Programme. (Erişim Tarihi: 22.05.2022) https://www.sto.nato.int/Pages/partnership-for-peace.aspx

Özdalga, H. (2022, 7 Mayıs). Evet, Ukrayna savaşı dönüm noktası olacak. (Erişim Tarihi: 22.05.2022) https://halukozdalga.com/2022/05/07/evet-ukrayna-savasi-donum-noktasi-olacak/

Quinn, C. (2022, 24 Ocak). Why Germany’s Ukraine Approach Differs From Western Allies’. Foreign Policy. (Erişim Tarihi: 21.05.2022) https://foreignpolicy.com/2022/01/24/why-germanys-ukraine-approach-differs-from-western-allies/

The Economist (2019, 7 Kasım). Emmanuel Macron warns Europe: NATO is becoming brain-dead. (Erişim Tarihi: 20.05.2022) https://www.economist.com/europe/2019/11/07/emmanuel-macron-warns-europe-nato-is-becoming-brain-dead

 

Sosyal Medyada Paylaş

Burak Yalım
Burak Yalım
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde lisans ve "Yugoslavya'nın Dağılmasının Uluslararası Politikaya Etkileri" başlıklı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamladı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde (IUS) başladığı doktora çalışmalarını Kocaeli Üniversitesi Göç Çalışmaları Programında sürdürmektedir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...