Evden Gitmek Elden Gitmek mi?

Ergenlik dönemine girilen 10-12 yaşlarından olumluluk dönemine geçilen 20-22 yaş arasındaki dönem insan hayatının farklı bir dönemidir.

Aşağı yukarı 10 yıllık dönem delikanlı kız, delişmen erkek davranışı nedeniyle güzel tuhaflıklar, şaşırtıcı tepkileri ile dikkati çeker. Hatta bazı psikologlar normal şizofrenik dönem olarak tanımlarlar bu dönemi.

Çünkü bu yaş dönemi beyin, beden, zihin bağlantılarının oluştuğu bir dönemdir.

Gençlerde mantıksal kararları veren sol beyinle, duygusal kararları veren sağ beyin arasında ahenkli “network” oluşumu henüz oturmamıştır. Beyin ağsal yapısının organize hâle gelmesi yıllar alan süreçtir.

Hatta “Anacı” erkek veya “Babacı” kız çocuklarında bu ağsal yapının olgun hâle gelmesi 40 yaşlarını bile bulmaktadır.

Hatta bazı kültürlerde zevkçiliğin yüceltilmesi, ön beyin bölgesindeki yürütücü işlevlerden sorumlu bölgelerin yeterli gelişmemesine, dolayısı ile dürtü kontrolü bozukluğu olan “hemen şimdici” anlık zevklerin peşinde koşan bir gençliğin yetişmesine sebebiyet vermektedir.

İnsan beyninde hayat boyu gelişme gösteren ödül-ceza sistemi yukarıda sözünü ettiğim anacı erkek, babacı kız ve keyifçi, zevkçi gençler de farklı gelişmektedir.

Anacı erkek, babacı kız çocuk ebeveyni ile sağlıklı ve güvenli bağlanma ve ayrışma sürecini işletemez.

Atalarımız “Kız evden gider oğlan elden gider” derken aslında yaygın korkuyu ifade etmişlerdi.

Her insanın çocukluk dönemlerinde aile içerisinde ilişkilerde oluşturduğu “hayat senaryoları” vardır. Bu senaryolar zihnimizin derin kayıtlarında yazılıdır.

İnsanoğlu hayatın yeni dönemine girdiği zaman kazanılmış senaryoları yeni duruma göre güncellemesi gerekir. Senaryolar, ilişki biçimleri aynı kalsa bile baş aktörler, oyuncular değişmiştir.

Evden uzak okul hayatı başladığında hayata yeni oyuncular katılmak zorundadır. Evlenildiğinde ata ikiden dörde çıkmıştır, kardeş sayısı birden artmıştır. Okulda yeni iyi ve kötü karakterler kurguya dâhil edilmiştir.

Düşünce katılığı ve duygu kısıtlılığı olan bu gençler yeni duruma uyum sağlayamazlar her şeyi annelerine veya babalarına sorma ihtiyacı duyarlar. Onların onayı olmadan karar veremeyen bu gençlerde özerklik duygusu gelişmemiştir.

Bu durumun çaresi gençlerin ve ebeveynlerin karşılıklı ilişkilerine önyargısız bakışı sağlayabilmelerindedir.  Gençler anne ve babalarına hem bağlı ve saygılı hem de özerk ve bağımsız birey olmayı başarmaları için farkındalık ve kendini tanımaya yönelik zihinsel çabaları yeterlidir. Zihin eğitimlerinde yol aldıkça kendilerini gerçekleştirmeyi de başarabilirler.

Zevkçi gençlerin zihin eğitimi ise çok daha zordur.

Modernizm yağmur ekti, fırtına biçiyor. Psikiyatri kongrelerinde aile içi şiddetin ve bağımlılığın çok konuşulması tesadüf değil.

Gençlerin tek ilgi alanının bilgisayarlar olması rastlantı değil. İnsanlarda “ödül yetmezliği sendromu” oluştu.

Yemeğe doymayan, sevgiye doymayan, lükse doymayan, eğlenceye doymayan, estetik tatminsizlik içinde hep almak isteyen vermekten hoşlanmayan genç tipi özellikle gelişmiş ülkelerin düşünürlerini endişelendiriyor.

Freud “Haz peşinde koşmak yaratıcı faaliyetin en büyük kaynağıdır” derken, Adler “Kendi üstünlüğünü isbat etmek yaratıcı faaliyetin kaynağıdır” der. Yine  Varoluşcu felsefe “İnsan koşulsuz özgürdür, bencil dürtüler hayatın anlamını oluşturur” derken insanı beyin- zihin denkleminde ödül yetmezliği sendromuna sokacaklarını hiç öngörmemişlerdi.

Gençlerimiz şunu bilmeli: Sosyal davranışlarımızın temelini oluştururken modernizm bizi yanlış yönlendirdi. Fakat yeni modernizm ise, yeni çözümler sunuyor.

O halde gençlerimiz;

Kısa vadeli zevkler yerine orta, uzun vadeli zevkleri,

Parasal, estetik ve cinsel zevkler, orgazma ulaşamamanın çığlığı olan gürültülü müzik ve çılgın yaşantıya varan hisler yerine, merak, hayret, esenlik, kendini gerçekleştirmek, sosyal ideallere hizmet etmenin hazzını öncelikleseler geleceklerine daha çok hizmet etmiş olacaklar.

Evet gençler! Yeni bilim anacı, babacı olmayın ama evden giderken elden gitmeyin de diyor.

Evladım ölçülü ol, hayatta tadı güzel başka zevkler de var” diyen babalarımızın kulakları çınlasın.

Nevzat Tarhan

Üsküdar Üniversitesi Rektörü

Kaynak: Haber 7

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...