Euro – Türkler

“Euro-Türkler Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Köprü mü, Engel mi? Almanya Türkleri ve Fransa Türkleri Üzerine Karşılaştırmalı bir Çalışma”, Yazarlar: Ayhan Kaya – Ferhat Kentel, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 223 Sayfa, ISBN: 975-6176-25-3

Kitap, yazarları Ayhan Kaya ve Ferhat Kentel’in 2003 yılının sonu ve 2004 yılının başında yaptıkları araştırmalarına dayanır. Prof. Dr. Ayhan Kaya, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi ve Bilgi Üniversitesi Göç Araştırma ve Uygulama Merkezi yönetim kurulu üyesidir; Prof. Dr. Ferhat Kentel ise İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesidir. Araştırma aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi, Açık Toplum Enstitüsü, Heinrich Böll Vakfı, T.C Başbakanlık Tanıtım Fonu, Avrupa Birliği İletişim Grubu tarafından desteklenmiştir ve danışmanları Prof. Dr. Bianca Kaiser ile Dr. Martin Greve’dir.

Araştırmanın çıkış noktası, Aralık 1999’daki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) adaylığının ardından çıkan, Türkiye’nin siyasi, ekonomik, sosyal ya da kültürel anlamda AB ile uyuşup uyuşmadığına ilişkin çıkan tartışmalardır. Yazarlara göre bu fikirlerin genellikle Euro-Türklere ilişkin olumsuz egemen yargılardan kaynaklandığı düşünülebilir ve araştırma da bu yanılgıların aslını öğrenmek amacıyla Almanya’da ve Fransa’da yaşayan Türkiye kökenli insanlar üstüne yürütülmüştür.

Yazarlar temel olarak Türkiye’den iki ülkeye olan ilk göç süreci ile başlayıp, göçmen profilinin, sosyal sınıfların, anavatan ve “yeni vatan”a karşı tutumların, AB’nin ve Avrupalılığın, yeni kimlikler inşa etmenin üzerinde durmuşlardır. İşlenilen her bir konuda; kültür, kimlik siyaseti ve güvenlik gibi pek çok tartışmalı ve kompleks kavrama eğilerek yapılan görüşmeler ve anketler kapsamında çıkan sonuçları desteklemişlerdir. 

 Araştırma için sırasıyla geniş çaplı bir literatür araştırması, odak grup tartışmaları ve derinlemesine mülakatlar yapılmış ve son olarak da yapılandırılmış görüşmeler ve anketler uygulanmıştır. Almanya’da 1065, Fransa’da 600 adet anket yapılmıştır. Kitapta toplam 29 tane tablo ve 67 grafik kullanılmıştır.

Araştırmanın sorduğu soruya ilişkin verdiği yanıt, Euro-Türklerin Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında bir köprü görevi görebileceğidir. Yapılan araştırma sonucu, 3 büyük Euro-Türk kategorisi tespit edilir:

  1. Köprü Gruplar (%40tan fazla):
  1. Hem anavatan hem de yaşanılan ülke ile eşit oranda ilişkili olanlar. Kozmopolitan ve senkretik kültürel kimlikler (çokdilli) taşıyan genç kuşaklar bu kategoriye girmektedir;
  2. Hem anavatan hem yaşanılan ülke ile ilişkili olan ve Euro-Müslümanlar gibi (Fransa’da Cojepiennes ve Almanya’da MUSİAD), Türkiye ve Almanya veya Fransa’yı birbirine bağlayan dinamik bir ulusaşırı alan inşa eden gruplar;
  3. Belirli bir siyasal, dini, etnik ya da ırksal kimliği tözselleştirmeksizin tireli ve çoklu kimliklere sahip olanlar.
  1. Engel gruplar (Yaklaşık %40):

Aşırı dindar, milliyetçi ve laik kişileri ve grupları kapsayan, hala anavatana ilişkin güçlü yönelimleri olanlar.

  1. Asimile Olmuş Gruplar (Yaklaşık %20):

Çoğunluk toplumuna asimile olanlar genel olarak ekonomik açıdan daha varlıklı kişi ve gruplar ile Türkiye’de kendilerini dinsel, siyasal ve etnik nedenlerle dışlanmış olarak gören bazı gruplardır.[1]

Ana akım medyanın yansıttığının aksine köprü grupların oranı azımsanacak gibi değildir. Euro-Türkler Avrupa’ya ve Avrupalılık kimliğine çeşitlilik getirerek kültürler arası diyaloga hazırdır ancak medyada kullanılan klişeler ve basmakalıp modeller yüzünden yanlış temsil edilmektedirler. Basmakalıp “Türk” imajına uymayan Euro-Türkler medyada yeterince temsil edilmemektedir. Basmakalıp modeller, gruplar arasındaki etnik, kültürel ve dinsel sınırları pekiştirmektedir. Ancak bu sınırlara meydan okuyan çok sayıda Türk kökenli göçmen bulunmaktadır.[2] Bağlantılı olarak, medya Euro-Türkler tarafından sevilen bir kurum değildir; Fransalı-Türklerin en sevmediği kurum ve Almanyalı-Türkler için ikinci en sevmedikleri kurumdur[3] .

Engel grupların oluşmasının başlıca nedeni olarak bu iki Avrupa ülkelerindeki entegrasyon politikalarına bağlı yapısal dışlanma vurgulanmıştır. Fransa’nın asimilasyoncu politikası kendini şu şekilde gösterir; “Fransa’da çok-kültürlülük genel olarak hoş karşılanmaz- yurttaşlık cumhuriyete tam üyelik anlamına gelir ve bütünüyle entegre olmayı, yani asimile olmayı gerektirir. Dolayısıyla, resmi söyleme göre tüm sosyal gruplar eşit ölçüde Fransız olduğundan azınlıklardan söz etmek pek anlamlı değildir” (Schuster ve Solomos, 2002, s. 47).[4] Aynı asimilasyon mantığından ötürü, Fransalı-Türklerin üzerinde Almanyalı-Türklerden daha fazla dil baskısı gözlemlenmiştir; bu durum Fransa’da kamusal hayata katılımda dilin ne denli önemli bir unsur olduğunun altını çizmektedir.[5] Alman ulusu ise, evrensel siyasal değerlerin taşıyıcısı olarak değil fakat organik, kültürel, dilsel ya da ırksal bir cemaat olarak (Volksgemeinschaft) algılanmıştır. Bu anlayışa göre ulus, siyasal değil, etno-kültürel bir olgudur (Brubaker, 1992, s. 1).[6] Yine de Almanya’da bu anlayış büyük ölçüde değişmiştir. Almanya’yı ayrımcı (segregasyonist) bir ülkeden bütünleşmeci (entegrasyonist) bir ülkeye dönüştüren, yurttaşlık yasalarına yaptığı değişimlerden ötürü Sosyal Demokrat-Yeşil Koalisyonu olması muhtemeldir. 2000 yılından beri Almanya yurttaşlık yasaları bakımından daha demokratik ve kapsayıcı bir nitelik kazanmıştır. Son zamanlarda Almanya’daki çok-kültürlülük, kültürel çeşitlilik ve çoğulculuk söylemi de Almanyalı-Türkleri kamusal alanda kendilerini kendi kültürel kimlikleriyle temsil etmeye yöneltmiştir. [7]

Kitap Türkiye ve AB ilişkilerini baştan anlatmasıyla ve göç sürecinin başlangıcından 2005 yılına gelmesiyle, Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine göç hakkında çalışmaya yeni başlayan okuyucular için oldukça açıklayıcıdır; fakat sade bir üslupla yazılmasına rağmen araştırmanın kapsamından ötürü ağır bir kitap olduğunun da altını çizmek gerekir.

Kitabın basıldığı 2005 yılının üstünden Türkiye ve AB ilişkileri açısından çok çalkantılı bir 15 yıl geçirdiğimiz göz önünde bulundurulursa araştırma güncel olarak nitelendirilemez. Buna rağmen, sunulan verilerin günümüzle alakasız olduğu da söylenemez. Araştırma, 15 yıl sonra bile, günümüzü aydınlatmamıza yardımcı olabilecek kadar kapsamlı veriler sunmuştur. Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin başlangıcını ve Euro-Türklerin araştırmanın yapıldığı 2003 ve 2004 yıllarındaki durumlarını görebilmemiz, bu sayede günümüzdeki olayları geçmişle ilişkilendirebilmemiz açısından “Euro-Türkler: Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Köprü mü, Engel mi?” literatüre önemli bir katkı sağlamıştır.

 

ZEYNEP ÖKSÜZ

TUİÇ Göç Araştırmaları Stajyeri

 

Kaynakça

Ayhan Kaya & Ferhat Kentel. (2005). Euro-Türkler Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Köprü Mü, Engel mi?. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayıncılık. s. 155-156

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...

Küresel Göç Yönetiminde Sivil Toplumun Etkisi: Sivil Toplumun Katkısı ve Sınırları

Kaancan Koçak  Sivil Toplum Çalışmaları O-Staj Programı Özet Göç insanlık tarihinin en...