El Fetih-HAMAS Anlaşması
Filistin’de 2006 yılında gerçekleşen parlamento seçimlerinde HAMAS’ın kazandığı zafer sonrasında El Fetih ve HAMAS arasında yaşanan gerilim HAMAS’a uygulanan ambargo ile artmıştı. Buna paralel olarak HAMAS, seçimden bir yıl sonra gerçekleştirdiği bir darbe ile Gazze Şeridi’nde kontrolü ele geçirmişti. Böylece Filistin yönetimi içinde, HAMAS kontrolündeki Gazze ve El Fetih kontrolündeki Batı Şeria olmak üzere ikili bir yapı ortaya çıkmıştı. İlerleyen yıllarda, iki partinin koalisyon hükümeti ile bölgeyi yönetme girişimleri de başarısızlıkla sonuçlanmış ve Gazze Şeridi ile Batı Şeria yönetimleri 2007 yılında birbirinden fiilen kopmuştu.
Geçen hafta içinde HAMAS ve El Fetih yıllardır süren ayrılığa son vererek tarihi bir anlaşmaya imza attılar. Mısır’ın arabuluculuğunda gizli yürütülen görüşmeler neticesinde ikili yönetime son verme noktasında önemli bir adım atılmış, 2006 yılından bu yana birbirleriyle mücadele eden Filistinli iki grup birleşmiştir. Varılan uzlaşı çerçevesinde bağımsızlardan oluşacak geçici birlik hükümeti kurulması, bir yıl içinde seçimlerin gerçekleştirilmesi, ortak güvenlik komitesi oluşturulması konularında mutabakata varılmıştır.
Anlaşma, Filistin Yönetimi’nin 1967 sınırları dahilinde bağımsız Filistin Devleti’nin Birleşmiş Milletler tarafından tanınması yönündeki çabalarını sürdürmesi süreci ile doğrudan ilgilidir. Bu yılın Eylül ayında gerçekleşmesi beklenen tanınma, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun “doğru şartlar oluşması halinde, İsrail’in eylül ayından önce Filistin devletini tanıyabileceğini” söylemesi ile farklı bir boyuta taşınmıştı. Filistin Yönetimi içindeki ikili yapının sona ermesi ve HAMAS-El Fetih uzlaşısı bağımsızlığın tanınması açısından önkoşullardan biri olarak görülmekteydi. Dolayısıyla anlaşma her şeyden önce devletleşme süreci ile doğrudan bağlantılıdır.
İsrail-Filistin meselesi ve Ortadoğu’da yaşanan bazı gelişmeler anlaşmaya varılması konusunda doğrudan etkili olmuştur. Bu etki hem El Fetih hem de HAMAS açısından geçerlidir. El Fetih açısından bakıldığında son aylarda yaşanan iki gelişme etkili olmuştur. İsrail ile yürütülen görüşmelerin sonuçsuz kalması ve ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’in Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşimi inşasına karşı alınan karara veto uygulaması El Fetih’i HAMAS ile barış yapma konusunda motive etmiştir. HAMAS açısından bakıldığında ise Ortadoğu’da son aylarda yaşanan muhalif halk hareketleri etkili olmuştur. HAMAS örgütünün siyasi lideri Halit Meşal ve örgütün polit bürosu Şam’da faaliyet göstermektedir. Bölge genelinde yaşanan muhalif halk hareketleri de son olarak Suriye’ye sıçramıştır. Esad rejiminin yıkılması olasılığı HAMAS’ın bu ülkedeki faaliyetlerini riske sokmaktadır. Hem İsrail sınırlarında güvenli bir bölgeyi kaybetme hem de siyasi, askeri ve finansal destekten mahrum kalma riski ile karşıyadır. Bu nedenle son gelişmelerin HAMAS’ı El Fetih ile uzlaşmaya zorladığını söylemek mümkündür. Muhalif hareketlerin bir diğer etkisi kamuoyu beklentileri ve halkın taleplerinin yönetimler tarafından daha fazla dikkate alınmasını sağlaması ve meşruiyetin önemli bir kavram olarak ortaya çıkması olmuştur. Filistin yönetimleri arasındaki bölünmeden rahatsız olan Filistinliler İsrail’e karşı mücadelede Filistin tarafını zayıflatan ikili yapının sona ermesi yönünde bir beklenti içindeydi. El Fetih yöneticilerinden Azzam Ahmet “ayrılığın sona ermesini isteyen Filistinlilerin arzuları yerine geldi” diyerek halkın taleplerine olan duyarlılığı göstermiştir. Ayrıca son haftalarda Gazze ve Batı Şeria’da rüşvet ve yolsuzluğa karşı yönetim karşıtı gösteriler de düzenleniyordu. Bu da iki örgütü anlaşmaya iten bir faktör olmuştur. Uzlaşı görüşmelerinde HAMAS ekibine liderlik eden Musa Ebu Marzuk’un “Arap Dünyası’nın yeni gerçekleri bu anlaşmayı mümkün kılmıştır” sözleri de bu doğrultudadır.
HAMAS-El Fetih uzlaşısı sıkıntılı bir süreçten geçen Mısır’ın bölgesel rolüne olumlu katkı yapmıştır. Mısır, Mübarek yönetimi zamanında da arabuluculuk yürütüyordu ancak içerde Müslüman Kardeşler hareketi ile sorunlu ilişkisi nedeniyle HAMAS’a güvenmemekteydi. Aynı şekilde HAMAS yönetimi de Mısır’ı tarafsız bir arabulucu olarak görmüyordu. Yeni Mısır yönetiminin farklı kimlik tanımlaması nedeniyle arabuluculuk konusu ve HAMAS’la ilişkilere farklı yaklaştığı söylenebilir. Mısır, HAMAS açısından daha güvenilir bir aktör konumuna gelmiş ve Mısır’ın örgüt üzerindeki etkisi artmıştır. Bu durum uzun vadede HAMAS’ın İran ve Mısır ile olan ilişkilerinde Mısır lehine ve İran aleyhine bazı değişimler yaratabilir. Anlaşma İsrail tarafında ise tepkiye karşılanmıştır. Başbakan Netanyahu, “Filistin Yönetimi ya İsrail ile ya da HAMAS ile barış yapmak zorundadır. İkisi ile birlikte barış imkansızdır” şeklindeki ifadeleri ile ülkesinin tepkisini ortaya koymuştur. Dolayısıyla uzlaşı Filistin Yönetimi’nin İsrail ve dolayısıyla da ABD ile ilişkilerini germe riski taşımaktadır.
Oytun Orhan
ORSAM Ortadoğu Uzmanı